• Sonuç bulunamadı

2.5. Okul Öncesi Dönemde Sosyal-Duygusal Gelişimi Etkileyen Etmenler

2.7.3. Sosyal-Duygusal Uyumu Etkileyen Faktörler

Çocuğun tüm yaşamı boyunca sosyal duygusal uyumunu kaliteli bir şekilde başarması gerekmektedir. Çocuğun, sosyal duygusal uyumunu etkileyebilecek faktörler okul öncesi dönem de daha da ön plana çıkmaktadır. Bu nedenle okul öncesi dönem çocuğunun sosyal duygusal uyumunu etkileyen faktörlerin belirlenmesi gerekmektedir.

2.7.3.1. Sosyo-Ekonomik Düzey: Çocuğun toplumsallaşma sürecinde en

büyük etken ailedir. Çocuk, kişiliğini ve davranışlarını aile eğitimiyle kazanmaktadır. Ailede verilen eğitim çocuğun yaşama karşı düşüncelerini ve davranışlarını belirlemektedir. Bu nedenle düşük sosyo-ekonomik düzeye sahip ailede yaşayan çocuğun kişiliği de ailenin sosyo-ekonomik düzeyi nedeniyle olumsuz etkilenebilmektedir. Bu aile çocukları, sürekli kaygı içinde oldukları için kendilerini güvensiz hissedebilmekte ve olumsuz benlik algısına yol açabilmektedir. Ayrıca anne babanın çocuğa karşı olumsuz davranışları da çocuğun sosyal duygusal uyumunu etkileyebilmektedir (Gardner, 1982). Yoksulluk ve ilgisizlik çocukların sağlıklı sosyal duygusal uyumunu tehdit ederken, dikkati yönlendirme stratejileri, düşük gelirli aileler arasında çocukların sosyal duygusal uyumu açısından önemlidir (Güner, 2008).

2.7.3.2. Çocuğun Geliştirdiği Özellikler: Çocuklar, yaşamları boyunca

olumlu ve olumsuz sosyal davranışlar kazanmaktadır. Çocukların, olumlu sosyal ilişkiler kurabilmeleri için uygun zaman ve biçimde desteklenmeleri

38

gerekmektedir. Çocuğa model olan kişiler, kendi davranışlarıyla çocuğun olumlu ve olumsuz davranışlar kazanmalarına yol açmaktadır. Bu nedenle çocuğun model aldığı olumsuz davranışlar, çocuğun sosyal duygusal uyumunu bozarak, akranları ve çevresindekilerle sosyal ilişkiler kuramamasına neden olmaktadır (Zembat ve Unutkan, 2001).

Okul öncesi dönem çocuklarında liderlik, üç-altı yaşları arasında ortaya çıkmaktadır. Liderlik küçük çocuklar için, konuşkanlık, atılganlık, yeteneklilik, güçlü olmak veya yeni oyunlar kurmak olarak nitelendirilmektedir. Bu da çocuğun sosyal duygusal uyum becerileri ile ilişkisini yansıtmaktadır (Çağdaş ve Seçer; 2002).

2.7.3.3. Anne-Baba-Çocuk Etkileşimi: Anne ve babanın, çocuğa karşı

demokratik bir yaklaşım içinde olması çocuğun, sosyal duygusal uyumunu olumlu yönde etkilemektedir. Çocuğun toplumsallaşması için üç etki önemlidir. Bunlar model alma, taklit ve sosyal pekiştirmedir. Model alma; çocuğun davranış şekillerini, çevredeki bireylerden öğrenmesidir. Taklit; çocuğun etraftaki diğer bireyleri izleyerek, kendinin nasıl davranacağını öğrenmesidir. Sosyal pekiştirme; çocuğun çevresindeki bireylerin davranışlarını taklit ederek girdiği bir süreçte, her davranışının kabul edilebilirliğini de kavramaya başlaması ve onaylanmış olanın doğru olduğunu, ödüllendirildiğini görmesidir (Yavuzer, 2001).

Aile-çocuk etkileşimi, çocuğun sosyal duygusal uyumu için son derece önemlidir. Özellikle de anne ile çocuk arasında kurulan sağlıklı iletişim, çocuğun sağlıklı bir kişilik geliştirmesini sağlamaktadır. Ayrıca anne ile çocuk arasındaki sağlıklı iletişim çocuğun, başkalarıyla da olumlu ilişkiler kurması için temel oluşturmaktadır. Çocuklarının sosyal duygusal uyumunu destekleyen anne ve babalar, çocuklarıyla sık ve nitelikli zaman geçiren, sosyal yaşantıları paylaşan, onları dinleyen, sorularına karşılık veren, demokratik bir tutum içinde sorunlara çocuklarla birlikte çözüm arayan, güven verici ve hoşgörülü bir tutum içinde gerektiğinde denetlemeler ve

39

sınırlamalar koyan ebeveynlerdir. Ancak ebeveynler, çocuğa karşı tutarsız ve olumsuz davranışlar sergilerlerse çocukta sosyal duygusal uyum açısından olumsuzluklar meydana gelebilecektir (Çağdaş ve Seçer, 2002; Dehart, Sroufe ve Copper, 2004; Dirim, 2003; Yavuzer, 2001).

Pettit, Bates ve Dodge (2000) tarafından yapılan çalışmada, destekleyici ebeveynliğin çocuğun sosyal, akademik ve davranışsal uyumuna katkı sağladığı saptanmıştır. Ancak destekleyici ebeveyn olmanın olumlu sonuçlarının kız çocuklarında daha etkili olduğu bulunmuştur.

2.7.3.4. Kardeş İlişkileri: Kardeşler arasındaki ilişki ve etkileşim çok

yönlüdür ve bu durum kardeşler için yaşamlarındaki sosyal ilişkilerinde önemli bir basamaktır. Özellikle kardeşler ilk çocuklukta, çocukların yaşamında önemli ve tutarlı sosyalleşme araçlarıdır. Okul öncesi dönemde kardeş ilişkilerinde rekabetin yanı sıra paylaşım da vardır. Yapılan bir boylamsal çalışmada, küçük çocuğun bir yaşına gelene kadar büyük çocuk tarafından taklit edildiği; bir yaşından sonra da küçük çocuk tarafından büyük çocuğun taklit edildiği gözlemlenmiştir (Bee, 2000; Deckard, Dunn ve Lussier, 2002).

Farklı aile ortamlarında kardeş ilişkileri, Deckard vd. (2002) tarafından incelenmiştir. Çalışma sonucunda, yalnız annelerden oluşan ailelerde bulunan çocuklarda, kardeş çatışma ve agresifliğinin yüksek olduğu, kardeşler arasındaki çatışmanın daha çok çocukların davranışsal ve duygusal problemleriyle ilişkili olduğu ortaya çıkmıştır.

2.7.3.5. Okul ve Öğretmenler: Çocuğun benlik algısının gelişiminde

aileden sonraki en önemli etmen eğitim ortamının olduğu düşünülmektedir. Öğretmen tarafından şekillendirilecek olan çocuğun benlik algısı, öğretmenin çocuğa ilişkin düşüncelerinin çocuk tarafından algılanışına bağlı olarak değişmektedir. Ayrıca öğretmenin yapmış olduğu planlar, hazırlamış

40

olduğu etkinlikler, kişilik özellikleri de çocuğun benlik algısını etkilemektedir. Özellikle ilk defa bir kuruma başlayan okul öncesi dönem çocukları için öğretmenlerinin çocukların olumlu sosyal davranışlarını teşvik etmesi ve çocukları bu davranışlara yöneltmesi gerekmektedir. Öğretmenin sınıf içerisinde sergilediği olumlu sosyal davranışlar, çocuklar için iyi bir model olmakla birlikte çocukların davranışlarını da arttırmaktadır. Öğretmenler çocuklarda olumlu benlik kavramı oluşturabilmek için; olumlu bir sosyal öğrenme ortamı oluşturması ve öğretmenin iyi bir rehber olması gerekmektedir. Öğretmen, bu sayede çocukların olumlu benlik kavramını destekleyebilecektir (Gül, 2003; Işık, 2007).

Howes (2000) yaptığı çalışmada, okul öncesi eğitim kurumlarında bulunan sosyal duygusal sınıf ortamının, çocuk ve öğretmen ilişkilerinin niteliğiyle bağlantılı olduğu sonucuna ulaşmıştır. Grup içindeki çocukların davranış problemleri, öğretmen-çocuk ilişkilerinin niteliği, akranlarla oyunun niteliği ve sıklığı sosyal duygusal sınıf ortamını oluşturan etmenler olarak saptanmıştır. Ayrıca, çocuklar, güvenli ve ılımlı çocuk-öğretmen ilişkisine sahip olduklarında, tüm sosyal ilişkileri için öğretmenlerinden yararlanmaktadırlar.

2.7.3.6. Akranlar ve Arkadaşlık İlişkileri: Çocuğun sosyal duygusal

uyumu için arkadaş edinmesi ve arkadaş gruplarına girmesi gerekmektedir. Arkadaşlık, çocuk için toplumsal yaşamın kurallarını benimsemesine, güven duygusu geliştirmesine ve sosyal duygusal uyum sağlamasına yardımcı olmaktadır. Arkadaşları olan çocuklar sosyal olarak daha yeterlidir. Arkadaşlarını destekleyici olarak algılayan çocukların daha popüler, daha sosyal oldukları ve daha az davranış problemiyle karşılaştıkları görülmektedir. Akranları tarafından çocukların onaylanması, çocuklar için sosyal destek görevi görmektedir. Çocuk, okul öncesi eğitim kurumlarında akranlarıyla daha fazla vakit geçirmeye başladığında, çocuğun iletişim

41

becerileri artmakta ve çevresiyle olan uyumu günden güne gelişmektedir (Hartup, 2000; Gülay, 2009).

Bebekler, ilk altı aylıkken diğer bebeklere ilgi göstermeye, on sekiz aylıkken de özel oyun arkadaşı tercihi sinyalleri vermeye başlamaktadırlar. İkinci yılın ortalarında oyunu kurallarıyla oynamak için henüz hazır bulunmamaktadırlar. Üç yaşa geldiklerinde oyun gruplarına katılma ihtiyacı duymaya başlamaktadırlar fakat arkadaşlıkları daha kısa sürmektedir. Dört yaşındaki çocukların akranlarıyla iyi ilişkiler kurmaları, çocukların sosyal yeterliliklerine bağlı olmaktadır. Beş yaşındaki çocuklar, akranlarıyla vakit geçirmekten büyük zevk almaktadır. Altı yaşına geldiklerinde ise çocuklar, sosyal ilişkinin ne olduğunu ve kimlerle kurulacağını öğrenmeye başlamaktadır. Bu dönem çocuklarında çevresindeki insanlarla uyum ve işbirliği artmaktadır. Empati sayesinde çocuklar çevrelerindeki insanları daha iyi anlamaya başlamakta ve cinsiyet ayrımcılığına daha çok yönlendikleri ortaya çıkmaktadır (Işık, 2007; Maccoby, 2000; Poole, Miller ve Church, 2003).

Çocuklar sosyal ortamlarda sergiledikleri davranışlara göre dört gruba ayrılmaktadır; bunlar popüler, dışlanan, ihmal edilmiş ve sorun yaratan

çocuklar olarak tanımlanmaktadır (Palut, 2003). Dışlanan, ihmal edilmiş ve

sorun yaratan çocukların, yaşamlarının sonraki dönemlerinde sorun yaşama eğiliminde oldukları gözlenmiştir. Bu sorunların, okul ortamına uyumsuzluk, okul başarısızlığı ve karşılaşılan problemlere çözüm bulma konusunda yetersizlik olduğu düşünülmektedir. Özellikle de çözüm bulma konusundaki yetersizlik, çocuğun içinde yaşadığı çevreye etkin bir şekilde uyum sağlayamamasına neden olmaktadır. Çocuk, yaşadığı çevrede farklı kişilerle ve farklı problemlerle karşılaşmaktadır. Bu problemler karşısında çözüm bulamamakta ve çevresindeki kişilerle iletişiminde sorunlar yaşamaktadır. Çocuk, hem karşılaşmış olduğu problemlere hem de çevresiyle iletişiminde yaşadığı problemlere çözüm üretemediğinde sosyal yönden kendini eksik hissetmeye başlamaktadır. Bu nedenle toplum için

42

sağlıklı gelişim gösteren çocuklar yetiştirebilmek adına, çocukların karşılaştıkları problemlere farklı çözüm yolları bulmalarının ve olumlu sosyal uyumlarının desteklenmesi gerektiğinin önemi bir kez daha ön plana çıkmaktadır (Mertoğlu ve Öztuna, 2004; Yıldırım, 2007). Bu nedenle, yaşamın en önemli unsurlarından biri olan problem çözme becerilerini incelemesi gerekliliği doğmaktadır.

Benzer Belgeler