• Sonuç bulunamadı

2.5. Okul Öncesi Dönemde Sosyal-Duygusal Gelişimi Etkileyen Etmenler

2.5.1. Bireysel Etmenler

Canlıların yaşayabilmeleri ve yaşamlarını sürdürebilmeleri için doğayla barışık, olumlu bir işbirliği kurmaları gerekmektedir. Çocuklar için, doğa şartlarına olduğu kadar toplum şartlarına ve kurallarına da uyum sağlamak gerekmektedir. Özellikle çocuklar için üç yaşından itibaren benlik kavramı oluşacağı için bu durum çocuğun kişiliğini de etkileyecektir. Çocuk, benlik saygısını ne kadar kaliteli özümserse ve çevreye uyum sağlamada benliğini de olumlu yönde ortaya koyarsa sosyal duygusal gelişimi de aynı doğrultuda ilerleyecektir (Aydoğmuş, 2004; Bulut, 2000). Gizir (2002) dört-beş yaş grubu çocuklarla yaptığı araştırmada, çocukların sosyal duygusal gelişimleri ile benlik saygıları arasındaki ilişkiyi incelemiş ve çocuğun sosyal duygusal gelişimi ve benlik saygısı arasında ilişki olduğu sonucuna ulaşmıştır.

2.5.2. Çevresel Etmenler

Çevresel etmenler, bireyin yaşamının her anında etkisini göstermektedir. Bu nedenle çevredeki uyarıcılar, fiziksel ve ruhsal ihtiyaçları etkilemekte, davranışlarda değişikliklere yol açmaktadırlar. Çevrenin davranışlara etkisi

öğrenme olarak tanımlanmaktadır. Model alma, deneme ve deneyimlerin

sonucunda öğrenme meydana gelmektedir. Çocuğun üyesi olduğu grubun tutumları, inanışları, görevleri, değerleri, rolleri ve beklentileri çocuğun sosyal bir birey olma

30

sürecinin bir parçası olmakta ve öğrenme sonucunda kazanılmaktadır. Sosyal bir birey olma süreci içerisinde çocuk, içinde bulunduğu çevreden bazı roller edinmektedir. Çocuğun edinmiş olduğu her yeni rol, çocuğun bir davranışa, tutuma, beklentiye uymasını sağlamaktadır. Bu nedenle sosyal bir birey olma süreci tüm yaşamın evrelerini kapsamakta ve sosyal duygusal gelişimi olumlu ve/veya olumsuz yönde etkilemektedir (San-Bayhan ve Artan, 2009). Çocukların sosyal bir birey olma sürecini etkileyen çevresel etmenlerden birisi de televizyondur. Erdoğan (2010) yapmış olduğu nitel bir araştırmada, televizyonun, çocukların sosyal duygusal gelişimlerinde önemli derecede rol oynadığını savunmuştur.

2.5.3. Okul

Okul, çocuğun hayattaki toplumla iç içe olmasını etkileyen en önemli kurumdur. Çocuk, okul öncesi eğitime başlayana kadar bulunduğu ortamdan karşılayamadığı ihtiyaçlarını, okul öncesi eğitime başladığında karşılayabilmektedir. Okul, çocukların daha girişken olmalarını, paylaşmayı öğrenmelerini, yaşıtları ile iletişime geçmelerini ve işbirliği yapma alışkanlığı kazanmalarını sağlamaktadır. Çocuk okul öncesi eğitime başlamasıyla, hayattaki birçok olumlu ve olumsuz deneyimlerle karşılaşmaktadır. Bu sayede çevresindeki bazı insanlarla kolay ve olumlu iletişim kurabileceğini öğrenirken, bazılarıyla da zor veya olumsuz iletişim kurabileceğini gözlemleyebilmektedir. Çocuğun, okulda geçirdiği zaman arttırdıkça, kendi işini kendisi halletmeye başlamakta ve olumlu sosyal davranışlarının sıklığı da artmaktadır (Işık, 2006; Oktay, 2000). Niles, Reynolds ve Roe-Sepowitz (2008)’in yapmış oldukları araştırmada, risk faktörü içerisinde bulunan çocuklara uyguladıkları program sayesinde, çocukların sosyal duygusal gelişimlerinde pozitif yönde artış sağladıkları sonucuna ulaşmışlardır.

2.5.4. Arkadaşlar

Okul öncesi eğitim kurumuna devam eden çocuğun etrafında pek çok akranı bulunmaktadır. Çocuk, akranları sayesinde deneyim kazanmakta ve paylaşımlarda

31

bulunmaktadır. Bu dönemde çocuk arkadaş seçiminde, enerjisi, kendi enerjisine yakın olan akranını ve hem cinsini tercih etmektedir. 4–6 yaş arasındaki çocuklar, yetişkinlerle zaman geçirmekten çok akranlarıyla zaman geçirmekten daha çok hoşlanmaktadır. Sosyal becerilerini akran ilişkilerinde gösteremeyen çocuklar, daha çok sosyal yönden etkisiz ve saldırgan davranışları göstermekten hoşlanmaktadır. Bu nedenle akranları tarafından daha az kabul görmektedir. Olumlu akran ilişkileri, çocukların kişiler arası becerilerini olumlu yönde etkileyerek, sosyal çevreye daha kolay uyum sağlamalarında katkıda bulunabilmektedir (Önder, 2005; San-Bayhan ve Artan, 2009).

Okul öncesi dönem çocuklarının sosyal duygusal gelişimlerinin olmazsa olmazı olan arkadaş ilişkileri, üç yaş civarında başlamaktadır. Bu dönemde arkadaş edinmek çocuklar için son derece önemlidir. Arkadaşlık, çocuğu her yaşta sosyal bir birey yapma özelliğine sahiptir. Çünkü arkadaşlık, hem benzerlikleri ve ihtiyaçları ortak kılmakta, hem de bireyden beklenilen rolleri netleştirmektedir. Bu nedenle okul öncesi dönemde arkadaş kazanmak için gösterilen çaba, çocuğun sosyal duygusal gelişim için en önemli etmenlerden biridir (Palut, 2003). Yapılan çeşitli araştırmalar, okul öncesi dönemde yaşanan başarılı arkadaş ilişkilerinin, çocuğun sosyal duygusal gelişimine olumlu yönde katkı sağladığı sonucunu ortaya koymaktadır (Herrera ve Little, 2005; Mendez, Fantuzzo ve Cicchetti, 2002; Squires, 2003; Szewczyk, Bost ve Wainwright, 2005).

2.5.5. Aile

Çocuğun güven derecesini, anne-baba ve çevresindeki insanların davranışları ve hareketleri belirlemektedir. Bu da çocuğun sosyal bir birey olması için önemli bir etmendir. Çocuk, ebeveynleriyle geçirdiği zamanın kalitesine göre tepkilerini de uygun bir şekilde ortaya koymaya çalışmaktadır. Çocuğun sosyal ilişkilerini, okul öncesi dönemdeki öğrenmeleri yönlendirmektedir. Bu öğrenmelere en büyük etkenlerden birisi de ailedir. Aile, çocuğa karşı sergileyeceği tutum ve davranışlarla çocuğun edineceği olumlu ve olumsuz davranışları belirlemektedir. Olumlu ilişkiler

32

kurarak büyüyen çocuklar kendilerini mutlu hissetmekte ve ileride çıkabilecek problemlere karşı hazırlıklı olmaktadırlar. Bu çocuklar, sağlıklı ilişkiler kurmakta, sıcak ve uyumlu arkadaşlıklar geliştirmektedir. Ancak sevgi ve şefkatten yoksun olarak büyüyen çocukların bu olumlu hayatı kazanmaları mümkün olmamaktadır (Işık, 2006; Kulaksızoğlu, 2001).

2.5.5.1. Annenin Rolü: Çocuklar, doğduklarında ilk etkileşimlerini

anneleriyle gerçekleştirmektedir. Anneleriyle geçirdikleri kaliteli zaman arttıkça çocukların sağlıklı gelişimleri de o denli artmaktadır. Çocukların özellikle sosyal duygusal gelişimleri, çevreden ziyade anneleriyle kurdukları etkileşimden dolayı daha çok annenin etkisi altında kalmaktadır. Okul öncesi dönemde annenin çocuğuyla olan ilişkisi, çocukta ya çevresiyle olumlu iletişim kurmaya ya da çocuğun saldırgan davranışlar sergilemesine neden olmaktadır. Ayrıca, annenin çocuğu negatif algılaması da çocuğun gelişimini doğrudan etkilemektedir (Büyüktaşkapu, 2012).

Annelik, önemli bir olaydır ve annenin çocuğuna karşı tutum ve davranışlarını açıklamaktadır. Anne ile çocuk arasında farklı bir ilişki vardır. Çocuk için anne, güven kaynağıdır. Çocuk, anne sevgisini kaybetmemek için davranışlarını sınırlandırmayı ve kurallara uymayı öğrenmektedir. Okul öncesi dönemde yaşanan olumsuz anne-çocuk ilişkisi, çocuğun ilerleyen dönemlerinde çevreye uyum sağlamakta güçlük çekmesine neden olmaktadır. Bazı araştırmalar çalışan annelerin, çalışmayan annelere göre küçük yaştaki çocukları ile daha çok ilgilendiklerini ve konuştuklarını ortaya koymuştur (Dönmezer, 2003; San- Bayhan ve Artan, 2009; Oktay, 2000).

2.5.5.2. Babanın Rolü: Çoğu toplumda, çocuğun eğitimine katılımın, anne

ve baba tarafından eşit oranda olmadığı, annenin daha baskın olduğu gözlenmektedir. Çocuk, babası sayesinde insanların değişik özelliklerini tanımakta ve onlara uyum sağlamayı öğrenmektedir. Sosyal duygusal gelişimlerini sağlıklı bir şekilde tamamlayan çocukların, anne ve babalarıyla

33

aralarında güvenli sevgi bağı bulunmaktadır. Erkek çocukları, sosyal bir birey olma sürecinde babalarının davranışlarını daha fazla benimsemektedirler. Bu yüzden babasından ayrı ya da baba ilgisinden yoksun olan çocukların, ruh sağlıkları ve kişilik yapıları olumsuz yönde etkilenerek çocuklarda, uyum ve davranış sorunları gözlenmektedir (Dönmezer, 2003; San-Bayhan ve Artan, 2009).

2.5.5.3. Kardeşlerin Rolü: Kardeşler arasında, özdeşim modeli oluşturma ve

sosyal etkileşimlerin gerçekleşmesi için uygun ortam bulunmaktadır. İlk çocuk için kardeş doğumu, ilgi ve koruyuculuk duygusunun yanında, sıkıntı ve çelişkili duyguları da beraberinde getirmektedir. Kardeşler arasındaki yaş farkı azaldıkça, aralarındaki kıskançlık oranı da o derecede artmaktadır. Ayrıca büyük çocuk, küçük çocuk için özdeşim modeli ve oyun arkadaşı rolünü olumlu yönde üstlendikçe, kardeşler arasındaki ilişki de olumlu yönde oluşmaktadır. Aileler, ilk çocuklarına katı bir tutum ile yaklaşırken, diğer çocuklarına ise daha esnek ve hoşgörülü davranmaktadırlar (Oktay, 2000; San-Bayhan ve Artan, 2009; Yavuzer, 2005).

2.6. Sosyal Beceriler

Segrin ve Givertz (2003)’e göre sosyal beceriler, bireyin kişiler arası iletişimde sosyal açıdan eksiklik olmadan olumlu ve olumsuz düşünce ve duygularını uygun bir şekilde ortaya koyabilme becerisi olarak tanımlanmaktadır.

Bireyin kişisel yeterliliğini oluşturması için sosyal beceriler önemli bir unsurdur. Sosyal beceriler eksik olduğu sürece bireylerde, sosyal duygusal alanda, ilişki kurmada, ilişkilerini sürdürmede, problemlerle karşılaştıklarında bu problemlerle baş etmede sorun yaşadıkları görülmektedir (Çelik, 2007). Bireylerin yaşamlarında sosyal beceriler konusunda sorunla karşılaşmamaları için okul öncesi dönemde sosyal becerilerin eğitimine dikkat edilmelidir.

34

Sosyal beceriler, yaşamda önemli yere sahip olan becerilerden birisidir. Özellikle de okul öncesi dönem de bu becerilere daha çok ihtiyaç duyulmaktadır. Okul öncesi dönemde çocuğun sosyal becerilerini, çocuğun sosyal yeterliliği, anne-baba tutumları, aile ve akran ilişkileri etkilemektedir (Bülbül, 2008). Sosyal duygusal gelişimin, sosyal beceriler kazanımında da etkisi yüksektir. İki yaşından itibaren çocuk, sosyal ilişkinin nasıl kurulduğunu, kendi yaşıtlarıyla nasıl zaman geçirileceğini öğrenmeye başlamaktadır. Bu sayede çocuğun sosyal duygusal uyumu gelişmeye başlamaktadır. Çocuğun diğer insanlarla çok sayıda ve gittikçe karmaşıklaşan ilişkileri de sosyal duygusal uyumu desteklemektedir. Ayrıca sosyal beceriler, çocukların akranlarıyla olan ilişkilerinde ve yaşamlarının ilerleyen dönemlerinde ortaya çıkacak tüm sorunları çözmesine yardımcı olacak problem çözme becerisinin gelişmesini sağlamaktadır (Gülay ve Akman, 2009). Sosyal beceriler çocuğun, sosyal yaşamın gereklerine uygun davranmasına, sosyal duruma uygun tepkiler vermesine, akranlarla etkileşimine ve sosyal çevresine pozitif bakmasına yardımcı olmaktadır. Çünkü çocuk ihtiyacı olan doğru davranışları, sosyal becerileri sayesinde seçebilmekte ve olumlu yönde gelişimine katkı sağlayabilmektedir.

2.7. Sosyal Duygusal Uyum

Sosyal duygusal uyum, kişinin diğer insanlara uyum sağlayabilme başarısı, grupta kendini özgür biçimde tanıtabilmesi olarak açıklanmaktadır. Sosyal duygusal uyum, dar anlamda günlük hayata uyumu, geniş anlamda ise doğumla başlayan bir dönemi kapsamaktadır. Sosyal duygusal uyum daha yaygın bir tanımla tanımlanacak olursa, kişinin sosyal uyarıcının baskı ve zorluklarına karşı duyarlılık geliştirmesi, onlar gibi davranabilmesi, başkalarıyla geçinebilmesi ve onaylanabilir davranış kalıpları geliştirebilmesidir (Öğüt, 2000; Yapıcı ve Yapıcı, 2005).

35

Benzer Belgeler