• Sonuç bulunamadı

Teknolojinin sürekli geliştiği günümüzde bireylerin bulundukları ortamları ne kadar içselleştirdikleri veya bu ortamra yönelik hisleri üzerinde durulması gereken önemli konular arasında yer almaktadır. Bireylerin etkileşim gerçekleştirdikleri ortamlarda kendilerini ve diğer bireyleri nasıl algıladığı, bu ortamların kullanımını etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Bu algı durumuna sosyal bulunuşluk algısı denilmektedir. Alanyazın incelendiğinde sosyal bulunuşluk algısı farklı şekillerde tanımlanmaktadır (Biocca, 1997). Bireyin bulunduğu ortama olan aidiyet hissi temelinde ifade edilen sosyal bulunuşluk algısına yönelik bazı tanımlamalar şu şekildedir;

o Kişiler arası iletişim sürecinde bireyleri kendini algılama derecesidir (Short, Williams ve Christie, 1976).

o Ortamdaki diğer kişilerle etkileşimde bulunma farkındalığı ve bunun

sonucunda kişiler arası iletişimden zevk alma düzeyidir (Walther ve Burgoon, 1992).

o Bireyin bulunduğu ortamda kendini geçek bir insan gibi algılamasıdır

(Gunaverdana ve Zittle, 1997).

o Sosyal bir ortamdaki bulunan bireyin var olma duygusudur (McLellan,

1999).

o Bilgisayar temelli ortamlarda, iletişimde bulunan bireyler arasındaki

farkındalık derecesidir (Tu, 2000).

o Bireyin bulunduğu sosyal ortamlarda kendini ortama ait hissetme derecesidir (Leh, 2001).

o Çevrimiçi ortamlardaki sosyal bulunuşluk, bir kişiyle etkileşimin hissedilme, algılanma ve tepkide bulunma derecesidir (Tu ve McIsaac, 2002).

o İletişim sürecinde yer alan diğer kişileri hissetme düzeyidir (Whiteman,

2002).

o Bireylerin bulunduğu ortamdaki diğer kişiler ile birlikte olma duygusudur

(Biocca, Harms ve Burgoon, 2003).

o Teknoloji temelli öğrenme ortamlarındaki öğrenen iletişimleri neticesinde

oluşan ve bu iletişimleri gerçekleştirdiği gruba ait olma hissinin ölçüsüdür (Lu, Huang, Ma ve Luce, 2007).

o Online öğrenme sürecinde bulunulan ortamdaki diğer bireylerle olan

ilişkinin algılanan düzeyidir (Kang, Choi ve Park, 2007).

Bireyin iletişim gerçekleştirdiği ortama ve ortamdaki kişilere yönelik hislerini temel alan sosyal bulunuşluk algısına yönelik akademik düzeyde çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar sosyal bulunuşluğun nasıl gerçekleştiği, bileşenlerinin neler olduğu ve sosyal bulunuşluğu artırma noktasında kullanılabilecek değişkenlere odaklanmaktadırlar. Araştırmalar, sosyal bulunuşluk algısına yönelik çeşitli kuramların oluşmasını sağlamıştır. En bilinen kuramlardan biri olan sosyal bulunuşluk algısı kuramı, Short, Williams ve Christie (1976), tarafından ortaya atılmıştır. Kip ve Aydın (2008) bu kuramda sosyal

bulunuşluk algısının, ortamın özellikleri ile ilgili olduğunu ifade edilmektedirler. Ayrıca sosyal bulunuşluk algısının düzeyi ile iletişim ortamlarının çeşitlendirilebileceğini ve bu çeşitliliğin öğrencilerin etkileşime girme biçimlerini etkileyeceğini belirtmişlerdir (Kip ve Aydın, 2008).

Sosyal bulunuşluk algısı, dinamik bir değişkendir ve algı düzeyi kişiden kişiye değişiklik göstermektedir. Genel olarak öğrencilerin karakteristik özellikleri, algıları, iletişimin türü ve iletişim ortamlarının nitelikleri çevrimiçi sosyal bulunuşluk algısını etkilemektedir (Leh, 2001; Polhemus, Shih ve Swan, 2001; Swan, Polhemus ve Shih, 2002; Kip ve Aydın, 2008). Ancak bireyler farklı ortamlarda değişik sosyal bulunuşluk algılarına sahip olabilmektedirler. Bu nedenle sosyal bulunuşluğun daha çok ortamın niteliklerine bağlı bir yapı olduğu dikkate alınmalıdır (Walther, 1992).

Sosyal bulunuşluk algısı ile ilgili olarak iki kavram öne çıkmaktadır. Bu kavramlar samimilik (Argyle ve Dean, 1965) ve yakınlık (Wiener ve Mehrabian, 1968) olarak ifade edilmektedir. Samimilik; bireylerin göz teması, fiziksel yakınlığı ve iletişimde bulunulan konu ile ilişkilidir (Burgoon, Buller, Hale ve DeTurck, 1984). Yakınlık ise bireyin iletişim kurduğu araca olan psikolojik mesafesidir (Gunawerdana, 1995).

Sosyal bulunuşluk algısı birçok bileşeni içeren, ortamlara ve sürece göre farklılaşabilen bir yapıya sahiptir. Bu özellikleri sosyal bulunuşluk algısını belirlemek için farklı yaklaşımların ortaya çıkmasına neden olmuştur. E-öğrenme ortamlarında öğrencilerin sosyal bulunuşluk algısının ölçülmesi için farklı ölçekler geliştirilmiştir (Olpak ve Çakmak, 2009). Örneğin Gunawardana ve Zittle (1997), çalışmalarında sosyal bulunuşluk düzeyini ölçmek için etkileşim oluşturan araçlara yönelik ifadeler taşıyan bir araç kullanmışlardır. Richardson ve Swan (2003), Gunaverdana ve Swan tarafından geliştirilen sosyal bulunuşluk algısını belirleme aracını dersteki bireysel etkinliklere yönelik olarak uyarlayarak kullanmışlardır. Tu ve MsIsacc (2002), sosyal bulunuşluğu sosyal bağlam, çevrimiçi iletişim ve etkileşim boyutları ile değerlendirmişlerdir. Harms ve Biocca (2004) sosyal bulunuşluk ölçütlerini ve boyutlarını ortaya çıkardıkları çalışmada sosyal bulunuşluğu; ortak bulunuşluk, dikkatini verme, mesajları anlama, bireylerin duygularını ve tutumlarını anlama, duygu, tutumlarının ve davranışların diğer bireylerden bağımsızlığı şeklinde boyutlandırmışlardır.

Kang, Choi ve Park (2007), öğrencilerin sosyal bulunuşluk seviyelerini belirlemeye yönelik çalışmalarında sosyal bulunuşluğun üç ana bileşeni olarak ortak bulunuşluk, etkileme ve kaynaştırma faktörlerini belirlemişlerdir. Ortak bulunuşluk faktörü; bireyin kendini bir ortamda var olduğunu hissetmesi, diğer bireylerin varlığının farkında olması, ortamdaki bireylerle ilgilenmesi ve kendisiyle de ilgilenildiğinin farkında olunması olarak açıklanmaktadır. Etkileme faktörü; bireyin kendisinin anlaşıldığını, diğer bireyleri anladığını, gruptaki kişileri etkilemesi ve bu bireylerden etkilenmesi olarak tanımlanmaktadır. Kaynaştırma faktörü ise bireyin kendini bir grubun parçası olarak algılaması, gruba katkı sağladığını düşünmesi ve grup olarak birbirlerine yetebileceğinin anlaşılması olarak tanımlanmaktadır (Kang, Choive Park, 2007). Kang, Choi ve Park tarafından ifade edilen sosyal bulunuşluk faktörleri ve bu faktörlerin temel bileşenleri Tablo 1’de gösterildiği gibidir.

Tablo 1. Sosyal Bulunuşluk Algısının Bileşenleri

Faktörler Bileşenler

Ortak Bulunuşluk

• İzole olmama

• Birbirinden haberdar olma • Birbirlerini dikkate alma Etkileme

• Birbirini anlama

• Birbirinden bağımsız olma • Birbirine yardım etme Kaynaştırma

• Olumlu etkileşim • Katkı sağlama fırsatları • Gruba ait olma hissi

2.3.2. Sosyal Bulunuşluk Algısı ve E- Öğrenme

E-öğrenme ve sosyal bulunuşluk algısı üzerine yapılan çalışmalarda sosyal bulunuşluk düzeyinin, e-öğrenme ortamlarında önemli bir faktör olduğu ve öğrenme üzerine olumlu etkilerinin olduğu belirtilmektedir (Shin, 2002). Ayrıca Leh’e (2001) göre öğrenme ortamlarındaki sosyal bulunuşluk algısının düşük olması katılımcıların ortama uyum sağlamasını ve bilgi paylaşımını olumsuz yönde etkilemektedir. Aynı şekilde Rourke, Anderson, Garrison ve Archer’a (1999) göre yüksek seviyedeki sosyal bulunuşluk algısı öğrenme ortamlarının öğrenenler tarafından daha aktif kullanılmasına ve daha fazla katılıma neden olmaktadır.

Çevrimiçi veya yüz-yüze öğrenme ortamında sosyal bulunuşluk algısı oluşturmanın temel amacı öğretmen ve diğer katılımcılar için rahat bir ortam oluşturarak, bireylerin düşüncelerini ve fikirlerini rahat ifade etmelerini sağlamaktır (Olpak ve Çakmak, 2009). Rourke ve arkadaşları (1999) bilişsel ve duyuşsal öğrenme hedefleri ile ilgi çekici grup etkileşimleri vasıtasıyla oluşturulan sosyal bulunuşluk algısının, öğrenmeyi teşvik etme, sürdürme ve destekleme açısından faydaları olduğunu belirtmektedirler. Newberry (2001), sosyal bulunuşluk algısı ile öğrenme deneyimindeki kalitelinin paralellik gösterdiğini ifade etmektedir. Bu açıdan öğrenme ortamlarındaki sosyal bulunuşluk algısının yüksek seviyelerde olması öğrenme ürünleri açısından oldukça önemlidir. Olpak (2010) sosyal bulunuşluk algısının oluşturulması ve bu algının devamlılığının sağlanmasına yönelik olarak ifade edilen stratejileri sıralamıştır. Bunlar;

• Karşılama mesajlarını kullanma, • Esprilerden faydalanma,

• Anıların ve deneyimlerin paylaşımı,

• Duygularını ortaya koyacak ifadeleri kullanma, • Katılımcı sayısının uygunluğu,

• Tartışma gruplarının büyüklüğü,

• Ayrı zamanlı iletişimlerdeki yanıt süresinin kısalığı, • Geribildirimlerin sıklıkla kullanımı,

• Güven duygusunun oluşturulması, • Gizlilik endişesinin giderilmesi, • Tartışmalara aktif katılım sağlanması, • İşbirlikli öğrenme etkinliklerinin kullanımı, • İletişim stilleri şeklinde sıralanmıştır.

Sosyal bulunuşluk gibi motivasyon da öğrenme süreçlerini etkileyen bir diğer bileşen olarak görülmektedir. Bu bölümde öğrenenlerin öğrenme süreçlerine dahil olmaları için hissettikleri istek olarak ifade edilen motivasyon kavramı üzerinde durulacaktır.