• Sonuç bulunamadı

2.2.1.Tanım ve Sınıflama

Kişilerin çevredeki insanlarla ilişkilerini ve bu ilişkilere yönelik tutumlarını anlamlandırmaları, değişen çevreye uyum ve sosyalleşebilme açısından çok önemlidir (100). Diğerlerinin düşünceleri, duyguları, davranışları ve niyetlerini çıkarsayabilme ve anlayabilme yeteneği, sağlıklı bir sosyal etkileşim için vazgeçilmezidr (101). Sosyal biliş (SB) bir bilgi işleme süreci olup; gelişimi aşamalı bir seyir gösterir. SB, bireyin kendisi ve diğerleri arasındaki ilişkiyi zihinsel olarak temsil etmesi ve oluşturduğu temsili sosyal davranışlarla yönlendirebilmesi olarak tanımlanabilir (102). Diğerlerinin inançlarını ve niyetlerini anlayabilmek ve böylece onların davranışlarını yordayabilme ve kavrayabilme, diğer kişilerin kendininkinden farklı bir zihne sahip olduklarını fark

19

edebilmek, öngörebilmek ve bunlara uygun karşılıklar vererek karmaşık sosyal çevreler ile etkileşime girebilmek gibi unsurlar SB işlevleri içinde sıralanmaktadır. Nörobilişsel ve sosyal bilişsel becerilerin nöral temellerini inceleyen bazı çalışmalarda, sosyal ve sosyal olmayan uyaranların işlemlenmesinde farklı sistemlerin görev aldığı ve sosyal biliş ve nörobilişin birbiriyle ilişkili fakat birbirinden bağımsız işlevler olduğu sonucuna ulaşılmıştır (101,103,104).

Prefrontal korteks, fusiform girus, superior temporal girus, ön singulat korteks ve amigdala sosyal bilişle ilgili tanımlanan beyin bölgeleridir (105).

Sosyal bilişin; duygu algılama, sosyal algı, sosyal bilgi, atıfsal yanlılık ve zihin kuramı olarak toplam beş ana alanda incelenmesi önerilmektedir (103,106).

Duygu algılama/tanıma, kişinin yüz ifadesinden, ses tonlamasından ya da her ikisinin birleşmesinden elde edilen emosyonel verilerin yorumlanması sürecidir(106,107). Sosyal algı, kişinin içinde bulunduğu duruma ait bilgilerden edindiği sosyal ipuçlarıyla bir yargıya varabilmesi olarak tanımlanmaktadır (108). Kişinin içinde bulunduğu sosyal ortamlarda diğer kişilerin sosyal rollerini, o andaki sosyal durumu anlayabilme, karmaşık sosyal durumlarda sözel ve sözel olmayan ipuçlarını kullanarak çıkarımda bulunabilme becerisidir (109). Bu kavram, sosyal durumları karakterize eden ve sosyal etkileşimleri yönlendiren rollerin, kuralların ve amaçların farkında olmayı da kapsamaktadır. Sosyal algı, “ilişki algılamayı” da içermektedir(106). Sosyal algılamanın duygu algılamayla benzerlikleri olmakla beraber yargılama gerektirdiği için duygu algılamadan farklı bir kavramdır. Duygu algılama görevlerinde, kişilerden duygu tanıma, ses tonundan kişinin duygudurumunu tahmin etme gibi sosyal ipuçlarını değerlendirmeleri beklenir. Öte yandan, sosyal algı görevinde ise sosyal ipuçlarını kullanıp durumsal olaylardan ve kişilerarası alanlardan (duygudurumu, yakınlık düzeyi, dürüst olup olmadığı gibi) bir sonuca varması beklenir (101,104,110). Sosyal bilgi, sosyal durumlara ve sosyal etkileşimlere rehberlik eden roller, kurallar ve hedeflerin farkında olma durumu olarak tanımlanmaktadır. Farklı sosyal durumlarda kişinin kendisinden beklenilenin ne olduğunu anlamasını sağlayan sosyal bilgi, sosyal yeterlilik için ilk adım ve ön koşul olarak kabul edilir (101,103,110). Kişinin yaşadığı durum, kendisinin ya da diğerlerinin davranışlarının nedenleri hakkındaki yargıları ‘’atıf’’ olarak adlandırılır (104,111). Atıfsal yanlılık, olumlu ya da olumsuz olayların

20

nedenlerinin nasıl açıklandığını ifade eder ve bu, zihin kuramından (sosyal durumun zihinsel olarak atfedilmesinden) farklıdır (103,104). Zihin kuramı, yanlış inançları, ipuçlarını, amaçları, mizahı, imayı, metaforu ve ironiyi anlamayı içerir ve başkalarının davranışlarının altında yatan zihinsel durumları yorumlama, çıkarsama ve açıklama kapasitesi şeklinde tanımlanır. Kişinin zihinsel durumunun, diğer insanlarınkinden farklı olduğunu anlayabilmesi, diğerlerinin mental durumları ile ilgili akıl yürütme (mentalizing) ile doğru çıkarımlar yapabilmesi zihin kuramı becerileri arasında olup ZK, bir anlamda ‘’kendini diğerlerinin yerine koyabilme’’ kabiliyeti ile ilişkili olduğu öne sürülmektedir. Zihin kuramı yetenekleri gelişim sırasına göre; birinci derece yanlış inanç, ikinci derece yanlış inanç, metafor/ironi/ima kavrama ve son olarak faux pas kavrama olarak sıralanır. Birinci derece yanlış inanç, diğer insanların yanlış düşüncelerini saptama becerisi olarak nitelendirilir ve ilk gelişen zihin kuramı işlevidir. İkinci derece yanlış inanç; kişinin, bir başkasının dış dünyadaki bir olayla ilgili düşüncesi hakkında yanlış bir düşünceye sahip olduğunu anlama becerisidir. Bazı araştırmacılar bu beceriyi “düşünce hakkındaki düşünce” olarak ifade etmişlerdir (104,111). İmayı anlama, doğrudan olmayan sözel ifadelerin altındaki gerçek niyeti anlama/tahmin edebilme becerisidir (112). Faux Pas kavramı, gafı/pot kırmayı fark etme olarak çevrilmiştir. Bu beceri kişinin, bir başkasının bir ortamda yanlış bir şey söylediğini ya da uygun olmayan bir şekilde davrandığını anlamadığını, eğer anlarsa kendisini kötü hissedeceğini kavrama becerisidir. Bu beceri empati yapabilmeyi de kapsar (113,114). Zihin kuramı becerilerinin temellerinin, 18. ayda ortak dikkat becerisinin gelişmesi ile atıldığı ve 9-11 yaşlarda faux pas kavramının gelişimi ile tamamladığı öne sürülmektedir (104,113). Birinci derece yanlış inancı anlamanın (false belief understanding) yaklaşık 3 yaşta başladığı, beş yedi yaş arasında ikinci derece yanlış inamç yeteneğini kazanmaya böylece diğerlerinin zihninde olanın gerçeklikten farklı oacağını kavramaya başlar, faux pas anlama ve tanımlama yaklaşık 9-11 yaş civarı gelişir (115).

2.2.2.Sosyal Biliş Becerilerini Değerlendirmede Kullanılan Testler

Duygu Algılama ile ilgili Yüzdeki Duyguyu Ayırdetme Testi (Facial Emotion Identification Test) (116), Sesteki Duyguyu Tanıma Testi (Voice Emotion Identification Test) (116), Penn Bilgisayarlı Nörobilişsel Batarya: Duygu Tanıma Testi (117), Sosyal

21

Anlam Farkındalık Testi (118), Mayer Salover Caruso Duygusal Zeka Testi (119) sosyal bilişsel işlevleri değerlendirmek için kullanılan testler arasındadır. Sözel Olmayan Hassasiyet Profili (120) ve İpucu Tanıma Testi (121)ise Sosyal algıyı değerlendirmede kullanılan testlerdir. Durumsal Özellikleri Tanıma Testi (121) ve Şema Anlama Sıralama Testi (122) sosyal bilgiyi ölçmede kullanılır. Atıf Yanlılığı ile ilgili Atıf Stili Anketi (123), İçsel, Kişisel ve Durumsal Atıflar Anketi (121) ve Belirsiz Amaçlar Düşmanlık Anketi (124) bulunmaktadır. Zihin Kuramı ile ilgili sözel testler arasında Birinci ve ikinci derece yanlış inanç hikayeleri (112), Faux pas (gaf, uygunsuz davranış) hikayeleri (125), Zihinsel durum hikayeleri (İma Testi, Beklenmedik Sonuçlar Testi) (114), Anlamı ve İlişkileri Kavrayabilme Testidir (126) sıralanmaktadır. Resimli Birinci Kademe Yanlış İnanış Hikâyeleri (127), Zihinsel Durum Karikatürleri (127), Görsel Olarak Bakış Açısını Anlama (128), Hileyi anlama (114), Gözlerden Zihin Okuma Testi ise sözel olmayan zihin kuramı testleri arasındadır (129–131).

2.2.3. ÜZ Çocuklarda Sosyal Biliş

Üstün zekalılığın sosyal ve bilişsel nitelikleri üzerine yapılan araştırmalarda Zihin teorisi (ZK) ile ilişkilendirilen sosyal ve bilişsel fenomenlere yeterince yer verilmemiştir. ZK araştırmalarının üstün yetenekli çocukların sosyal etkileşimlerini ve akran ilişkilerini daha iyi anlamada yardımcı olabileceği ve ÜZ' lere yönelik eğitim planlamalarında katkısı olabileceği literatürde sınırlı olarak vurgulanmaktadır (20). Birkaç çalışma dışında üstün zekalılarda zihin kuramı hakkında araştırma yapılmamıştır (21). Belki de bunun nedeni, üstün yetenekliliğin tipik olarak üzerinde çalışıldığı gelişim dönemlerinden sonra resmi olarak değerlendirilmesidir (20,21). Üstün yetenekli çocukların ZK çalışmalarına dahil edilmesi, ZK değişkenlerinin daha iyi anlaşılmasına katkı sağlayabilir (20). Buna örnek olarak yanlış inanç anlayışının araştırılması verilebilir. Dil becerileri, küçük çocuklarda yanlış inancı tespit edebilmek için önemlidir; erken dil gelişimi, yanlış inanç anlayışının erken gelişimi ile ilişkilidir (132). Üstün yetenek, okul çağından önce nadiren değerlendirilir, bu nedenle yetenekli 3 yaşın altındaki çocukların diğer çocuklardan daha erken veya daha iyi bir yanlış inanç anlayışı gösterip göstermediğini henüz bilmiyoruz. Bununla birlikte, erken dil iletişim becerileri birçok yetenekli küçük çocuğun temel bir özelliği olduğundan

22

(9,10,13,54); yanlış inancının erken gelişimi üzerine yapılan araştırmalarda, bu olgunun küçük yaştaki ÜZ'lerde incelenmesi faydalı olabilir (20).

Davis ve Rim (1998) üstün zekalı çocukların olumlu ve olumsuz bilişsel özelliklerine değinmişlerdir. Olumlu yönleri, metabilişsel beceriler, yüksek uyanıklık ve dikkat, duygusal duyarlılık (emotional sensitivity), üst düzey ahlaki düşünme ve öz-farkındalık olarak sıralamışlardır ve bu özelliklerin çoğu farklı derecelerde ZK'nın önemli yönlerini oluşturmaktadır (54). Sternberge göre üstün yetenekli bireyler, yenilik yönetimi becerisine ve aynı zamanda üstün bir içgörü becerisine sahiptir (133). Webb ve ark. 2005 yılında yayınladıkları ‘Misdiagnosis and Dual Diagnosis of Gifted Children and Adults’ adlı kitapta kişilerarası ilişkilerde ÜY bireylerin sık zorluk yaşadığını, sosyal zorlukların üstün zekanın bir özelliği olup bu özelliklerin bir bozukluğa işaret etmediğini ve bu yönü ile Asperger Bozukluğu ile benzerlikler taşıdığını savunmuştur (78) ; ancak diğer bazı araştırmacılar tarafından üstün yetenekli çocukların akran ilişkilerinde farklılıkları olabileceği ancak sosyal ve akran ilişkileri işlevinde bir bozukluk olmadığını, başkasının bakış açısını anlamada (perspektif taking) normal zekalı yaşıtlarına göre daha az sorun yaşadığı (134), sosyal etkileşimdeki sorunların ÜZ’ye yanlış atfedilmesi nedeni ile klinisyenlerin OSB tanısını atladıkları (135) savunulmaktadır.

Duyarlılık, kişinin kendisinin veya başkalarının düşünceleri, duyguları veya davranışları konusundaki farkındalığıdır ve bilişsel, duyuşsal, kişilerarası ve kişisel (intrapersonal) olmak üzere dört boyuttan oluşur (20,136). Üstün yetenekli çocukların genellikle aynı yaştaki yaşıtlarına göre daha duyarlı oldukları, daha yoğun duygusal tepkiler yaşadıkları ve çoğu zaman iletişimsel nüansları veya inceliklerini daha iyi anladıkları düşünülmektedir(20,136). Bu yine kişilerarası bilişsel duyarlılık olarak adlandırılan perspektif alma kavramına bağlanmaktadır. Üstün yetenekli çocuklar, kendileri tarafından toplanan gözlemsel verileri daha iyi kullanabilme yeteneklerinden dolayı, diğerlerinin zihinsel durumlarını daha doğru şekilde anlama eğilimindedir (30,134). Başka bir deyişle, bu çocuklar gelen bilgilere daha duyarlıdır. Üstün yetenekli bireylerle ilgili bilişsel ve afektif alanlar arasında karmaşık ve iç içe geçmiş bir ilişki vardır (Mendaglio, 1995). Davis ve Rimm (1998), üstün yetenekli bireylerin yalnızca insani değerlere ve ahlaka daha yüksek hassasiyet gösterme eğiliminde olmadıklarını,

23

aynı zamanda başkalarının duygularına daha duyarlı olduklarını özetlenmiştir. Başkalarının zihinsel durumlarına karşı artan hassasiyet veya empati (ve sempati) konusundaki becerilerin artması ile, üstün yetenekli çocukların sonuç olarak daha verimli sosyal ilişkiler yaşadığı varsayılabilir ancak Edmunds ve Edmunds ( 2005) sosyal durumların daha iyi anlaşılmasının her zaman davranışa dökülemeyeceğini savunmaktadır (137). Literatürde ÜY'lerin kişilerarası ilişkilerini ele alan çalışmalar olmakla birlikte bu bireylerin ZK yetilerinin daha iyi anlaşılması, yetenekli çocukların gruplanması (138) gibi diğer önemli araştırma alanlarına katkı sunacaktır (20).

Benzer Belgeler