• Sonuç bulunamadı

Sosyal Sermayenin Oluşumundaki Zorluklar ve Sosyal Sermaye Göstergeleri

Sosyal sermaye kavramının literatürde birden fazla tanımının bulunması ölçüm zorluğunu da beraberinde getirmektedir. Sermaye kavramı ölçümünde birçok yöntem kullanılmaktadır. Sosyal sermaye tanımsal çeşitliliğinin yansıra ölçümü ve göstergeler açısından da sorunları göstermektedir. Sosyal sermayenin ölçülmesinde kullanılan göstergeler neler olması gerektiği konusunda farklı görüşler bulunmaktadır.

Tablo 1.3: Ağlarda varlık olarak sosyal sermaye

Odak Noktası Göstergeler Ölçme

Kaynakların dağılımı, en iyi kaynak, kaynak çeşitliliği, kontak kaynakların

bileşimi

Ağ kaynakları

Gönüllü Kaynaklar

Kontağın mesleği, otoritesi, sektörü Kontak statüleri Yapısal boşluk, yapısal kısıtlama Köprü veya köprüye

düşme

Ağ konumları

Ağ köprüsü veya arkadaşları yoğunluk,

etkileşim, karşılıklı Beyin gücü Kaynak: Lin, 2014:14

Field sosyal sermayenin ölçümünün biraz değişikliklerle tamimiyle ABD’den getirilen ölçümlerle bağlı olduğunu belirtmektedir (Field, 2008: 180).

Putnam, sosyal sermayenin ölçümünde üç göstergesinin önemini vurgulamıştır. Bunlar güven, bağlılık, sosyal ağlardır. Bu üç göstergenin birlikte değerlendirip ortak bir konuya varmak gerektiği belirtilmiştir.

Sosyal sermaye literatürde yaşanan gelişmeler sosyal sermaye güvenilirliğini artırmaya başlamıştır. Sosyal sermaye ölçmeye yönelen çalışmalarda sosyal sermaye eğer kişilerin sahip olduğu bir değerden çok grupların sahip olduğu bir değer olarak ele alınıyorsa sosyal sermaye genelde veri setlerinin ikincil analizleri (güven ve katılım düzeyi gibi yapılan çalışmalar) üzerinden ölçülmektedir. Yani sosyal sermaye kolektivitesini bir özelliği olarak ele alındığı durumlarda sosyal sermaye en yaygın ölçümü “katılım” boyutu üzerinden şekillenmekte ve politik, dini ve gönüllü kuruluşların faaliyetlerine katılım oranlarının sosyal sermayeyi ölçtüğü düşünülmektedir.

Knock ve Keefer de “güven” unsurunu sosyal sermaye ölçümünde temel gösterge olarak belirlemişlerdir. Güven faktörünün ekonomik aktiviteler ile ilişkili olduğu düşünülmektedir (Knack-Keefer, 1997: 1257).

Sosyal sermaye ile ilgili yapılan deneysel çalışmalarda kullanılan verileri çoğunlukla dünya değerler anketi olarak bilinen çalışmadan elde edilmiştir. Yapılan araştırmalar ve ilişkilerini insanlar güvenilir buluyor musunuz? sorusu sorulmuştur.

OECD’ye göre “güven” sosyal sermaye ölçümünde temel gösterge olarak kabul edilmektedir. Dünya Bankası ölçümünde güven, gruplar, ağlar, dayanışma, ortak eylem ve işbirliği sosyal bağlılık, bilgi ve iletişim şeklinde göstergeler kullanmaktadır..

Kalkınma ekonomisi literatüründe sosyal sermaye göstergeleri ise; güven, güvenilirlik, sosyal normlar ve kurumlar şeklinde sıralanmaktadır.

Şekil 1.4: Sosyal Sermayenin göstergeleri

Kaynak: Grootcert-Van, 2002: 27

Şekilde de görüldüğü gibi sosyal sermaye ölçümünde mikro mezo ve makro göstergeler ayrımı yapılmaktadır. Mikro düzeyde sosyal sermaye ölçümünde bireyler, hane halkı ve firmalara ilişkin değerler önemlidir. Mezo düzeyde ise hane halklarının ve firmaların birlikte oluşturdukları türlere sahip oldukları değerleri incelenerek ölçüm yapılmaktadır. Makro düzeyde ise kurumsal ve siyasi çevrelere odaklanılmaktadır.

Sosyal sermaye kavramına ilişkin birçok durumda olmasına karşın normlar ağlar ve güveni vurgulaya tanımlar dikkat çekmektedir. Sosyal sermeyenin üç esas unsuru ayrı başlıklarda açıklanacaktır.

1.6.1. Güven

Güven, sosyal sermaye kavramı da önemli bir yere sahiptir. Bakıldığında güvenli sosyal ağlar sosyal sermayenin anahtar olarak görülür. Fukuyama’ya göre güven; sosyal ağlar, değerler, gelenekler gibi sosyal sermaye bileşenlerinden oluşmaktadır. Bireyler arası güven sosyal ilişkilerin birçoğunda ortaya çıkan temel bir kavramdır. Eğer bir işletmede kişiler birbirlerine karşı güven duyuyorlarsa işlem maliyetleri de daha düşük olacaktır (Schaik, 2002: 25-27).

Knock ve Keefer’in yapmış oldukları çalışmalarda kişiler arası güveni araştırmışlardır. Ampirik analizlerde güvenin sosyal sermaye üzerinde önemli göstergesi olduğuna dikkat çekmişlerdir. Güven seviyesi ölçülmüş ve veriler 1981 ve 1990 anket sonuçlarının karması şeklinde oluşturulmuştur. Knock ve Keefer, toplumun ekonomik göstergeler üzerinde etkili olduğu sonucuna ulaşmışlardır (Knack-Keefer, 1997: 1260-1261).

Güven kavramı, iki farklı alanda ortaya çıkabilmektedir. Birincisi devamlı sosyal ilişkilerde bulunduğumuz arkadaş, aile ikincisi ise tanımadığımız insanlara güvenmektedir. Tanımadığımız kişilere güvenmek “genel güven” olarak tanımlanabilmektedir. (Tüylüoğlu, 2006: 16).

Kişilerin karşılıklı ilişkilerde kendilerine verilen sözlerin yerine getireceğine inanmaları için, verilen sözlerin güvenilir olması gerekmektedir. Sorunun cevabı sosyal sermaye ile kurumları kapsayacak şekilde üç durumu kapsamaktadır (Oğuz, 2006: 90):

● Birinci Grubu oluşturan bireyler arasında sevgi ve yakın iletişim var ise verdikleri sözleri güvenilirdir. Çünkü sevgi ve yakınlığın olduğu durumlarda tarafların faydaları birbirleriyle aynı yönde ilişkilidir.

● Söz veren kişilerin güvenilir olduğu veya başkaları kendilerine güven duyduklarında kendilerinin de buna karşılık olarak sözlerine baktıkları yaygın bir görüş ise bu kişilerin sözleri güvenilirdir.

● Bir tarafın sözüne bağlı kalması halinde diğer tarafında sözüne bağlı kalmasını her iki taraf için çıkara uygun yapan kurum oluşturabilmişse sözler güvenilirdir. Güvenilirlik sağlayan bu kurumlar formel veya enformel olabilirler.Enformel kurumlar ise sosyal sermayeye yakın bir kavramdır.

Güven genelleştirilmiş güven, yoğun güven, kurumsal güven ve sistematik güven şeklinde ayrılmıştır. Yoğun güven yani kişiler arası güven kişilerin kendi aile üyeleri arasındaki güvendir. Kurumsal güven ise kişilerin kurumlara güvenini ifade eder. Çoğu çalışmada genelleştirilmiş güven esas alınmaktadır. Bu sayede ekonomik faaliyetlerde işbirliğini kolaylaştırmakta ve işlem maliyetini azaltmaktadır. (Rothe-Schüler, 2006: 111).

1.6.2. Sosyal Normlar

Normlar, literatürde sosyal sermaye oluşturan bir unsur olarak değerlendirilmesinin yanında paylaşılan güven ve karşılık duygusunun aracı mekanizması olarak da ele alınmaktadır.

Portes ve Putnam sermayeyi paylaşılan normlar üzerine kurulu görmekte genelleştirilmiş karşılıklılık normuna odaklanmaktadır. Bu norm çeşiti kolektif eylem problemini çözerek toplumu bir araya getirmektedir. Dolayısıyla kişilerin kendi çıkarlarını koruyan ego merkezci kişilerden çıkartarak toplumsal amaçlara fayda sağlayan kişilere dönüşmektedir. Sosyal normlar, sosyal yapının bir unsuru olarak her toplumda kendine özgü nitelikler taşıyan bir kavram olarak değerlendirilmektedir. (Adler-Kwon, 2000: 99).

Putnam’a göre soyal sermaye bireyler arasında oluşan bir dizi yatay birlikler kümesi olarak görülebilir. Sosyal ağlar birlik haline gelerek kurumlaşmış normlar, topluluk veya birlik içindeki verimlilik üzerinde etkili bir eylem olmaktadır (Putnam, 1993: 167).

Coleman’a göre sosyal normlar bir eylemin denetim hakkını bir aktörden bir diğerine aktarırlar, çünkü eylem dışsallık yani diğerleri için pozitif ve negatif sonuçlar doğurur. Kişinin davranışları toplum içinde normlar aracılığı ile diğerleri tarafından değerlendirilir. Normlar toplumsal etkileşim içinde kişileri karşılıklı olarak birbirinin davranışlarını gözlemleyip kontrol ettikleri değerler kümesi olarak var olurlar (Putnam, 1993: 171).

1.6.3. Sosyal Ağlar

Sosyal ağlar bir kişinin iradesi dışında içinde bulunduğu aile, din, cemaat, gibi yapıların yansıra kişinin kendi isteği ile katıldığı çeşitli sosyal faaliyet kulüplerinden de olabilmektedir (Akdoğan, 2002: 29).

Putnam göre sosyal sermayenin değeri ve gücü kirşlerin karşılıklı ilişkilerinden meydana gelen ağ düzeneği içinde saklıdır. Aksi takdirde kişilerin izole ve dağınık şekilde yaşadıkları iyi niyetli olsalar bile bunu harekete geçiremedikleri bir durumda karşılıklı ilişkilerin etkisi de kaybolacaktır (Putnam, 2000: 21).

Putnam’a göre modern ve geleneksel otoriter veya demokratik federal veya kapital her toplum hem formel hem de enformel bireyler arası iletişim ve alışveriş ağları ile sarılı durumdadır. Bu ağların bir kısmı dikey iken yani asimetrik hiyerarşi ve bağımlılık ilişkilerini yer aldığı örgütlerken bir kısmı da yatay yani eşit güç ve ve statüye sahip gruplar tarafından oluşturulmaktadır. Gerçek yaşamda da bu ağlar hem yatay hem de dikey ilişkilerin yer aldığı yapılardır. (Putnam, 2000: 29).

Bazı yazarlar kişilerin grupların sahip oldukları sosyal ağların sosyal sermayenin önemli bir göstergesi şeklinde değerlendirmektedirler. Çünkü sosyal sermaye kişiler ve gruplar arasındaki ilişkilere dikkat çekmektedir. (Adler-Kwon, 2000: 97).