• Sonuç bulunamadı

Ankara Đli Mamak Đlçesinde yaşayan ailelerin beslenme alışkanlıklarının ve yağ tüketim düzeylerinin incelendiği araştırmada elde edilen sonuçlar ve bu doğrultuda konu ile ilgili sunulan öneriler aşağıdaki şekildedir.

Araştırmaya katılan bireylerin, %90,8’i kadın %9,2’si erkektir.

Katılımcıların yaş aralıkları; %25,5’i 20-30 yaş arası, %35,3’ü 31-40 yaş arası, %21,1’i 51-50 yaş arası, %11,3’ü 51-60 yaş arası ve %6,8’i 61 yaş ve üzeri olarak tespit edilmiştir. Katılımcıların büyük kısmının 40 yaş ve altında olduğu tespit edilmiştir. Bu durum da genç nüfusun beslenme ve bilgi düzeylerinin durumunu tespit etmede yardımcı ve yol gösterici olacaktır.

Katılımcıların öğrenim durumları incelendiğinde ise %5,8’inin okuma yazma bilmediği, %6,3’ünün okuma yazma bildiği ancak bir okuldan mezun olmadıkları, %48,9’unun ilköğretim okulu veya ortaokul mezunu oldukları, %30,0’unun lise mezunu olduğu ve %8,9’unun üniversite ya da yüksek okul mezunu oldukları saptanmıştır.

Araştırmaya katılan bireylerin çalışma durumlarına verdikleri cevaplar ise katılımcıların %25,8’inin gelir getiren bir işte ev dışında çalıştığını, %74,2’si gelir getiren herhangi bir işte çalışmadıklarını belirtmişlerdir.

Çalışan bireylerin ise %8,7’si memur, %4,7’si işçi, %7,6’sı serbest meslek ya da kendi işyerinin sahibi, %2,9’u emekli ve %4,2’si avukat, doktor ve mobilyacı olarak tespit edilmiştir.

Araştırma kapsamındaki bireylerin %12,1’inin beslenme ile ilgili eğitim aldığı, %87,9’unun ise beslenme ile ilgili herhangi bir eğitim almadığı belirlenmiştir.

Beslenme ile ilgili eğitim almadıklarını belirten bireylerin beslenme ile ilgili bilgilerini hangi kaynaktan edindikleri sorulduğunda ise %58,2’sinin aile ve yakın akrabalarını gösterdikleri tespit edilmiştir. Bu durumun konu ile ilgili yapılmış diğer araştırmalar tarafında da desteklendiği saptanmıştır. Aile içerisinde edinilen bilgi ve alışkanlıkların hayat boyu kullanıldığı düşünüldüğünde bireylere doğru beslenme alışkanlıkları kazandırmanın ilk adımı ailelerin eğitimi ile sağlanabilecektir.

Katılımcıların beslenme ile ilgili bilgi kaynağı olarak kitle iletişim araçlarını kullanma oranlarını belirlemek amacıyla, ölçme aracında yer alan konu ile ilgili sorular Boyut 1 olarak ele alınmış ve doğru davranışlara yüksek ve yanlış davranışlara düşük puanlar verilmek üzere boyut puanları hesaplanmıştır. Kişilerin bu sorulara verdikleri cevaplardan elde edilen sonuçlar düşük, orta ve yüksek davranış puanları olarak değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme sonucunda beslenme bilgi kaynağı olarak kitle iletişim araçlarını kullanma alışkanlıkları için bireylerin %35,8’i düşük , %23,7’si orta ve %40,5’i yüksek puan almışlardır. Yapılan hipotez ve ilişki analizi testleri benzer sonuçlar vermiştir. Bu durumda beslenme bilgi kaynağı olarak kitle iletişim araçlarını kullanma alışkanlıkları için yapılan analizler incelendiğinde beslenme bilgilerini edinmek için, kadınların (%38,9 yüksek puan alan) erkeklerden (%1,6 yüksek puan alan) daha çok kitle iletişim araçlarını kullandıkları saptanmıştır. Benzer şekilde 20-30 yaş arası (%12,4 yüksek puan alan) ve 31-50 yaş arası (%23,4 yüksek puan alan) grubundakilerin, 51 yaş ve üzeri yaşlardan (%4,7 yüksek puan alan) daha çok kitle iletişim araçlarını kullandıkları saptanmıştır.

Araştırmaya katılan bireylere beslenme konusundaki bilgilerini yeterli bulup bulmadıkları sorulduğunda ise %9,2’sinin beslenme bilgilerini çok yeterli, %59,2’sinin yeterli, %30,0’unun yetersiz buldukları, %1,6’sının ise beslenme ile ilgili hiç bilgileri olmadığını belirtmiştir. Beslenme eğitimi almadığı halde beslenme bilgilerinin yeterli olduğunu düşünen kişiler genel toplamın %58,9’unu oluşturmaktadır. Bununla birlikte katılımcıların beslenme bilgilerini yeterli bulma durumu ile araştırmada kullanılan hiçbir değişken arasında anlamlı bir ilişki saptanamamıştır (p>0,05).

Katılımcıların evlerindeki sofra düzeni incelendiğinde ailelerin %64,2’sinin hep birlikte sofraya oturdukları bunun yanında ailelerin %19,5’inde her bireyin istediği zaman yemek yediği saptanmıştır. Ailelerin %15,0’inin yer sofrası kullandığı ve sağlık açısından oldukça yanlış bir uygulama olan aile bireylerinin aynı kaptan yemek yemesi %1,3’ü olarak tespit edilmiştir. Yapılan ki-kare ilişki analizleri sonucunda ailenin sofra düzeni ile bireylerin öğrenim durumu arasında anlamlı bir ilişki olduğu (p<0,05) ancak yaş ve çalışma durumu ile istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki olmadığı (p>0,05) saptanmıştır.

Araştırmaya katılan bireylerin %71,1’inin günde üç öğün yemek yediği, %18,4’ünün ise günde iki öğün yemek tükettiklerini belirtmiştir. Günde 4 öğün besin tüketen bireylerin oranı ise %7,4 olarak saptanmıştır. Araştırma kapsamında kullanılan değişkenler ile günlük öğün sayısının ilişki analizleri sonucunda anlamlı bir ilişkiye rastlanmamıştır (p>0,05).

Bireylerin öğün atlama sorusuna verdikleri cevaplar ise %20,0 evet, %50,0 bazen ve %30,0’unun hayır cevabını verdikleri saptanmıştır. En çok atlanan öğün olarak ise %53,4’ü öğle yemeği, %10,3’ü kahvaltı ve %7,6’sı akşam yemeği olarak tespit edilmiştir. Çalışan ve çalışmayan gruplarda en çok atlanan öğünün öğle yemeği olduğu belirlenmiştir. Atlanan öğün ve çalışma durumu arasında yapılan ki-kare ilişki analizi sonucunda istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki olduğu görülmektedir (p<0,05). Ayrıca katılımcıların atladıkları öğün ile öğrenim durumları ve yaşları arasında ki-kare ilişki analizi yapılmış ve istatistiksel açıdan anlamlı bir fark olduğu görülmüştür (p<0,05).

Bireylerin genel beslenme alışkanlıklarının tespit edilmesi için oluşturulmuş olan Boyut 2 için de beslenme bilgi kaynağı olarak kitle iletişim araçlarını kullanma alışkanlıkları boyutu için yapılan işlemler tekrarlanmış ve boyut puanları yüksek, orta ve düşük olarak belirlenmiştir. Araştırmaya katılan bireylerden, çalışan kişilerin %14,5’inin çalışmayan kişilerin %48,9’unun genel beslenme alışkanlıkları boyutundan yüksek puan aldıkları belirlenmiştir. Bunun yanında ilköğretim mezunu bireylerin %42,1’inin, lise mezunlarının %15,8’inin ve üniversite ya da meslek

yüksek okulu mezunlarının %5,5’inin genel beslenme alışkanlıkları konusunda yüksek davranış puanı aldıkları saptanmıştır. Ayrıca 20-30 yaş arası bireylerin %12,9’unun, 31-50 yaş arası bireylerin %38,4’ünün ve 51 yaş ve üzeri bireylerin %12,1’inin yüksek davranış puanları aldıkları belirlenmiştir. Genel beslenme alışkanlıkları ile araştırma değişkenleri arasında ki-kare ilişki analizi yapılmış ve beslenme alışkanlıkları konusunda alınan puanlar konusunda yaş, çalışma durumu, öğrenim durumu ve beslenme eğitimi alınmasının istatistiki açıdan anlamlı fark yarattığı ve hipotez testi sonuçlarının da aynı şekilde çıktığı belirlenmiştir (p<0,05).

Katılımcıların öğün atlama nedenleri incelendiğinde, %39,5’inin iştahlarının olmadığı, %23,2’sinin vakit olmadığı ve %5,8 sevdikleri gıdalar, yemekler olmadığı cevabını verdikleri tespit edilmiştir. Elde edilmiş olan bulgular konu ile ilgili yapılmış benzer araştırmalarda elde edilen bulgular ile benzerlik göstermektedir.

Araştırmada yer alan bireylerin öğün aralarında gıda tüketim durumları %24,0’ü sık tüketirim, %65,0’i bazen tüketirim ve %11,0’i hiç tüketmem şeklinde saptanmıştır. Öğün aralarında gıda tüketim durumunun araştırmada kullanılan değişkenlerle anlamlı ilişki göstermediği saptanmıştır (p>0,05).

Öğün aralarında tüketilen yüksek enerji değerlerine sahip, atıştırmalık gıdaların tüketim sıklıklarının belirlenmesi için yapılan ki kare analizleri sonucunda, araştırma değişkenleri arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki olmadığı belirlenmiştir (p>0,05).

Katılımcıların öğle ve akşam yemeklerinde en çok tükettikleri yemekler incelendiğinde %51,6’sı sebze yemekleri, %16,6’sı kuru baklagil yemekleri, %15,0’ı et yemekleri, %13,2’si makarna, börek ve pilav ve %3,7 etli sebze yemekleridir. Bu durum araştırmanın yürütüldüğü ilçenin genel sosyo-ekonomik durumuna uygun bulunmuştur. Araştırmada kullanılan değişkenler ile öğle ve akşam yemeklerinde en çok tüketilen yemekler arasında anlamlı bir fark saptanamamıştır (p>0,05).

Araştırmaya katılan bireylerin evlerine yiyecek alırken %39,7’si gıdaların bütçeye uygunluğuna, %27,4’ü yiyeceklerin besin değerine, %23,7’si yiyeceklerin ailelerin alışkanlıklarına uygun olmasına dikkat ettikleri tespit edilmiştir. Yiyecek satın alırken dikkat edilen konular ile değişkenler arasında yapılmış olan ki-kare ilişki analizleri sonucunda yalnızca yaş değişkeni arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki (p<0,05) saptanmıştır.

Araştırma kapsamındaki bireylerin evlerinde ürettikleri ya da memleketlerinden temin ettikleri gıdalar %26,1 sebze ve meyveler, %10,8 süt ve süt ürünleri ve %8,4 kuru baklagiller olarak tespit edilmiştir.

Araştırmaya katılan ailelerin ekmek tüketim tercihleri genel olarak çarşıdan alınmış ve beyaz undan hazırlanmış ekmektir. Tüketilen ekmek çeşidi ile araştırmada kullanılan değişkenler arsında istatistikî açıdan anlamlı bir fark bulunamamıştır (p>0,05).

Katılımcıların %80,0’inin doğru bir şekilde yumurtayı yıkamadan buzdolabında saklama alışkanlığına sahip oldukları saptanmıştır.

Katılımcıların süt çeşidi olarak %65,0’inin kapalı kutuda satılan uzun ömürlü süt, %20,0’sinin kapalı kutuda satılan günlük süt ve %12,0’sinin sokakta satılan açık süt tükettikleri tespit edilmiştir.

Katılımcıların %69,0’unun haşlama sularını döktükleri saptanmıştır. Sebzeler için en uygun pişirme yöntemi olarak kabul edilen buharda pişirme işlemini %3,0’ünün uyguladığı saptanmıştır. Araştırmada kullanılan değişkenler ile yapılan ilişki analizleri sonucunda anlamlı bir fark elde edilememiştir (p>0,05).

Araştırmaya katılan bireylerin %64,7’sinin ayçiçeği yağı, %19,2’sinin zeytinyağı ve %11,8’inin mısırözü yağı kullandıkları belirlenmiştir. Bu sonuç katılımcıların hemen hepsinin evlerinde en çok tükettikleri yağın bitkisel sıvı yağ olduğunu gösteren önemli bir veridir. Yapılan ki-kare analizlerinde katılımcıların

evlerinde en çok tükettikleri yağ çeşidi ile beslenme eğitimi almış olma değişkeni arasında bitkisel sıvı yağların kullanımları konusunda istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki saptanmıştır (p<0,05).

Araştırmaya katılan bireylerin evlerinde yapılan yemekleri %76,3‘ünün normal olarak değerlendirmekte oldukları saptanmıştır. Yapılan istatistikî analizler sonucunda bireylerin evde yapılan yemeklerin yağılılık durumlarını değerlendirmeleri ile yaş, öğrenim durumu, çalışma durumu ve beslenme eğitimi almaları arasında herhangi bir ilişkiye rastlanamamıştır (p>0,05).

Katılımcıların et yemekleri hazırlarken kullandıkları yağ çeşidi sırası ile %44,7’si ayçiçeği yağı ve %20,0’si zeytinyağı olarak tespit edilmiştir. Katılımcıların et yemekleri hazırlarken kullandıkları yağ çeşidi ile araştırmada kullanılan değişkenler arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunamamıştır (p>0,05).

Araştırmaya katılan bireylerin çorba yaparken kullanmayı en çok tercih ettikleri yağ çeşidi %78,9’u bitkisel sıvı yağlar olarak saptanmıştır. Çorbalarda kullanılan yağ çeşidi ile yaş değişkeni arasında yapılan ki-kare ilişki analizi sonucunda anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır (p<0,05). Ancak diğer değişkenler ile kullanılan yağ çeşidi arasında anlamlı ilişkiye rastlanmamıştır (p>0,05).

Araştırmaya katılan bireylerin sebze yemekleri hazırlarken kullandıkları yağ çeşidi %99,7 bitkisel sıvı yağlar olarak saptanmıştır. Bu oran içinde %53,2’si ayçiçeği yağı, %28,2’si zeytinyağı olduğu tespit edilmiştir. Yapılan ki-kare ilişki analizleri sonucunda sebze yemekleri yapımında kullanılan yağ çeşidi ile yaş, öğrenim ve çalışma durumu değişkenleri arasında anlamlı bir ilişkiye rastlanmamıştır (p>0,05).

Araştırmaya katılan bireylerin hamur işleri hazırlarken kullandıkları yağ çeşidi olarak %47,6’sının margarin kullandığı tespit edilmiştir. %33,2’sinin ayçiçeği yağı ve %11,6’sının zeytinyağı olduğu saptanmıştır. Hamur işi hazırlarken kullanılan yağ

çeşidi ile katılımcıların yaşı, çalışma ve eğitim durumları arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki bulunamamıştır (p>0,05).

Araştırmaya katılan bireylerin tatlı yapımında kullanmayı tercih ettikleri yağ çeşidi %46,8’i margarin olarak tespit edilmiştir. %30,0’u ayçiçeği ve %11,3’ü zeytinyağı olarak tespit edilmiştir. Yapılan istatistiksel analizler sonucunda her yaş grubunda, çalışan ve çalışmayan, öğrenim durumu farklı bireylerin aynı şekilde tatlı yapımında en çok tercih ettikleri yağ margarin olarak tespit edilmiştir (p>0,05).

Genel olarak yağ kullanma alışkanlıklarının belirlenmesi için sorulmuş olan sorulardan oluşturulmuş Boyut 3 için yapılan hesaplamalar sonucunda bireylerin %10,0’u düşük puan alırken, %43,4’ü orta ve %46,6’sı yüksek düzeyde puan almışlardır. Bu sonuç katılımcıların genel olarak yağ kullanma alışkanlıkları boyutu için doğru alışkanlıklara sahip olduklarını göstermektedir. Yapılmış olan ki-kare ilişki testleri sonuçlarına benzer şekilde hipotez testleri sonuçlarına göre genel yağ kullanma, kullanılmış yağı atma ve yemeklerde yağ kullanırken yapılan yanlış uygulamalar ile araştırmada kullanılan her değişken test edilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre Boyut 3 ile araştırmada değişkenlerinden beslenme eğitimi alma durumunun anlamlı bir fark yarattığı belirlenmiştir (p<0,05). Yapılan analizler sonucunda beslenme eğitimi almış bireylerin beslenme eğitimi almamış bireylere oranla daha yüksek davranış puanına sahip oldukları belirlenmiştir.

Katılımcıların %18,9’unun ekmek üzerine her zaman margarin sürüp yerim dedikleri, %35,0’inin hiçbir zaman yemem cevabını verdikleri saptanmıştır. Bunun yanında %17,1’inin ekmek üzerine her zaman tereyağı sürüp yerim dedikleri, %22,6’sının ise hiçbir zaman yemem cevabını verdikleri tespit edilmiştir.

Araştırmaya katılan bireylerin %45,5’i yemek yaparken yağları kızdırarak, yakarak kullandıklarını belirtmiştir. Çorba yaparken yağları kızdırarak, yakarak kullananların oranı ise %26,1’dir. Bu uygulamayı bazen yaptığını belirten katılımcıların %29,5’i yemek yaparken ve %35,5’i çorba yaparken yağları yaktıklarını belirlenmiştir.

Araştırmaya katılan bireylerin kızartma işlemi için %75,0’i ayçiçeği yağı kullandıkları, %13,9’u zeytinyağı ve %10,5’inin mısırözü yağı kullandıkları belirlenmiştir. Kızartma için kullanılan yağ ile araştırma değişkenleri arasında hazırlanan ki-kare ilişki analizi testleri sonucunda anlamlı bir ilişkiye rastlanmamıştır (p>0,05).

Katılımcıların %40,0’ının kızartma yağını iki kez kullandıkları saptanmıştır. Kızartma yağını dört kez ve daha fazla kullananların oranı ise %12,0’dir. Yine bu konuda da yapılan ilişki testleri neticesinde istatistiksel açıdan anlamlı bir sonuç elde edilememiştir (p>0,05).

Araştırmaya katılan bireylerin yarıdan fazlasının, %54,0’ünün kızartma yağını lavaboya döktükleri, %20,0’sinin bahçelerine döktükleri saptanmıştır. Yanlış kullanım yöntemlerinden biri olan yağı dökmeyip devamlı üzerine ekleme yaparak kullananların oranı %10,0’dur. Katılımcıların %10,0’u ise yanlış bir başka uygulama olarak kullanılmış kızartma yağını yemek yapımı için kullandıklarını belirtmişlerdir. Kullanılmış kızartma yağının yeniden değerlendirilebilmesi ve doğaya verdiği zararı azalmak için uygulanması gereken yöntem, yağı biriktirip toplama birimlerine teslim eden kişi sayısı yalnızca 23 kişi ve %6,0 olarak belirlenmiştir.

Katılımcıların %49,0’unun sıvı yağları cam şişede sakladıkları belirlenmiştir. Bunun yanında katılımcıların %36,0’sı sıvı yağları teneke ya da metal kutuda sakladıklarını belirtmiştir. Sıvı yağları plastik şişede saklayanların oranı %12,0’dir. Aynı zamanda teneke ya da metal kutu ile sıvı yağ alarak kullanacakları kadar miktarı cam şişeye aldıklarını belirten katılımcıların oranı %3,0’dür.

Katılımcıların büyük kısmının, %84,0’ünün katı yağları kendi ambalajı ile buzdolabında sakladıkları belirlenmiştir. Ayrıca katılımcıların %6,0’sı katı yağları porselen kaplarda buzdolabında ve %5,0’i plastik kaplarda buzdolabında sakladıkları belirlenmiştir. Katı yağları oda ısısında saklayan katılımcılar ise %4,0’ü kendi ambalajında, %1,0’i saklama kaplarında sakladıkları saptanmıştır.

Katılımcıların evlerine yağ satın alırken %48,7’sinin yağın markasına dikkat ettikleri saptanmıştır. Bunu sırası ile %26,8 TSE damgası veya ĐSO belgesi olması ve %18,9 fiyatın izlediği tespit edilmiştir. Çalışma durumu ile yağ satın alırken dikkat edilen faktör arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki yoktur (p>0,05).

Araştırma kapsamına alınan bireylerin yağ satın alırken dikkat ettikleri faktörler ile beslenme eğitimi alıp almamaları arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki bulunamamıştır (p>0,05). Bireyler beslenme ile ilgili bir eğitim almış olsun ya da olmasın yağ alırken en çok dikkat ettikleri faktör yağın markası olarak tespit edilmiştir. Aynı şekilde yağ satın alırken dikkat edilen faktör ile bireylerin yaşı ve öğrenim durumları arasında da istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamıştır (p>0,05).

Bu sonuçlar ışığında araştırmanın problemleri tekrar ele alındığında; • Katılımcıların beslenme alışkanlıklarının genel durumu nasıldır?

• Katılımcıların beslenme alışkanlıkları, yağ tüketim düzeyleri ve alışkanlıkları çeşitli değişkenlere göre anlamlı farklar içeriyor mu?

• Katılımcıların beslenme eğitimi alıp almama durumları ile yanlış beslenme alışkanlıkları arasında anlamlı bir bağlantı bulunuyor mu?

Katılımcıların genel beslenme alışkanlıkları konusunda boyut puanı bazında değerlendirme yapıldığında katılımcıların %58,9’unun orta ve %29,7’sinin yüksek puan aldıkları belirlenmiştir. Araştırmaya katılan bireylerin genel beslenme alışkanlıkları orta düzeydedir.

Buraya kadar olan kısımda açıklandığı üzere katılımcıların beslenme alışkanlıkları, yağ tüketim düzeyleri, yağ tüketim ve kullanma alışkanlıkları ile hatalı beslenme alışkanlıkları konusunda yaş, cinsiyet, çalışma durumu, öğrenim durumu ve en önemlisi beslenme eğitimi alma durumu farklı konular için etkilidir ve değişkenlik meydana getirmektedir.

Katılımcılar arasında beslenme eğitimi almış olan grupta ailecek, hep beraber sofraya oturma alışkanlığının beslenme eğitimi almamış gruba oranla daha fazla olduğu belirlenmiştir. Yine beslenme eğitimi alan grubun öğün aralarında besin tüketim alışkanlığı konusunda daha yüksek oranda bazen tüketirim ya da hiç tüketmem cevabını verdiği saptanmıştır. Benzer şekilde yumurta saklama konusundaki doğru davranışı belirtme oranı beslenme eğitimi alan grupta yüksek bulunmuştur. Evinde açıkta satılan sokak sütü alma oranı beslenme eğitimi almamış grupta fazladır. Hazırlanan sebze haşlama veya makarna haşlama sularını dökerim diyenlerin oranı yine beslenme eğitimi almamış grupta önemli şekilde yüksek bulunmuştur. Yemek yaparken yağları yakarak kullanan katılımcı oranı beslenme eğitimi almamış grupta beslenme eğitimi almış gruba oranla oldukça yüksektir. Kızartma yağını 3 kez ve daha fazla kullananların oranı da beslenme eğitimi almayan grupta yüksek çıkmıştır. Sonuç olarak beslenme eğitimi almış olmak yanlış beslenme alışkanlıklarının sürdürülmesinde veya engellenmesinde önemli rol oynamaktadır.

Tüm sonuçlar dikkate alındığında araştırma hakkında aşağıdaki öneriler sunulabilir.

- Beslenme eğitimine ne kadar erken başlanırsa o derece başarılı sonuçlar elde edilecektir. Bu nedenle eğitimin anaokullarından başlaması gerekmektedir. Anaokulu öğrencilerine temel beslenme bilgileri eğitimi oyun, şarkı ve renkli levhalarla desteklenerek, sık aralıklarla verilmelidir. Bu arada öğretmenlerin belli eğitim kurumlarından mezun olmuş olmaları ve beslenme eğitiminden geçirilmiş olmaları önemlidir. Her anaokulunda beslenme uzmanı veya diyetisyen bulunması gereklidir.

- Ailelerin beslenme bilgilerini alabilmesi için, öğrenim ve kültür düzeyleri göz önüne alınarak, televizyonda belli saatlerde temel beslenme bilgilerine yer verilip; evde bulunan yiyeceklerin birleşmesiyle dengeli yemeklerin oluşturulacağı, yanlış uygulamaların yok edilmesi için uygulamalı eğitim verilmesi ve bu yanlışlara dikkat çekecek şekilde sürekli yayınlanması gerekmektedir. Yalnız televizyon değil, radyoda da temel beslenme bilgileri

verilirken, bir yandan da bu bilgilerin günlük yaşama aktarılması sağlanmalıdır. Bunun yanında gazete ve dergilerde beslenme uzmanı ve diyetisyenlerin yazılarına yer verilmelidir.

- Öğrenciler için ilköğretim müfredatına beslenme konularının eklenmesi bireylerin erken yaşta doğru davranışlar kazanabilmeleri için uygun ortamı sağlayacaktır.

- Halk ile iç içe olan doktor, hemşire ve ebelere temel beslenme bilgilerinin verilip, halka bu bilgilerin aktarılması sağlanmalıdır.

KAYNAKLAR

AÇIKGÖZ, S. (2006). Üniversite Öğrencilerinin Beslenme Alışkanlıkları Đle

Đyimserlik Đlişkisi: Ankara Üniversitesi Örneği. Yüksek Lisans Tezi. Ankara

Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Sağlık Eğitimi Anabilim Dalı, Ankara.

AKAL, E. (1999). Tip II Diabetes Mellitusda Diyet Tedavisi. Toplum Hekimliği

Benzer Belgeler