• Sonuç bulunamadı

Sosyal Güvenlik Sisteminin Finansman Kaynakları

1.7. SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN FİNANSMANI

1.7.1. Sosyal Güvenlik Sisteminin Finansman Kaynakları

Sosyal güvenlik hizmetlerinin finansmanında vergi önemli bir yer tutar. Sosyal güvenliği bir toplum sorunu olarak algılayan anlayıştan hareketle primsiz finansman bütçeden yapılacak kaynak aktarmalarının vergiler üzerinden karşılanması temeline dayanmaktadır (Bulut, 2010, s. 19). Sosyal güvenlik sisteminin finansmanı olarak tarihsel süreç içinde bazı ülkelerde vergiler önemli bir kaynak olarak görülmüştür. Örneğin, Yeni Zelanda’da 1938’den sonra vergiler tek finansman kaynağı sayılmıştır. Birleşik Krallık’ta, Beveridge Raporu doğrultusunda da aynı yöntem benimsenmiştir (Güzel, Okur ve Caniklioğlu, 2014, s. 79).

Vergilerle finansmanda vergi yapısı önemli bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Verginin dolaylı veya dolaysız olması, dağıtımda önem taşımaktadır.

33

Dolaysız vergi gelirlerinin ağırlıkta olması durumunda, vergi gelirlerinin dikey biçimde yeniden dağıtılmasını sağlamaktadır. Verginin yapısı sosyal güvenlik sistemin finansmanında hangi kesimlerin katıldığını da belirlenmektedir. Bu açıdan bakarsak AB üyesi ülkelerden Danimarka, sistemin finansmanını doğrudan bütçeden sağlamakta iken, Hollanda meslek grupları üzerinden alınan dolaysız vergilerden sağlamaktadır. Diğer AB üyesi ülkelerdeyse sistemin finansmanı daha çok dolaysız vergiler üzerinden karşılanmaktadır. İskandinav ülkelerinden olan İsveç ve Norveç’te vergiler önemli bir kaynaktır (Egeli, 2009, s. 53).

1.7.1.2. Primli (Parafiskal) Finansman

Primli (parafiskal) gelirler, kurum veya kuruluşların finansmanı için devlet tarafından üyelerden toplanan ve genel bütçe içinde yer almayan kaynakları ifade eder (Egeli, 2009, s. 16). Primli gelirler, kamusal ya da yarı kamusal kuruluşlarca genel bir amaca hizmet etmek amacıyla üyelerinden karşılılık ilkesince toplanan primlerdir (Öncel, 1983, s. 12).

Primlerin diğer mal veya hizmet ederinden farklı olmasına neden olan çeşitli nitelikleri bulunmaktadır. Bireyler diğer mal veya hizmetleri satın almak ya da ederini karşılamak için zorunlu tutulamazlar. Ancak sosyal sigorta açısından hizmeti almak için prim ödemek zorunludur. Diğer mal veya hizmetlerden yararlananlar ederini öderken, primler ise yasal olarak işveren, işçi ve devlet tarafından ödenmektedir. Ederi ödenen, mal veya hizmetler arasında doğrudan bir ilişki söz konusu iken, sigorta kolları ve primler arasındaki bu ilişki zayıftır (Alper, 2004, s. 53).

Primlerin nasıl bir ölçüt üzerinden alınacağıyla ilgili değişik görüşler vardır. Bu ölçütler arasında işçi sayısı, işletme geliri, enerji gideri, ücret, sermaye yoğunluğu ve üretim miktarı gibi unsurlar yer almaktadır. Bununla birlikte ücret üzerinden alınan primlerin eşit oranlı mı, yoksa artan oranlı mı olacağı konusunda görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Uygulamada ise ücret üzerinden alınan primler daha çok eşit oran üzerinden alınmaktadır (Dilik, 2004, s. 4).

İşçi, emeğinin üzerinden kesilen primlerin, kendisine ve aile üyesine güvence sağlaması amacıyla sosyal güvenlik sistemine gittiği bilinciyle hareket ettiğinden, katlanacağı bu özveriye olumlu bakmaktadır (Güzel, Okur ve Caniklioğlu, 2014, s. 76). İşverenlerin ise sosyal güvenliğin finansmanına katılma

34

nedenleri değişik gerekçelere dayanmaktadır. Öncelikle sosyal güvenliğin bütün harcamalarının işçilerden alınacak primlerle karşılanması olanaklı değildir. Bu bakımdan işverenlerin çalıştırdıkları işçilerini sosyal risk ve tehlikelere karşı korumalarında belirli yararları da vardır. İşverenlerin faaliyetleri ile işçinin emeği arasında doğrudan bir bağ vardır. İşverenler işçinin emeği üzerinden bir kazanç elde etmektedir. Sosyal sigorta da, emeğin verimliliğine ve işçinin düzenli çalışmasına olumlu katkı sağlamaktadır. Sonuç olarak ortada, işverenin yararına bir neden bulunmaktadır. O durumda işverenin elde edeceği bütün bu yararlara karşılık belirli bir özveriye katlanması akıllıcadır (Talas, 1983, s. 357). Ancak tüm bunlara karşılık, kârın düşeceği endişesi ve maliyetlerin artacağı korkusu işverenleri sosyal sigortaya karşı olumsuz bakmasına neden olmakta ve bu da kayıt dışılığı tetiklemektedir.

Devletin prim katkısının ana gerekçesi, anayasal bir görev doğrultusunda, sürdürülebilir bir sosyal güvenlik için az bir maliyetle sisteme katkı sağlamaktır (Alper, 2004b, s. 57). AB üyesi ülkelerde devlet, sistemin finansmanına seçenekli biçimde katılmaktadır. Bu katılma biçimi ülkelerin mali ve sosyal durumlarına göre değişmekte ve çeşitlilik göstermektedir. Devlet, sistemin finansmanında primlere benzer biçimde ödeme yaparak, sosyal sigorta açıklarını gidermek ve sistemin yönetim giderlerini kısmen veya tamamen karşılayarak önemli bir katkı sağlamayı ummaktadır (Dilik, 1992, s. 235).

Dünyada ve AB ülkelerinin çoğuna egemen olan sosyal sigorta yönteminde finansman kaynağı primlerdir. Primler de işveren ve işçi payları ile devlet katkısına dayanır. Bazı Avrupa ülkelerinde işçi ve işveren paylarının toplam oranı, İtalya dışında, prim oranlarının %50’sini bulmaktadır. Almanya ve Belçika’nın oranları ise %40’ın üzerindedir. Toplamda en düşük oran ise %8 ile Danimarka’ya aittir (Yurtman ve Akgür, 2004, s. 33).

1.7.1.3. Karma Finansman

Sosyal güvenliğin sunduğu hizmetlerden yararlanan herkes sistemin finansmanına belirli bir ölçüde katlanmaktadır. Çünkü bireyin kendisine sosyal güvence sağladığı risk ve tehlikeler yalnız işçinin yaptığı işten kaynaklanmamaktadır. Bunun dışında yapılan işle ilgisi bulunmayan fizyolojik ve sosyoekonomik riskler de vardır (Talas, 1983, s. 356).

35

Primli ve primsiz finansman dışında bu iki finansman kaynağının karmasından, karma finansman doğmuştur. Devlet katkısının ve primlerin yetersiz kaldığı durumlarda hazine, sistemin açıklarını kapatmaktadır. Buna ek olarak faiz ve kira gelirleri de sistemin finansmanında ek kaynak olarak kullanılmaktadır (Öncel, 1983, s. 12). Günümüzde AB’de karma bir yapıya doğru bir eğilim görülmektedir. Sistemin yapısına ve ulusal gelir durumlarına göre bu katılım değişik oranlarda gerçekleşmektedir (Bulut, 2010, s. 20). Bu anlamda Türkiye’deki sosyal güvenlik sisteminin de, karma finansman kaynağına kaydığı, nitekim Sosyal Güvenlik Kurumu, gerek bütçe açığını hazineden yapılan aktarmalarla kapattığı gibi, taşınmaz ve kira gelirleriyle de finansmanına ek gelir sağlamaktadır.

1.7.2. Sosyal Güvenlik Sisteminin Finansman Yöntemleri