• Sonuç bulunamadı

3.2 Tazminatın Hesaplanması ve Sorumluluğun Sınırlandırılması

3.2.3 Sorumluluğu Sınırlama Hakkının Kaybı

Taşıyan Rotterdam Kuralları m. 61 uyarınca, Konvansiyon kapsamındaki yükümlülüklerini ifa etmememesi sebebiyle ortaya çıkan sorumluluğunu sınırlandırma hakkına sahiptir. Ancak böyle bir zarara sebep olmak kastıyla veya pervasızca bir davranışla ve muhtemelen böyle bir zarar meydana geleceği bilinci ile işlenmiş kişisel bir fiilin579

veya ihmalin sebebiyet verdiğini iddia eden taraf, bu iddiasını ispatladığı takdirde, taşıyan ve Rotterdam Kuralları’nın 18. maddesinde belirtilen kişiler, m. 59’da öngörülen veya taraflar daha yüksek bir sınır belirlemişlerse, taşıma sözleşmesinde öngörülen sınırdan yararlanamaz580. Görüldügü üzere, zararın tazminini isteyen tarafın, yalnızca taşıyanın kusurunu (hatta ihmalin derecesinin ağır olduğu durumlarda bile) ispat etmesi yetmemekte olup, taşıyanın sorumluğunu sınırlandırma hakkını kaybetmesi için zarara sebep olma kastı veya pervasızca bir davranışın varlığı aranmaktadır581

. Zarara sebep olan fiil veya ihmalin 576 Rotterdam Kuralları m. 1/27’de taşıt, karayolu veya demiryolu eşya aracı olarak tanımlanmıştır. Rotterdam

Kuralları m. 59/2 hükmünde taşıttan söz edilerek, söz konusu madde Lahey/Visby Kuralları’na göre genişletilmiştir. Bkz. Sturley/Fujita/Van der Ziel, s. 161.

577 Yazıcıoğlu, Hamburg Kuralları, s. 163; Karan, The Carriers Liability, s. 349. 578 Hoeks, s. 277.

579 Günümüzde, taşıyanlar yükümlülüklerini acenteleri ve çalışanları aracılığıyla yerine getirmektedirler. Her ne

kadar taşıyan 18. maddede sayılmış olan kişilerin ihmalleri sonucunda eşyaya gelen zararlardan sorumlu olsa da, bu kimselerin her ihmali taşıyanın fiili olarak atfedilemez. Bkz. Sturley/Fujita/Van der Ziel, s. 172.

580 Bkz. 13. Oturum Raporu par. 59-60; 18. Oturum Raporu par. 197. Lahey Kuralları’nda, taşıyanın sınırlı

sorumluluktan kaybına ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Dolayısıyla taşıyan zarara kasten sebep olsa dahi sorumluluğu sınırlıdır. Bkz. Çağa/Kender, s. 163; Çetingil, Sınırlı Sorumluluk, s. 155; Günay, s. 178; Yetiş Şamlı, Sınırlı Sorumluluktan Yararlanma Hakkının Kaybı, s. 143. Adalet hissini zedeleyen bu hususa karşı, ulusal hukuklarda bazı çözümler getirilmeye çalışılmaktadır, ancak bu durum uygulamada birlik sağlanması amacını tehlikeye düşürmektedir. Bkz. Yazıcıoğlu, Hamburg Kuralları, s. 168.

pervasız bir davranış olarak nitelenebilmesi, taşıyanın sınırlı sorumluluktan yararlanma hakkını kaybetmesi için yeterli değildir. Ayrıca pervasızca davranış sonucu, muhtemelen böyle bir zarar meydana geleceği bilincine sahip olunması da şarttır.

Pervasızca hareket kavramı taşıma hukukunda ilk olarak 1955 tarihli Lahey Protokolü ile değişik Varşova Konvansiyonu’nun 25. maddesinde yer almıştır582

. Sonrasında taşıyanın zarara kasten veya pervasızca bir hareketle sebep olması durumunda sorumluluğu sınırlandırma hakkını kaybetmesi ilkesi, deniz yoluyla eşya taşımalarına ilişkin uluslararası konvansiyonlarda da yer almıştır583. Lahey Kuralları’nda sınırlı sorumluluktan yararlanma

hakkının kaybına ilişkin bir düzenleme olmaması, ulusal hukuklarda birbirinden farklı çözümler öngörülmesine neden olmuştur. Bu hususun uluslararası alanda düzenlenmesi gerektiği anlaşılmıştır. Bu sebeple Lahey/Visby Kuralları ile taşıyanın hangi hallerde sınırlı sorumluluktan yararlanamayacağı hüküm altına alınmıştır. Lahey/Visby Kuralları m. 4/5-e uyarınca zararın, taşıyanın zarar vermek kastıyla yahut bir zarar doğacağı ihtimalini bilerek, pervasızca bir hareketi veya kaçınmasından doğduğu ispatlanırsa, taşıyan veya gemi sorumluluk sınırından yararlanamaz. Lahey/Visby Kuralları m. 4 bis/4 uyarınca; zararın, taşıyanın adamlarının/görevlilerinin, zarar vermek kastıyla yahut bir zarar doğacağını bilerek, pervasızca yaptıkları bir hareket veya kaçınmanın sonucunda ortaya çıktığı ispat edilirse taşıyanın adamları/görevlileri de sorumluluk sınırlamalarından yararlanamayacaklardır.

Pervasızca hareket kavramı Kara Avrupası’nda bilinen kusur derecelerinden hiç biri ile tam örtüşmemektedir. Pervasızca davranış kavramında Anglo-Amerikan hukukundaki “wilfull misconduct” kusur derecesinden esinlenilmiştir. “Wilful misconduct”, kişinin bilerek bir eylemi gerçekleştirmesi ve bu eylem sonucunda muhtemelen bir zarar meydana geleceğini bilmesi veya bu eylemi muhtemel sonuçlarını umursamadan, pervasızca gerçekleştirmesi olarak tanımlanmaktadır584. Pervasızca davranışın ortaya çıkması için, taşıyanın navlun

sözleşmesinin ifasında özen gösterme yükümlülüğünü düşüncesizce, sonuca aldırmaksızın, yoğun ve ağır bir şekilde ihlal etmiş olması gerekir. Ancak, her somut olayda davranışın bu niteliği taşıyıp taşımadığı incelenmelidir585. Bu değerlendirme yapılırken objektif bir ölçü

olarak makul ve tedbirli bir taşıyan dikkate alınmalıdır586

.

582 Damar, s. 386.

583 Yetiş Şamlı, Taşıyanın Zıya, Hasar ve Geç Teslimden Sorumluluğu, s. 168 584

Damar, s. 30 vd.

585 Konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Yetiş Şamlı, K., Taşıyanın Zıya, Hasar ve Geç Teslimden

Sorumluluğu, s. 170 vd.

Sınırlı sorumluluktan yararlanma hakkının kaybı bakımından aranan diğer kusur türü kasttır. Kast kavramı açık olduğundan, kusurun bu türünü tespit bakımından özel bir zorluk söz konusu değildir587

. Hukuka aykırı sonucun fail tarafından bilerek istenmesine kast denir588. Kast doğrudan doğruya kast ve dolaylı kast olarak ikiye ayrılır. Doğrudan doğruya kastta zarar veren, meydana gelen sonucu doğrudan doğruya istemekte, kabul etmektedir. Dolaylı kastta ise zarar veren, meydana gelen sonucu istememekle birlikte, göze almaktadır589

. Gerek doğrudan gerekse dolaylı kast bu kapsamda yer alır590.

Taşıyanın sınırlı sorumluluktan yararlanma hakkını kaybetmesi için, zarara sebep olma kastıyla veya pervasızca ve muhtemelen böyle bir zarar meydana geleceği bilinciyle işlenmiş kişisel bir fiilin veya ihmalinin sebep olduğu ispat edilmelidir. Tek başına pervasızca davranışın ispatlanması yeterli olmayıp bunun bilincinde olunduğunun da ispat edilmesi gerekir. İspat yükü iddia edendedir. Sorumluluğu sınırlandırma hakkının kaybettirilmesinin, bu tür bir durumu ispat etmenin zor olması sebebiyle, esasında mümkün olmadığı savunulmaktadır591

.