• Sonuç bulunamadı

Derneklerin amaçlarına yönelik hizmet edebilmelerinin ve yeteri kadar fırsatları kullanabilmelerinin ekonomik durumları ile doğru orantılı olduğu görülmüştür.

Görüşülen bütün dernekler ekonomik sıkıntı içinde olduklarını belirtmişlerdir. Sivil toplum geliştirme merkezinin yaptığı araştırmaya göre örneklem grubu STK’ların en önemli problemlerinin ekonomik alanda olduğunu, derneklerin amaçları doğrultusunda ekonomik kaynak bulma ve yaratmada büyük zorluklar çektiklerini ortaya koymuştur (STGM, 2005, s. 40-41). Dernekler gerçekleştirmek istedikleri projeleri maddi imkansızlıklardan dolayı yapamadıkları, bununla beraber derneklerdeki kişilerin esnaf veya memur olmalarından dolayı yeteri kadar zaman bulamamalarının etkin olduğu ortaya çıkmıştır. Amaca yönelik faaliyetleri gerçekleştirmek için fırsat yaratma konusunda toplum desteğinin az olmasının faaliyetlerin kısıtlı kalmasına sebebiyet verdiği belirlenmiştir. Bu noktada derneklerin faaliyetlerini rahat ve etkin yapabilmeleri için toplum tarafından desteklenmeleri, fırsatlar verilmesi önem arz etmektedir.

Derneklerin özel ve takip edilmesi gereken işleri için hususi bir kişiyi maddi imkansızlıktan dolayı çalıştıramamaları zaman ve fırsat kaybına yol açmaktadır. Ayrıca, dernek üyelerinin çoğunun memur veya esnaf olmalarından ve şahsi işlerinden dolayı yeteri kadar fırsat bulamadıkları gözlemlenmiştir. Üye sayılarının az olması da yapılacak faaliyetler ile doğru orantılı olmaktadır.

Erkek üye sayıları kadın üye sayılarından çok fazladır. Derneklerin öz sermayeleri üyeleridir. Yapı olarak dernek hem eğitimci kişilerden, hem de eğitimci olmadığı halde eğitime gönül vermiş, destek olmak isteyen kişilerden oluşmaktadır. Üye sayıları 50’yi geçmemektedir. Fakat gönüllü olarak katılımcı sayıları derneğin tanınmışlığı ve faaliyetlerinin etkisi oranında artış göstermektedir. Gönüllü üyelerin sayısı kayıtlı üyelerin sayısından çok çok fazladır. Gönüllü üyeler derneğin her türlü faaliyetine katılabilmekte, maddi imkanlar sağlamakta, manen de destek vermektedir. Eğitim amaçlı dernek olmalarına rağmen kurucu üyeleri arasında esnafların bulunmaları ve öncülük etmeleri dikkati çeken bir husustur. Derneklere üye olmada özel şartlar

getirmemişlerdir. Kanuni bir engeli bulunmayan herkesi üye olarak kabul etmektedirler.

Üye sıkıntısı çektikleri açıkça belirmektedir. Üyelerine yönetimlerinde söz hakkı tanımaktalar, onlarında görüşlerine başvurarak kararlar almaktadırlar. Demokratik bir yönetim biçimine sahiptirler. Yönetim biçimlerini dernek üyeleri şeffaf, demokratik, herkesin fikrini alan, tam katılımcı, karşıt görüşlere açık olarak belirtmişlerdir. Bununla beraber kararın sadece yönetim kurulu tarafından alındığı ve üyelerine duyurulduğu derneklerin de var olduğu belirlenmiştir.

Demokratik yapılarının olması etkin olmalarını sağlayan önemli bir faktördür.

Derneklerin etkin olabilmeleri için toplumda ses getirecek, geniş kitlelere ulaşabilecek faaliyetlerde bulunması gerektiği düşüncesindedirler. Bu durum kamuoyu oluşturabilmeleri ve savunuculuk görevlerini yerine getirebilmeleri için önemlidir.

Kamuoyu oluşturabilmeleri için halkı ilgilendiren, onların dikkatini çeken, katılımcı sayısı fazla olan faaliyetlere ihtiyaçları vardır. Bazı dernekler, ağaç dikme ve kan verme kampanyaları düzenleyerek, kurs ve burs imkanları sağlayarak toplumda itibarlarını ve tanınırlıklarını arttırmaktadırlar. Bunun yanında; sözlü veya yazılı basın açıklaması yaparak, özel günlerde konferanslar ve seminerler düzenleyerek tanınırlıklarının artmasını sağlamaktadırlar. Toplumdaki tanınırlıkları nispetinde etkilerinin de artacağı kanısındadırlar. Eraslan’ın yaptığı 565 kişiden oluşan bir çalışmasında bu veriyi destekler sonuçlara ulaşılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, eğitim STK’ları tanınırlıklarını arttırmak için görsel ya da yazılı basın yayın organlarına kampanya ve reklam çalışmalarına gereksinim duyduklarını ve bu konuda medyada sınırlı yer aldıklarını vurgulamıştır (Eraslan, 2008). Tanıtımları için ayrı özel harcamalarının ekonomik sıkıntıdan dolayı olmadığını ancak bunu yapılan faaliyetleri vasıtasıyla sağladıklarını belirtmişlerdir.

Eğitim dolaylı veya dolaysız olarak herkesi ilgilendirdiği için eğitim amaçlı derneklerin faaliyetleri toplumda daha çabuk yayılmakta ve kabul görmektedir. Bu dernekler eğitime daha çok kırtasiye yardımı, eğitici seminerler, konferanslar, burslar ve öğrencilere yönelik takviye kursları şeklinde katkıda bulunmaktadırlar. Bu yapılan faaliyetlerden özellikle burs ve yardımlar ekonomik olarak güçlü olmayı gerektirmektedir. En önemli kaynakları üye aidatları olan derneklerin bunları yalnız

artmaktadır. Çözüm olarak yaptıkları faaliyetlere sponsor bulma yoluna gitmişlerdir.

Halkın desteğini arkalarına alma çalışmaları gözlemlenmiştir. En büyük destekçileri ve dayanakları olarak halkı görmektedirler. İnsanlara özellikle yakın çevrelerine ve tanıdıklarına kendilerine yardımcı olmaları hususunda girişimlerde bulunmaktadırlar.

Bu hareketleriyle insanlar arasında sosyal iletişime katkıda sağlamaktadırlar. Yatlı tarafından hazırlanan STK’ların eğitime katkısı adlı çalışmada İstanbul’da faaliyet gösteren kırk STK’nın eğitim alanında yapmış oldukları etkinlik ve projeler incelenmiş ve STK’ların genel olarak yukarıda belirtilen alanlarda etkinlik gösterdiklerine vurgu yapılmıştır ( Yatlı, 2003, s. 76).

Eğitime en çok katkıda bulundukları ve etkili oldukları diğer bir alan ise dershanelere gidemeyen öğrencilere takviye kurs imkânı sağlamalarıdır. Bu kurslar okullarda gönüllü öğretmenler tarafından ücretsiz olarak hafta sonları verilmektedir.

Dernekteki eğitimci üyeler bu kursları organize etmektedirler. Araştırmacı tarafından kurs yapılan okula gidilmiş ve yerinde gözlem yapılmıştır. O esnada orada bulunan bir öğrenci velisiyle görüşme esnasında veli, kursu düzenleyenlere çok minnettar kaldıklarını, maddi imkânsızlıktan dolayı çocuklarını dershaneye gönderemediklerini fakat bu kurslar sayesinde açıklarını kapatmaya çalıştıklarını beyan etmiştir. Bazı öğrencilerin ise kurs için köylerden geldikleri gözlemlenmiştir.

Derneklerden % 30’u maddi problemleri bulunmalarına rağmen devlet desteği istememektedirler. Sivil toplum kuruluşlarının halka mal edilmesi adına bunun önemli olduğu vurgusunda bulunmuşlardır. Ayrıca, devletten destek aldıkları takdirde devletin kendilerinden hesap soracağı ve bunun da özgürlüklerini kısıtlayacağı düşüncesinin etkili olduğu anlaşılmıştır. Ekonomik bağımlılığın bağımsızlıklarını ve hareket alanlarını daraltacağı, kontrollerin artacağı düşüncesindedirler. Fakat bunun tersine % 60 oranında ki dernek yönetici ve üyeleri devletten yardım aldıkları takdirde dernek olarak daha çok kişiye yardımcı olabileceklerini ifade etmişlerdir. Kendilerinin ekonomik rahatlığının faaliyet alanlarını genişleteceği ve daha çok ihtiyaç sahiplerine ulaşabilecekleri düşüncesine sahiptirler. Bu şekilde düşünenler aslında devlet ile halk ( ihtiyaç sahipleri) arasında köprü kurmak istemektedirler.

Devletten destek almak istemelerinin bir başka sebebi de ekonomik yönden sıkıntı

Kırıkkale ilinde hemşehri dernekleri üzerine yaptığı bir araştırmada benzer sonuçlara rastlanmıştır. Örneklem grubunun % 47’si dernek faaliyetleri sırasında en sık karşılaştıkları sorunların başında mali-ekonomik yetersizliği vurgulamıştır (Kurtbeyoğlu, 2005, s.100). En büyük gelir kaynakları olan üye aidatlarının zamanında ödenmemesi dernekleri zor durumda bırakmaktadır. Dolayısıyla bu imkansızlık diğer yapılacak faaliyetleri de olumsuz yönde etkilemektedir. Bu problemlere ek olarak katılımcı sayısında ki azlık ve toplumsal duyarsızlık dernekleri sıkıntıda bırakan diğer alanlardır. Bunun çözümü için halka yönelik seminerler, konferanslar, kermesler düzenleyerek halkı sivil toplum hareketinin içine katmak istemektedirler. Kermesler derneklerin başlıca gelir kaynaklarından bir tanesidir. Kermeslerde genelde gıda ve giyim maddeleri satılmaktadır. Her derneğin yasal olarak yılda bir defa kermes düzenleme hakkı mevcuttur. Dolayısıyla en büyük gelir kaynaklarından birisi olan kermeslerden kısıtlı şekilde yaralanabilmektedirler.

Derneklerin birbirleri ile olan irtibatları Kırıkkale’de çok iyi seviyede iken Çorum ilinde bu irtibat yok denecek kadar azdır. Kırıkkale ilinde yüksek ilişki düzeyinin olması, Çorum ilinde düşük ilişki düzeyinin varlığı lokal bir durum olarak görülebilir.

Akşit ve diğ.’nin yaptığı araştırmaya göre sivil toplum kuruluşları arasındaki ilişkiler yüzeysel ve aynı zamanda ideolojik olarak yakınlığa göre oluşmaktadır (Akşit ve diğ., 2002, s.315). Kırıkkale ilinde dernekler kendi aralarında anlaşarak gayri resmi olarak ayda bir toplanarak fikir alışverişinde bulunmaktadırlar. Bu durum toplu hareket edebilme, birlikte faaliyetler düzenleyebilme, kamuoyu oluşturabilme adına çok önemli adımlardır. Ayrıca, yardımların düzenli olarak dağıtılması, gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması, aynı kişinin birkaç dernekten aynı anda yardım almasının önlenmesi adına da güzel bir harekettir. Bu toplantılarda farklı fikirler ileri sürülerek yeni projelerin ortaya çıkması da sağlanmış olmaktadır. Her dernek kendi amaçları doğrultusunda yeni projeler düşünmekte fakat bunların gerçekleşmesini ekonomik güçlüğe bağlamaktadırlar.

Derneklerin yapmış oldukları faaliyetler genel olarak değerlendirildiğinde; halkın desteğini tam olarak sağlayamayıp kamuoyu oluşturmada ve üye sayılarını arttırmada zorlandıkları görülmektedir. Bu durum karar süreçlerini etkilemede olumsuzluk

hazırlamak ve sunmak, gündem oluşturmak, bildiri sunmak gibi sivil toplum faaliyetlerini yapamadıkları gözlemlenmiştir. Fakat, STK’lar adına Milli Eğitim Şura toplantısına katılan ve ülke meseleleri ile ilgili olarak güncel konularda platform ve çadırlar kurarak, gerekli yerlere faks veya mail çekerek kamuoyu oluşturmaya çalışan derneklerinde varlığı belirlenmiştir. Halka halk adına hizmet ettiklerini düşünmekteler, fakat katılım ve duyarsızlık hususunda çok sıkıntı içinde bulunmaktadırlar.

Derneklerde belli bir amaca odaklanma, misyon belirleme, kurumsallaşma ve profesyonelleşme gibi faktörlerde eksiklikler gözlemlenmiştir. Faaliyetlerin amatörce ve plansız bir şekilde yapıldığı, sistematik bir çalışmanın olmadığı belirlenmiştir.

Bazı dernekler tamamen devletten bağımsız, kendi imkanları ile faaliyetlerini yürütme çabası içindedirler. Gözübüyük’ün yapmış olduğu araştırmaya göre araştırmaya katılan kişiler dernekleri devletten bağımsız, gönüllü birliktelik esasına dayalı, insanları ortak sorunlar ve amaçlar etrafında toplayan, halkın katılımını etkin kılan yapılar olarak görmektedir (Gözübüyük, 2002, s. 103). Bazı dernekler ise yerel yönetim ve devletin ilgili kurumları ile irtibata geçerek o makamların imkanlarından faydalanma yoluna gitmişlerdir. Devletin okullarında kurs düzenlemeleri buna güzel bir örnektir. Yine bazı dernekler Avrupa Birliği projeleri kapsamında ki çalışmalarını devletten görevliler ile birlikte gerçekleştirmiştir. Bir dernek okullarda şiddetin önlenmesi ile ilgili araştırma projesi hazırlayarak bir yetkili Milli Eğitim Müdürlüğünden, bir yetkili Emniyet Müdürlüğünden olarak birlikte beş farklı ülkede çalışmalar yapmışlardır. Başka bir dernek ise 40 tane meslek lisesi öğrencisine Avrupa ülkelerinde staj yaptırma projesi hazırlamıştır. Bu bağlamda bazı derneklerin uluslararası gelişmeleri takip etme, dünyaya açılma, yenilikleri takip etme gibi bir vizyona sahip oldukları anlaşılmıştır.

Dernekler genel olarak ilgisizlikten ve toplumun yeteri kadar duyarlı olmamasından rahatsız olmalarına rağmen kendilerini topluma anlatmak için özel bir çaba harcamamaktadırlar.

Bazı dernekler kurulduktan sonra hiçbir faaliyet gösteremeyerek tabela derneği haline gelerek işlevlerini yitirmişlerdir. Çorum ilinde eğitim ile ilgili derneklerden 8 tanesi maalesef bu kategorideki dernekler statüsüne girmektedirler. Araştırmacı

çevredeki kişilere bu derneklere ulaşma yolunu sorduğunda uzun zamandır hiç açılmadığı ve kapalı tutulduğu cevabını almıştır. Bir dernek yöneticisi eğitim gören insanlara yardım amacıyla açıldıklarını fakat başarılı olamadıklarını, sadece çay içilen ve oyun oynanan yer haline geldiğini itiraf etmiştir. Derneklere İçişleri Bakanlığı’ndan bilgi edinme kanunu kullanarak alınan adres ve telefonlardan ulaşılmaya çalışılmıştır.

Fakat aranan numaraların % 70’ine ulaşılamamıştır. Ulaşılan bazı numaralarda ise kahvehanelerin ya da farklı bir yerin numaralarının çıktığı görülmüştür. Bunun üzerine araştırmacı valilikteki dernekler masasına başvurmuştur. Fakat kendilerinde de derneklerin aynı adres ve telefon numaralarının olduğunu belirtmişlerdir. Buradan derneklerin ciddi şekilde takip edilmedikleri, önemsenmedikleri ve yaptıkları faaliyetlerinden bihaber olunduğu fikrine ulaşılmaktadır. Araştırmacı kendi imkânları ile şehir içerisinde araştırarak ve sorarak derneklere ulaşmıştır. Dernek üye veya yöneticilerinden bazıları röportaj yapmakta temkinli davranış sergilemişlerdir. Bu tavırları kendi yaptıkları işlerinden emin olmadıklarını ve tüzük ile yönetmelikleri bilmedikleri sonucunu vermektedir.