• Sonuç bulunamadı

AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NİN ŞEKİLLENDİRDİĞİ GLOBALLEŞME VE TÜRKİYE’NİN AVRUPA’YA ENTEGRASYON

2.2. İki Kutuplu Sistem Sonrası Uluslararası Sistemin Yapısı

2.2.2. Soğuk Savaşın Ardından Küresel Güvenlik İhtiyacı

Soğuk Savaş dönemi, karşılıklı blokların birbirini tehdit ettiği; dolayısıyla da güvenlik sorunlarının ve önlemlerinin bu temelde değerlendirildiği bir dönemdir. Karşıt blokların ortadan kalkması ile oluşan yeni uluslararası sistem, tehdit oluşturan unsurlarında değişmesini beraberinde getirmiştir.

62 Uzgel, 2002, s. 248.

63 Erhan, 2002 (c), s.57. 64 Gençalp, a.g.e, s. 45.

65 Soli Özel ile Röportaj, “Türkiye Janus Gibi Olmalı”, Turkishtime, 15 Kasım-15 Aralık 2002, Sayı 10, Erişim: 21 Kasım 2005, http://www.turkishtime.org/kasim/25_3_tr.htm

Tehdit kavramı, tehdit edenin amaç ve kapasiteleri ile tehdide maruz kalanın saldırıya açık olmasının toplamı olarak ifade edilebilir66. Bu kapsamda Soğuk Savaş sırasında karşıt kutupların güvenlik anlayışları, diğer taraftan gelebilecek topyekün bir askeri saldırı tehdidine göre yapılanmıştır. Hem ulusal ordular hem de NATO, Varşova Paktı vb. güvenlik örgütleri hep bu tehdit algılaması temelinde örgütlenmiştir.

Soğuk Savaş’ın bitişi, tehditlerin çeşitlendiği bir dönemi de beraberinde getirmiştir. 1991’deki Irak Savaşı, yeni dönemde, tehdidin bir ülkeden gelebileceğini gösterirken; Yugoslavya’nın kanlı bir şekilde sonuçlanan dağılma süreci etnik anlaşmazlıkların çatışmaya dönüşerek bölgesel tehditler yaratabileceğini de göstermiştir. Bunlarla beraber, terörizm ve örgütlü suçlar başta olmak üzere devlet dışı birimlerce yürütülen ve zaman zaman bazı devletlerin çıkarları doğrultusunda destek verdikleri faaliyetler, uluslararası güvenlik sisteminin öncelikli sorunları haline gelmiştir67. Bu çerçevede, iki kutuplu sistem sonrası tehditlerini; terörizm, konvansiyonel silahlar ve kitle imha silahlarının yayılması, etnik ve dinsel çatışmalar, uluslararası suç örgütleri, salgın hastalıklar, çevre sorunları olarak sıralanabilir. Kısaca belirtmek gerekirse; küreselleşen dünyada tehditler de küreselleşmiştir68.

Soğuk Savaş sonrasında tehdit algılamalarının içinde ilk sıraya terörizmin yerleştiği ifade edilebilir. 1990’lı yıllara kadar daha çok bölgesel olarak faaliyet gösteren terör örgütleri iki kutuplu sistemin ortadan kalkmasının yarattığı güç boşluğu ile birlikte hızlı bir yayılma göstermiştir. Erhan’a göre uluslararası terörizmin 1990’lı yıllarla birlikte yayılmasının nedeni, küreselleşmenin yarattığı olumsuzluklardır. Neo-liberal küreselleşmenin, başta az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki, kötü ekonomik sonuçları terör örgütlerinin taraftar toplaması ve

66 Paul Cornish, “NATO: The Practice and Politics of Transformation”, International Affairs, Vol: 80., No: 1, 2006, s.68.

67 Çağrı Erhan, “Çok Taraflı İşbirliğine Dayalı Geçiş Sürecinde Tehdit Algılamaları ve Uluslararası Mukabele Yöntemleri”, Küreselleşme ve Uluslararası Güvenlik-Birinci Uluslararası Sempozyum Bildirileri, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2003.

68 Çağrı Erhan, “NATO Niçin Küresel Bir Güvenlik Örgütü Haline Gelmelidir?”, Stradigma, Sayı: 12, Ocak 2004, Erişim: 20 Nisan 2005, http://www.stradigma.com/index.php?sayfa=makale&no=188

düşüncülerini meşrulaştırması için ortam hazırlamıştır. Aynı zamanda yazılı ve görsel medya kuruluşları aracılığıyla kitle iletişiminin yaygınlaşması, internetin iletişimi anlık hale getirmesi ve ülkelerarası ulaşım olanaklarının artması terörizmin de yayılmasını beraberinde getirmiştir69. Aynı zamanda terör eylemlerinin yöntemlerinde de ciddi bir farklılaşma göze çarpmaktadır. 1980’lerdeki Tokyo metrosunda düzenlenen sarin gazı saldırısı, 11 Eylül’de yolcu uçaklarının silah olarak kullanılması gibi olaylar terör örgütlerinin yöntemlerinde bir evrime işaret etmektedir. Bu yeni tehdit biçimi ise “asimetrik tehdit”70 olarak adlandırılmaktadır. Bununla beraber halen terörizmin tanımı üzerinde bile tam olarak bir mutabakat sağlanamamış olması, terörist eylemlerinden ötürü üçüncü ülkelerde yakalanan teröristlerin yargılanması ya da saldırıya maruz kalan ülkeye teslim edilmesinde yaşanan engeller terörizm ile uluslararası mücadeleyi zayıflatmaktadır71.

Konvansiyonel silahlar ve kitle imha silahlarının hızlı ve kontrolsüz bir şekilde yayılması ise günümüzde bir diğer önemli güvenlik sorununu oluşturmaktadır. Bloklararası dengenin ortadan kalkmasıyla, blok liderlerinin kendileriyle aynı kutup içinde yer alan yahut yakın etkileri altında bulunan devletler üzerindeki denetim mekanizmasının da yok olmasına neden olmuştur. Böylece Soğuk Savaş yıllarında bazı bölgelerle sınırlı tutulabilen silahlanma, Soğuk Savaş'ın bitmesiyle dünya çapında yayılmaya başlamıştır. 20. yüzyılın son yılında dünya çapında silahlanmaya harcanan para 780 milyar dolar, 21. yüzyılın ilk yılında harcanan para ise 839 milyar dolardır. Dünya gayrisafi hasılasının %2.6'sı silahlanmaya ayrılmaktadır72.

Doğu Bloğu’nun çöküşü ve SSCB’nin dağılması ile birlikte Avrasya bölgesinde çok sayıda yeni devlet ortaya çıkmıştır. Bu süreç, Çekoslovakya’nın ikiye ayrılmasında olduğu gibi, bazı yerlerde sorunsuz bir şekilde gerçekleşirken; bazı yerlerde, Yugoslavya’nın dağılmasında olduğu gibi, yüz binlerce kişinin ölümüne yol

69 Erhan, 2003, s.82.

70 Asimetrik tehdit, yarattığı ani ve hazırlıksız durum nedeniyle, ülkelerin politik, sosyal ve ekonomik sistemlerinde istikrarsızlıklara neden olan düşük seviyede kuvvet ve teknoloji kullanarak etkin olmayı amaçlayan faaliyetlerdir.

71 Erhan, 2003, s.82. 72 y.a.g.e., s. 80.

açacak şekilde yaşanmıştır. Blok yapısı içinde kontrol altında tutulabilen pek çok etnik ve dinsel temelli sorun, Doğu Bloğu’nun çökmesi ile birlikte bir anda ortaya çıkmıştır. Bosna, Dağlık Karabağ, Çeçenistan, Ruanda, Keşmir gibi çok sayıda bölgede büyük can kayıplarına yol açan etnik ve dinsel temelli çatışma yaşanmıştır ve yaşanmaya da devam etmektedir73.

Soğuk Savaş’ın ardından bir küresel güvenlik sorunu halini alan diğer bir sorun uluslararası örgütlü suçlardır. Bu tür suçların tırmanışa geçmesinin ardında yatan temel nedenlerden biri, Soğuk Savaş döneminin siyasi coğrafyasının ortadan kalkmasıdır. Malların, insanların ve sermayenin önündeki engellerin tamamen veya büyük ölçüde kalkması sadece uluslararası ticaretin daha rahat koşullarda yürütülmesini değil aynı zamanda uluslararası suç örgütlerinin daha serbest hareket edebilmelerini de sağlamıştır. Serbest piyasa ekonomilerinin ve bilişim alanındaki gelişmelerin sonucu olarak internet üzerinden para transfer edebilmenin getirdiği avantajlardan yararlanan uluslararası suç şebekeleri, bu yeni ortamda yasadışı kazançlarını aklayabilecekleri yasal zeminler elde etmiş, suçtan elde ettikleri gelirleri iş hayatına aktarabilmişlerdir. AB, Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi benzeri serbest ticaret düzenini öngören yapılanmalar ve DTÖ’nün empoze ettiği liberal politikalar uluslararası ticaret hacmini arttırırken bu hacim içinde suç örgütlerinin saklanabilecekleri bir ortamın doğuşuna da neden olmuşlardır. Bu tip örgütlenmelerle mücadele edebilmek için sınır ötesi mücadele yöntemlerinin güçlendirilmesi gerekmektedir. INTERPOL74 ve EUROPOL75 gibi örgütlenmelerin ve siber ortamın denetlenebilmesine yönelik çalışmaların çalışmalarının desteklenmesi büyük önem arz etmektedir76.

Salgın hastalıklar ve çevre sorunlarının da günümüzde gittikçe daha çok küresel güvenlik açısından dikkate değer hale geldiği söylenebilir. Dünyanın yoksul bölgelerinde, kötü yaşam koşulları, eğitimsizlik, sağlık ve sosyal hizmetlere bütçeden

73 y.a.g.e., s. 85.

74 Uluslararası Kriminal Polis Örgütü. 75 Avrupa Polis Teşkilatı.

yeterince pay ayrılamaması gibi nedenlerle ortaya çıkabilen salgın hastalıklar dünyada ciddi bir nüfusu tehdit etmektedir. 2000’li yılların başında 195 ülkeden 80’i on yıl öncesine göre daha düşük gelir elde etmektedir. DB’nin tahminlerine göre ise dünya nüfusunun yaklaşık dörtte biri mutlak bir fakirlik içinde yaşamaktadır. Bu durum ise, özellikle sağlık alanında, insanların yaşam koşullarında ciddi bozulmalara yol açmaktadır. Başta AIDS olmak üzere, ebola, hepatit C, kuş gribi gibi hastalıklar geniş kitleler üzerinde ciddi sorunlara yol açmaktadır77. 2001 yılı itibarı ile dünyada AIDS virüsü taşıyanların sayısı 40 milyonu geçmiştir. Bunların 28.1 milyonu Sahra altı olarak anılan dünyanın en fakir bölgesinde yer almakta ve bütün AIDS virüsü taşıyıcılarının 2.7 milyonunu çocuklar oluşturmaktadır. Yakın dönemde Türkiye’de de ölümlere yol açan kuş gribi, bir hastalığın kısa süre içinde yayılıp farklı ülkelerde çok sayıda kişinin ölümüne yol açabileceğini göstermesi açısından çok önemli bir örnek teşkil etmektedir. Bu tarz hastalıkların küresel boyutlara ulaşarak milyarca insanı tehdit eder boyuta ulaşması karşında, alınan tedbirlerin arttırılması önemlidir.

Çevre sorunları günümüzde bütün dünyayı tehdit eder bir boyuta ulaşmıştır. Ozon tabakasının delinmesi, atmosfere salınan karbondioksit içerikli gazların küresel ısınmaya yol açması ve bunların bir sonucu olarak küresel iklim değişikliklerinin görülmesi riski gittikçe daha büyük bir tehlike yaratmaktadır. 21. yüzyılda sıcaklıkların 1.4 ila 5.8 derece arasında artacağı tahmin edilmektedir. Bu durum ise ortalama deniz seviyelerinin bir metre civarında yükselmesi ve aşırı hava olayları gibi felaketlere yol açabilecek boyuttadır78. Bu çerçevede ülkeler gerek kendi içlerinde gerekse küresel anlamda daha hassas davranmaya başlamışlardır. Küresel ısınma ve olası sonuçları ile mücadele kapsamında imzacı ülkelerin atmosfere bıraktıkları karbondioksit içeren gazların miktarını denetim altına alan Kyoto Protokolü şu ana kadar bu konudaki en önemli adımdır. Ancak George Bush ABD Başkanı olduktan sonra Kyoto Protokolü’ndeki ABD imzasını, ulusal sanayiinin zarar göreceği endişesi ile geri çekmesi Protokolü ve dolayısıyla bu alandaki

77 John Harriss, “Küreselleşmenin Sosyal Boyutları ve Güvenlik Stratejilerine Etkileri”, Küreselleşme ve Uluslararası Güvenlik-Birinci Uluslararası Sempozyum Bildirileri, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2003, s.16.

78 John Vogler, “Küreselleşmenin Çevresel Boyutları ve Güvenlik Stratejilerine Etkileri”, Küreselleşme ve Uluslararası Güvenlik-Birinci Uluslararası Sempozyum Bildirileri, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2003, s. 46.

uluslararası işbirliğini anlamsız hale getirmiştir. Çünkü atmosfere salınan zararlı gazların nedeyse %70’i ABD kaynaklıdır79.

Buna göre, Soğuk Savaş’ın bitişinin ardından girilen yeni dönemde tehdit kaynakları çeşitlenmiş ve nereden gelebileceği belli olmamaya başlamıştır. Bu yönüyle de küresel güvenlik ihtiyacını sağlayabilmek için uluslararası işbirliği gittikçe önem kazanmaya başlamıştır. Ancak pek çok ülkenin çeşitli nedenlerle bu işbirliğine yanaşmamaları, hatta bazen engellemeleri bu tehditlerle mücadeleyi dolayısı ile de gerek küresel gerekse de bölgesel anlamda güvenliğin sağlanmasını zorlaştırmaktadır.