• Sonuç bulunamadı

2.1 Mutluluk (Öznel İyi Olma)

2.1.2 Psikoloji Alanında Mutluluk

İnsanların davranışlarını ve bu davranışların oluşumunu tanımaya çalışan bilim dalına "psikoloji" adı verilir (Atkinson, 2002). Birinci yüzyıldan beri depresyon, bunalım gibi daha çok olumsuz duygulara odaklanmış olan psikoloji bilimi artık mutluluk, memnuniyet, hoşnutluk, haz duyma gibi olumlu duygulara da odaklanmaya ve önem vermeye başlamıştır (Myers ve Diener, 1995).

Psikolog Michael Fordyce (1989) yaptığı bir araştırmada, insanlara hayatlarındaki en önemli şeyin ne olduğunu sorduğunda, sorulan kişilerin yarısına yakın bir bölümünün "Mutluluk " cevabını verdiği sonucuna ulaşmıştır. Her kişinin kendine ait bir mutluluk tanımı vardır. Ama çoğu kişi mutluluğu kişinin pozitif duygusal duygular içinde olması ve kendi hayatından memnun olması şeklinde tanımlar. Amerikan Psikolojisinin kurucusu William James mutluluğu aşağıda yer alan formül ile tanımlamaktadır. Ona göre, kişiler istedikleri amaçlara ulaştıkça daha mutlu hissedeceklerdir (Loftus, Marshall, Wortman, 1992):

Mutluluk= Kabiliyet (Yetenek)

Özlem

Dünya Sağlık Örgütü 1964 yılında sağlık anlayışına iyi oluşun olumlu yordayıcılarını da ekleyip, insanın fiziksel, akılsal ve sosyal olan tüm sistemlerini de göz önüne alarak sağlığı şu şekilde tanımlamıştır: "Sağlık sadece hastalık veya

zayıflık yokluğu değil, aynı zamanda bütün bir fiziksel, akılsal ve sosyal iyi oluş durumudur". Bu tanımlama yapıldıktan sonra iyi oluş (mutluluk) konusunun önemi

artarak, araştırmacıların daha çok ilgisini çekmeye başlamıştır (Dost, 2005).

Psikolojide mutluluk, “öznel iyilik durumu” (ÖİD) (subjective well being: SWB) adı altında incelenmekte ve “mutluluk” ile eşleştirmeli olarak birçok araştırmada kullanılmaktadır (Argyle, Martin Crossland). Ancak genel literatürde “mutluluk” kavramı daha popülerdir. Bu araştırmada da yüzyıllar boyunca etik, politik, ekonomik, psikolojik birçok bilim dalı tarafından birçok araştırmaya konu olmuş “mutluluk” kavramının kullanılması tercih edilmiştir (Diener, 1984).

20

İnsanların olaylara karşı sert tepki göstermeye yönelik benzersiz bir yatkınlıkları varken verdikleri tepkiler zaman içerisinde (yaklaşık 3 ay) azalır. Yapılan çoklu araştırma sonuçlarına göre, kişilerin iyi veya kötü haberler ya da olaylar sonrasında doğal bir mutluluk noktasına yaklaşık 3 ay sonra geri dönmeye eğilimli oldukları ileri sürülmektedir. Yaşanan bu evrimsel adaptasyon süreci hassal çark ya da hedonik adaptasyon kuramı olarak bilinir. Bu kurama göre insan hayatında mutlu dönemler kaçınılmaz olarak mutsuz dönemleri takip ederek birbirini sıfırlar ve mutluluğu artırmak için yapılan her çaba başarısız olur. Brickman’ın (1978) piyango talihlileri arasında mutluluk üzerine yaptığı boylamsal araştırmada 5000-1000000 Amerikan doları arasında para kazanan piyango talihlileriyle görüşmeler yapılmıştır. Piyango talihlileri diğer kontrol grubuna göre günlük olayların daha az zevkli olduğunu ve piyango kazanma öncesine göre daha çok mutlu olmadıklarını belirtmişlerdir. Aynı araştırmada belden aşağısı felçli olan 11 kişi ve elleri ve ayakları felçli 18 kişi, piyango talihlileri ile mutluluk seviyelerinde aynı puanı almışlardır. Bu sonuç felçlilerin içinde bulundukları durumdan mutlu oldukları anlamına gelmemektedir. Onların geçmişleri hakkında olumlu düşünceye şimdiki günlük yaşamlarında ise düşük tatmine sahip olma eğilimleri vardır. Sonuç olarak, bu araştırma iyi ya da kötü olsun sonuçta geri döneceğimiz doğal bir nokta olduğunu savunan hedonik adaptasyon kuramını destekler. Hedonik adaptasyonu önlemenin yolu çeşitliliktir. Bireylerin herhangi bir adaptasyon mekanizmasının etkisini yok edebilmesi için sürekli yaklaşımlarını ve mutluluk stratejilerini değiştirmesi gereklidir (Hefferon, Boniwell, 2014).

Psikologlar kişilerin mutluluklarına katkıda bulunan faktörleri araştırma konusuna son dönemde bir hayli ilgi göstermiştir. Yapılan bu araştırmaların odağında insanlara yaşamlarını doyasıya yaşamaları için imkan sağlayacak bilgi ve yetenekleri yer almaktadır.

Psikologlar bilim ve akıl hastalığını tedavi ederek öğrendikleri bilgileri insanları devamlı olarak daha mutlu yapacak bir yöntem yaratmaya çalışmaktadırlar. Mutluluk ile ilgili yapılan araştırmaların çoğu bazı kişilerin diğerlerinden neden daha mutlu olduğunu anlamak üzerine yoğunlaşmıştır. Araştırmacılar genetik ve çevrenin mutluluk üzerindeki etkisini değerlendirmeye çalışmışlardır. Bunun yanında araştırmacılar mutluluğu etkileyebilecek iş kaybı veya eş ölümü gibi yaşam

21

olaylarının mutluluğu negatif yönde etkilediği sonucuna varmışlardır. Aynı şekilde insanların yaşam durumlarında süregiden farklılıkların mutluluk üzerine etkisini değerlendirdiklerinde en önemli tek mutluluk kaynağının iyi sosyal ilişkiler olduğunu ileri sürmüşlerdir. Sağlık ve mutluluk arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla da birçok araştırma yapılmıştır. Temel ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla mücadele veren insanlar çoğu zaman düşük seviyede yaşam memnuniyetine ve mutluluğa sahip olmaktadırlar. Temel ihtiyaçlarının güvende olduğu eşiği geçtiklerinde ise varlık ve mutluluk arasındaki ilişki oldukça ılımlı hale gelir. Daha fazla para ve daha fazla arkadaş arasında bir seçim yapılması gerektiğinde insanlar çoğu kez daha fazla arkadaş yönünde seçim yapmaktadırlar (Gerrig ve Zimbardo, 2012).

Uluslararası ve ulusal literatürde pozitif psikoloji odaklı araştırmalar sayısını arttırarak devam etmektedir. Seligman ve Csikszenmihalyi’nin (2000) yaptıkları çalışmada pozitif psikoloji yaklaşımının üç önemli alanda araştırma yaptığı belirtilmektedir (Eryılmaz, 2013):

 Bireylerin pozitif deneyimlerinin neler olduğu,  Bireylerin pozitif özelliklerinin neler olduğu,  Pozitif kurumlar üzerinde yapılan çalışmalar.

Mutluluk kavramıyla ilgili psikoloji biliminde yapılan araştırmaların son yıllarda artış gösterdiğini kanıtlayan en önemli kanıt, psikoloji alanındaki en kapsamlı araştırma veri tabanı olan PsychINFO'da mutluluk kelimesiyle arama yaptığımızda karşımıza 4000'e yakın makale çıkmasıdır. Buna karşın aynı kelimeyle bağlantılı olan majör depresyonla ilgili arama yapıldığında 30.000’e yakın, stresle ilgili de 40.000'e yakın makaleye ulaşılmaktadır. Martin Seligman'a göre bu durumun nedeni psikolojinin temel var oluş amacının çoğunlukla mevcut patolojik durumların düzeltilmesi veya iyileştirilmesi olarak algılanmasıdır (İslamoğlu, 2010). 1950’lerin sonu ile 1970’ler arasında Jahoda, Maslow ve Shostrom’un yaptıkları çalışmalar ile psikolojik iyi oluş ve olumlu ruh sağlığına duyulan ilgi en yüksek noktasına ulaşmış fakat sonra ilgi tekrar azalmıştır (Dost, 2005).

Hümanistik psikolojinin konusu olan insan niteliklerin hem en iyilerini hem de en kötülerini, hem olumlu hem olumsuz kişilik özelliklerini incelemeleri gerektiği

22

fikri 1998’de APA başkanı Martin Seligman tarafından tekrar gündeme getirilerek, insan doğası ve potansiyeli hakkında pozitif bir fikir geliştirmeleri vurgulanmıştır. Seligman’ın bu çağrısı psikologlar tarafından coşkuyla karşılanmış ve bu konuda birçok araştırma çalışmaları, makaleler ve kitaplar yayınlanmaya başlamıştır. 2001 yılına kadar mutluluk ve diğer pozitif duygular arasındaki ilişkileri ve bunların nedenlerini inceleyen öznel mutlukla ilgili yayınların sayısı en büyük artışı göstermiştir. 2000 yılında APA’nın önde gelen akademik dergilerinden biri olan Amerikan Psikologları (American Psychologist) pozitif psikoloji ile ilgili 200 sayfalık özel bir sayı yayınlamıştır. Ertesi yılda bir sayılarında pozitif psikoloji ile ilgili dört makale yayınlamışlardır. 2002’de Seligman, “Otantik Mutluluk: Kalıcı Bir Memnuniyet İçin Yeni Pozitif Psikolojiyi Kullanarak Kendi Potansiyelinizi Anlama” adında bir kitap yayınladı. Bu kitapla birlikte pozitif psikoloji Newsweek’te “araştırma psikolojisinde tamamen yeni bir dönem” olarak tanımlandı ve hem psikoloji çevrelerinde hem de kamuoyunda büyük hevesle karşılanmıştır. Günümüzde ise, pozitif psikoloji hakkındaki ders kitapları çoğunlukla iyilik hali, mutluluk bilimi, yaşam doyumu, duygulanma, duygusal yaratıcılık, iyimserlik, umut kuramı, hayat ve mutluluk için amaç belirleme ve işte pozitif psikoloji gibi konuları içermektedir (Schultz ve Schultz, 2007).

Prof. Dr. Martin Seligman 1998 yılında Amerikan Psikoloji Derneği başkanlığı yaparken, insanların sorunlarına değil, onları mutlu eden konulara yönelmeye başlamış ve Pozitif Psikoloji hareketini başlatmıştır. Seligman'a göre; psikolojinin çalışma alanları sadece hastalık, zayıflıklar ve hasarlar olamaz. Tedavi, yalnızca yanlışları düzeltmek anlamına gelmez, doğruları inşa etmeyi de hedeflemelidir. Psikoloji, iş, eğitim, anlayış, aşk, gelişim ve oyun gibi konularla da ilgilenir. Pozitif Psikolojinin amacı hep olumsuz konular yerine psikolojinin bakış açısını olumlu özelliklere doğru yönlendirmektir. Pozitif psikoloji, öznel düzeyde değer verilen deneyimler, bireysel düzeyde olumlu özellikler ve grup düzeyinde sivil erdem ve kurumların bireyleri daha iyi vatandaşlık davranışına yönlendirmesi olarak aşağıda sıralanan üç boyutta ele alınmıştır (Seligman ve Csikszentmihalyi 2000):

1. Öznel düzeyde değer verilen deneyimler; geçmişte iyi olma hali, memnuniyet ve doyum; gelecek için umut ve iyimserlik; şimdiki zaman için mutluluk ve hayatın doğal akışına duyarlılıktır.

23

2. Bireysel düzeyde olumlu özellikler; aşk ve meslek, cesaret, kişilerarası ilişki becerisi, estetik duyarlılık, kararlılık, bağışlayıcılık, özgünlük, geleceğe dönüklük, maneviyat, yüksek yetenek ve bilgelik ile ilgilidir.

3. Grup düzeyinde sivil erdem ve kurumların bireyleri daha iyi vatandaşlık davranışına yönlendirmesi, sorumluluk, duygusal bakım ve destek, nezaket, ılımlılık, hoşgörü ve iş ahlakı ile ilgilidir.

Bireylerde ve gruplarda olumlu duygulara, erdemli davranışlara ve optimum performansa neden olan etmenleri ve süreçleri pozitif psikoloji araştırır. Psikologlar sağlık, uyum ve doruk performans ile ilgili her zaman ilgilenmiş olsa da mutluluk üzerine daha az sayıda çalışma yapmışlar hatta bu konuyu önemsiz bulmuşlardır. Günümüzde de psikoloji kitaplarını incelediğimizde her 100 ciddi psikoloji kitabı ve makalesinden 99’unun konusu depresyonla ilgiliyken yalnızca biri mutlulukla ilgilidir. Bunun yanında 50 yıldır mutluluğun mutsuzluğun karşıtı olmadığı ve bu iki kavramın neredeyse birbirleriyle ilişkilerinin olmadığını biliyoruz. Mutluluk psikolojisiyle ilgili ilk kitaplar 1980’lerde basılmıştır. 1969 yılında Bradburn, “The Structure of Psychological Wellbeing” yayınlandı. 1987 yılında “The Psychology of Happieness” kitabı Argyl tarafından yayınlandı. 1998 yılı ise pozitif psikolojinin resmi kuruluş tarihidir. 1999 yılında “First Break All the Rules” kitabı Buckingham ve Clifton tarafından yayınlandı. 2002 yılında ise Seligman “Authentic Happieness” kavramını ortaya çıkardı. Bilim tanımla başladığı için öncelikle mutluluğun tanımını yapmak gerekir. Mutluluk çoğu zaman iyi olmakla, halinden memnun olmakla, huzur ve tatmin duygusuyla, yaşamdan memnun olmakla ya da psikolojik bir sıkıntı bulunmamasıyla aynı anlamda tanımlanır. Haz, keyif ve neşe içinde olmak veya akış halinde olmak da mutlu olmak demektir. Araştırmacıların kullandığı terim ise bireylerin kendi yaşamları ve genel tatminleri hakkında nasıl genel ve kişisel bir değerlendirme yaptıklarını ifade eden öznel iyilik halidir. Yani kendi iyilik halini değerlendiren bireyin ne danışmanları, ne koçları, ne öğretmenleri, ne de terapistleridir. Kendi iyilik halini değerlendiren bireyin kendisidir. Kişinin yaptığı bu değerlendirmeler işte ve evde memnun kalmak, kendinden ve başkalarından memnun olmak şeklinde iki alana ayrılabilir. Kişi kendini bu alanlardan birinde memnun

24

diğerinde memnuniyetsiz olabilir. Ancak bu iki alan birbiriyle sıkı sıkıya bağlıdır (Furnham, 2014).

Pozitif psikolojinin odak noktası kişisel zayıflıkları araştırıp onları düzeltmek ya da değiştirmekten çok, güçlü yanların incelenmesine doğru kaymıştır. Amaç gerçek mutluluk ve iyi yaşam sürmeyi desteklerken sağlığı da desteklemektir. Pozitif psikolojiye giriş kapsamında hem popüler yazarlar hem de araştırmacılar tarafından güçlü yanlar ve değerler listelenerek sınıflandırılmaya çalışılmıştır. Bu konuda görüş ayrılıkları mevcut olsa da en güncel liste aşağıda yer almaktadır (Furnham, 2014):

 Bilgelik ve Bilgi: Yaratıcılık, merak, açık fikirli olmak, öğrenme sevgisi  Cesaret: Yüreklilik, sebat ve dürüstlük

 İnsanlık: Sevgi, nezaket ve sosyal zeka  Adalet: Vatandaşlık, adillik ve liderlik

 Ilımlılık: Bağışlayıcılık ve merhamet, edep ve tevazu, kendine hakim olmak.  Aşkınlık: Güzellik ve mükemmelliği takdir, kadir bilme, umut, mizah

duygusu ve ruhanilik.

Literatürde pozitif psikoloji yaklaşımına ilişkin olarak, araştırma temelli olması ve kuramsal açıklamalara az yer vermesi nedeniyle eleştiriler de mevcuttur. Öznel iyi oluş açısından bakıldığında literatürde uyum kuramı, sabit nokta kuramı, yukarıdan aşağıya ve aşağıdan yukarıya kuramı, erek kuramı, etkinlik kuramı, evrimsel kuramın açıklamaları, yargı kuramı ve akış kuramı gibi pek çok kuram karşımıza çıktığı için bu eleştiriler kısmen yanlıştır. Tersine pozitif psikoloji yaklaşımı hem kuramsal hem de ampirik anlamda güçlü bir yaklaşımdır (Eryılmaz, 2013).

Günümüzde pozitif psikolojinin bu kadar çok tartışılmasındaki diğer bir neden de arzulanan bir değer olarak mutluluğun karşımıza çıkmasıdır. Kırk yedi farklı ülkede bulunan toplam 9000 öğrenci üzerinde gerçekleştirilen bir araştırmanın sonuçlarına göre, toplam 20 değer kategorisi içinde mutluluk önem sırasına göre birinci değer olarak belirlenmiştir. Türkiye'de yapılan değerler araştırmasında ise

25

mutluluk diğer değer boyutlarına göre daha ön sıralarda yer almaktadır (İslamoğlu, 2010).

Pozitif psikolojinin en önemli araştırma konularından biri olan öznel iyi oluş (mutluluk) üzerine yapılan çalışmalarda araştırmacılar mutluluğun ne olduğu, neden bazı insanların daha mutlu olduğu, insanların mutlu olmak için hangi stratejileri kullandıkları ve mutluluğun belirleyicilerinin neler olduğu gibi sorulara cevap bulmaya çalışmaktadırlar. Öznel iyi oluş, bireyin yaşamına ilişkin değerlendirmelerinin ve olaylara verdiği duygusal tepkilerin bir sonucu olarak kabul edilmektedir. Buna göre öznel iyi oluş, olumlu duyguların sık, olumsuz duyguların az yaşanması ve yüksek yaşam doyumu alma şeklinde tanımlanmaktadır. Bu tanımda yaşam doyumu, öznel iyi oluşun bilişsel boyutunu oluşturmakta ve bireyin çeşitli yaşam alanlarına (evlilik, iş, sağlık, başarı vb.) ilişkin değerlendirmelerini kapsamaktadır. Olumlu ve olumsuz duyguların yaşanma sıklığı ise öznel iyi oluşun duyuşsal boyutunu oluşturmaktadır (Doğan, 2013).

Psikolojik iyi oluş konusunda yapılan çağdaş araştırmalar genellikle daha önceden var olan iyi oluş ölçeklerinin kullanılmasıyla, belirli bir gruptaki iyi oluş seviyesini arttıran veya azaltan değişkenlerin saptanması amacıyla yapılmıştır. Bu çalışmaların odak noktası ise iyi oluşu etkileyen değişkenlerin saptanmasıdır. Günümüzde iyi oluşla ilgili olarak yapılan çalışmalar incelendiğinde iyi oluşun yanında, psikolojik iyi oluş, yaşam doyumu, yaşam kalitesi, iyilik hali ve olumlu duygulanım gibi kavramların da incelendiği görülmektedir. Bu kavramların ifade ettikleri anlam aynı olmamakla birlikte kişinin olumlu işlevde bulunmasını ve mutluluğunu sağlayan koşullarla ilgili olmaları nedeniyle birbirleriyle büyük oranda ilişkilidirler (Dost, 2005).

Benzer Belgeler