• Sonuç bulunamadı

Şekil 2: Modelde Dört Ciddi Bölünmenin Konumu

2.6. Sol Kimlikler

Türk solunun fikir temelleri Osmanlı’nın son dönemlerinde ortaya çıkan Batıcılık akımının için de aranmalıdır. Sosyalizm bu dönemde Türk siyasal hayatında kendine engin bir yer edinememiştir. 1920’li yılların Türkiye’sinin fiziksel ve sosyal çevresi, hedefler ve sosyo-kültürel mirası böyle bir gelişime imkân vermeyecek ölçüdedir. Bu nedenle Türk solu varlığını elitist bir temelde yapılandırmak zorunda kalmıştır.181

180

Can, a.g.e. , s. 63 181

Turan Güneş, Türk Demokrasinin Analizi, (hazırlayan: Hurşit Güneş), Ümit Yayıncılık, Ankara, 1996, s. 98

Türk solu irdelendiğinde legal veya illegal birçok fraksiyon ve anlayışla karşılaşılmaktadır. Türkiye’de sol kimliği “Kemalist sol”, “devrimci radikal sol” ve “entelektüel sol” olmak üzere üç başlık altında toplamak mümkündür.

1923–1960 yılları arasında Türkiye’de sol kimliğin gelişmesinde farklı parametreler etkili olmuştur. Toplumu dönüştürücü misyonu, “Halka rağmen, halk için” devrimleri gerçekleştirmesi, Batı toplum modeli ile başlayan çağdaşlaşmanın siyasal ve kültürel yapısı, genel irade ve ulusal egemenlik kavramlarına paralel bir biçimde ortaya çıkan laiklik olgusu, ekonomik kalkınmada devletçilik182 gibi parametreler Türkiye’de sol kimliğin ilk temsilcisi kabul edilen CHP’nin sivil ve asker bürokrasisi ile özdeşleştirilmesine ve Cumhuriyet’in baş aktörü CHP’de sivil- asker bürokratlar ile büyük toplum kesimleri arasında zıtlaşmaya neden olmuştur. Bu durum CHP’nin kitlelerden kopuk bir aydınlar partisi olarak görülmesi eğilimlerini güçlendirmiş; devlet-parti özdeşliğini arttırıcı bir etki yapmıştır.183 Kendini böyle bir durumda bulan CHP, muhalefete düştüğünde kitleleri tekrar kazanmak için değişim arayacak ve aradığı değişimi sol kimliğe sahip çıkmakta bulacaktır.

27 Mayıs’tan sonra 1961 Anayasası niteliği itibariyle demokratik bir rejimi amaçlamıştır. Anayasanın bu niteliği ile de 1960’lı yıllar boyunca sol akımlar güçlenmiştir. 1961 Anayasası’nın sağladığı bu ortam, siyasal yapıda da daha önce gelişme fırsatı bulamamış sol ideolojilerin gelişip, yasal bir çerçeveye taşınması için elverişli bir mekân oluşturmuştur. Bu ortamda sol ideolojiler, öncelikle dergiler çevresinde örgütlenmişler ve kamuoyu desteğini yayın organları aracılığı ile

182

Hasan Bülent Kahraman, “CHP, Türk Sosyal Demokrasisi; Kavramlar, Kökenler ve Gelecek”,

Sosyal Demokrasi Platformu 1. Kitap, Sosyal Demokrasi Derneği Yayınları (Yay. Haz: Erol

Tuncer, Doç. Dr. Cavit Sıdal, Hanife Yurtseven), Ankara, 2005, s.70. 183

Necat Erder, “Türkiye’de Sosyal Demokrasi’nin Đdeoloji Sorunsalı”, www.sdd.org.tr (Erişim tarihi:01.08.2007)

sağlamaya çalışmışlardır. Yayınlanan gazete ve dergi sayısında önemli bir artış sağlanmıştır.

Sol içerikli yayınlarda sağdaki ortak ideolojik kökenlerin aksine farklı esin kaynakları vardır: Marks, Lenin, Che Guevara, Roger Garaudy, Herbert Marcuse… Bu çeşitlilik içerisinde elbette ki, ciddi ideolojik çeşitlilik de vardır ve sonraki yıllarda bu çeşitlilik özellikle radikal solun aşırı parçalanmasına neden olmuştur. Farklı sol ideolojiler farklı dergiler etrafında toplanmıştır. Bunlardan en önemlileri; Yön, Ant, Aydınlık, Türk Solu ve Devrim dergileridir.

Doğan Avcıoğlu önderliğindeki Yön Dergisi çıktığı dönemde ciddi bir entelektüel boşluğu doldurmuştur. Yön’ün gücü; Türkiye’deki aydınların en azından bir kesiminin ekonomik, sosyal ve siyasal konular üzerine ilgi duymalarını sağlayan, büyük ölçüde, düşüncelerin özgürce akışı ve değişime olanak vermesinden ileri gelmektedir.184 Yön’de devletçilik anlayışı olarak Kadro dergisinin izleri vardır ancak Yön’ün devletçiliği daha yaygın bir devletçiliktir ve Yön; Kemalizm’i, yorumlamak istedikleri Marksizm için kullanmıştır.185

Yön; sosyo-ekonomik bakımdan ilerici, siyasal açıdan ise tam bağımsızlıktan yanadır. Genel amaç olarak Türk Sosyalizmi yoluyla sosyal adaleti kurmayı amaçlamaktadır. Bu yönüyle Sosyal Adalet = Sosyalizm denkleminin kabul edilmesi Yöncülerin sosyalizminin pragmatik yanını oluşturur.186 Yön’e göre; Türk Sosyalizmi, Komünizmden çok farklıdır. Az gelişmiş ülkelere uygun düşen bir

184

J.M. Landau, Türkiye’de Sağ ve Sol Akımlar, (Çev.: Erdinç Baykal) Turhan Kitapevi, Ankara, 1979, s.94.

185

Hikmet Özdemir, Kalkınmada Bir Strateji Arayışı Yön Hareketi, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1986, s. 274–275.

186

Stefanos Yerasimos, Az Gelişmişlik Sürecinde Türkiye (1. Dünya Savaşından 1971’e) C. 3, (Çev: Babür Kuzucuoğlu), Belge Yayınları, Đstanbul, 2005, s. 468

sosyalizm türüdür. Kemalizm’e ve işçi yandaşlığına dayanmaktadır. Buna göre; üretimde kârdan çok toplumsal yarar gözetilmelidir. Sanayi devletleştirilmeli ve işçilerin güçlü bir şekilde temsil edildikleri bir parlamenter demokrasi kurulmalıdır.187 Yön dışında burada ismini zikrettiğimiz diğer sol dergilere baktığımızda ise Yön kadar etkili olamadıklarını görmekteyiz. Örneğin Mihri Belli’nin liderliğindeki Milli Demokratik Devrim’ciler(MDD) gibi sol fraksiyonlar demokratik yoldan çok eyleme yönelik politikaları ile sol kimliğin gençlerine hitap etseler de marjinal kalmaktadırlar.

Bahsi geçen dergilerin sol kimliği düşünsel anlam da pompaladığı bir ortamda M. Ali Aybar’ın TĐP’in(Türkiye Đşçi Partisi) genel başkanlığını kabul etmesi ile birlikte sosyalist aydınların TĐP’e yönelmesi başlamıştır. Böylece TĐP, silik bir sendikacılar partisi olmaktan çıkar. Bu durum TĐP’e aldığı oy oranına nispeten daha büyük bir güç kazandırmıştır. Zaten, Landau’ya göre; “Küçük ve bölünmüş olsa da, Türk solunun önemi, sayısal olmaktan çok, kamuoyu üzerindeki etkisine dayanmaktadır.”188 TĐP özellikle Aybar’lı dönemlerinde “Güler Yüzlü Sosyalizm” sloganını benimsemiş; Türkiye’ye özgü, bağımsız bir sosyalizmi amaçlamıştır. TĐP sosyalizme ihtilal yoluyla değil, demokratik yollarla ulaşmayı hedefler ve bu yüzden parti içindeki radikal kanat partiden kopar.

Siyasal ortamın buna uygun olmasını fırsat bilen Türk solunun parçalanmış grupları her biri sol yelpazede kendilerini konumladıkları yerlere göre gizli örgütler kurarlar. Doğu Perinçek TĐKP (Türkiye Đhtilalci Đşçi Köylü Partisi) Deniz Gezmiş ve arkadaşları THKO (Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu) Mahir Çayan ve arkadaşları yani

187

Landau, a.g.e., s. 82 188

Dev-Genç önderliği THKP-C(Türkiye Halk Kurtuluş Partisi –Cephesi) adında gizli örgütler oluştururlar. Perinçek grubundan ayrılan Đbrahim Kaypakkaya TKPĐML- TĐKKO (Türkiye komünist partisi- Marksist –Leninist-Türkiye isçi köylü kurtuluş ordusu) adında bir silahlı örgüt kurmuştur.189

1961 yılında kurulan Türkiye Đşçi Partisi’nin kazandığı başarı; entelektüel ve genç kuşaklar üzerinde yaptığı etki, CHP’yi telaşlandırmış; TĐP’teki yoğun planlı devletçilik vurgusu; CHP’yi, kendini siyasi yelpazede sola konumlandırırken etkilemiştir. Bu nedenle 1965 seçimleri öncesi daha “Ortanın Solu” kavramı Türk sol düşünce dünyasında yeterince tartışılmadan Đnönü tarafından devletçilik ilkesine vurgu yapılarak; bir slogan olarak söylenmiştir. Bundan sonra da hem parti içinde hem parti dışında tartışılır, sol kimliğin parçalanmasına neden olur ancak, CHP ve halk kitleleri arasındaki iletişimi sağlamayı da başarır.

Đsmail Cem; CHP’de ortanın solu hareketinin seçkinci yapıdan sıyrılıp halka yönelmenin bir başlangıcı olduğunu belirtir: “Halka yönelmek uğraşısı halk bürokrat çelişkisine ve dolayısıyla devrim anlayışına, CHP’nin geçmişine yeniden ve değişik açıdan eğilmeyi zorunlu kılmıştır. Bu gelişmeler kaçınılmaz olarak varlıklı kesimlerde ve bürokraside bazı tedirginlikler yaratmış onların temsilcilerini harekete geçirmiştir.190

Ortanın Solu Hareketi, sol literatürün çeşitli belgelerinde, “Sosyal Demokrat” ya da “Demokratik Sol” gibi deyimlerle, sol kimliğin ideolojik çizgisine damgasını vuran bir akım olarak 1980’lere kadar devam etmiştir. Ortanın Solu, 1960’lı yıllarda;

189

Mustafa B. Mısır, Mehmet Horuş, Tarihsel Seyri Đçinde ÖDP Solun Yakın Kısa Tarihi ve ÖDP

Üzerine, Ütopya Yayınevi, Ankara, 1999, s. 30

190

ekonomik kalkınmanın sosyal adalet içinde gerçekleşmesini, kitlelerin sömürülmesine son verecek gelir dağılımı politikalarının izlenmesini ve toprak reformunu savunan bir harekettir. Bu hareket ideolojik temelini Marksist sınıf analizinde değil, Türkiye’ye özgü toplumsal yapı kurgusuna dayandırmıştır.191

Geçmişi açısından uzun bir mücadele deneyimine sahip olması gereken Türkiye solu, köklü bir sınıf mücadelesi pratiği ve teorik birikimden yoksundur. “Türkiyeli Marksistler, evrensel Marksist değerleri ülkelerinde yerleştirip yaymak için çok yoğun bir mücadele vermek durumunda kalmışlar192 ancak bunda pek başarılı olamamışlardır.

Belge’nin sınıflandırmasıyla193 Türkiye’de“bağımsız bir sol hareket” ancak 1970’lerin ortasında Devrimci Yol, Kurtuluş ve Devrimci Sol örgütleriyle ortaya çıkmıştır. Ancak bu hareketlerin herhangi bir dış merkeze bağlı olmamaları, Türkiye’ye özgü bir sosyalizm anlayışı gerçekleştirmelerini de sağlamamıştır. Zira zaten henüz genç olduğu için sosyalist düşünce ve hareketin temel kaynaklarından yeteri kadar beslenememiş olan Türkiye sosyalist hareketi, bağımsız örgütlerin besleneceği siyasal-ideolojik bir zemin oluşturmamıştır. Bunun anlamı “kümülatif bir birikimin” gerçekleşmemiş ve “dogmatik bir marksizm / sosyalizm”194 anlayışının tüm örgütlere sinmiş olmasıdır.

12 Eylül sonrası solun önemli bir kısmı daha merkezde, daha “olası” bir sol perspektifte karar kılmış, dümeni ufaktan kırıp, “devrim”i unutmuş, ama “solu”

191

Erder, a.g.k. 192

Ö. Bedri Canatan, “Muhafazakar Marksistler ve Marksist Muhafazakarlık”, Görüş Dergisi, S. 11, 1991, ss. 18-19

193

Murat Belge, “Sol”, Geçiş Sürecinde Türkiye (Der. I. C. Schick – F. A.Tonak), Belge Yayınları, Đstanbul, 1992, s. 178

194

korumuştur. Bazılarının daha merkezleşmiş sol tanımı daha çok zevahiri kurtarmaya yönelik bir pragmatizm olurken, bazısı samimi olarak zamanın getirdiğiyle bu tür bir perspektife yönelmiştir. Sol’un elinde 1970lerden kalan en temel kimlik “laiklik veya “laikçilik” olmuştur. Artık solun bir ütopyaya, eşitlik ve özgürlüğün ulaşılabilirliğine imanı kalmamıştır. Hele Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra SHP-CHP’nin elinde kalan tek değer birden laikçilik oluvermiştir.195

Bu dönemden sonra Türk Solu’nun aşırı şekilde parçalandığı söylenebilir. Özellikle merkez solda bu parçalanma Sosyal Demokrasiyi iktidardan uzaklaştıran en önemli nedenlerden biri olarak görünmektedir. 80’li yılların ilk yarısında merkez solda iki parti vardır. 25 Mayıs 1983’te kurulan Halkçı Parti (HP) ve 6 Haziran 1983’te kurulan Sosyal Demokrat Parti (SODEP). Bu partilere 14 Kasım 1985’te Demokratik Sol Parti (DSP)’de eklenince 80’lerin ikinci yarısına sol üçe bölünmüş olarak başlamıştır. Bu partilerin hepsi CHP mirasına sahip çıkmaktadır. Buna rağmen eski CHP kadrolarının çoğunlukla SODEP’te yer alması, parçalanmış yapının en büyük partisi olarak SODEP’i öne çıkarmıştır. SODEP, sürekli olarak bütünlüğü sağlama çabasındadır ve bu çabalar sonucu 3 Kasım 1985’te HP ile birleşerek Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) adını alır. Ancak tüm çabalara rağmen DSP ile düşünülen birleşme gerçekleşmemiştir. Bu durumda, Ecevit’in artık CHP’nin misyonunu tamamladığı; CHP köklerinden bağımsız Demokratik Sol bir partinin gerekliliği konusundaki ısrarı etkili olmuştur. Parçalanmış olan bu yapı 1992’de CHP’nin yeniden kurulmasıyla bir kez daha parçalanır. Ortaya çıkan sorunlara 1995’teki CHP-SHP birleşmesi de çözüm olamamıştır.

195

Doğan Gürpınar, Türk Solundan Elde Kalan II: 12 Eylül Sonrasında Laikçiliğin Đmalatı ve

Sol, http://www.tpe.org.tr/index.php?option=com_content&task=view&id=149&Itemid=58, (Erişim Tarihi: 06.06.2008)

Esasen solun 1990’lardan yaşadığı bu krize DSP ve CHP’nin ideolojik kimliksizleşme ve köken sorunları bağlamında yaklaşıldığında ideolojiden kaynaklanan sorunların başında, siyaseten devletçi geleneklerine sımsıkı bağlanmaları gelir. Bu açıdan bakıldığında sol kimliğin son dönemlerdeki etkisizliği; kendisini ideolojik açıdan yenileyememesi, tek parti döneminden kalma merkeziyetçi, modernist çok partili dönemde etkin bir içeriğe kavuşturma konusunda başarısız kalması, geçmişin eleştirel bir muhasebesini yaparak hatta geçmişten ders çıkararak ideolojik bir yenilenmeye gidememesidir. 196

1980'den bu yana sol siyasetin, Türkiye'de, ön aldığını, model ve zihniyet oluşturduğunu, bir tasavvur ve tahayyül süreci yarattığını söylemek olanaksız görünmektedir. Sol siyaset henüz kendisine var olan koşullar içinde bir taban, bir dayanak aramaktadır. Böyle bir tıkanmanın en önemli nedeni demokratik Türk solunun kurucu zihniyetinin geçmişten getirdiği korporatist yapı, milliyetçi anlayış, cemaatçi tavır, popülist pratik ve nihayet bütün bunlarla oluşmuş 'tarihsel ilerici' rol ve konumdur. Bunlar, Türk solunun şimdi kendi içinden dönüşmesine ve kendisinden bir kopuşla kendisini yenilemesine olanak vermemektedir.197

Bu anlayış solun zamanla halktan kopmasına da neden olmuştur. Zira solun dayattığı Kemalizm, tesanütçü ideolojisiyle ve tek partili şef sistemiyle sosyal demokrasinin değil otoriter ve sınıflar üstücü devletçiliğin türevidir.198 Solun popülizmi ve devletçiliği solculuk/sosyal demokratlık sanarak/göstererek politika yapması sağın gazabına uğramasına neden olmuştur. Sosyal demokrasi uzunca bir

196

Gürpınar, a.g.e. , s. 342

197

Hasan Bülent Kahraman, “Sol Kopuş ve Türk Solu”, Radikal Gazetesi, 25 Ocak 2002 198

süredir sol değildir.199 Bu manada dünyada sol-sağ ayrımının belli bir anlamının olduğu 1980’lerden, uluslararası konjonktür değişince, 1980’lerin daha “sosyal demokrat” SHP’sinin bu niteliğinin dönüşüp 1990larda hızlı bir devletçileşme sürecine girmesine, 1957 öncesi sol-öncesi CHP’nin geri dönüş yapmasına özellikle dikkat çekilmelidir. Türkiye özelinde de, Türk solunun ciddi bir iktidar umudu sönmüştür. Elde kalan en fazla SHP-CHP çizgisinden sisteme yamanabilmektir. Đşte bu noktada bu çizginin, bu dönemde yeniden canlandırılan ve yepyeni bir formda üretilen Kemalizm’le beraber “sol” kendini sağa karşı yine tehdit altında hissederken ve bu kimlik 1970’lerde de varken, şimdi sol ütopyaya inancın kalmamasından sonra, belki de “elde kalan son şey” olduğundan belirleyici bir kimlik haline gelmiştir.

1980 sonrası solun merkez dışında kalan kanadı alternatif sunma amaçlı hareketler içerisine girmişlerdir. Türkiye’deki sosyalistlerin geniş bir kesimini bir araya getirebilmiş, Ufuk Uras önderliğindeki Özgürlük ve Dayanışma Partisi’de bunlardan biridir. Sınıfsız bir dünya arayışı içerisinde, serbest piyasanın tek yol gösterilmesine, şeriatçı hareketin gelişmesine, tek kimlik anlayışının dayatılmasına, ırkçılığın ve milliyetçiliğin saldırganlaşmasına, vb. durumlara karşı çıkacağını deklere ederek yola çıkan ÖDP’ye, tam bu noktada yine soldan eleştiriler gelmiştir. Diğer solcular, ÖDP’nin vurguladığı çoğu özgürlük kavramının içinin doldurulmamış olması ve dayanışmanın sanki son tahlilde ekonominin belirleyici olduğu bölüşmeci dayanışmacı anlayışı aşamadığı iddia etmiştir.200

Günümüzde Paradoksal olarak hala sosyal demokrat ekonomiye bağlı bir muhalefet yürüten ve bu manada sadece ekonomi alındığında kısmen sosyal

199

Parla, a.g.e. , s. 147 200

demokrat sayılabilecek CHP açıkça Türkiye’nin üst orta sınıfının partisi olarak ortaya çıkarken (kuşkusuz tüm CHP oyları tek tek sayıldığında üst orta sınıf CHP seçmeni içinde ancak küçük bir yer tutar ama ilk kez üst orta sınıfın, üst gelir grup mensuplarının bir partiye bu kadar yöneldikleri görülüyor, bu manada üst orta sınıfın partisi) popülizm dışında sağcı politikalar uygulayan AKP, varoşları (bu çelişki olsa da)domine etmektedir.201

201

Benzer Belgeler