• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: TÜRKİYE’NİN DOKSANLI YILLARI

2.2. DOKSANLI YILLARIN MÜZİĞİ

2.2.2. Siyasi Partilerin Seçim Şarkıları

Türkiye’de gerçek manada ilk seçim kampanyası olarak 1950 seçimleri görülmektedir. Radyo, gazete ve afiş gibi kitle iletişim araçları kullanılmıştır. Daha önce görülmemiş bir kampanya yürütülmüş olup seçim sonunda iktidar el değiştirmiştir. Bu tarihten itibaren, seçim kampanyaları renkli ve çekişmeli dönemlere sahne olmuştur. 1970’li yılların sonunda partiler reklam ajanslarıyla çalışmalar yürütmüştür. 1980’li yıllarda, partiler gazetelere paralı ilanlar yayınlatabilmiş ve bu aşamada kitle iletişim aracı seçim çalışmalarına dahil

edilmiştir. 1990’lı yıllarda ise, seçim kampanyaları bir gösteriye dönüşmüştür. Miting alanları ünlü sanatçıların konserleriyle dolmuş, liderler yurt içinden ve yurt dışından uzmanlarla çalışmalar yürütmüşlerdir (Duman & İpekşen, 2013: 119-120). Zamanla siyasi parti ve liderler seçim kampanyaları için çeşitli alanların da desteğini alıp kampanyalarını daha dikkat çekici hale getirmeyi başarmışlardır. Elbette bu alanların biri de müzik olmuştur. Müzik sayesinde siyasi kampanyalar daha renkli hale gelmiştir.

Nitekim ilk seçim şarkısı 1965 genel seçimlerinde TİP tarafından kullanılmıştır. TİP, Tülay German tarafından okunan “Yarının Şarkısı” adlı eseri seçim meydanlarında kullanmıştır. 1973 yılı ise Türkiye’de tam anlamıyla müzikli seçim kampanyalarının başladığı yıl olarak kabul edilmektedir. Bu bağlamda 1970’lerden günümüze değin müzik seçim çalışmalarında kullanılagelmiştir. Böylece özellikle popüler şarkılar seçim kampanyalarının vazgeçilmezi olmuştur. Partiler popüler şarkıların üzerinde değişiklik yaparak kullanmayı tercih etmişlerdir.

Bu durumda partiler için seçimlerde popüler olan bir bestenin kullanılmasından ziyade orijinal bir şarkı yapmak ideal gibi görünse bile, çoğunlukla hazır olan bir eserin popülerliğinden faydalanma eğiliminde olmaktadırlar. Bu bağlamda 1977 yılında Süleyman Demirel’in başkanlığını yaptığı Adalet Partisi ilk kez var olan bir eserin sözlerini değiştirerek kullanmıştır. Öztürk Serengil’in “Milliyetçi Zühtü” propaganda plağını yapmış ve bundan sonra partiler seçim dönemlerinde popüler olan şarkıların sözlerini kendilerine uyarlayarak kullanmışlardır. Daha önce şarkıları olduğu gibi kullanan partiler artık seçim dönemlerinde popüler şarkıların sözlerini değiştirerek kullanmaya başlamışlardır. Günümüzde de partiler seçim dönemlerinde en çok beğenilen şarkıların üzerine özel sözler ve sloganlar yazıp siyasi propaganda amaçlı kullanmaktadır (Çınar, 2010: 161). Toplumca beğenilmiş olan şarkıların bestelerini kullanmak bir anlamda toplumun dikkatini çekmek anlamına gelmekte olup partilerin söylemlerinin daha çok kişiye yayılmasını sağlamaktadır. Bu anlamda popüler müzik sıklıkla kullanılmış ve kullanılmaya devam etmektedir.

Nitekim 1990’lı yıllarda da Mesut Yılmaz’ın ANAP’ının ve Tansu Çiller’in DYP’sinin siyasal iletişim yarışı, popüler kültür ve popüler şarkılar üzerinden yapılmıştır. Örneğin, Mesut Yılmaz dönemin meşhur pop sanatçılarının eserlerini kullanmıştır (Öztürk, 2014: 208). Dolayısıyla pek çok parti seçim kampanyalarında pop kültürünü ve popüler şarkıları kullanmışlardır.

Bu bağlamda 1991 Genel Seçimlerinden önce ANAP seçim kampanyasında önemli bir kısmı seçim şarkılarına ayırmıştır. ANAP dönemin en gözde sanatçıları ile beraber hareket etmiş ve seçim şarkılarını mitinglere gelen vatandaşların coşkusunu artırmak amacı ile kullanmıştır. Bu anlamda popülist bir tavır takınılarak Yonca Evcimik’in ‘Abone’ şarkısına yeni sözler yazılıp ve seçim şarkısına dönüştürülmüştür. Ayrıca Sezen Aksu’nun ‘Hadi bakalım kolay gelsin’ şarkısının halk tarafından beğenilmesi bu şarkının da seçim şarkısı olarak tercih edilmesinde önemli bir etken olmuştur. Parçaya yeni sözlerin yazılmasından sonra şarkı yeni sözlerle hafızalara kazınmıştır. “Hadi bakalım sandıklara/İki binli yıllara/20 Ekim Pazar günü bütün oylar ANAP’a” nakaratı ile seçmene seslenen ANAP, seçim şarkılarında Mesut Yılmaz’ı değil ANAP’ı öne çıkarmıştır. Bu seçim şarkısının seçmenlerden oy istemenin dışında başka hiçbir vaadi bulunmamaktadır. Ayrıca seçmene açık ya da gizli hiçbir mesaj vermemekte sadece oyların ANAP’a verilmesi istenmektedir. İzel ve Ercan Saatçi’nin şarkısı olan “Eller havaya” şarkısı da “Haydi bütün oylar ANAP’a” şeklinde tekrar yorumlanmıştır. Bu noktada seçim şarkıları seçmeni oy verme davranışında motive etmeyi hedeflemektedir. Böylece kitle kültürünün ürünü olan pop şarkıları, seçim şarkılarına dönüştürülerek kolay bir şekilde tekrar edilebilen ve akılda daha çok kalıcı olan sözlerle seçmenin ikna edilmesi amaçlanmıştır. Hala birçok kişinin aklında olan bu nakaratlar ANAP için sempatik bir hava oluşturmasına rağmen seçim sonuçlarına bakıldığı zaman bu seçim şarkılarına gösterilen ilgi ve alakanın oya dönüşmediği görülmüştür (Göksu, 2018: 14-15). Diğer yandan bir seçim şarkısının kitlelerce ilgi ile dinlenmiş olması o partinin seçimlerde başarı elde edeceği anlamına gelmemektedir. Ancak yine de partiler hızlı pop şarkıları tercih etmeye devam etmişlerdir.

Zira 1990’lı yılların başında Sezen Aksu’nun “hadi bakalım kolay gelsin bir acayip zor yarış” dizesiyle altını çizdiği şarkısı, 90’ların kaotik ve hızlı müzik piyasasının geldiği son noktanın bir yansıması olarak da okunabilmektedir (Erdoğan, 2018: 83). Dolayısıyla ANAP da diğer siyasi oluşumlar gibi şarkıların popülerliğinden faydalanmaya çalışmıştır. Bu noktada 90’lı yılların çalkantılı yapısı göz önünde bulundurulduğunda popüler şarkıların daha ilgi çekici olacağı düşünülmüş ve kampanyalar bu yönde yapılmaya çalışılmıştır.

Özellikle o dönem toplumsal sorunlar, siyasal iletişim uygulamalarıyla verilen mesajların içeriğinde yer almışlardır. Ancak Türkiye’de toplum homojen bir siyasal kültür yapısına sahip olmamakla beraber devlet seçkinleri ve elit kitleyle toplumun orta kesimi ve alt kesimi arasında oldukça büyük kültürel farklılıklar mevcuttu. Bu noktada ANAP’ın tabanını oluşturan muhafazakar seçmenin kültürel özelliklerini ortaya koyan bir seçim kampanyası yapılamamıştır. ANAP siyasal iletişim faaliyetlerinde kültürel kodlardan yararlanmaya çalışmasına rağmen stratejik olarak toplumun çoğunluğuna hitap edebilen siyasi mesajlar kültürel unsurlar ile desteklenememiştir. Bu aşamada siyasal kültürü iyi bilen ve bunu içselleştirebilen siyasi liderler bu süreçte daha başarılı olmaktadır. Toplum ile aynı frekansta olan liderler halkın taleplerini bilip buna göre eyleme geçmektedir. Bu durumda halkın alıştığı siyasal kültür ögelerini yeterince kullanabilen liderler seçmen kitlesi ile daha etkili bir iletişim kurabilmektedir (Göksu, 2018: 18). Bu noktada toplumun büyük kesimine hitap edebilen partiler belli bir başarı elde edebilmişlerdir. Ayrıca zamanda partilerin kendilerine özgü şarkılar ortaya çıkarmaları da onları daha başarılı yapmıştır.

Bu açıdan bakıldığında1995 ve 1999 genel seçimlerinde sipariş üzerine pop şarkılarını uyarlamayan siyasi partiler daha kazançlı olmuşlardır. Nitekim 1995 seçimlerinde RP ve 1999 seçimlerinin galipleri MHP ve DSP olmuştur (Öztürk, 2014: 209). Dolayısıyla popüler kültür ögelerinin dikkat çekiciliği seçim sonuçlarına çok da yansımamıştır. Dini ve milli duyguların ağır bastığı seçim şarkıları yapan partiler halkın daha çok dikkatini çekmiştir.

Neticede 1973’den günümüze değin siyasi oluşumlar ve partiler seçim kampanyalarında müziği yoğun bir şekilde kullanmaktadırlar. Özellikle 1990-2000 yılları arasında popüler kültürün de etkisi ile pop şarkılar yoğun bir şekilde seçim kampanyalarının kullanımına sunulmuştur. Bu durumda siyasal yapılar şarkıların popülerliğinden yararlanmaya çalışmışlardır. Bazen partiler popüler şarkıları kendilerine uyarlayıp kampanyalarına dahil ederken bazen de kendileri için yeni besteler yaptırıp seçmenin beğenisine sunmuşlardır. Böylece siyasal bir başarı elde etmeyi hedeflemişlerdir.

3. BÖLÜM: ARAŞTIRMANIN BULGULARI: DOKSANLI