• Sonuç bulunamadı

B) TÜRKİYEDE SOSYAL SORUMLULUK

2. TÜRKĠYE’DE SOSYAL SORUMLULUĞUN GELĠġĠMĠ

1800‟lerin sonlarında endüstrileĢmenin üretimi artırmasıyla baĢlayan değiĢimler Avrupa‟da ve Amerika‟da sosyal bilinç ve sorumluluk kavramını da oluĢturmaya baĢlamıĢtır. Fakat sosyal sorumluluk kavramı 19. yy ın baĢlarında SanayileĢme ve büyük Ģirketlerin ortaya çıkmaya baĢlamasıyla birlikte daha belirgin bir Ģekilde ortaya çıkmıĢtır. Buna karĢılık sosyal sorumluluğun Türkiye‟deki geliĢimine bakılınca ilk izleri Cumhuriyet öncesi Osmanlı dönemindeki tüketici haklarını denetleyen ve aynı zamanda çalıĢanların haklarını koruyan Lonca sisteminde rastlamaktadır. Aynı dönemde Lonca sistemiyle beraber toplumsal sosyal sorumluluk yükleyen diğer bir kuruluĢ ta vakıflardır.

Osmanlı Ġmparatorluğunda vakıflar, eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik gibi kamu hizmetlerinin temel kurumsal mekanizması olarak, önemli bir sivil kültürün sosyal sorumluluk alanını oluĢturmuĢtur. 15 yy. kurulan çok sayıda vakıf; beĢeri sermayenin geliĢtirilmesini, mülkiyet haklarının korunmasını, yaĢlı ve hastalara yardım edilmesini, köprüler, yollar, çeĢmeler, sarnıçlar, kütüphaneler vs. yapılmasını ve zenginleĢtirilmesini hedeflemiĢ ve devlet yönetiminin hâkim olduğu her yerde bu anlayıĢı yaygınlaĢtırmaya çalıĢmıĢtır (Çizakça, 2006: 22-23).

19. ve 20. yy „a gelindiğinde ise vakıf sisteminin yaygın bir hâl aldığı ve vakıf mülklerinin, ülkedeki binaların ve ekilebilir arazilerin dörtte üçünü meydana getirdiği gözlemlenmektedir. Ancak, gerek Osmanlı Devletinin son döneminde ve gerekse Cumhuriyet Döneminde artan baskılar ve hizmetlerin devlet tarafından sağlanmasına yönelik dönüĢüm, sosyal düzenin sorumluluğun devletten beklenmesi

sonucunu doğurmuĢ ve vakıf sisteminin zayıflamasına yol açmıĢtır (Çizakça, 2006:28-30).

20. yy da yaĢanan ve Dünyayı etkileyen sanayileĢme ile birlikte Avrupa‟da burjuva sınıfının yapısı değiĢmiĢ ve yeni bir iĢçi sınıfı doğmuĢ, kentleĢme artmıĢ ve buna bağlı olarak kentlerin kırsal alanları yuttuğu kitle toplumları oluĢmuĢ ve çevre üzerinde olumsuz etkiler baĢlamıĢtır. Tüm bu geliĢmeler dünya genelinde sosyal sorumluluk alanlarında da birtakım geliĢmelere sebebiyet vermiĢtir. GeliĢmiĢ ülkelerin hükümetleri karmaĢık sanayi toplumlarının gereksinmelerini karĢılamak ve sanayileĢme sonucunda oluĢan olumsuz etkileri (iĢsizlik, grevlerin ve sendikaların etkinliğini azalması, gecekondulaĢma, çevre kirliliği v.b) önlemek için, sosyo ekonomik alana daha fazla müdahaleye yönelmiĢler ve yasal önlemler almaya baĢlamıĢlardır. Dünyanın geçirdiği bu değiĢimler Türkiye‟de de belirli yansımalarla kendini göstermiĢtir.

Türkiye‟de sosyal sorumluluk ile ilgili bir yasa bulunmamakla birlikte sosyal sorumluluk adına ilk düzenlemeler, 1950–1957 yılları arasında farklı meslek gruplarına yönelik bazı yasal düzenlemelerde görülmüĢtür. Bu düzenlemelerin anayasal dayanağa kavuĢması ise 1961 Anayasası ile mümkün olmuĢ, ayrıntılı düzenleme 1982 anayasasıyla hayata geçirilmiĢ ve meslek kuruluĢlarının disiplin altına alınmaları, özellikle siyasi faaliyette bulunmalarının engellemesi amaçlanmıĢtır (Özer, 1994:1). Halen sosyal sorumlulukla ilgili direk bir yasa bulunmasa da tüketici hakları, iĢ kanunu, çevre kanunu içerisinde sosyal sorumluluğu barındıran bazı hükümler yer almaktadır.

Diğer yandan yasal bir zorunluluk olmasa da iĢ dünyası bu faaliyetlerden tamamen yoksun değildir. Sosyal sorumluluk anlayıĢındaki geliĢmeler, son dönemlerde özellikle de son 30 yıldır biraz daha gündemi oluĢturabilen bir kavram haline gelmiĢtir. Özellikle sorumluluk faaliyetleri isteğe bağlı olarak belirgin bir Ģekilde varlığını sürdürmektedir. Bu kapsamda gerçekleĢtirilen faaliyetlerin çok büyük bir kısmı yoksulluğu ortadan kaldırmayı, zenginden fakire gönüllü servet transferini ve dikey sosyal/ekonomik hareketliliği arttırmayı hedefleyen politikalar olarak, tarihsel vakıf felsefesi etrafında Ģekillenen hayırseverlik amacı ile gerçekleĢtirilmekte ve sosyal sorumluluk, Ģirketlerin bağıĢları ve hayırseverlik faaliyetleri ile eĢdeğer algılanmaktadır (TSDR, 2008:7).

Hayırseverlik dıĢında kalan amaçlar ise özellikle büyük ölçekteki veya yabancı sermaye yatırımına sahip kuruluĢlar tarafından dikkate alınmaktadır.

Faaliyetlerin gerçekleĢtirilmesinde yöneticilerin kiĢisel değerlerinin ve kuruluĢ amaçlarının etkisi yadsınamayacak kadar çoktur. Diğer yandan Türkiye‟de uygulanan kanunlarla, eğitim ve sağlık alanında gerçekleĢtirilen isteğe bağlı sosyal sorumluluk faaliyetlerinde yapılan vergi indirimleri ve yapılan faaliyetler sonucu toplumdan geri bildirimin olumlu olması da faaliyetlerin artmasında kuvvetli bir etkendir (Bay, 2006: 28).

Türkiye‟deki sosyal sorumluluk uygulamalarında yaĢanan geliĢmelerin temel unsurları olarak; çevre konusundaki hukuksal düzenlemelerin artması, sosyal sorumluluk faaliyetlerinin iĢletme çalıĢanlarını motive etmesi ve performansa olumlu etki sağlaması, rekabetçi uluslararası piyasalarda sosyal sorumluluk ile konumlanan iĢletmelerin kurumsal ve bireysel müĢteriler tarafından tercih edilmesi, sosyal

sorumluluk faaliyetlerinin Avrupa Birliği‟ne üyelik sürecindeki Türkiye ve Türk özel sektörünün de Avrupa Birliği standartlarında iĢ yapması için gerekli olması vb., Türkiye‟nin bağlı olduğu ILO konvansiyonları, BirleĢmiĢ Milletler Ġnsan Hakları SözleĢmesi ve OECD‟nin uluslararası kuruluĢlar yönetmelikleri gibi uluslararası hukuksal düzenlemeler, SS‟nin Türkiye‟deki geliĢimine katkı sağlayan sebepler olarak sayılabilir. Tüm bu sebepler doğrultusunda ülkemizde sosyal sorumluluk çalıĢmalarının henüz bütünsel olmasa da, belirgin bir kapsamda yapıla geldiği anlaĢılmaktadır (Göcenoğlu ve Girgin, 2006:8).

Tüsev‟in 2005 yılında Türk iĢletme yönetim kültürü üzerine yapmıĢ olduğu çalıĢma da bu tezi doğrular niteliktedir. AraĢtırmanın sonuçlarına göre ülkemizdeki Ģirketler giderek artan bir Ģekilde sosyal sorumlulukla ilgilenmeye baĢlamaktadırlar.

Fakat sorumluluklarının farkında olmalarına rağmen sosyal sorumluluk konusunda dar kapsamlı stratejilerle hareket etmektedirler. Diğer yandan sorumluluk projelerinin çoğu sivil toplum örgütleri ve devletle olan iĢbirliği çerçevesinde yerine getirilmekte ve bu iĢbirliğinde Ģirketlerin varlıkları daha çok sponsorluk Ģeklinde ortaya çıkmaktadır (TÜSEV, 2006: 78-79).

Türkiye‟deki sosyal sorumluluğun son yılardaki önlenemez yükseliĢiyle beraber sorumluğun genel görünüĢünü ortaya koymaya çalıĢan çalıĢmalarda yapıla gelmeye baĢlamıĢtır. Bu çalıĢmaları üç ana baĢlık altında toplamak mümkündür.

Bunlardan ilki Türkiye‟deki KSS çalıĢmalarının ve karakteristiklerinin genel resmini çizmeye odaklanmıĢtır. Örnek olarak AĢçıgil (2003), Türk yöneticilerin, sosyal sorumluluğun dört bileĢeni konusundaki çalıĢmalarının incelemesi ve Ararat‟ın (2003), Türkiye‟deki KSS çalıĢmalarını etkileyen ekonomik, toplumsal ve kültürel

karakteristikleri özetlemesi verilebilir. Sonuçlara göre KSS, Türkiye‟de var olan bir kavramdır (Göcenoğlu, 2004;9).

Ġkincisinde ise, sosyal sorumluluk ve ilgili konularda Türkiye‟nin diğer ülkeler ile karĢılaĢtırılmasına odaklanılmıĢtır. Örnek olarak Küskü ve Zarkada-Fraser‟ın (2004) ve Zarkada - Fraser ve diğerlerinin (1999) Türkiye ile Avustralya‟daki kuruluĢların çalıĢmalarının karĢılaĢtırdıkları araĢtırmalar verilebilir.

AraĢtırma sonucu Avustralya‟daki kuruluĢlar hukuki sorumluluklara daha fazla önem verirken, Türkiye‟deki kuruluĢların isteğe bağlı ve etik kurumsal sosyal sorumluluklara daha fazla önem verdiği ortaya koyulmuĢtur (Küskü ve Zarkada-Fraser, 2004:52-77).

Üçüncüsünde ise iĢ etiği ve kurumsal yönetim gibi KSS ile iliĢkili kavramlar üzerine odaklanılmıĢtır. Bu konudaki araĢtırmalar, Türkiye‟deki kurumsal yönetimin mevcut durumu ve özellikleri (Demirağ ve Serter, 2003; Ararat ve Uğur, 2003) veya tartıĢılan iĢ etiği üzerine genel beklentiler üzerinedir (Arbak ve diğ., 1994:420-439).

AraĢtırmaların dıĢında sosyal sorumluluk, Türkiye‟de medya içinde önemli bir konu haline gelmiĢtir. Medya, sorumluluk projelerini takip etmekte, sorumluluk projelerini gündeme taĢımakta aynı zamanda bazılarını da desteklemektedir. Örneğin Capital Dergisinin ilk kez 2005 yılında yayınlamaya baĢladığı ve her yıl tekrarladığı

“Türkiye‟nin Sosyal Sorumluluk Liderleri” araĢtırması da KSS alanında baĢarılı olan bu Ģirketleri ve liderleri gözler önüne sermeyi amaçlamaktadır. Halk genelinde 16 ilden 1.303 kiĢinin, iĢ dünyası genelinde 277 beyaz yakalı yöneticinin katıldığı araĢtırma sonuçları, yıllar itibariyle sosyal sorumluluk çalıĢmalarına damgasını vuran Ģirketleri, beğeni toplayan liderleri ve takdir edilen projeleri ön plana çıkarmaktadır.

Fakat bu durum sosyal sorumluluğun yapılıĢ amacındaki nedenlerden birinin reklam maliyetlerini indirmeye yönelik olduğu eleĢtirilerini de beraberinde getirmektedir.

Sonuç olarak sosyal sorumluluk günümüzde Türkiye‟de akademik, siyasi ve iĢ dünyası için önemli bir konu haline gelmiĢ, aynı zamanda halkın bu konuya yönelik farkındalığı da gün geçtikçe artmıĢtır. Tüm bu nedenlerden dolayı, ülkemizdeki Ģirketler yaptıkları sosyal sorumluluk harcamalarının, artık bir maliyet kalemi olmaktan çıkıp imaj, itibar ve pazar değeri sağlayan aktivitelere dönüĢtüğünün farkındadır ve gün geçtikçe bu faaliyetlere ayrılan finansmanı, iĢ gücünü, zamanı artırmaktadırlar. Fakat Sorumluluğun altında yatan asıl amacın toplumsal katkı mı yoksa, kâr, itibar, vergi indirimi ve pazar payı mı olduğuna yönelik geribildirim çalıĢmalarının ve yasal düzenlemelerin eksikliği bu konunun Türkiye‟de sancılı bir süreç olarak yaĢandığının kanıtı olmaktadır.

3. TÜRKĠYEDE SOSYAL SORUMLULUĞU ġEKĠLLENDĠREN