• Sonuç bulunamadı

olmasının yanı sıra, 1993/3985, 2001/3267 Sayılı BKK’ları ve 2003/5495 Sayılı yönetmelik ile genişletilmiştir. Son olarak da Temmuz 2009’da Yeni Fındık Stratejisi ile de yasal alan dışında bırakılan 1 il ve 5 ilçe ile 750 metrenin üzerindeki araziler Ekim 2009/15531 Sayılı BKK ile yasal alanlar kapsamına alınmıştır.

Alternatif ürün projesinin hedefine ulaşamamasının nedenleri olarak ise dikim alanlarını sınırlayan yasanın uygulanamaması ve sürekli genişlemesi ile üreticide beklentilerin sürmesi, fındık üreticilerinin çoğunluğunun üretimin yapıldığı ilin dışında yaşaması, üretim için fazla zaman ayrılmaması ve fındık yetiştiriciliğinin kolay olmasının fındıktan vazgeçme düşüncesinin oluşmasına engel olması görülmektedir. Ayrıca fındık üretim alanlarının bir kısmının kadastro geçmeyen alanlarda veya orman ve orman vasfını yitirmiş (2b) alanlar (60 bin ha) içinde olması üreticilerin, fındık bahçelerini kaybetme endişesi taşımasına, alternatif ürünlerin fındık kadar gelir getirmeyeceği ve bu ürünlerin fındık gibi kolay depolanamayacağı ve pazarlanamayacağı düşüncesi projenin başarısını engelleyen diğer nedenlerdir (TKİB 2009).

Türkiye fındık üretim miktarı artış eğilimi gösterirken Fiskobirlik’in alım miktarı aksi yönde düşüş göstermiştir. 1970-2007 döneminde üretim miktarı, üretim alanı ve verimlilik artışı nedenleriyle 1970’de 270 bin ton iken 300 bin ton artarak 2007’de 570 bin tona ulaşmıştır. Fiskobirlik’in alım miktarı ise 1970 yılında 148 bin ton iken 2007 yılında 4,6 bin ton olmuştur. Alım miktarı düşse bile, destekleme alım fiyatları piyasa da belirleyici olduğu için fındık üretimi cazibesini korumuştur.

Fiskobirlik alım fiyatları, Birlikleri özerkleştiren 4572 sayılı TSKB Kanunu çıkana kadar (yani devlet desteğinin olduğu yıllarda) üretim maliyetlerinin çok üzerinde olmuştur. 2006 yılında Fiskobirlik’in DFİF’ndan yararlanamaması nedeniyle fındık alımını yapacak kaynak bulamamıştır. Fındık fiyatları iç ve dış piyasalarda düşmüştür.

Fındık üreticisi, maliyetin altında ya da maliyete yakın fiyatlarla ürününü satmak zorunda kalmış ve TMO hükümet tarafından fındık alımı için görevlendirilmiştir.

2009/15201 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile TMO’nın fındık alım görevine “Yeni Fındık Stratejisi” ile son verilmiştir. Yeni Fındık Stratejisinin temelini, alan bazlı destek ve alternatif ürün desteği sistemi oluşturmaktadır. 1983 yılında 2844 sayılı “Fındık Üretiminin Planlanması Ve Dikim Alanlarının Belirlenmesine İlişkin Kanun’a ve Alternatif Ürün Projesine dayanan, bu politikaların uygulanabilirliği kuşkuludur.

Karadeniz Bölgesi’nde fındık yetiştiriciliğinin yoğun olarak yapıldığı Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun, Düzce ve Sakarya illerinden, tabakalı tesadüfi örnekleme yöntemi ile belirlenen 153 fındık üreticisi ve gayeli olarak seçilen 30’ar sanayici ve ihracatçı ile yapılan anketlerle elde edilen veriler, ilgili ulusal ve uluslar arası kurumlardan temin edilen bilgiler ve konuyla ilgili daha önce yapılmış çalışmalar materyal olarak araştırmada kullanılmıştır.

Sektörün yapısını, kesimlerin eğilimlerini tespit etmek ve fındık üretim maliyetlerini belirlemek amacıyla yapılan anket çalışmaları ve ekonometrik çalışmaların sonuçları sırasıyla verilecektir.

6.1 Fındık Üreten Tarım İşletmelerinin Sonuçları

Üretici anketlerinden elde edilen verilere göre; işletme sahiplerinin %45,75’inin 49 yaşın altında, %54,25’i aktif yaşın (≤ 49) üstünde olduğu bulunmuştur. İşletme sahiplerinin, %9,15’inin ücretli çalıştığı (memur ve işçi), %16,33’ünün ise esnaf ve ya ticareti faaliyetlerde bulunduğu, %48,37’sinin sadece tarımsal gelirleri olduğu bulunmuştur. Ayrıca işletme sahiplerinin sadece %28,76’sının (44 kişi) tarımsal faaliyetlere bağlı olarak sosyal güvenlik kaydı vardır.

Fındık işletmesi sahiplerinin % 16,34’ünün sadece fındık bakım ve hasat dönemlerinde köye geldiği, %83,66’sının ise sürekli köyde ikametgah ettiği belirlenmiştir.

Üreticilerin %71,95’unun ürününü tüccara, %17,47’sinin TMO’ne sattığı ve yaklaşık

%97’sınin fındığın bedelini peşin aldığı saptanmıştır. Üreticiler için peşin ödemenin, çok önemli olduğu görülmüştür. Fındık üreticileri özellikle hasat öncesi nakit para

sıkıntısı nedeniyle, tüccardan avans aldıklarını ifade etmişlerdir. Fındık dışında geliri olmayan küçük işletmeler, nakit sıkıntısı nedeniyle destekleme alım fiyatı ve alımından yeterince yararlanamamıştır.

Üreticilerin %67,97’sinin Fiskobirlik’in ödemelerinden memnun olmadığı,

%75,17’sinin de Fiskobirlik’in görevlerini tam olarak yerine getiremediğini düşündüğü görülmüştür. Üreticilerin %63,39’unun TMO’in fındık alımı yapmasının, piyasa fiyatında bir denge sağladığı için memnun oldukları saptanmıştır.

Üreticilerin, %76,47’sı fındık yetiştiriciliğinin geleceğinin kötü olacağını düşündüklerini ifade etmelerine rağmen, %98,04’ü fındık tarımına devam edeceğini söylemiştir. Üreticilerin sadece %10,46’sının fındığa alternatif bir ürün yetiştirmeyi düşündüğü belirlenmiştir. Fındığa alternatif olarak düşünülen ürünler kivi başta olmak üzere, kavak, mavi ladin, bodur elma, armut ve mısır olarak ifade edilmiştir.

İncelenen işletmelerin ortalama arazi varlığı 30,36 dekar, işletmelerin toplam arazi varlığı içinde fındık bahçelerinin payı %93,91 ve ortalama fındık bahçesi büyüklüğü ise 28,51 dekardır. 2001 sayımına göre Türkiye’de ortalama işletme büyüklüğü 59 dekardır.

Bölge coğrafi yapısı ve miras yoluyla bölünme nedenleriyle işletmelerin büyüklüğü Türkiye ortalamasına göre küçüktür, ama fındık üretiminde birim alandan sağlanan gelir, çoğu bitkisel ürünlere göre oldukça yüksektir.

2006-2007 üretim dönemi verileri ile yapılan fındık üretim maliyeti hesaplamasına göre; incelenen işletmelerde birim ürün maliyeti 4,42 TL/Kg olarak hesaplanmıştır.

İşletmelerde, üretici eline geçen ortalama fındık fiyatı 4,22 TL/Kg olup, üretici eline geçen fındık fiyatı ile üretim maliyeti arasında -0,2 TL negatif kar marjı bulunmuştur.

İşletmelerde birim alana gayrisafi üretim değeri 462,35 TL, değişen masraflar 250,70 TL ve brüt kar ise 211,65 TL olarak hesaplanmıştır. Fındık yetiştiren tarım işletmelerinde, söz konusu üretim döneminde, birim alana pozitif brüt ve negatif net kar elde edilmiştir. İşletmelerde sağlanan gayrisafi üretim değeri ile değişen masraflar karşılanmış ve üretim eşiği aşılmıştır. Ancak fındık tarımında sağlanan gayrisafi üretim değeri, üretim masraflarından daha az olup, kar eşiği aşılamamıştır.

6.2 Fındık İşleyen Sanayi İşletmelerinin Değerlendirme Sonuçları

Görüşülen sanayi işletmelerinin, %86,67’sinin fındık dışında başka faaliyetlerde bulunmadıkları belirlenmiştir. Sanayicilerin önemli bir çoğunluğunun, fındık dışında başka ürünün işlenmesi ve pazarlanması ile ilgili olmamaları, fındık konusunda ihtisaslaşmış işletmeler olduklarını göstermektedir. Ancak işletmelerin sadece % 33,33’ünde entegre tesis bulunmaktadır. Aşırı fındık üretiminin neden olduğu stok sorununun azaltılarak, gelire dönüştürülebilmesi ancak talep fazlası fındığın yarı mamul veya mamul ürünlere dönüştürmesi ve gelişen ambalajlama teknolojisinden yararlanarak paketlemek suretiyle raf ömrünün uzatılması ile mümkün olacaktır. Bu nedenle entegre tesislerin sayısının artması, işleme kapasitesinin yükselmesi sektör için önemlidir.

Sanayicilerin %93,34’ü Türkiye’de üretilen fındıklı mamullerin kalitesinin iyi olduğunu, fındığı daha iyi değerlendirebilmek için sanayicilerin %50’si fındığın katma değerli ürünlere dönüştürülmesi gerektiğini, %33,33’ü fındığın tanıtımının yapılmasını gerektiğini, %10’u AR-GE çalışmaları yapılarak yeni ürün geliştirilmesi gerektiğini,

%6,67’si ise markalaşarak fındığın daha iyi değerlendirilebileceğini ifade etmişlerdir.

Türkiye fındık pazarında sanayici ile üretici arasında genellikle tüccarlar vardır. Ayrıca sanayicilerin özellikle kırıcı olarak faaliyet gösteren sanayicilerin de bizzat tüccarlık faaliyetinde bulundukları görülmüştür. Ama genel olarak ürün pazarlama sürecinde, tüccarlar fındığı üreticilerden alarak sanayicilere aktarmaktadır.

Sanayicilerin % 63,33’ü üretici ile aralarında aracıların (tüccarların) olmasının sorun olmadığını, hatta bu durumun çok sayıda üretici ile bağlantı kurmanın zor ve sorunlu olması nedeniyle olumlu görüldüğünü belirtmişlerdir. % 16,67’si aracı olmadığını, % 20’si ise maliyetlerin arttığını ve fiyat konusunda anlaşmazlıklara neden olduğunu ifade etmişler.

Sanayicilerin büyük bir bölümünün üretici ile aralarında aracı olmasını tercih etmesi, çok sayıda küçük fındık üreticisinin (görüşülen fındık üreticilerinin, % 70,59’u 3 tonun altında fındık üretiyor) olduğu dikkate alındığında normal görülmektedir.

Sanayicilerin, % 60’ı Türkiye’nin fındığı değerlendiremediğini, % 40’ı ise iyi değerlendirebildiğini düşündüklerini belirtmişlerdir. Sanayiciler Türkiye’nin fındığı yeterince değerlendirilmemesinin nedenlerini önem sırasına göre, politikaların uygulamasın da yetersiz kalınması (dikim alanlarının sınırlandırılması ve alternatif ürün projesi), üretim miktarının istikrarsız olması nedeniyle sektörün geleceğini görememesi, sanayi sektörünün finansman yetersizliği, fındık borsasının ülkemizde olmayışı, uluslar arası işbirliğinin yetersizliği ve iş adamlarının girişim eksikliği şeklindedir. Ayrıca fındık sektöründe büyük firmaların oluşturduğu tekelleşme, fındık sektörüne yatırım yapmanın riskli olması, temel ihtiyaç maddesi olmaması ve tüketim alışkanlığının zor geliştirmesi nedeniyle pazar oluşturulmasının güçlüğü gibi nedenler de belirtilmiştir.

Sanayiciler, son yıllardaki durum sürer ise üretici ile beraber kendilerinin de zor duruma düşeceği ve Türkiye’nin rekabet gücünü kayıp edeceği şeklindeki endişelerini ifade etmişlerdir. Nihai tüketiciye yönelik katma değerli fındık ürünlerinin üretiminin yapılması için sektöre teşvik verilmesini, markalaşmaya gidilmesini, yeni pazarlar oluşturulmasını, iç ve dış piyasada fındık tanıtımı yapılmasını istediklerini ve istikrarlı bir fiyat oluşumu sağlanırsa sektörün gelişeceğini belirtmişlerdir.

6.3 Fındık İhracatçı Firmaların Değerlendirme Sonuçları

Görüşülen ihracatçı firmalarının, %96,67’sinin fındık dışında başka ihracatçılık faaliyetinde bulunmadıkları belirlenmiştir. İhracatçılar, fındık ile ilgili özellikle fiyat belirsizliği ve Avrupa Birliği’ne ihracatta aflatoksin oranının kendileri için önemli sorunlar olduğunu belirtmişlerdir. Türkiye’de, uluslararası pazarda kabul edilecek belge veren bir laboratuar olmadığı, Tarım İl Müdürlüğü İl Kontrol Laboratuarlarının verdiği belgenin uluslararası geçerliğinin bulmadığını, gönderilen fındığın dış pazardan tekrar dönebildiği, bunun da firmalar için büyük bir risk olduğu ifade edilmiştir.

Son yıllara kadar sadece kabuklu ve iç fındık ihraç eden Türkiye, fındık sanayinin gelişmesi sonucu işlenmiş fındık ihracatına ağırlık vermeye başlamış ve toplam fındık ihracat değerinde iç fındığın payı 2008 de %54,38’e düşmüştür. İhracatçıların %96,67’si Türkiye’de üretilen fındıklı mamullerin kalitesinin iyi bulduğunu, ihracatçıların

%43,33’ü ise Türkiye’nin fındığı iyi değerlendiremediğini, %56,67’si iyi değerlendirebildiğini ifade etmiştir.

İhracatçı firmalar, Türkiye’nin fındığı yeterince değerlendirilmemesinin nedenlerini önem sırasına göre, uygulanan politikaların yanlışlığı, üretim miktarının istikrarsızlığı ve sektörün geleceğini görememesi, ihracat sektörünün finansman yetersizliği, uluslar arası işbirliğinin yetersizliği, iş adamlarının girişim eksikliği ve fındık borsasının Türkiye’de olmayışı şeklinde sıralamışlardır. Fındık borsasının Türkiye’de olması, anket yapılan ihracatçılar tarafından önemli görülmektedir. Bunun nedeni de olarak, anket yapılan ihracatçı firmalar Hamburg Fındık Borsasının fiziki bir borsa olmadığını, alıcı ve satıcı arasında elektronik ortamda alım-satım işlemlerinin yapıldığını, Hamburg’ta Emtia Borsa’sı olduğu, sadece hukuki anlaşmazlıklar ile ilgili faaliyet gösterdiği ifade etmişlerdir.

Sanayiciler ve ihracatçılar, fındık sektörünün başlıca üç sorunun; dikim alanlarının artması, siyasi amaçlı hükümet politikaları, destekleme fiyatlarının, maliyetlerin çok üzerinde belirleniyor olması olarak ifade etmişlerdir.

Sanayici ve ihracatçılar dikim alanları artışını sektörün en önemli sorunu olarak belirtirken, üreticiler ellerine geçen fiyatın maliyetlere göre düşük olmasını en önemli sorun olarak ifade etmişlerdir. Üreticilerin, dikim alanlarının artışını sektörün öncelikli sorunu olarak görmedikleri belirlenmiştir. Ayrıca sanayici ve ihracatçılar, üreticilerin fiyatların düzeyini yeterli bulmamasına karşın fındık destekleme alım fiyatlarının maliyetlerin çok üstünde olduğunu belirtmiştir. Sanayici, ihracatçı ve üreticilerin sektörün problemleri ile ilgili değerlendirmelerinin, sektördeki konumları ile bağlantılı olduğu görülmüştür.

6.4 Ekonometrik Analizlerin Sonuçları

Fındık piyasasının güvenilir modellerini oluşturabilmek ve piyasada istikrarsızlığın nedenlerini belirleyebilmek için değişkenler durağanlık ve yapısal kırılma araştırması yapılmıştır. Değişkenler ADF testine göre, kesişim katsayısız + trendsiz, kesişim katsayılı ve kesişim katsayısı + trendli denklemler için düzeyde %1 veya %5

düzeylerinde durağandır. Peron 1997 yapısal kırılmalı birim kök testine göre 2 değişken (LTA ve LAF) hariç bütün değişkenler kırılmaya rağmen %1 veya %5 düzeylerinde durağan bulunmuşlardır. Türkiye fındık üretim alanları değişkeni (LTA) ve alım fiyatı değişkeni (LAF), yapısal kırılmalı birim kök testine göre kırılmaya rağmen %10 anlamlılık düzeyinde durağan bulunmuşlardır. Yapısal kırılma testleri fındık piyasasındaki istikrarsızlığın genel nedeninin, iklim koşulları sebebiyle görülen üretim dalgalanmaları olduğunu göstermektedir. Durağanlık testleri sonuçlarına göre düzeyde durağan seriler ile analizler yapılmıştır.

Fındık üretim alanları modelleri sonuçları:

Dikim alanlarının taban arazilere kayması ile talep fazlası üretim sonucu ortaya çıkan stok ve diğer sorunların ana nedeni olarak görülen destekleme alımı ve fiyatı uygulamasının etkisi uzun ve kısa dönem denge modelleri ile araştırılmıştır. Üretim alanları modelinde, üretim alanları değişkeni ile destekleme alım miktarı ve alım fiyatı değişkenleri arasında bulunan uzun dönemli ilişki ile fındık üretim alanlarını, destekleme alımının %1 artmasının %0,26 artırdığı ve destekleme alım fiyatlarının %1 artmasının ise %0,84 artırdığı görülmüştür. Destekleme alım miktarı ve destekleme fiyat değişkenlerinin grafik incelemelerinde görülen, düşüşler üretim alanı değişkeninde uzun dönemde etkili olmamıştır. Bunun nedeninin, bu düşüşlerin siyasi nedenlerle uzun sürmemesi, fındık çok yıllık bir bitki olduğu için, üreticinin fındık üretiminden vazgeçme kararını alması zordur. Ayrıca alım fiyatının yükseleceği beklentisi, alternatif ürünlere göre getirisinin yüksek olması ve fiyatların genel seyrinin uzun yıllar yüksek olması, dikim alanlarının genişlemesine neden olduğu görülmüştür.

Kısa dönemli ilişkilerde üretim alanı değişkenine hem destekleme alımı hem de destekleme alım fiyatının nedensel olduğu bulunmuştur. Üretim alanının varyans ayrıştırmasına göre 10 dönem sonunda üretim alanında, en fazla katkı payının %53,81 ile kendisine ait olduğu, destekleme alım fiyatının katkısı %43,16 ve destekleme alımının katkısı da %3,013 bulunmuştur. Bu iki değişken arasında destekleme alım fiyatının, üretim alanlarını etkileyen önemli bir değişken olduğu belirlenmiştir.