• Sonuç bulunamadı

Bir STK’nın en önemli kaynağı insandır. Bu insan kaynaklarının büyük çoğunluğu gönüllülerden oluşmaktadır. Dolayısı ile gönüllüler, bir sivil toplum kuruluşunun en değerli unsurlarıdır hatta en önemli kaynağıdır diyebiliriz.

Gönüllülük, bireylerin toplumsal sorumluluk anlayışıyla çıkar gözetmeksizin;

bilgi, zaman, beceri, deneyim ve kaynaklarını – kendi özgür iradeleriyle- bir sivil toplum kuruluşunun amacı doğrultusunda kullanmaları olarak tanımlanabilir (Yılmaz, 2003).

Gönüllü çalışanlar maddi bir karşılık beklemeden ya da herhangi bir çıkar beklentisi içinde olmadan, toplum yararına, kendi istekleriyle bir sivil toplum kuruluşu bünyesinde hizmet etmektedirler. Bir STK için çok sayıdaki gönüllü, parasal kaynak kullanarak elde edemeyeceği çok sayıdaki insan kaynaklarını hiç harcama yapmadan amaçları doğrultusunda kullanabilmesi demektir. Zaten, güçlü bir STK’nın güçlü bir katılımcı kitlesinin bulunması gerekir. Dolayısıyla, gönüllülük oranı ile STK’nın toplum

nezdindeki gücü doğru orantılıdır. STK’daki gönüllülerin çokluğu o kuruluşun prestiji ve tanınması açısından da önemlidir. Gönüllüler STK ile toplumu birbirine bağlar ve aralarındaki iletişimi güçlendirir.

Kişilerin gönüllü faaliyetlere katılımı, onların birtakım beklentilerinin ve amaçlarının karşılanmasıyla doğru orantılıdır. Bunlar şöyle sıralanabilir: (Yılmaz, 2003).

- Kişi, kendisine sosyal bir çevre edinmek istemektedir.

- İnandığı bir çalışmayı veya kuruluşu desteklemek istemektedir.

- İlgili STK’da yapılan işleri eğlenceli bulmakta ve dolayısıyla orada

bulunmaktan zevk almaktadır.

- Yeni beceriler kazanmak ya da var olan becerilerini ilgili kurumda kullanmak

suretiyle korumak istemektedir.

- Kendisinde var olan birtakım yetenekleri başkalarıyla paylaşmak istemektedir.

- Kendisini ihtiyaç duyulan birisi olarak görmek ve bir problemin çözümüne

yardımcı olmak istemektedir - İçinde bulunduğu sosyal çevrede önemli ve popüler birisi olmak

isteyebilmektedir.

- Yeni bir arkadaş ve dost çevresi edinmek istemektedir.

- Sosyal gereksinimlerden olan aidiyet duygusunu yaşamak ihtiyacındadır.

İnsanlar sosyal yaratıklardır, kollektif hareketle problemlerinin çözülmesine yardım için veya hayatın manasını daha iyi anlamak için gönüllü gruplara katılırlar. Bu tür fırsatlar olmadan belki de hayat daha daralacak, tatsız olacaktır. Bazıları için,

gönüllü dernekler, kuruluşlar insanlığın doğal halidir.

Durum artarak şu şekilde görünmektedir: Gönüllü kuruluşlardan sosyal hizmetleri organize etmeleri, yerel toplulukları yönlendirmeleri, işsizlik problemlerini çözmeleri, çevreyi korumaları ve henüz vakit var iken toplumun milli değerlerinin yeniden

3.1. İdeal Bir Gönüllüde Bulunması Gereken Temel Nitelikler

Sivil toplum kuruluşlarının beşeri kaynağı olan gönüllülerde bulunması gereken özellikler şunlardır: (Güder, 2006).

- Bireysel sorumluluk - Sosyal sorumluluk

- Ekip çalışmasına yatkınlık - İletişim becerisi

- Farklı kültürlere uyum sağlayabilme

- Eleştiri-özeleştiri mekanizmasını uygulayabilme - Yeniliklere açıklık

- Araştırmacı olma - Paylaşımcı olma

Gönüllü olan kişiler olduğu gibi gönüllü olmaktan kaçınan insanlar da vardır.

Bunların birçok sebeplerinden başlıcalarını şöyle sıralayabiliriz: (Güder, 2006).

- İnsanlar gönüllü olmakla kendini bir yere bağımlı hissetmek istemeyebilir ya da sorumluluk alarak kendisine sıkıntı yapmak istemeyebilir.

- Yapacağı faaliyetlerin şu anki işine olumsuz etki edeceğini ya da engel olabileceğini düşünebilir.

- Şimdiye kadar gönüllü olma gibi bir düşünce hiç aklına gelmemiştir ya da teklif eden olmamış olabilir.

- Özgüveni olmayabilir

- İnsanlar ile iletişim kurmakta zorlanabilir

- Bu tür faaliyet içerisinde bulunmanın kendisine ek masraf olacağını düşünebilir

Gönüllülük bireyin yaşantısına, yaşam felsefesine ve düşünce tarzına çok farklı kazanımlar sağlamaktadır. Güder bunları şu şekilde belirtmiştir:

Özgüven gelişimi: Özellikle, henüz öğrencilik aşamasında olan, meslek yaşamına atılmamış ya da profesyonel yaşamdan uzak, toplumsal işbirliği deneyimi olmayan vb.

bireyler için, bir STK bünyesinde diğer gönüllü ve profesyonel ekiple birlikte çalışmak, bireyin başka toplumsal projelerde kendine güveninin artmasını sağlayacaktır.

Ekip çalışması becerilerinde artış: Benzer biçimde, ekip çalışması deneyimi olmayan gönüllüler, belli bir hedef doğrultusunda uyum, işbölümü ve işbirliği gerektiren bir disiplinle çalışmayı öğrenerek kendilerini geliştirebilir, yeni beceriler edinebilir. Ekip içinde daha geniş sorumluluklar üstlenen ve ekibin eşgüdümünü yürüten bireyler ise, bu süreçte liderlik niteliklerini geliştirebilir.

Toplumsal konum: Toplum yararına gönüllü çalışan bireylerin toplum içindeki saygınlığı artabilir ve bu kişiler toplum tarafından takdir edilebilir. Bu saygı ve takdir, gönüllünün hizmet götürdüğü hedef gruplardaki bireyler tarafından gösterilebileceği gibi sivil toplum camiası ya da toplumun geneli tarafından da ifade edilebilir.

Gönüllüler, diğer bireylerin toplumsal çalışmalara katkı sağlaması açısından da örnek oluşturur.

Gönüllünün gördüğü saygı ve takdir, hiçbir şekilde, hizmet götürdüğü grubun bireylerinden ya da diğer insanlardan kendini daha üstün görme hakkını vermez.

'Alçakgönüllülük', gönüllülüğün erdemlerinden biri olmalıdır.

Yeni bir çevre ve arkadaşlıklar: Çevresi geniş olsun olmasın, bir birey, gönüllü çalışmalar sayesinde çevresini genişletebilir ve yeni arkadaşlıklar kurabilir. Toplumsal ilişkileri gelişmiş olmayan bireyler için gönüllü çalışma, önemli bir sosyalleşme olanağıdır. Bu süreçte bireyin topluma karşı duyarlılığı da gelişir.

Haz ve manevî zenginleşme: Gönüllü çalışan birey, karşılık beklemeden topluma yarar

ve sorunlu olursa olsun, zamanı ve olanakları en verimli biçimde kullanmak ve elde edilen sonuçtan keyif almak, gönüllü çalışmanın en teşvik edici unsurlarındandır.

Yeni ilgi alanları: STK'nın çalışma sahası ya da gönüllünün dahil olduğu etkinlik, daha önce hiç tanımadığı bir sahaya adım atmasını sağlayabilir, hatta yaşamında yeni ufuklar açabilir.

Bununla ilgili olarak Kanada’da yapılan bir araştırmaya göre gönüllülükle birlikte bireylerin, kişilerarası ilişkilerde gelişme (%80), iletişim hünerlerinde gelişme (%68), bilgi artısı (%65), örgütsel ve yönetimsel hünerde gelişme (%58), parasal artış hüneri (%46), teknik ya da büro hünerlerinde gelişme (%30) yaşadıklarını ifade ettikleri yer almaktadır (Hall, 2001).

3.2. STK’lar İçin Gönüllülük

Türkiye Üçüncü Sektör Vakfının; ‘sivil toplum ve hayırseverlik’ araştırmalarında, 2004-2006 gönüllülüğün önemi açısından şu ifadeler kullanılmıştır: Sivil toplumun küçük sayıda da olsa son derece özverili bir grubun gönüllülük ve bağışları ile ayakta durup, büyük işler başarması sevindiricidir. STK’lar bünyesindeki bütün insan kaynakları gönüllü kişiler olarak adlandırılabilir.

Yine, 2001 yılı gönüllülüğü teşvik ve desteklemek için Birleşmiş Milletler Gönüllüleri tarafından, ‘Uluslar Arası Gönüllülük Yılı’ ve ‘5 Aralık Dünya Gönüllüler’

günü olarak ilan edilmiştir.

Avrupa’da ise “Avrupa Gönüllü Merkezi” (Centre Europé enduvolontariat, CEV) 74 ulusal ve bölgesel kuruluşu Avrupa çapında bir araya getirmek, desteklemek ve gönüllü faaliyetlerini teşvik etmek amacıyla kurulmuş, gönüllü merkezleri ve gönüllülük ile ilgili alanlarda çalışan kuruluşlarının Avrupa’daki ağı konumuna gelmiştir.

CEV, Avrupa Birliği kurumları öncelikli olmak üzere, üye kuruluşlarını bilgilendirmekte ve aynı zamanda politika değişimi, uygulamalar ve gönüllülük ile ilgili bilgi aktarmaktadır. CEV, Avrupa’da gönüllülük ile ilgili sosyal, siyasi ve ekonomik ortamı yaratmak amacıyla çalışmaktadır ve üyeleri ile birlikte, Avrupa’da gönüllülük

için temsili bir ses olmayı, Avrupa ülkelerinde gönüllülük için altyapının güçlendirilmesini sağlamayı ve gönüllülüğü teşvik ederek daha etkili hale getirmeyi hedeflemektedir (www.tusev.org.tr, 2010).

Genel olarak değerlendirdiğimiz zaman, gönüllülüğün dünyanın her tarafında sivil toplumun önemli bir yapı taşı olduğunu, STK’ların insan kaynaklarını oluşturduğunu ve toplumu kucaklayıcı ve yardımlaşmayı teşvik edici yapısı olduğunu söyleyebiliriz.

Yukarıda gönüllülük esasına göre sivil toplum kuruluşları incelenmiştir. Bu bağlamda aşağıda da Türkiye’ de sivil toplumun gelişimi incelenmiştir.