• Sonuç bulunamadı

İSLÂMÎ İLİMLERDE FIKIH-SİYER İLİŞKİSİ

4. Siyer İlmi

Bir ilim dalı olarak Sîret ve Siyer Hz. Peygamber’in hayatını konu alan bilim dalı ve bu alanda yazılmış olan eserler için kullanılan ıstılahtır. Diğer bir ifadeyle, Hz. Muhammed’in hayatını inceleyen, nakleden ve kendine özgü metodları olan ilim dalının adına Siyer denilmektedir. Siyer’le birlikte anılan Meğâzi ise asaş yeri, asaş ve asaş hikâyeleri anlamına gelmekte olup Hz. Peygamber’in gazve ve seriyyelerinin tarihine ve bu konuda yazılan kitaplara isim olmuştur.11 Meğazi kelimesi, Siyer’in eş anlamlısı olarak da kullanılmaktadır.

Siyer kelimesinin tekil şekli olan sîret, Kur’ân-ı Kerîm’de, “Allah Mûsâ’ya asâyı al ve korkma! Biz onu ilk haline dönüştüreceğiz buyurdu”12 ayetinde

11 Şaban Öz, İlk Siyer Kaynakları ve Müellifleri, (İstanbul, 2008), s. 11.

12 20/Tâhâ:21

— İslâmî İlimlerde Siyer —

mektedir. Buradaki manasının “hal ve şekil” olduğu anlaşılan kelime Kur’ân-ı Kerîm’in başka bir yerinde geçmez.

Asıl itibariyle başkalarının hayat hikayelerini de anlatmasına rağmen si-yer kelimesi sadece Hz. Peygamber’in hayatı için kullanılan bir terim olmuş-tur. Başka şahsiyetlerin hayat hikayelerini anlatmak üzere ise bu kelimenin tekili olan sîret kullanılmaktadır. Bu bağlamda Ḥüseyn, Sîretü’l-Ömer ibn Abdi’l-Azîz, Sîretü Aḥmed ibn Ḥanbel gibi kullanımlar mevcuttur.

Bu hasasiyet de İslâm âlimlerinin Hz. Peygamber’e olan saygılarını anlatma-sı bakımından önemlidir.

Hz. Peygamber’in hayatını konu alan bir ilim dalı olarak bilinen Siyer, terim olarak aynı zamanda Fıkhın bir bölümü olan asaş, esirler ve ganimet-ler başta olmak üzere devletganimet-ler hukuku alanlarına giren konulara isim olarak verilmiştir. Bu alanda yazılan müstakil kitaplara veya Fıkıh kitaplarındaki ilgili bölümlere de Siyer adı verilmektedir. Fıkhın bu alanıyla ilgili yazılmış Evzâî’nin Kitâbü’s-Evzâ’î, Ebû Yûsuf’un Kitâbü’r-Red-alâ Siyeri’l-Evzâʿî, Ebû İshak el-Fezârî’nin Kitâbü’s-Siyer, Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî’nin es-Siyerü’l-Kebîr’i ve es-Siyerü’s-Sağîr adlı eserleri mevcuttur.13

İslâm dünyasında Hz. Peygamber’in hayatı ve şahsiyetine duyulan ilgi Kur’ân-ı Kerîm’in ve İslâm dininin ona atfettiği önem ve değerle paralellik arz eder. Bir Müslümanın bu ilgisi kelime-i şehadet olarak da bilinen, “Al-lah’tan başka ilah olmadığına ve Hz. Muhammed’in Allah’ın kulu ve Resulü olduğuna şehadet etmek” ile başlar. Kur’ân-ı Kerim, ayet ve surelerle Müs-lümanın imanla başlayan bu ilgisinin gelişip kökleşmesini sağlamıştır.14

Bir Müslümanın yüce yaratıcı Allah ile birlikte Resûlü’ne da itaat etme-si,15 onu herkesten fazla sevmesi,16 onu örneklerin en güzeli olarak görmesi

13 Ahmet Özel, “Fıkıh”, DİA, c. 13, s. 15.

14 Mustafa Fayda , ”Siyer”, DİA, c. 37, s. 319.

15 3/Âl-i İmrân:32; 4/Nisâ:136

16 33/Ahzâb:6

— İslâmî İlimlerde Siyer —

gerektiği,17 onun âlemlere rahmet olması,18 ilahî bir lütuf19 olarak ve güzel ahlak üzere20 gönderildiği, vahiy alan bir insan ve son peygamber olduğu,21 ilahî emir ve yasakları tebliğ edip fertleri ve toplumları arındırma ve onlara kitap ve hikmeti öğreterek son hak dini yaşayacak bir olgunluğa ulaştırmak-la görevlendirildiği,22 Allah’ın bildirmesi ve istemesi dışında gaybı bileme-yeceği ve mucize gösteremebileme-yeceği,23 Allah’ın ona inanıp kendisine yardım etmeleri için diğer peygamberlerden misak/güçlü bir söz almış olduğu,24 Allah’ın ve meleklerin kendisine salât eyledikleri ve müminlerin de ona salâtüselâm getirmeleri gerektiği25 gibi görevinin mahiyetini açıklayan ve şahsiyetini öven ayetler ilk aşama olarak değerlendirilebilir.

Hz. Peygamber’in doğup büyüdüğü, belli bir dönem dinî tebliğde bu-lunduğu şehir olan Mekke, buradaki en önemli kutsal mekân Kâbe, mensu-bu olduğu Kureyş kabilesi ile İslâm öncesi dönem olan Cahiliye çağı Arap toplumunun dinî ve sosyal yapısı, Hz. Peygamber’in çocukluğu, peygamber olarak vahiyle muhatap oluşu, Mekke dönemindeki tebliğ faaliyetleri, Habe-şistan’a ve Medine’ye yapılan hicretler, Muhâcir ve Ensâr olgusu, hicret et-meyenler ve Mekke döneminde Müslümanların hali, hicret sonrası faaliyet-leri, Medine’deki Müslümanların genel durumu ve Resulullah’a olan bağlı-lıkları, bedevîler ve ehl-i kitap ile ilişkileri, Mekkeli müşriklerle ve diğer düşman unsurlarla olan mücadeleleri gibi konulara yer veren ve onun hayat ve şahsiyetinin easlarını anlatıp âdeta Siyer’in planını çizen ayetler ikinci aşama olarak görülebilir.

1733/Ahzâb:21

18 21/Enbiyâ:107

19 3/Âl-i İmrân:164

20 68/Kalem:4

21 33/Ahzâb:40

22 3/Âl-i İmrân:164; 62/Cum’a:2-3

23 6/En’âm:109-110; 10/Yûnus:20

24 3/Âl-i İmrân:81

25 33/Ahzâb:56

— İslâmî İlimlerde Siyer —

Allah Resulü’nün Kur’ân-ı Kerîm’in muhtevasında geniş yer aldığını gö-ren arkadaşları onun hayat hikayesini ve şahsiyetini tanıyıp bilmenin vahyi daha iyi anlamak ve öğrenmek için zorunlu olduğunu idrak etmiştir. Bu sebeple sahabenin Siyer’e dair haber ve rivâyetleri öncelikle tefsir çalışmala-rına yansımıştır. Bu ehemmiyetinden dolayı Siyer müellifleri de eserlerinde ele aldıkları konularla ilgili birçok ayete yer vermiştir. Siyer ile Kur’ân-ı Ke-rim’in iç içeliğini en iyi anlayanlardan biri olan Abdullah b. Abbâs çocuklu-ğunda Hz. Peygamber’le daha fazla zaman geçirmiş olan sahabeden Resu-lullah’ın hayat tarzına ait bilgilerle ilgili ayetleri öğrenmeye gayret ettiğini söyler. Onun ve onun gibilerin bu hasasiyetleri ve çabaları Siyer ilminin do-ğup gelişmesinde ilk ve en önemli etkenin Kur’ân-ı Kerîm olduğunu gös-termektedir.26

Yakın arkadaşları olan sahabe doğrudan veya dolaylı olarak Resulullah ile ilgili ayetleri sadece onun ağzından dinlemekle kalmamış, yaşayışında gördüğü gibi birçok büyük başarıyı onun önderliğinde ve müstesna şahsiye-tinin dirâyeti altında kendisiyle birlikte yaşamak şerefine nail olmuşlardır.

Sahabenin Resulullah’ın şahsiyetine olan derin bağlılıkları ve ilgilerinin te-mel saiki ilahî ve Kur’ânî’dir. Easen Kur’ân-ı Kerîm Müslümanlara ilimle uğraşma konusunda yol gösterici olmuş inananları teşvik etmiştir. Kur’ân’ın yolundan giden Müslümanlar da Kur’ân’ın iyi anlaşılabilmesi için Resulul-lah’ın tanınmasının gerekli olduğu anlayışıyla Hadis ve Siyer konularında tedvin faaliyetlerine önem vermişlerdir.

Sahabe döneminden başlayarak günümüze kadar Müslümanlar Hz.

Peygamber’in hayatını ve şahsiyetini tanımak ve doğru bir şekilde tanıtmak için özel gayret sarf etmişlerdir. Bu bağlamda sünnetin kayda geçirilmesi için giriştikleri hadis toplama çalışmalarının bir benzerini Siyer ve Meğazi alanında da sergileyerek bu ilim dalının gelişmesini sağlamışlardır.

26 Fayda, “Siyer”, s. 320.

— İslâmî İlimlerde Siyer —

Siyer ilmini yakından ilgilendiren, Medine’de gerçekleştirilen ilk yazılı sözleşmenin (Medine Vesikası), Hz. Peygamber’in değişik bölgelere gönder-diği İslâm’a davet mektuplarının, Hudeybiye Antlaşması gibi metinlerin, bazı şahıs ve kabilelere verilen iktâ ve ahidnâme gibi belgelerin birer örne-ğinin saklandığı bilinmektedir. Ayrıca Medine Sözleşmesi ve Medine Hare-mi sınırlarını gösteren bir belge ile develerin zekat Hare-miktarına ilişkin belgenin Hz. Peygamber’in kılıcında asılı durduğu, bunların onun vefatından sonra Hz. Ali’ye intikal ettiği de bilinmektedir.

Hz. Peygamber’in hadisleri, Kur’ân-ı Kerim’den sonra Siyer ilminin kaynaklarının ikincisini oluşturur. Sahabenin, hadislerin tespit ve rivâyetin-de önemli bir yere sahip olduğu, elli civarında sahabinin bazı hadisleri sahi-felere yazdığı kaynaklarda belirtilmektedir. Bütün bu çalışmalar Siyer ilmi-nin ilk kaynaklarını da oluşturmuştur. Bu bağlamda Abdullah b. Abbas sa-habeden duyduğu hadisleri bizzat kendi yazmış, bazen kölelerini de bu maksatla çalıştırmış, bunları oluşturduğu ders halkalarıyla sonraki nesillere aktarmıştır. Bu ilmî faaliyeti yürütürken belli konular için günler tayin et-miş, bir günü Tefsir’e, bir günü Fıkha, bir günü Siyer/Meğazî’ye ayırmıştır.

Onun yazdıkları vefatından sonra kölesi ve talebesi Kureyb’e, ondan da Si-yer ve Meğazî sahasında ilk kitaplardan birini yazan Mûsâ b. Ukbe’ye inti-kal etmiştir.27