• Sonuç bulunamadı

Çeşitli nedenlerle vatanları dışında yaşamaya başlayan insanların, sorunsuz bir şekilde sosyal yaşamlarını sürdürebilmeleri için toplumla uyum içinde yaşamaları gerekmektedir. Yeni bir topluma uyum sağlamanın, o toplumun kültürünü öğrenip kültürel değerlerini anlamının önemli yollarından birisinin de sosyal medya platformlarından faydalanmak olduğu söylenebilir. Şanlıurfa ilinde yaşayan Suriyeli sığınmacıların sosyal medya aracılığıyla topluma uyumunun ne denli hızlandığı ve sosyalleşme sürecini olumlu yönde etkileyip etkilemediği ancak sığınmacıların sosyal medya araçlarını hangi amaçla kullandığını öğrenerek gerçekleşecektir.

Yeni bir ülkede yaşamaya başlayan insanlar toplumun başta dili olmak üzere kültürünü, yaşamını, davranış biçimlerini, yeme alışkanlıklarını öğrenmeye çalışacaktır. Bulabilirlerse bu öğrenme işini kendi milletine ait bireylerle iletişim kurarak, bulamazlarsa gittiği ülkenin vatandaşlarını izleyerek ve etkileşim kurarak öğrenmeye çalışacaktır. Fakat bu süreçte sığınmacılar, kültürel farklılıklarla birlikte, yüz yüze iletişimin zorluğu gibi sebepler dolayısıyla sorun yaşamaktadır. Bu süreçte topluma yeni gelen birey için alternatif olarak medya organları gündeme gelmektedir (Gülnar, 2011: 52-53).

İnsanlar yaşadığı hayatın içinde bir yer edinebilmek, olup bitenleri çevresi ile paylaşabilmek amacıyla sosyalleşmeye çalışmaktadır. Sosyal medyadan önce bu sosyalleşme girişimleri bir araya gelip konuşarak yapılmaktaydı. Günümüzde ise sosyalleşme, çeşitli paylaşımlar ile sosyal medya platformları üzerinden bir araya gelerek, sanal topluluklar oluşturularak gerçekleştirilmektedir (Erdal, 2013: 59). Sosyal ağlar ile sosyalleşmenin biçimi de değişime uğramıştır. Bireyler artık sosyalleşme ihtiyaçlarını oturdukları yerden, sosyal medya platformları ile gerçekleştirebilir konuma gelmiştir (Güngör, 2013: 125).

51 ―Çalışmalar göstermektedir ki; göçmenlerin gittikleri ülkelere adaptasyonu, sosyal medya sayesinde hız kazanmıştır‖ (Chen‘den aktaran Uluç ve Yarcı, 2017: 97).

Teknolojik gelişmeler sayesinde göçmenlerin gittikleri ülkelerde yerli halk ile iletişime geçebilmesi oldukça basit bir hal almıştır. İletişim ve ulaşım anlamında yaşanan bu gelişmeler, göçmenlerin farklı yerlerdeki kendi kültürüne yakın olan bireylerle iletişime geçmesine ve kolayca gidip gelmesine olanak sağlamıştır (Güllüpınar, 2012: 82).

Sanal topluluklar sosyal medya mecralarında farklı ortamlardan milyonlarca insanın bir araya gelmesi ile oluşmaktadır. Herhangi bir sanal topluluğa dahil olan kişiler ortak bir amaç için veya iletişim kurmak için bir araya gelmektedirler. Sanal ortamda bir araya gelen insanların gerçek dünyada içinde bulundukları ya da yeni girdikleri kültüre uyum sağlama çabası vardır (Güçdemir,2012: 63). Günümüzde değişen sosyalleşme biçimi entegrasyon sürecini hızlandırmakla birlikte bu süreci kolaylaştırmıştır. Bir gruba dahil olmak, etkinlik gerçekleştirmek veya kendisi gibi düşünen insanlarla bir araya gelmek için artık sokağa çıkmaya ihtiyaç duyulmamaktadır. Sosyal medya platformları ile bireyler günümüzde sohbet, eğlence, insanlar ile tanışma, merak ettiği konularda bilgi alma, bir toplumun yaşam biçimini öğrenme vb. birçok ihtiyacını giderebilmektedir.

Sosyalleşme sürecinde toplumun bir parçası olmak için altı öğe üzerinde durulmaktadır. Bu öğeleri, aile, din, eğitim, arkadaş grupları, kitle iletişim araçları ve iş hayatı olarak sıralamak mümkündür. Bu süreç sosyal ağlar açısından ele alındığında, bireyler görüştüğü veya daha önceden hayatında hiçbir iletişimde bulunmadığı kişilerle iletişim kurabilmekte, bilgilerini paylaşabilmektedir (Gündüz ve Pembecioğlu, 2017: 227-228).

Önceleri uzaklardaki insanlarla anında iletişim kurmak, grup oluşturmak veya bir tartışma platformunda bir araya gelmek mümkün değildi. Bugün sosyal medya sayesinde kullanıcılar zincir ağlar şeklinde birbirlerine bağlanarak çeşitli direnç ağları kurabilmekte, birbirlerini anında bilgilendirebilmekte, uzakta da olsa herhangi bir durum karşısında duruş sergileyebilmektedir (Güngör 2013: 374). Sosyal ağlar ile toplumların çok farklı kesimlerinin iletişim kurduğunu, bu yönüyle küresel ölçekte kültürlerin yayıldığını söylemek mümkündür. Sosyal medyanın kazandırdığı en

52 büyük yeniliklerden birisi de, ortak bir ilgi alanına sahip, farklı coğrafyalardan insanların birleşmesine olanak sağlarken, diğer yandan ise Web 2.0‘ın tanıdığı imkânlar ile karşılıklı iletişim olanağı sağlamasıdır (Erkayhan, 2013: 25). Bu imkânlarda doğrultusunda sosyal medya platformlarını kullanarak bireyler, amaçları doğrultusunda iletişim kurabilmekte, farklı toplumlarda istediği hayatı sürmek için imkân bulabilmektedir. Sosyal medyanın milyarlarca insan tarafından aktif olarak kullanımı küreselleşmeye hız kazandırmıştır. Küreselleşmenin etkisiyle toplumlar arasındaki etkileşim oldukça ileri düzeye ulaşmıştır. Bu sebeple bugün dünyadaki birçok kültür birbirinden etkilenmekte ve kültürler artık benzerlik göstermektedir. Toplumlar arasındaki giyinme, yeme, zevkler, kişisel hobiler, yaşam biçimleri arasındaki farklar giderek yok olmaktadır (Uluç ve Yarcı, 2017: 92-93). Sosyal medya platformlarının fazlasıyla kullanıcı bulmasıyla farklı kültürlerin kaynaşması aynı görünüme ve düşünceye sahip insanların oluşmasına neden olmuştur. Farklı nedenler ile göç ederek yeni bir toplumda yaşamaya başlayan insanlar, sosyal medyanın meydana getirdiği küreselleşme ile yeni hayatına başlamadan yaşayacağı toplumun kültürünü öğrenebilmekte ve yeni toplumun bireyleri ile sosyal medya platformları sayesinde iletişime geçebilmektedir.

Farklı kültürlerdeki insanlarla iletişim imkânı sağlayan sosyal medya araçları özellikle göç ettiği ülkede yaşayanlar ile kendi ülkelerindeki insanlar arasındaki bilgi akışını sağlayarak iletişim kurmalarına olanak vermektedir. Yapılan araştırmalara göre göçmenlerin gittikleri ülkede yaşayanlarla iletişimi artarken, kendi ülkeleri ile bağı zayıflamaktadır (Chen‘den aktaran Uluç ve Yarcı, 2017: 97). Dolayısıyla, sosyal medya günümüzde bireylerin kendini ifade etmesi için en güçlü yollardan biri olarak görülmektedir (Kuşay, 2010: 68). Savaş, doğal afet, iş vb. çeşitli nedenlere farklı ülkelerde yaşamak zorunda kalan insanlar sosyal medya üzerinden gruplar oluşturarak bir araya gelebilmekte, bilgi alışverişinde bulunabilmektedir. Yine aynı sebeple yeni bir yerde yaşamaya başlayan insanlar sosyal medya üzerinden yaşadıkları toplum hakkında bilgi toplayabilmekte kendi kültürüne yakın veya benimseyebileceği gruplara katılarak etkinliklerde bulunabilmekte ve göç ettiği ülkeye uyum sürecini hızlandırabilmektedir.

Herhangi bir ülkede sığınmacı konumunda yaşayan insanların normal yollardan karşılayamadıkları sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarını sosyal medya

53 aracılığıyla karşılaması topluma adapte olmaları açısından büyük önem taşımaktadır (Gülnar ve Balcı, 2011: 36). İletişim kurma açısından; yüz yüze kurulan iletişime göre sosyal medya platformlarının, kişilerin düşünerek iletişim kurmalarına imkân tanıması, yüz yüze kurulan iletişimde yaşanan heyecanın sanal ortamda daha az yaşanması sosyal medya iletişimini daha kolay ve rahatlatıcı kılmaktadır.

Sosyal medya aracılığıyla kullanıcılar, sanal toplum ortamından dışlanmamak ve bu platformlarda sosyalleşmek adına isteyerek veya istemeyerek hayatındaki gelişmeleri tanısın ya da tanımasın bütün kullanıcılarla paylaşmaktadır (Erdal, 2013: 65). Sosyalleşmenin bir yolu olarak düşünülen bu platformlar üzerinden kullanıcıların bilgilerini paylaşması kullanıcıları kendilerine yakın kişiler ve gruplar ile birleştirirken, kullanıcıların verdiği bilgiler doğrultusunda ilgilerini çekebilecek reklamların, grupların platformlar aracılığıyla yönlendirilmesine de olanak sağlamaktadır.

Kültürel olarak, internetin bir kanal olarak görüldüğü ve çeşitli kültürel etkinliklerin (sinema, tiyatro, bale, festival vb.) internet aracılığıyla duyurulduğu bir dönemde yaşamaktayız. Bazı olumsuz etkilerine rağmen sosyal medya farklı kültürleri yansıtan, kültürler arası etkiyi güçlendirerek etkileşim kuran bir araç olarak görülmelidir (Zeria, 2011: 131).

Farklı ırksal ve etnik kökene sahip bireyler çeşitli sosyal medya ağlarını ortak olarak kullanmaktadır. Bu ağlar üzerinden gerçekleştirilecek paylaşımlar kullanıcı ve sistem özellikleri göz önünde bulundurularak gerçekleştirilmelidir (Hargittai, 2008: 291). Farklı kültür ve inançlara sahip insanların bir arada yaşamasıyla oluşan toplumda, bu farklılıkların önemsizleştiği bir alan oluşmakta ve insanlar sosyal medya hesabı kullanarak çeşitli paylaşımlarda bulunabilmektedir. Bireylerin hassasiyetleri ve toplumu bir arada tutan dinamikler düşünüldüğünde, sosyal medya üzerinden söylenecek her söz kişisel ve toplumsal akıl süzgecinden geçirildiği takdirde şahsi değer ve inançları incitmeden iletişim kurmak mümkün olacaktır.

54 ĠKĠNCĠ BÖLÜM

GÖÇ, MÜLTECĠLĠK, SIĞINMACILIK ve ENTEGRASYON

2.1 Göç Kavramı

Çeşitli nedenler ile yaşadıkları yeri değiştirerek başka ülkelerde yaşayan insanların toplumsal entegrasyonu bu tez için önem arz etmektedir. Bu sebeple entegrasyon başlığına değinilmeden önce bu bölümde göçün tanımına, çeşitlerine, nedenlerine, göçmenlerin yaşadıkları sorunlara, dünya genelinde ve Türkiye özelinde göç kavramına değinilecektir.

―Göç, dini, iktisadi, siyasi, sosyal ve diğer sebeplerden dolayı insan topluluklarının hayatlarının tamamını veya bir bölümünü geçirmek üzere bir iskân ünitesinden, bir başkasına yerleşmek suretiyle yaptıkları coğrafi yer değiştirme hareketidir. Göç, bir başka deyişle, coğrafi mekân değiştirme sürecinin ekonomik, kültürel, sosyal ve siyasi yönleriyle toplum yapısını değiştiren nüfus hareketidir‖ (Özer, 2004: 11).

TDK‘ ya göre ise; ―Göç, ekonomik, toplumsal, siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işi, taşınma, hicret, muhaceret ve ―evden eve taşınma‖, ―nakil‖ ve ―göç sırasında taşınan ev eşyalarının tümü‖ anlamlarına da gelmektedir‖ (TDK, 2006).

Göç insanların hayatlarının de geri kalan sürecini veya bu sürecin bir bölümünü geçirmek üzere, bir bölgeden başka bir bölgeye geçmek kaydıyla yaptıkları coğrafi bir hareketlilik olarak tanımlanmaktadır (Akkayan, 1979: 21).

Birey olarak ya da toplu halde grupların, kendi ülkelerinin sınırları dışına, yeni bir yaşam alanına ve yeni yaşam alanının sosyal çevresine olan hareket olarak tanımlanan göç olgusu, homojen bir yapıya sahip değildir. Farklı farklı bireylerin farklı sosyal girişimlerini içerir. Sebebi, türü ve sonuçları değerlendirildiğinde, hayatları belirleyen önemli bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır (Keser, 2011:1).

Göç sadece sosyal bir hareketlilik veya coğrafi bir yer değiştirme olarak tanımlanamaz. Göç ile insan gruplarının yaşadıkları yaşam alanlarının yanında,

55 sosyal ilişkileri, toplumsal cinsiyet rolleri, kültür, sınıf, statü vb. birçok boyuttan oluşan çok yönlü bir süreç olarak değerlendirilir. Sanayileşme ile şehirlerde yeni iş olanaklarının oluşması kırsalda yaşayan bireylerin iş olanaklarından faydalanmak için sanayi şehirlerine göç etmesi ve işverenlerin çalıştıracak insan gücüne ihtiyaç duyması göç hareketliliğine neden olmuştur. Yoğun göç alan bölgelerde karma etnik gruplar oluşmakta, farklı kültürler bir arada yaşamaktadır. Bu anlamda farklı toplumlar görülebilmektedir (Giddens ve Sutton, 2016:109).

Girgin‘e göre ise; siyasal, sosyal, ekonomik ya da kültürel sebeplerle bireylerin bulundukları yerin, bir başka yerle değiştirilmesi olayı göç olarak tanımlanır. Farklı sebepler ile gerçekleştirilen bu değişim olayı, geçmişte olduğu gibi bugünde devam eden ve şüphesiz gelecekte de devam edecek olan bir olgudur (Girgin, 2017: 55).

Göç ile ilgili yapılan farklı tanımlardan da anlaşılacağı gibi göç kişi ya da kişilerin farklı sebepler ile bulunduğu yerden hareketi olarak değerlendirilir. Göç ile farklı bir topluma giren bireylerin yeni hayatına uyum sağlaması bazı durumlarda hızlı gerçekleştiği gibi bu uyum süreci yıllara da mal olabilmektedir. Hiç kimse topraklarını terk ederek göçmen kimliğiyle başka ülkelerde misafir gibi yaşamayı arzulamaz. Zorunlu veya gönüllü olarak sebeplerine göre göçler çeşitlilik göstermektedir.

2.2 Göç ÇeĢitleri

Göç çeşitlerini, ülkemizde yaşanan göç ve sığınmacı meseleleriyle detaylandırmak daha doğru olacaktır. Bunları iç göçler, dış göçler, işçi göçleri, sürekli göçler, mevsimlik göçler, emek göçleri, siyasi göçler, beyin göçü, mübadele göçleri ve zorunlu-gönüllü göçler diye sıralamak mümkündür (Sayın vd., 2016: 2).

Baskın güce bağlı olarak çeşitli zorlamalarla gerçekleştirilen göçler ―zorunlu göç‖ kişilerin kendi özgür iradesiyle gerçekleştirdikleri fiziksel hareketlilik ise ―gönüllü göç‖ olarak tanımlanmaktadır (Gökdere, 1978: 11).

56 ġekil- 15: Bulgaristan‘da Dış Göç

Kaynak : http://www.balturk.org.tr.

Gönüllü gerçekleşen göçlerde herhangi bir zorlama söz konusu değildir. Bireyler göç etmeyi tamamen kendi hür iradesi ile seçmektedir.

ġekil- 16: TÜRKSAM Göç / Göç Bülteni

Kaynak : http://turksam.org.

Zorunlu gerçekleşen göçlerde mutlaka bir etken vardır. Bireyler mecbur kaldıkları için göç etmektedir.

57 Başka bir ifadeyle; Bireysel karar ile daha iyi imkânlarda yaşamak amacıyla ve daha yüksek bir yaşam standardını yakalamak için gerçekleştirilen göçler gönüllü göç olarak ifade edilirken, çeşitli sebeplerle devletin bir bölgede yaşayan vatandaşlarını başka bir bölgeye bir süreliğine veya sürekli olarak tahliye etmesi ise zorunlu göç olarak tanımlanmaktadır (Ak, 2013: 7). Bu göç türlerinin sosyal sonuçları elbette farklılık göstermektedir. Gönüllü yapılan göçte yeni hayaller varken, zorunlu göçte mecburiyet vardır (Akkayan, 1979: 23).

Bireylerin sahip oldukları etnik, dini, siyasi vb. özellikleri sebebiyle yaşam alanlarından zorla çıkarılmaları ya da yaşam alanlarından ayrılmak zorunda kalmaları da bir diğer zorunlu göç nedenidir (Keser, 2011: 10-11). Fakat göçlerin zorunlu veya gönüllü oluşu karmaşık bir yapıya sahip olup, kolay ayırt edilemez. Kymlicka‘ya göre; dünyada var olan kaynakların adaletsiz dağılımı, insan haklarının adaletsiz uygulanmasıyla ilişkilendirmekte ve böyle bir ortamda gönülsüz göçmenler ile gönüllü göçmenler arasında tam olarak bir ayırımın söz konusu olamayacaktır (Kymlicka, 1998: 161). Zorunlu göç olarak tabir edilen göç türünde tamamen istek dışılık ve mecburiyet vardır (Akkayan, 1979: 23). Colson‘a göre; zorunlu göç, insanların doğal veya insan eliyle yapılmış felaketler, savaşlar gibi pek çok nedenden evlerini, yurtlarını terk edip güvenli bölgelere gitmek zorunda kalmaları çok eski zamandan beri yaşanmakta olsa da uluslararası toplum tarafından bu konunun mercek altına alınması yeni sayılabilecek bir durumdur. Bugün ―zorunlu göç çalışmaları‖ olarak adlandırılan araştırma dalı geçtiğimiz yüzyılın ortalarında Loizos, Harrell-Bond, Malkki ve Hirchon gibi önde gelen antropologların katkılarıyla ―mülteci çalışmaları‖ adı altında ortaya çıkmıştır (Colson, 2003: 2).

Siyasi nedenli göçler, bilinçli ve keskin bir siyasallaşma duygusuna, radikal siyasi eğilimlere, güçlü bir diasporanın oluşumuna ve entegrasyon konusunda sert, dirençli bir grup psikolojisine sahiptir (Ekici ve Tuncel, 2015: 13).

Bir bölgeden başka bir bölgeye, bir kentten başka bir kente, kırsaldan kente ya da kentten kırsala olmak üzere çeşitli yollarla gerçekleşen iç göç, ülkenin sınırları içindeki nüfus hareketleri olarak tanımlanabilirken, bir ülke vatandaşlarının bir başka ülkeye gidip yerleşmesi ise dış göç olarak tanımlanmaktadır (Sayın vd., 2016: 2). Dış göç; kısaca bir ülkeden bir başka ülkeye yapılan fiziksel hareketlilik olarak değerlendirilir (Sağlam, 2006: 34). Uluslararası göç dinamik, karmaşık ve çok

58 boyutlu bir yapıya sahiptir. Dünyada sürekli dış göç hareketi yaşanmaktadır. Hiç kimse ana vatanından kopup başka bir ülkede yabancı vatandaş olarak yaşamayı arzulamaz. Fakat yukarıda bahsedildiği gibi göçün birçok nedeni vardır. Özellikle dış göçler daha iyi bir hayat arzusuyla gerçekleştirilmektedir.

Mevsimlik göç ise; bireyler çeşitli nedenler ile (iş, eğitim vb.) yılın belirli zamanlarında iki veya daha fazla şehir veya ülkede yer değiştirme olayıdır. Mevsimlik göçe maruz kalan bireyler farklı sosyal ve kültürel yapıları beraber yaşamaktadırlar (Sağlam, 2006: 34).

Türkçe karşılığı değiş-tokuş olan mübadele, iki ülkenin anlaşarak kendi aralarında vatandaşlarını değiştirmesi anlamına gelmektedir. Özellikle savaşlar nedeniyle sınırların değişmesiyle, kaybedilen topraklarda kalan insanların ana vatanları ile bağlarının kopmaması, kültür ve din gibi devamlılıkların sekteye uğramaması için başvurulan bir yoldur. Böylesine yapılan zorunlu göçün olumsuz yanı ise, temel olarak sadece dine, etnik kökene ve kültüre bakılarak yapıldığından, göç ettirilen bireylerin doğup büyüdükleri yerleri ve kültürlerini terk etmelerinin zorunda kalmalarıdır. Bu hareket sonrasında ise ülkeler açısından hem yeni gelen nüfusun entegrasyon sorunu, hem de göç ile giden beşerî sermayenin eksikliği gündeme gelmektedir (Ak, 2013: 8).

Göç çeşitleri kalma süresi esasına göre değerlendirildiğinde ise sürekli göçler ve geçici göçler olmak üzere iki farklı türünden söz edilebilir. Sürekli göçlerde göç edenler gittikleri yerde sürekli olarak kalma planı yaparak göç ederken, geçici göçlerde ise bir süreliğine, içinde bulundukları durum iyileşinceye kadar gerçekleştirilen yer değiştirme hareketidir (Yalçın, 2004: 56).

Beyin göçü; yüksek tahsilli, nitelikli bireylerin daha iyi koşullarda çalışmak, mevcut hayat standardını yükseltmek için, var olan çalışma potansiyelini ortaya çıkarmak amacıyla başka bir yere göç etmesi olarak değerlendirilmektedir. Tayin sebebi ile gerçekleştirilen göçler iş göçleridir. Bu göçler bir süreliğine ya da daimi olabilir. Kendi memleketinde iş bulamayıp çalışmak için başka yere göç eden kişiler iş göçleri kapsamında değerlendirilmektedir. Bu şekilde, bir yerdeki emek gücü arzının başka bölge ya da şehirdekinden yüksek olması sebebiyle fazla olandan az olana doğru bir göç hareketi meydana gelmektedir (Ak, 2013: 7).

59 ġekil- 17: Çalışma hayatında yeni uygulama: Turkuvaz kart!

Kaynak : http://www.memurhaber.com.

Başka ülkelerde çalışma ortamı bularak beyin göçüyle ülkesini terk etmek durumunda kalan bireyler genelde büyük şirketlerde, farklı etnik gruplardan insanlarla çalışma ortamına girmektedir. Farklı tecrübelere ve kültürlere sahip olan bu bireylerin ortak bir iş üretmesi genelde başarı ile sonuçlanmaktadır.

60 ġekil- 18: Pamuğun İşlenmeden Önce Dezenfekte Edildiği Süreç

Kaynak : gaiadergi.com.

Öte yandan işçi göçünün tanımı da önemlidir. ―Yaşadıkları ülkede iş imkânı bulamayan ya da yaptığı işten herhangi bir nedenden dolayı (ekonomik ve sosyal tatminsizlik, fırsat eşitsizliği) başka ülkelere iş bulabilmek veya halihazırda bulduğu işte çalışmak amacıyla giden göçmenlerin bu yer değiştirmeleri ―işçi göçü‖ olarak tanımlanmaktadır‖ (Yılmaz, 2014: 1687).

Bulunduğumuz yüzyılda en fazla yapılan göçlerden birisi de işçi göçüdür. Bu göç ekonomik açıdan daha iyi standartlarda yaşamak amacıyla yapılmaktadır. Özellikle iş alanı kısıtlı olan kırsal bölgelerde yaşayan sayısız insan çocuklarına, ailesine daha iyi standartlarda hayat sunabilmek, eğitim ve sağlıktan üst düzeyde yararlanabilmek amacıyla bir süreliğine, mevsimlik veya sürekli olarak bir başka bölge veya şehirde iş aramaktadır. İş imkânı bulunduğunda ise yaşadıkları yerden ayrılmaktadır.

61 2.3 Göç Nedenleri

İnsanoğlu dünden bugüne ekonomik, siyasi, sosyal nedenlerden dolayı yaşam standartlarını yükseltme arzusuyla kişisel ya da topluluklar halinde yaşadıkları yerden ayrılarak göç etmek zorunda kalmışlardır (Doğan, 2005: 42). Göç etme sebepleri, göç süreci ve sonuçları açısından göç olgusunun birçok sosyo-kültürel tarafı bulunduğundan kaçınılmaz olarak sosyolojinin bir alt dalı olarak ‗göç sosyolojisi‘ne yer verilmiştir. Bugün dünyada onlarca ülke üniversitelerinde göç araştırma merkezleri kurarak göçlerle ilgili çalışmalar yürütmektedir (Özmen,2010: 25). Bu çalışmaların ışığında göçü, insanların veya toplulukların özgür iradeleriyle gerçekleşen bir seçim olabileceği gibi, kendi iradeleri dışındaki gelişmelerin bir sonucu olarak ortaya çıkan zoraki bir süreç şeklinde tanımlamak da mümkündür. Göç, kişisel bir hareketlilik olabileceği gibi bir toplulukta göç dalgası şeklinde de gerçekleşebilir. Göçün etki boyutunun anlaşılması için göçü hazırlayan etmenlerin anlaşılması yarar sağlayacaktır (Ekici ve Tuncel, 2015: 14).

Geçmişten günümüze oldukça fazla insan farklı sebepler ile yurtiçinde veya yurtdışında bir yerlere göç etmek durumunda kalmıştır. İlk zamanlarda insanlar; yiyecek, barınma ve güvenlik gibi nedenlerden dolayı göç etmekteydi. Günümüzde ise; ekonomik, kültürel, politik, dini, çatışmalar vb. birçok sebeple göç edebilmektedir. Göç ile yeni bir yere giden insanlar geçmişteki, tecrübelerini ve kültürlerini de yanlarında götürerek eski yaşamlarını ve yeni yaşamlarını bir araya getirmektedir (Girgin, 2017: 55).

―Göçlerin nedenleri, süreci ve sonuçları bakımından her ne kadar karmaşık bir olgu olsa da temelinde yatan ana unsurlar genel olarak ekonomik faktörler, doğal afetler ve siyasi sorunlardır. Göç olgusu birçok sosyal bilimin (Sosyoloji, Antropoloji, Coğrafya, Tarih, İktisat) inceleme alanına giren bir süreci oluşturmaktadır. Bütün bu bilimlerin aradığı temel sorulardan biri göçün nedeni nedir?‖ sorusudur (Cengiz, 2015: 106). Treibel‘e göre; İnsanlar aşağılandıkları, işkence gördükleri, taciz ve ayrımcılığa uğradıkları için, hayatlarını kurtarmak ve açlıktan ölmemek için göç eder, vatanından ayrılır. Göç ve göçmenlik bazı terimler ile anlatılmaktadır. Bunlar; işçi göçü, evlilik, aile birleşimi göçü, öğrenci göçü, siyasi göç (politik veya başka nedenlerle iltica etmek, mültecilik) ve gönüllü göç şeklinde

62 sıralanabilir (Treibel‘den aktaran Hayır, 2016: 2). Özetle, göç olarak tanımlanan sosyal hareketliliğin tetikleyicisi olan ve insan yaşamını olumsuz yönde etkileyen unsurlar olarak, savaşlar, zulümler, yoksulluk, doğal afetler ve her türlü baskıcı

Benzer Belgeler