• Sonuç bulunamadı

2.1 Mutluluk (Öznel İyi Olma)

2.1.5 Mutluluğu Etkileyen Değişkenler

2.1.5.1 Sosyal İlişkiler'in Mutluluk Üzerindeki Etkisi

Mutluluğun üç haftalık bir bebekte bile kendisini göstermesi, yaklaşık 4 veya 5 haftalık iken mutluluğun yüz hatlarından belli olması hazzın temelde sosyal bir yönü olması ve sosyal etkileşimin veya sosyal ilişkilerin mutluluğun ortaya çıkmasında en önemli etken olduğunu ortaya koyar. Bebeklikten çocukluğa, çocukluktan ergenliğe ve ergenlikten yetişkinliğe yaşam evremizde yer alan her süreçte sosyal çevremizde gelişmektedir. Çevresel olgular ve farklı rollerin getirdiği farklı sorumluluklar mutluluğumuz üzerinde etkili olur. Örneğin; eş, evlat, ebeveyn, arkadaş ya da komşu gibi birbirinden farklı rollerde birey sevilip, değer görüyorsa ve gerektiğinde yardım görüyorsa kendini güvenli ve mutlu hissedecektir. Aksine, sosyal ilişkileri bozuk ya da yetersizse birey olumsuz duygular karşısında endişe, çaresizlik ve değersizlik hissedecektir (İslamoğlu, 2010).

Küçük, büyük veya dolaylı çevrelerde mutlu insanlar ile günlük olarak etkileşimde olan insanlar daha mutludur. Yani mutluluk bulaşıcıdır. Arkadaşlar ve geniş sosyal ağlar kişilerin mutluluğunu etkiler (Hefferon, Boniwell, 2014).

Kişilerin karşılıklı olarak birbirlerinde herhangi bir duyguyu tetiklemesi hislerin kişiden kişiye yayılmasını sağlayan güçlü mekanizmanın kanıtıdır. Bu şekildeki bulaşmalar görünürde yapılan iş ne olursa olsun insanlarla yaşanan her türlü karşılaşmaya eşlik eden duygu alışverişini temsil etmektedir. Örneğin; yerel bir süpermarkette çalışan bıcır bıcır ve neşeli bir şekilde konuşan bir kasiyer herkesi güldürmeyi başarır hatta en asık suratlılar bile marketten gülümseyerek ayrılır. Bu kasiyer örneğinde olduğu gibi zeitgeber’lerin yani biyolojik ritmimizi kendilerine uyduran doğal güçlerin duygusal muadili gibi etki yapmaktadırlar. Bu şekilde bir duygusal bulaşma trajik bir film seyredenlerin gözlerinin yaşarması gibi görünür şekilde olabildiği gibi bir iş toplantısında ortamın gerginleşmesi gibi belli belirsiz bir biçimde ve aynı anda birçok insan arasında meydana gelebilir. Kişiler bu duygusal bulaşmanın gözle görülür sonuçlarını kolaylıkla algılayabilirken duyguların tam olarak nasıl yayıldığını büyük ölçüde gözden kaçırırlar. Duyguların bulaşması beynin alt yolu diyebileceğimiz kendiliğinden ve hiç gayret sarf etmeden muazzam bir hızda bilinçaltımızda çalışan devrelerden oluşur. Alt yol amigdala ve benzeri otomatik

39

nodüllerden (düğümlerden) geçen sinir devrelerini kullandığı için bir duygu kişiden kişiye sessizce ve farkına varılmadan geçebilir (Goleman, 2007).

İnsanlara kendilerini neyin mutlu ettiğini sorduğumuzda ve yaşamdaki değerli şeylerin sıralamasını yaptıklarında meslek, kişisel başarılar ve maddi varlıklardan önce sevdikleri insanlar ve kurdukları ilişkilerden söz ederler. İnsanların kurduğu ilişkiler en büyük mutluluk kaynağı olduğu gibi bazen de stres kaynağı olabilir (Burger, 2006).

Kraut ve Johnston (1979) yaptıkları araştırmayla kişilerin başkalarıyla birlikte olduklarında yalnız olduklarından daha fazla mutluluk gösterdikleri sonucuna ulaşmışlardır. Kişiler yalnızken mutlu olsalar da mutluluklarını sadece bir gülümseme ile gösterirken, topluluk içinde mutlu olduklarını gösteren birçok hareket yapmaktadır. Bunun yanında yalnızken hiç gülmedikleri bir olaya başkalarıyla birlikte iken gülebilmektedirler. (Carlson ve diğerleri, 2007).

Kişinin iş, aile ve özel yaşamında kuracağı sağlıklı ilişkiler, çevreye duyduğu güven ve gerekirse çevresinden destek göreceğine inanması kişinin kendini mutlu olarak değerlendirmesini sağlar. Sosyal çevreyle kurulan güçlü bağlar mutluluk ve iş tatminini arttırmanın yanı sıra yaşanan olumsuz olaylar karşısında da kişilerin kendilerini daha çabuk toparlamalarını sağlar (İslamoğlu, 2010).

Karahan vd. (2007) tarafından üniversite öğrencilerinin stresle başa çıkma tarzlarının, sosyal beceri düzeylerine ve mutluluk algılarına göre anlamlı düzeyde değişip değişmediği incelemek amacıyla 1276 katılımcıyla yapılan araştırma sonucunda, sosyal beceri düzeyi düşük olan öğrencilerle kendini genel olarak mutsuz hisseden öğrencilerin stresle başa çıkmada çaresiz yaklaşımı daha çok kullandıkları bulgusuna ulaşılmıştır. Sosyal beceri düzeyi yüksek olan öğrenciler ve kendini genel olarak mutlu hisseden öğrencilerin ise stresle başa çıkmada kendine güvenli yaklaşımı daha çok kullandıkları saptanmıştır. Araştırmada ayrıca kendini mutlu hisseden öğrencilerin sosyal beceri düzeylerinin, kendini mutsuz hisseden öğrencilere göre daha yüksek olduğu görülmüştür. Araştırma sonucuna dayanarak sosyal beceri düzeyi düşük olan ve kendini mutsuz hisseden öğrencilerin, stresle başa

40

çıkmada kendilerini daha güçsüz ve çaresiz hissettikleri ve psikolojik yardıma daha çok ihtiyaç duydukları ileri sürülebilir (Karahan vd. ,2007).

Daniel Kahneman (2004) deneyim örnekleme yöntemiyle insanların gün boyunca mutluluklarını irdelemiştir. Kişilerden gün içinde kiminle, ne yapıyor oldukları ve ne kadar mutlu olduklarını yazmaları istenmiştir. Yapılan bu araştırma sonucuna göre kişiler başkalarıyla beraberken en mutlu yalnızken ise en mutsuzdur. Kişileri en mutlu eden etkinlik çoktan aza doğru sıralandığında: işten sonra sosyalleşme, rahatlama, akşam yemeği, öğle yemeği, televizyon izleme, işte sosyalleşme, evde telefonla konuşma, yemek yapma, çocuk bakımı, ev işleri, çalışmak, işten dönüş, işe gidiştir (Hefferon, Boniwell, 2014).

Harward Üniversitesinden Robert D. Putnam’a göre kişinin kulüp veya sosyal aktivitelere düzenli katılımı, kişinin gelirinin iki katına çıkması ya da üniversiteden mezun olmasıyla aynı seviyede mutluluk artışı sağlamaktadır. Arizona eyalet üniversitesinden Chris M. Herbst’e göre de bu şekilde kurulan sosyal bağlantılar sadece kişinin mutluluğuna değil sağlık durumları üzerinde de olumlu etki yapmaktadır (O’Connell, 2014).

Delivering Happieness at Work (İşyerinde mutluluk dağıtmak) adlı web sitesinin ziyaretçileri arasında 2013 yılında yapılan anketin sonuçlarına göre küçük şirketlerde çalışanlar 1000 ve üzeri çalışanı bulunan büyük kuruluşlarda çalışanlara göre %25 daha mutludurlar. Çalışan sayısının daha az olduğu küçük şirketlerde çalışanlar arasında daha fazla temas kurma imkanı olduğu için sosyal ilişkiler de daha kuvvetlidir. Aynı araştırmanın bir başka çarpıcı sonucu da başka kişileri denetlemenin (denetlenmenin tersine) daha fazla mutluluk getirmesidir (O’Connell, 2014).

İnsanların mutlu olabilmeleri için hem kendileriyle hem de çevreleriyle barışık olmaları ve diğer insanlarla, sevgiye dayanan ilişkiler kurmaları gerekir. Ayrıca kendine ve topluma yararlı olan eylemler yapmalı, kendi hayatını ve başkalarının hayatını ellerinden geldiği ölçüde iyiye, doğruya ve güzele yöneltmeye çalışmalıdırlar (Alain, 1990). İnsan bunun tersine toplumdan uzak ve ayrı kalırsa yasamı çekilmez bir hale dönüşür. Başka insanlarla ya da düşüncelerle

41

bütünleşmemeye devam ederse yani bu kaostan kurtulmazsa çıldırabilir. İnsanın içindeki en güçlü istek olan birbiriyle yakınlaşma isteği, insanın yasadığı topluma uyum göstermesini sağladığı gibi insanın huzuru bulmasına da yol açar (Fromm, 2003).

Benzer Belgeler