• Sonuç bulunamadı

Anayasanın 71 inci maddesinde çerçevesi çizilen sorumsuzluk ve dokunulmazlık, İçtüzüğün 10-14 üncü maddelerinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Anayasa’ya göre Kongre Üyeleri ve Senatörler görevlerini yerine getirirken açıkladıkları görüşlerden dolayı konuşma özgürlüğüne sahiptirler. İçtüzük bu konuda ayrıntıyı düzenlemiştir. Buna göre üyeler, üyeliklerinin bitmesinden sonrası da dahil olmak üzere görevlerini yerine getirirken açıkladıkları görüşlerden dolayı sorumlu tutulamazlar: Görüşlerini açıklamak konusunda mutlak dokunulmazlığa ya da sorumsuzluğa sahiptirler. Başka bir anlatımla sorumsuzluk görevin yerine getirilmesi sırasında açıklanan tüm görüşleri zaman sınırı olmaksızın kapsar ve bununla sınırlıdır.

Dokunulmazlık ise Üyeye görevi süresince son derece sınırlı bir hak verir. Buna göre suçüstü hali hariç olmak üzere üyeler tutuklanamazlar; Meclisten önceden izin almaksızın suçlanamaz ve sorgulanamazlar. Dolayısıyla suçüstü hali istisna edilirse üyelerin yargılamadan bağışık oldukları düşünülebilir. Ancak bu bağışıklık belli bir süre ile sınırlandırılmıştır. Mahkeme, üyeyi yargılamak isterse, Kongre Başkanlığından yöntemine uygun olarak, kanıtlarla desteklenmiş ve gerekçeli dilekçeyle yargılama izni ister. Büro dilekçenin uygunluğu konusunda bir ön karar verir ve bu ön kararda eksiklik saptanmamışsa, Mahkemenin istemi beş gün içinde Üyelerin Statüsü Komisyonuna gönderilir. Komisyon ilgili tarafı dinler ve en geç 30 gün içinde kararını verir. İlgili üye kanıtlarını Komisyona yazılı veya sözlü olarak sunabilir. Komisyonun kararından sonra, önerge Genel Kurulun ilk toplantısına getirilir. Yetkili mahkemenin talebini kabul ya da redde ilişkin Meclis kararı Başkan tarafından sekiz gün içinde mahkemeye gönderilir. Başkan bu yazıda mahkemeye Üyesini etkileyen bir karar verilmesi durumunda kararı Meclise bildirilmesi zorunluluğu olduğunu da bildirir. Bu sürelerin tümü

hesaplandığında 60 günden az bir süre ile karşılaşılır. Bu demektir ki Genel Kurul iki aydan az bir sürede dokunulmazlığın kaldırılıp kaldırılmaması ile ilgili bir karar vermek durumundadır. Kongreden, dilekçenin sunulduğu tarihten itibaren 60 gün içinde herhangi bir yanıt gelmediği takdirde, ilgili mahkemenin talebi zımnen reddedilmiş sayılır ve dokunulmazlığın kaldırılması talebi düşer (m. 13-14). Görüldüğü gibi İçtüzük üyelere bir dokunulmazlık alanı bırakmış ancak dokunulmazlığın kaldırılması kararının sürüncemede kalmasına izin vermemiştir. Kongre, üyesinin yargılanmasına izin verecekse bunu 60 gün içinde yapmak zorunda bırakılmış, bu süreden sonra bu yönde bir karar verilmesini yasaklamış ve zımni ret kararı verdiği varsayılmıştır.

İçtüzük üyelerin dokunulmazlıklarını koruma yönünde Başkana önemli bir görev vermiştir. Bir üyenin tutuklandığının veya vekalet görevini yerine getirmesini engelleyecek herhangi bir yargısal veya polisiye bir eyleme maruz kaldığının öğrenildiği anda, Başkan, Meclisin ve üyelerinin hak ve ayrıcalıklarını korumak için gerekli tüm önlemleri almak zorundadır (m. 12). Yüzyüze yapılan görüşmelerde sorumsuzluk ve dokunulmazlık konusunda sınırların ne olduğunun daha çok Yüksek Mahkeme’nin kararlarıyla belirlendiği ifade edilmiştir. Yüksek Mahkeme, örneğin 1989’da verdiği bir kararında, parti değiştirmenin milletvekilliğini kaybetme nedeni olmadığını kararlaştırmıştır. Yüksek mahkemenin bugüne kadar geliştirdiği içtihatların özü şudur: Dokunulmazlık kişisel ayrıcalıklar kazandıracak bir anlamda yorumlanamaz. Milletvekilleri ya da senatörlere görevlerini daha iyi yapsınlar diye tanımış olan garantiler, kesinlikle milletvekili ya da senatörün ayrıcalık sahibi olduğu anlamına gelmemelidir. Yüksek Mahkeme kararlarında bu sınırı belirlemiş ve son derece katı sınırlar öngörmüştür. Buna göre, bağışıklık, ceza hukuku alanına giren suçları kapsamamaktadır. Amaç kamu yararının korunmasıdır ve parlamenterin eyleminin amacı bu olmalıdır. Eğer milletvekili ya da senatörün yargılanması kamu çıkarının dile getirilmesini ve gerçekleşmesini engellemiyorsa, yargılamanın önünde bir engel olmamalıdır. Diğer bir anlatımla, milletvekili ve senatörün eylemine bakılmakta ve bu eylem kamu çıkarının korunmasına yönelik ise koruma kapsamına alınarak dokunulmazlıktan yararlandırılmakta; kamu çıkarının gerçekleştirilmesine yönelik olmayan eylemler ise dokunulmazlıktan ya da yararlanmamaktadır. Meclis bu durumlarda 60 günlük süre dolmadan dokunulmazlığın kaldırılmasına karar vermekte ve üye Yüksek Mahkemenin ceza dairesinde yargılanmaktadır (AY. m. 71). Meclis eylemin kamu yararını gerçekleştirme amaçlı olarak gerçekleştirildiğini düşündüğünde ise ya dokunulmazlığın kaldırılmamasına karar vermekte ya da hiçbir karar

almamaktadır. Bu durumda da 60 günlük sürenin dolmasından sonra zımni ret kararı verilmiş sayılmaktadır.

Özet olarak tekrarlamak gerekirse, üyelerin görevlerini yerine getirirken açıkladıkları düşüncelerden dolayı hiçbir şekilde sorumlu tutulmaları mümkün olamamaktadır. Suçüstü hali istisna olmak üzere üyelerin tutuklanması, yakalanması, soruşturulması ve kovuşturmaya tabi tutulması mümkün değildir. Ancak Mahkeme tarafından bir dokunulmazlığı kaldırılması istemi geldiği takdirde Meclis bu konuda 60 gün içinde bir karar vermek zorundadır. Bu karar verilirken işlenen suçun kamu yararı ile ilişkisine bakılmakta ve kamu yararı ile ilişkili suçlar dokunulmazlıktan yararlandırılmaktadır. Kamu yararını gerçekleştirmeye yönelik olmayan adi suçlar sözkonusu olduğunda dokunulmazlık kaldırılarak üyenin yargılanması sağlanmaktadır. Dokunulmazlıkla ilgili işlem her durumda 60 gün içinde sonuçlandırılmakta ya da sonuçlandırılmış sayılmakta ve bu konudaki spekülasyonların önü kesilmektedir.

Yasama sorumsuzluğundaki amaç milletvekillerinin meclis çalışmaları esnasındaki söz ve düşünce hürriyetlerini tam olarak korumak iken yasama dokunulmazlığının amacı milletvekillerini keyfi ve asılsız ceza kovuşturmalarından ve tutuklamalardan korumaktır.38

Kurumun doğumu ve gelişimi yürütmeye karşı muhalefeti koruma amacından kaynaklanmıştır.39 Ancak gerek TBMM’de ve gerekse kamuoyunda zaman zaman yapılan tartışmalarda dokunulmazlığın milletvekillerine ayrıcalık getirdiği ve dokunulmazlık kurumunun tümüyle kaldırılması gerektiği ileri sürülmektedir. Dokunulmazlığın tümüyle kaldırılmasının yaratacağı tehlikeleri de göz önünde bulundurularak sınırlandırılması daha makul görünmektedir. İspanya örneği bu daraltmada kullanılabilecek makul bir modeldir. Çünkü İspanya’da dokunulmazlığın kaldırılması talebinin mutlaka belli bir sürede görüşülmesi sağlanmakta, görüşme yapılmadığı durumlarda dokunulmazlığın kaldırılması talebinin reddedildiği varsayımı yapılmaktadır. Böylece dokunulmazlık dosyalarının hiçbir işlem yapılmadan komisyonlarda bekletilmesi ve bu istemlerin çok uzun süreler sürüncemede kalması engellenmiş olmaktadır.