• Sonuç bulunamadı

SOSYOLOJİNİN BİR DİSİPLİN OLARAK BATI’DAKİ VE TÜRKİYE’DEKİ GELİŞİMİ

2. SOSYOLOJİNİN TÜRKİYE’DEKİ GELİŞİMİ

2. 1. 1900’lerden 1933 Üniversite Reformuna Kadar Olan Dönemde Türk Sosyolojisi:

Teorik Temeller

Sosyoloji, toplum üzerine ampirik ve teorik bir inceleme olup, toplumsal alanda meydana gelen ekonomik, siyasal, sosyo-kültürel değişim ve dönüşümlerin nasõl ve ne şekilde gerçekleştiğini açõklamaya çalõşan bir disiplindir. Bu bağlamda, toplumsal alandaki değişmelerin açõklanmasõ ve anlaşõlmasõ üzerinde duran bir bilim olarak sosyolojinin Türkiye’deki doğuşu, Türk toplumsal yapõsõndaki değişmelere bir yanõt arama girişimi olarak da değerlendirilebilir. Dolayõsõyla, Türkiye’deki sosyal bilimler ve sosyoloji, Berkes’in de vurguladõğõ gibi, ulusun toplumsal hayatõndaki sorunlara bir yanõt arama girişimi olarak gelişmiştir.35

Tarihsel olarak bakõldõğõnda, Türkiye’de sosyolojinin doğuşunun, onsekizinci yüzyõlõn sonu ile ondokuzuncu yüzyõlõn başõnda, dönemin entelektüellerinin Osmanlõ İmparatorluğu’nun çöküşünün nedenleri üzerine düşünceler üreterek, bu düşünceleri çöküşün durdurulmasõnõn nasõl gerçekleştirileceğine yönelik öneriler bağlamõnda açõklamalarõyla olanak kazandõğõ söylenebilir. Bilindiği gibi, Osmanlõ entelektüellerinin

34 Johnston, Hank; Larana, Enrique; Gusfield, Joseph, R., “Kimlikler, Şikayetler ve Yeni Sosyal Hareketler”, Yeni Sosyal Hareketler, der: Kenan Çayõr, Kaknüs Yay., İstanbul, 1999, s. 131.

35 Berkes, Niyazi, “Sociology in Turkey”, The American Journal of Sociology, vol. 42, no. 2. (Sep., 1936), s. 238.

İmparatorluktaki toplumsal, siyasal ve ekonomik sorunlara dair çözüm arama girişimleri neticesinde, modern Avrupa’nõn sosyal bilim düşüncesiyle dönemin entelektüelleri arasõnda, tek taraflõ da olsa, yoğun bir etkileşim meydana gelmiş, toplumsal problemlere yönelik kavramsal çerçeveler, özellikle Fransõz toplum bilimcilerinden yararlanõlarak formüle edilmiştir.36 Bu şekilde, sõk sõk vurgulandõğõ gibi, Fransõz toplum bilimcilerinden Comte ve Durkheim’õn, bu dönem entelektüellerinin düşünsel gelişimlerinde belirgin etkileri olmuştur. Berkes’in de vurguladõğõ üzere, o dönem Türkçe’de basõlõ herhangi bir eseri bulunmamasõna rağmen Comte’un, Türk sosyolojisi üzerindeki etkisi derin olmuştur.37 Aynõ zamanda, Comte’la birlikte, bir başka Fransõz toplumbilimcisi Emile Durkheim’õn, Türk sosyolojisine etkisi göz ardõ edilemez.

Durkheim’õn Türkçe çevirilerinin yayõn tarihlerine bakõlarak, Avrupa’daki sosyoloji anlayõşõnõn ülkemizde, özellikle II. Meşrutiyet ve sonrasõnda, yakõndan izlendiği saptanabilir. Bu dönemde Türk sosyal bilimcilerinin Fransõz sosyologlarõ Comte ve Durkheim’dan etkilenmesinin ana nedeninin, bu sosyologlarõn dönemin Fransa’sõndaki dönüşümleri algõlayõş ve açõklama tarzlarõnõn, Osmanlõ İmparatorluğu’nun yõkõlõşõndaki nedenleri anlama girişimleriyle benzer özellikler sergilemesi olduğu söylenebilir.

Fransõz toplumbilimcilerinin, Osmanlõ dönemi entelektüellerinden özellikle Rõza Tevfik, Ziya Gökalp ve Ahmet Rõza üzerinde etkileri olmuştur. Bu toplum bilimcileri içerisinde Ahmet Rõza, bilhassa Auguste Comte’un pozitivizm düşüncesinden önemli derecede etkilenmiştir. Öte taraftan, Türk sosyolojisinin de kurucusu sayõlan Ziya Gökalp, Emile Durkheim’õn toplumsal alanla ilgili açõklamalarõnõ benimsemiş, toplumsal alan üzerine Emile Durkheim’õn yapmõş olduğu çözümlemeleri, Osmanlõ toplum yapõsõnõn analiziyle ilgili olan teorik açõlõmlarõnda kullanmõştõr. Cumhuriyetin kurulmasõyla birlikte Emile Durkheim’õn Türk sosyal bilimi üzerindeki etkisi daha da yoğunlaşmõştõr. Durkheim sosyolojisinin etkisinin özellikle Cumhuriyet dönemindeki artõşõnõn nedeni, “yeni bir kimlik”, yeni bir ulus nosyonu ve yeni bir üretim anlayõşõnõn oluşturulmasõ çabasõdõr. Bilindiği üzere, yeni bir ulus nosyonu oluşturulmasõ aşamasõnda bireyler, toplum içinde, yerel ya da dinsel topluluk bağlarõndan koparõlmõş olarak, var olacaklardõr. Birey burada, ancak toplum içinde anlamlõ kõlõnmaktadõr. Bu bağlamda Durkheim sosyolojisi, “seküler ahlakõn yeni toplumsal kaynaklarõnõ arayan ve

36 Berkes, Niyazi, a.g.m., s. 241.

37 a.g.m., s. 241.

insanlar arasõnda modern sanayi toplumuna uygun toplumsal bağlarõn kurulmasõ için bilgi üreten bir bilim”38 olmasõ dolayõsõyla, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin düşünsel temellerinin oluşturulmasõ anlamõnda etkileyici bir faktördür.

Durkheim’da “sosyoloji, bireye imparatorluk içinde hapsolmuş küçük bir imparatorluk olmadõğõnõ, dahil olduğu organizmanõn bir organõ olduğunu ve bir organ olarak layõkõyla rolünü yerine getirmenin ne kadar değerli olduğunu öğretecektir”.39 O halde Durkheim’õn bu anlayõşõ, o dönem düşüncesinin bir yansõmasõ, toplumun organizma şeklinde tasavvur edilişinin bir ifadesi olarak görülebilir. Toplumun bir organizmaya benzetilerek açõklanmaya çalõşõlmasõ, toplumsal sõnõflarõn, zümrelerin, dinsel bağlõlõklarõn ortadan kaldõrõlõp, seküler, modern bir toplumsal alan yaratma girişimi ile ilgilidir. Durkheim sosyolojisinde temellenen bu teorik açõlõm, Türk sosyolojisinin kurucusu olarak kabul edilen Ziya Gökalp’in sosyolojisinde de açõk bir biçimde yansõmalarõnõ bulmuştur. Durkheim’õn önerdiği organizmacõ sosyolojik anlayõşõ, bir anlamda, ulus yaratõmõ sürecinde, bireylerin “Türk ulusu” içerisinde yer almasõ gerektiği tezi için anlamlõ bir temel dayanaktõr. Bu süreçte kurulacak düzenli ve sistematik bir toplum, Türk ulusunun da ilerlemesi için öncelikli bir unsurdur. O halde yapõlmasõ gereken, Durkheim’õn da belirttiği gibi, toplumsal düzeni oluşturmak ve bu düzenin devamõnõ sağlamaktõr.40 Yeni oluşturulacak olan toplumsal yapõnõn düzeninin sağlanmasõnda, “sõnõf ve zümre çatõşmasõ olmayan organik bir bütünün tasavvur edilmesi ve bunun gerçekleştirilmeye çalõşõlmasõ, bireylerin üstünde ve onlarõ aşan ulus devlet için elzemdi.”41 Bu bağlamda, Türk sosyolojisinin kurucusu ve aynõ zamanda

“ideologu” olarak Ziya Gökalp, koorparatist, dayanõşmacõ bir toplum modelini sosyolojik bir dayanak üzerinde oluşturdu. Ziya Gökalp’in “milli tesanüt” nosyonu, oluşturulacak olan toplumun organizma gibi işleyen yapõsõ üzerine temellenmekteydi.

Bir başka ifadeyle, Durkheim’õn toplumcu ve solidarist paradigmasõna bağlõ olarak Gökalp, bireyin özgür olamayacağõnõ, çünkü irade özgürlüğünün toplum tarafõndan sõnõrlandõrõldõğõnõ, bireyin toplumla kaynaşmasõ ve kendini topluma feda etmesi

38 Durakbaşa, Ayşe, “Türkiye’de Sosyolojinin Kuruluşu ve Comte-Durkheim Geleneği”, Sosyal Bilimleri Yeniden Düşünmek, Metis Yayõnlarõ., İstanbul, 1998, s. 101.

39 Durakbaşa, Ayşe, a.g.e., s. 101.

40 Bkz.: Durakbaşa, Ayşe, a.g.e., s. 100.

41 a.g.e., s. 100.

gerektiğini belirtir.42 Bireyin irade özgürlüğünü feda ederek oluşturacağõ toplum ise, tüm dinsel, sõnõfsal ve zümre bağlarõndan arõndõrõlan toplumdur. Buna göre, toplumsal yapõ, kaotik özellikleri bulunmayan ya da bozulmanõn hiçbir şekilde meydana gelmediği, her bireyin birbirleriyle kaynaşmõş ve aynõ zamanda dayanõşma içerisinde olduğu bir yapõ olmalõdõr. Belirli bir düzen ve dayanõşma içerisinde olacak olan toplum, ilerlemeye ve gelişmeye açõk olacak olan toplumdur; toplumsal gelişme ise düzen ve bu düzen ile birlikte gelecek ilerleme sayesinde gerçekleşir. O halde, “Türk ulusu”

temelinde oluşturulacak toplumsal yapõ, dayanõşmacõ bir algõlayõş çerçevesinde, “muasõr medeniyet” düzeyine ulaşacaktõr. Bu anlamda, Ziya Gökalp’in siyasi ve ekonomik alanlardaki tüm çabasõ ulus devletin teorik zeminini hazõrlamaya yöneliktir denilebilir.43

Türk sosyolojisinin önemli isimlerinden bir diğeri ise Prens Sabahattin’dir. Prens Sabahattin, siyasal düşüncelerinin oluşumu anlamõnda İngiliz liberalizminden etkilenmiştir. Bu etkilenim aynõ zamanda onun İmparatorluk düzeni ile ilgili olan teorik açõlõmlarõnda da kendini göstermektedir. Prens Sabahattin İmparatorluğun çöküşünün durdurulup, siyasal ve ekonomik anlamda devamõnõ sağlamak amacõyla, “adem-i merkeziyet”çi bir yapõlanmayõ savunmaktaydõ. Prens Sabahattin’e göre özel mülkiyet modern devletin oluşturucu unsuruyken, İmparatorlukta özel mülkiyet yerine genel (komünal) “mülkiyet bulunmakta”, bu anlayõşõn ise Batõlõ toplumlarõn bireyselliği ile ortadan kaldõrõlmasõ gerekmektedir.44 Bu anlamda, Prens Sabahattin’in adem-i merkeziyet düşüncesi, Osmanlõ İmparatorluğu’ndaki aşõrõ merkeziyetçi bürokratizmin yerine yeni bir alternatif arama çabasõna yöneliktir. Bilindiği gibi, Cumhuriyet Türkiye’sinin kuruluşunda merkezi bir devlet ve buna bağlõ olarak oluşturulan bürokratik yapõlanma, adem-i merkeziyet düşüncesinin ele alõnmasõnõ olanaksõz kõlmaktaydõ. Toplumun, merkeziyetçi algõlayõş içerisinde algõlanõşõ, tek bir merkezden yönetilmesi ile sonuçlanmõştõr. Bu durum, adem-i merkeziyetçilik gibi liberal bir siyasal felsefenin Cumhuriyet döneminde etkin bir hal alamamasõna neden olmuştur. Prens Sabahattin aynõ zamanda liberal siyaset felsefesine bağlõ olarak, ekonomik bir düşünce sistemi oluşturmuştur. Bu ekonomik sistem, Batõ toplumlarõnõn ekonomik gelişim ve

42 Kaçmazoğlu, H., Bayram, Türk Sosyoloji Tarihi Üzerine Araştõrmalar/Öncüleri ve Temelleri Çerçevesinde Yaklaşõmlar, Birey Yayõnlarõ, İstanbul, 1999, s. 24.

43 Kaçmazoğlu, H., Bayram, a.g.e., s. 25.

44 Berkes, Niyazi, a.g.m., s. 241-242.

değişiminde etkin bir unsur olan sanayi ve fabrikasyonun ülkemizde de oluşturulmasõna yöneliktir.

Sonuç olarak, Prens Sabahattin ve Ziya Gökalp gibi toplumsal alan üzerine önemli teorik açõlõmlarda bulunan sosyologlarõn, Türk sosyolojisine önemli etkileri bulunmuş, ancak Ziya Gökalp’in Cumhuriyet döneminde de etkili olan düşünceleri, ona Türk sosyolojisinin kurucusu olma ayrõcalõğõnõ kazandõrmõştõr.

Bu toplum bilimcilerin sosyolojiyle ilgili paradigmalarõnõn dõşõnda, sosyolojinin ülkemizde kurumsallaşmasõnõ sağlayan en önemli etken, Darülfünun’da kurulan Sosyoloji Kürsüsü’dür. Darülfünun’daki sosyoloji kürsüsü aynõ zamanda, sosyoloji disiplininin ülkemizde akademik bir hüviyet kazanmasõna yardõmcõ olmuştur. Öte yandan, ilk sosyoloji kürsüsünde yapõlan sosyolojik çalõşmalarõn neredeyse tamamõna yakõnõnõn teorik niteliğe sahip olmasõ, aynõ zamanda, siyaset, tarih, felsefe v.b. gibi farklõ akademik disiplinlerden yararlanma olanağõ doğurarak, sosyolojiyi kurumsallaştõrmõştõr.

2. 2. Üniversite Reformu ve Türk Sosyolojisi

1933 Üniversite Reformu ile Darülfünun kapatõlõp, yeni bir akademik yapõlanmayla İstanbul Üniversitesi kurulmuştur. Böylece Darülfünun’dan sonra akademik çalõşmalara İstanbul Üniversitesi adõ altõnda devam edilmiştir. 1933 Üniversite Reformu’na kadar olan dönemde Türk sosyolojisinin Fransõz sosyoloji ekolünden etkilenmeye devam ettiği görülmektedir. Bu dönemde sosyoloji kürsüsünde bölüm hocalõğõ yapan ve aynõ zamanda Ziya Gökalp’in de öğrencisi olan Necmeddin Sadõk, İstanbul Üniversitesi Sosyoloji kürsüsünde sosyoloji dersleri vermeye devam etmiştir. Aynõ yõllarda sosyoloji kürsüsünde sosyoloji eğitimi veren ve Necmeddin Sadõk’õn görevinden ayrõlmasõndan sonra sosyoloji öğretim üyeliğine Mehmet İzzet ve Fransõz sosyolog Max Bonnofaus (1927) devam etmiştir. Mehmet İzzet, Fransõz, Alman, İngiliz ve Amerikan teorilerine hakim ve geniş bir sosyolojik ilgi alanõna sahip bir akademisyendi. Mehmet İzzet’in sosyolojik yazõlarõnda ve öğretilerinde, George Simmel ve Max Weber’in etkisi görülebilmekteydi. Bu dönem sosyoloji profesörlerinden bir diğeri ise İsmail Hakkõ Baltacõoğlu’dur. İsmail Hakkõ Baltacõoğlu

1933 Üniversite Reformu’na kadar olan dönemde sosyoloji bölüm başkanlõğõ görevi de yapmõştõr.45 Baltacõoğlu, Durkheim etkisinde kalmõştõr.

1933 Üniversite Reformu, İstanbul Üniversitesi’nin yeniden yapõlandõrõlmasõ amacõyla yapõlmõş bir reformdur. Bu reform ile sosyoloji kürsüsü başkanõ olan İsmail Hakkõ Baltacõoğlu bölüm başkanlõğõndan alõnarak, yerine Alman sosyoloji profesörü Gerhard Kessler getirilmiştir. Bu şekilde, Alman bilim adamlarõ bu dönemde İstanbul Üniversitesi’nde kürsü başkanõ olmanõn yanõ sõra, bölüm derslerinin verilmesinde de aktif olarak görev almõşlardõr. İstanbul Üniversitesi’nde Alman hocalarõn bu dönem dersler vermesindeki bir neden, 1930’lu yõllarda Almanya’da iktidara gelen Nazilerin õrkçõ bir politika gütmesinden kaynaklanmaktadõr. Nazi Almanya’sõnda Yahudi kökenli bilim adamlarõ ve öğretim üyeleri işlerinden uzaklaştõrõlmaya veya zorla emekli edilmeye, hatta tutuklanõp yõldõrõlmaya çalõşõlmõşlardõr.46 Bu zor şartlar, dönemin Nazi Almanya’sõndaki birçok Yahudi kökenli bilim adamõnõn yurt dõşõna göç etmesine neden olmuş, Yahudi kökenli bilim adamlarõndan önemli bir kõsmõ da Türkiye’ye gelmiştir.

Türkiye’ye göç eden bilim adamlarõ, İstanbul Üniversitesi’nin çeşitli bölümlerinde dersler vermişlerdir. 1933 yõlõnda İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Kürsüsü’nde dersler veren Gerhard Kessler de Nazi Almanya’sõndan göç eden öğretim üyelerindendir.

Gerhard Kessler, sosyo-politik ve sosyal gelişim ile ilgilenmiş, aynõ zamanda da sosyoloji kürsüsüne bağlõ olarak 1934 yõlõnda Sosyal Bilimler Enstitüsü’nü kurarak, bu enstitüde özellikle şehir hayatõ üzerine çalõşmalar yapmõştõr.47

Belirtildiği gibi ilk dönem Türk sosyolojisi, ulus yaratõmõ sürecindeki siyasetin etkisi altõnda kalmõştõr. Yine belirtildiği gibi, özellikle bu dönemde Ziya Gökalp’in hem Fransõz sosyologu Durkheim’õn hem de söz konusu sürecin etkisinde kalarak oluşturduğu kuramlarõ dikkat çekici bir ilgi toplamõştõr. Ancak, bu ilgi, II. Dünya Savaşõ’ndan önceki dönemle birlikte Alman sosyal biliminin etkisiyle dağõlmõştõr.

Alman sosyal bilimin etkisindeki artõş büyük oranda, Almanya’dan Türkiye’ye göç eden bilim adamlarõ ve öğretim üyelerinden kaynaklanmaktadõr.

45 Berkes, Niyazi, a.g.m., s. 245-246.

46 Lök, Atilla- Bağõş Erten, “1933 Reformu ve Yabancõ Öğretim Üyeleri”, Modernleşme ve Batõcõlõk:

Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, ed. Tanõl Bora, c. 3, İletişim Yayõnlarõ, İstanbul, 2002, s. 539.

47 Berkes, Niyazi, a.g.m., s. 246.

2. 3. 1940 Dönemi Türk Sosyolojisi

1940 yõllarõnda Türkiye’de siyasal alanda bir takõm değişim yaşanmõştõr. Türkiye siyasal yaşamõnda, 14 Mayõs 1950 tarihinde, Demokrat Parti’nin Cumhuriyet Halk Partisi karşõsõnda mutlak bir çoğunlukla seçimleri kazanmasõ ile çok partili hayata geçilmesi, demokrasinin artõk vazgeçilmez bir süreç olduğunu kanõtlayan bir simge olarak yorumlana gelmiştir. Ancak, Demokrat Parti hem ekonomik hem siyasal alanda popülist bir söyleme sahiptir. Bu durum halkõ yücelten ve ona gerçek değerini atfetmeyi vadeden bir retoriği de beraberinde getirmiştir.48 Demokrat Parti, popülist söylemini, ekonomik alanda liberalizm ile temellendirmeye çalõşmõştõr. Liberal siyasal ve ekonomik söylem ise dünya konjonktüründeki gelişmelerin õşõğõnda açõklanabilir.

Çünkü II. Dünya Savaşõ’ndan galip çõkan Amerika Birleşik Devletleri, siyasal bakõmdan güçlü bir konuma yükselmiştir. Bu güçlü konumunu ekonomiye de yansõtan Amerika Birleşik Devletleri, gelişmekte olan ülkelere Truman ve Marshall yardõmlarõnda bulunmuştur. Bu yardõmlar ile birlikte Amerika, liberal ekonomik anlayõşõnõ tüm dünya ülkelerine yayma amacõnõ gütmüştür”. Ayrõca, Sovyet Rusya’sõnda gerçekleşen devrimle birlikte komünist parti iktidarõ elde ederek, Batõ’nõn siyasal ve ekonomik felsefesine bayrak açmõştõr. İki kutuplu hale gelen dünyada, gelişmekte olan ülkeler açõsõndan da, dolayõsõyla iki alternatif bulunmaktadõr: Amerika Birleşik Devletlerinin yardõmõnõ kabul ederek Amerikan liberal felsefesini kabul etme ya da Sovyet Rusya’sõnõn etkisinde kalarak komünizme yönelme. Yaşanan bu gelişmelerin, Türkiye’ye de yansõmasõ olmuştur. Demokrat Parti, Amerika Birleşik Devletleri’nin Marshall yardõmlarõnõ kabul etmesi dolayõsõyla ülkede ekonomik bir kalkõnma gerçekleştirebilmiştir. Köylere yönelik kalkõnma faaliyetleri; örneğin yollarõn yapõlmasõ, traktör ithalatõ ile kullanõm oranõnõn yükselmesi, iletişim araçlarõnõn yaygõnlaştõrõlmasõ vb. gibi toplumsal alanda değişmelere neden olmuştur. Traktör kullanõmõnõn artmasõ kõrsal bölgede çalõşanlarõn (õrgatlarõn, mevsimlik işçilerin) kentlere göçünü arttõrmõştõr.

Bu göçe neden olan bir diğer faktör ise, karayollarõnõn yapõlmasõdõr. Bu ve buna benzer sosyal değişimler bu dönemde sosyal bilimcilerin incelemelerinin odak noktasõ haline gelmiştir.

48 Özkan, Fulya, “1950’lilerin Popülizm Açõsõndan Bir İncelemesi”, Journal Of Historical Studies, s. 2, 2004, s. 32.

1940 yõllarõnda alan araştõrmasõna yönelik araştõrmalar, ülkemiz sosyolojisinin makro ve mikro özellikteki ampirik çalõşmalarõn artmasõna neden olmuştur. 1940’lõ yõllarda alan araştõrmasõ yoluyla somut gerçeğin saptanmasõna yönelik çalõşmalar yapõlmaya başlanmõştõr.49 Başka bir ifadeyle, bu dönemde sosyoloji bilim dalõnda ülke sorunlarõna yönelik teorik yönelimli araştõrmalar gerçekleştirilmiştir. Teorik kaygõsõ olan ampirik çalõşmalarõn büyük bir kõsmõ köy araştõrmalarõ olarak şekillenmiştir.50 Ayrõca 1940 sonrasõ dönem, Amerikan sosyolojisi için bir kurumsallaşma ve etkileme dönemidir. Bu süreç Amerikan sosyolojisinin doğrudan Türk sosyologlarõnca tanõnmasõ, yaklaşõmlarõnõn benimsenerek Türk sosyolojisine taşõnmasõnõ getirmiştir. Ankara Üniversitesi Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde yoğunlaşan köy sosyolojisiyle ilgili çalõşmalar, Niyazi Berkes, Behice Boran, Mübeccel Belik Kõray ve İbrahim Yasa gibi Amerikan üniversitelerinde lisans ve yüksek lisans yapan bölüm hocalarõnca yapõlmõştõr. Bölüm hocalarõndan Niyazi Berkes, 1935 yõlõnda gittiği Amerika’da Chicago Üniversitesi’nde çalõşmalarõnõ yürütmüş, 1939’da Türkiye’ye döndüğünde de Ankara Üniversitesi DTCF’de sosyoloji doçenti olarak göreve başlamõştõr. Niyazi Berkes Amerikan sosyoloji ekolüne bağlõ olarak yapmõş olduğu “Bazõ Ankara Köyleri Üzerine Bir Araştõrma”da ülkemiz köylerine yönelik çalõşmalarõn bu dönemde artõş göstermesinin nedeni olarak şu ifadelerde bulunur: “(...) sosyal hayatõmõzõn mademki değiştiğini görüyoruz ve bu değişmeyi ilmi olarak sevk ve idare etmek istiyoruz, şu halde her şeyden önce bu değişmeye başlayan şeyin ne olduğunu tayin etmek lazõmdõr.

Ancak o zaman onun nasõl değiştiğini, hatta değişip değişmeyen taraflarõ da olup olmadõğõnõ anlayabiliriz (...). Bunu bilhassa az değişmelere maruz kaldõğõnõ tahmin ettiğimiz köy cemiyetleri üzerine yapmayõ daha elverişli ve daha faydalõ bulduk.”51 Köy, bu anlamda, dönemin sosyologlarõna göre değişimin bir unsuru olarak ele alõnmakta, bu değişimin Türk toplumunda hangi boyutta gerçekleştiğinin bir uzantõsõ konumunda köye eğilinmektedir. Dönemin bir diğer önemli sosyologu olan Behice Boran ise kendi sosyolojik görüşünün bir yansõmasõ olarak ortaya çõkan Toplumsal Yapõ Araştõrmalarõ adlõ eseriyle toplumsal yapõ ve uygulamalõ sosyoloji alanlarõnda öncü bir çalõşma ortaya koymuştur.

49 İçli, Gönül, “Türkiye’de Toplumbilim Araştõrmalarõnõn Gelişimi”, Felsefe Dünyasõ, s. 33, 2001/1, s. 31.

50 Kayalõ, Kurtuluş, Türk Düşünce Dünyasõnda Yol İzleri, İletişim Yayõnlarõ, İstanbul, 2001, s. 56-57.

51 Berkes’den akt., Kayalõ, Kurtuluş, a.g.e, s. 117.

Ancak belirtilmelidir ki, bu tür ampirik çalõşmalarda toplum bir yapõ olarak ele alõnmaktadõr. Toplumun bir yapõ olarak ele alõnmasõ, tarihsel arka planõn yok sayõlmasõ anlamõna gelmekteydi. Kayalõ’nõn da vurguladõğõ gibi, “ampirik sosyolojik çalõşmalarõn her türlü sosyoloji tarafõndan gündeme getirilmesi sosyologlarõn geçmiş döneme yönelmelerinin önünü tõkamaktadõr. Ampirik çalõşmalarõ önemseme bir anlamda güncele çok fazla takõlõp kalma anlamõna gelmektedir.”52

2. 4. 1950-60 Arasõ Türk Sosyolojisi

1950 ve 1960’lõ yõllarda sosyoloji, değişen toplumsal yapõya uygun bir gelişme göstermiştir. Bu gelişmenin nedeni olarak, siyasal ve ekonomik alandaki liberalizmin ivme kazanmasõ gösterilebilir. Bilindiği gibi, toplumsal yapõdaki değişimin köydeki yansõmalarõnõ incelemek amacõnda olan sosyologlar, daha önceki dönemlerde bu alanla ilgili çalõşmalar gerçekleştirmişlerdi. Bu dönemde ise köy sosyolojisiyle ilgili çalõşmalar yüksek lisans ve doktora çalõşmalarõyla devam etmiş, dönemdeki köy sosyolojisi çalõşmalarõnõn odaklandõğõ ana sorun, köylerin daha hõzlõ bir şekilde nasõl modernleştirilebileceği veya batõlõlaştõrõlabileceği üzerine olmuştur. Bu amaçla, köylerde, kültür, zihniyet, inanç, gelenek ve göreneklerdeki değişmeler, değişmeyen ve direnen unsurlar araştõrõlmõş, değişmeye dirençli alanlarõn yumuşatõlmasõ yollarõ hakkõnda öneriler sunulmasõ hedeflenmiştir.53 Bu anlamda, ampirik araştõrmalar olarak nitelendirilebilecek olan köy sosyolojisi çalõşmalarõnõn değişik kesimlerde yoğun ilgiyle karşõlanmasõ, 1950-1960 arasõnda da sürmüş ve 1960’lõ yõllardan itibaren yoğun olarak devam etmiştir. Bir kõsmõ 1960’lõ yõllarõn başat etkisiyle şekillenen bu köy çalõşmalarõ, bir başka kesimi itibariyle de Hilmi Ziya Ülken, Ziyaeddin Fahri Fõndõkoğlu ve Mümtaz Turhan’õ temel alan sosyologlar ve sosyal bilimciler tarafõndan gerçekleştirilmiştir.54

1940-1960 arasõ Türk Sosyolojisi ampirik çalõşmalara aşõrõ vurgunun olduğu bir dönem olarak nitelendirilebilir. Köy sosyolojisi alanõnda gerçekleştirilen bu tür ampirik çalõşmalar, tarihsel arka plana atõfta bulunmaksõzõn gerçekleştirilmiş çalõşmalardõr.

Bunun dõşõnda Kurtuluş Kayalõ’nõn da belirttiği üzere bu dönem akademik

52 Kayalõ, Kurtuluş, a.e.

53 Kaçmazoğlu, H. Bayram, a.g.e., s. 155.

54 Kayalõ, Kurtuluş, a.g.e., s. 58.

çalõşmalarõnõn en bariz vasõflarõndan biri, yeterince somut bilgi ortaya konmadõğõ sürece soyutlamalarda acele edilmemesi gerektiği düşüncesinin sürekli vurgulanmasõdõr.55

1960 öncesi Türk Sosyolojisi, Doğan Ergun’un ifadesiyle aşõrõ ampirik, dar, deneyci ve davranõşçõ araştõrma tekniklerini kullanan bir sosyolojiyken, sosyolojinin Türkiye’deki gelişiminde bundan sonraki dönemlerde daha geniş kapsamlõ bilimsel yöntem anlayõşlarõna bir geçiş yaşanmõştõr.56 1960 yõllarõndaki incelemelerin teorik bir niteliğe sahip olmasõnda, bu dönem sosyoloji araştõrmalarõnda yapõ çalõşmalarõndan çok, Cumhuriyet öncesi ve sonrasõnda meydana gelen değişimlerin ayrõntõlõ olarak incelenmesinin payõ vardõr. Bu anlamda, siyasal, ekonomik ve sosyal gelişmeler bağlamõnda, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş öncesi dönemi olarak ifadelendirilen Osmanlõ İmparatorluğu’nda, sosyal ve ekonomik yaşantõlarõn analizi, teorik ve tarihsel temelli incelemelerle araştõrõlmõştõr. Osmanlõ İmparatorluğu’nun yõkõlmasõyla kurulan Türkiye Cumhuriyeti farklõ bir toplumsal yapõlanmayõ beraberinde getirmiştir. Yapõlan

1960 öncesi Türk Sosyolojisi, Doğan Ergun’un ifadesiyle aşõrõ ampirik, dar, deneyci ve davranõşçõ araştõrma tekniklerini kullanan bir sosyolojiyken, sosyolojinin Türkiye’deki gelişiminde bundan sonraki dönemlerde daha geniş kapsamlõ bilimsel yöntem anlayõşlarõna bir geçiş yaşanmõştõr.56 1960 yõllarõndaki incelemelerin teorik bir niteliğe sahip olmasõnda, bu dönem sosyoloji araştõrmalarõnda yapõ çalõşmalarõndan çok, Cumhuriyet öncesi ve sonrasõnda meydana gelen değişimlerin ayrõntõlõ olarak incelenmesinin payõ vardõr. Bu anlamda, siyasal, ekonomik ve sosyal gelişmeler bağlamõnda, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş öncesi dönemi olarak ifadelendirilen Osmanlõ İmparatorluğu’nda, sosyal ve ekonomik yaşantõlarõn analizi, teorik ve tarihsel temelli incelemelerle araştõrõlmõştõr. Osmanlõ İmparatorluğu’nun yõkõlmasõyla kurulan Türkiye Cumhuriyeti farklõ bir toplumsal yapõlanmayõ beraberinde getirmiştir. Yapõlan