• Sonuç bulunamadı

1.3. Dünyada ve Türkiye’de Çocuğun Durumu ve Sorunları

1.3.2. Sokakta Yaşayan Çocuklar

Çocuk Hakları Komitesi (ÇHK)’ye göre, sokak çocukları, aile ortamından yoksun bırakılmış çocukların haklarını düzenleyen 20. madde kapsamında düşünülmemelidir. Çünkü sokak çocukları, “aile ortamlarından yoksun bırakılmış çocuklar” değil, daha çok ekonomik nedenlerle sokağa itilmiş çocuklardır (UNICEF, 2000: 263).

‘Sokaktaki çocuklar’ ve ‘sokağın çocukları’ kavramları ile anlatılmak istenilen her zaman açık değildir. Sokak çocukları teriminin, çocukları etkileyen çeşitli durumları kapsayan genel bir ifade biçimi olması hem araştırma proje planlamasında hem de çocukların hizmetlerden yararlanması konusunda bir sorun oluşturmaktadır. Gerçekten de kimi çocuklar sokakta çalışmaktadırlar, ama bir evleri vardır, kimileri terkedilmişlerdir ya da evsiz kalmışlardır, kimileri evlerindeki olumsuzluklardan kaçmışlardır; içlerinde fuhuşa ya da uyuşturucu kullanımına itilenler vardır. UNICEF, 1980’li yılların sonuna doğru, Güney Amerika deneyimlerinden edindiği fikirlerle, sokaktaki çocuklar ile sokağın çocukları ayrımını şöyle yapmıştır (Ennew, 2003: 15, 17):

“Sokaktaki çocuklar ailesinden giderek daha az destek alan, ailenin geçim sorumluluğunu sokaklarda, pazarlarda çalışarak paylaşmak zorunda kalan çocuklardır. Bu çocuklar için yaşadıkları evler, oyun, kültürel faaliyet ve günlük yaşam mekanları olmaktan çıkmıştır. Yine de, sokaklar bu çocukların günlük faaliyetlerde bulundukları mekanlara dönüşmüş olsa da çoğu akşam evlerine dönmektedirler. Aile ilişkileri bir yandan bozuluyor olsa da, hala kesin olarak

evlerine bağlıdırlar ve yaşamı hala ailelerinin bakış açısından görmeye devam ederler.”

Bu gruptaki çocuklar çocuk işgücü kapsamında değerlendirilmektedir. Çünkü ailelerinin yoksulluğu yüzünden, ailelerinin gelirlerine katkıda bulunmak ve kendi kişisel harcamalarını karşılamak için çalışma yaşamına girmiş kişilerdir (Bulutay, 1995: 15).

Sokağın çocukları ise, günlük geçimlerinin mücadelesini, ailelerinden hiçbir destek almaksızın, yalnız başlarına veren daha küçük bir gruptur. Bu çocuklar genelde terkedilmiş olarak adlandırılırlar ve ailesizdirler (Ennew, 2003: 15). Bu gruptaki çocuklar da çocuk işgücü olarak adlandırılabilir. Çünkü bu gruptaki çocuklar özellikle illegal işlerde kullanılmaktadır ve istismara en açık grup olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yapılan bu tanımlamalar dikkate alındığında, sokaktaki çocuklar ve sokağın çocukları, çalışan çocukların alt kümesini oluşturmaktadır. Aslında, sokak çocuklarının, sokaktaki çocuklar ya da sokağın çocukları olarak hangi kategoride tanımlanırsa tanımlansın, yaşamlarında benzer sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Bu sorunlar;

● Sokak çocukları sorununun temelinde, Sanayi Devrimi ile ortaya çıkan ve hızlanan kentleşme, kentsel yoksulluk (gelir azlığı, sağlıksız çevre koşullarında yaşamını sürdürme, adalet, eğitim, sağlık hizmetlerinden daha az yararlanabilme, şiddete daha açık olma ) ile aile istismarı ve göç hareketleri yatmaktadır.

● Bu çocuklar modern çocukluk anlayışına uzak çocuklardır.

● Aileleri toplumun genel düzeyine yetişemediği gibi, evleri çocuğun yaşamının merkezi, oyun alanı da değildir.

● Sokak çocukları genellikle aileleri tarafından ihmal edilmiş ya da istismara uğramış çocuklardır.

● Toplumun bir kısmı bu çocukları topluma zarar veren insanlar olarak görürken; diğerleri, onlara acımakta ve onları kurtarmaya çalışmaktadır.

● Sokak çocukları genellikle sorun ya da kurban olarak algılanmaktadır. Ennew’in de belirttiği gibi; sokak çocukları kanundışı ya da kimsesiz figürler olarak değil, kişisel bir tarihi, sorunları, ihtiyaçları ve umutları olan bireyler olarak görülmelidir (2003: 13).

Unıcef’in istatistiklerine göre, dünyada 100 milyonun üzerinde sokak çocuğu bulunmakta ve tahminlere göre, 71 milyonu sokaklarda çalışmakta, 23 milyonu sokakta çalışmakta ve yaşamaktadır. Bu çocukların yedi milyonu terk edilmiş çocuklardır. Sokak çocukları en fazla Latin Amerika ülkelerinde yaşamaktadır. Yine tahminlere göre Latin Amerika ülkelerinde sokak çocuklarının sayısı 50 milyona kadar çıkmaktadır. Sokakta çalışan çocukların en fazla bulunduğu ülke ise Hindistan’dır. Hindistan’da 44 milyon çocuk sokakta çalışmaktadır. Ancak, sokak çocuklarının tek bir tanımı olmadığı için kesin sayılara ulaşılamamaktadır (Sapancalı, 2003: 118).

Sokaktaki çocuk profillerine bakıldığında şöyle bir kategori ile karşılaşmak mümkündür:

Sokakta Çalışan Çocuklar: Herhangi bir nedenle ailesine ekonomik katkı sağlamak amacıyla, okuldan artan zamanında yada hiç okula gitmeden tüm zamanını sokakta her türlü riske açık olarak para kazanmaya çalışan çocuk.

Sokakta Dilenen-Dilendirilen Çocuklar: Ailenin kendi isteği ile yanında ya da bağımsız olarak çeşitli şekillerde para kazanmak amacıyla dilendirilen çocuk. Bu çocukların dönem dönem aileleri tarafından yabancı yetişkinlere dilendirilmek amacıyla kiraya verildikleri gözlenmektedir.

Terk Edilmiş Çocuklar: İstenmeyen ya da gayri meşru ilişkilerden doğan ebeveynin kendi isteği ile korumasız olarak terk ettiği çocuklardır.

Suça İtilmiş Çocuklar: Bir çocuktaki anti-sosyal eğilimlerin yasa müdahalesini gerektirecek duruma dönüşmesi şeklinde tanımlanmaktadır.

Sokakta Yaşayan Madde Bağımlısı Çocuklar: Yukarıda saydığımız nedenlerden her hangi biri veya birkaçı kapsamında çocuklar öncelikli olarak başlangıçta gündüzleri sokakta korumasız olarak kalmakta ilerleyen dönemlerde eve geç gitmelerle başlayan ve sonrasında tamamen ailesinden, sosyal çevresinden, okulundan kopmuş ve madde kullanan sokağın çocuğu olmuş konuma gelmektedir.

Sokak sürecine başlayan bir çocuk, öncelikli olarak sokakta yaşayan evsiz yetişkinler tarafından istismar (tecavüz, hırsızlık vb.) edilmektedir. Ayrıca, kentlerin mevsimsel çekiciliği, renkliliği, sınırsız ve denetimsiz bir özgürlük sunması çocukların sokak sürecine başlama nedenleri ile doğru orantılı olarak yoğunlaşmaktadır.

Çocuklar maddeyi (Bally-Tiner) üşümemek, açlık hissini, geçmişte yaşanmış kötü bir deneyimi bastırma, halüsülasyon görme isteği, rahat, özgür, utanma duygularından arınmış kişi konumuna gelme isteği ve en önemlisi saldırma isteği öncesi cesaret ve güç kazanmak için kullanmaktadır.

Çocuklar genellikle madde kullanımına, bir arkadaşın tavsiyesi ile başlamaktadırlar. Bally kullanımının günlük on kutuya kadar ulaştığı gözlenmiştir.

Yapılan araştırmalar, gün geçtikçe madde kullanan birey sayısında bir artış

meydana geldiğini ifade ettiği gibi madde kullanım yaşının da düştüğünü açıkça ortaya koymaktadır (Şahin, 2002: 6).

Türkiye’de de sokak çocukları sorunu, 1990’lı yılların başında hızla artan bir sorun olarak görülmeye başlanmıştır. Önceleri ‘korunmaya muhtaç çocuk’ olarak tanımlanan sokak çocukları, sayılarının giderek artması ve yaşam koşullarının ağırlığı nedeniyle önce medyada daha sonra da yasal düzenlemelerde ‘sokak çocuğu’ olarak adlandırılır olmuşlardır (Alada, 2002: 254).

Karatay’a göre, Türkiye’de sokak çocukları olgusu, 1980’li yıllarda neo-liberal politikaların yol açtığı yoksullaşma ve eş zamanlı olarak terörün neden olduğu zorunlu göçler ile ortaya çıkmıştır (2003: 98). Türkiye’de terör nedeniyle Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgeleri’nden ülkenin batısına doğru insanların göçmek zorunda kaldıkları bilinen bir gerçektir. Yaşadıkları yerden, mal, mülk ve haklarından olan insanlar bildikleri işi (tarım) yapamaz hale gelmiş, göçün yarattığı yoksulluk çocukların çalışmasını zorunlu kılmıştır.

Sokaklarda yaşayan çocuklar tüm zararlı alışkanlıkları edinme riski altındadır. Bu durumda sadece kendileri için değil toplumun tüm kesimleri için bir risk oluşturmaktadırlar. Özellikle İstanbul, Ankara gibi büyük kentlerde aile içi baskıdan, şiddet ve tacizden kaçarak sokağa sığınan binlerce çocuğun bulunduğu tahmin edilmektedir. Sokak Çocukları Derneği Başkanı Yusuf Kulca sadece İstanbul’da 20 bin dolayında sokak çocuğu olduğunu belirtmektedir. Kulca’ya göre Türkiye genelinde bu rakam 80 binlerdedir (Doğan, 2000: 237).

Türkiye’de sokak çocuklarının genel durumu hakkında şu genel verilere ulaşılmaktadır;

• Sokak çocuklarının çoğunluğunun ergenliğin ilk döneminde bulundukları, 13–15 yaş grubunda bir yığılma olduğu gözlenmektedir.

• Sokak çocuklarının tamamına yakınını erkek çocuklar oluşturmakta ve yüzde 82’ye varan bir oranda parçalanmış ailelerin çocuklarından meydana gelmektedirler.

• Sokak çocuklarının başta yaşama hakkı olmak üzere tüm insan hakları ihlal edilmektedir. Bu ihlal, keyfi gözaltına almadan işkenceye, kaçırılmaya, suça ve fuhuşa itilmeye, madde bağımlılığına, evsizlik, eğitimsizlik ve yoksulluğa kadar uzanmaktadır.

• Büyük şehirlerde çalışan çocuklar hava kirliliğinin etkilerine ve kaza riskine açık hale gelmektedir.

• Çocukların çoğu okula gitmemekte, gidenler de bir süre sonra okulu terk etmektedir.

Kısaca, “artık sadece ülke içindeki ekonomik eşitsizliklerin değil, gelişmiş ülkelerle gelişmemiş ülkeler arasında her gün daha fazla açılan uçurumun da en gözle görünen sonucu olan sokak çocukları toplumsal maliyetin en ağır taşıyıcısı” durumundadırlar (Alada, Sayıta ve Temelli, 2002: 265). Kapitalizmin yapısal şiddetinin en yoğun yaşanmakta olduğu küreselleşme döneminde, sistemin piyasa dinamiklerini yaşamın her alanına hakim kılma çabası kamusal alanın daralması yönünde baskı yapmakta ve bu baskı piyasayla özdeşleşemeyen kesimleri hızla dışlamaktadır. Bu dışlama ilişkilerinde toplumsal yaşam alanında tutunma mekanizmalarından yoksun olan kesim sokak çocuklarıdır. Sistemin şartları süregeldikçe, devletin mükellef olduğu kamusal hizmetleri sivil toplum kuruluşlarına, vakıflara havale etmesiyle sadece hayırseverlik, sözde kanun tedbirleri ve geçici parçacı çalışmaları ile sorunun üstesinden gelemeyeceği açıkça görülmektedir.

Benzer Belgeler