• Sonuç bulunamadı

Siyasal iletişim; içerisinde siyaset bulunan ve bu bilime ait her türlü söylem olarak değerlendirilir (Özgür, 2013: 24). Siyasal iletişim; genel olarak seçmen tercihlerini etkileme- değiştirme, siyasal içerikli reklam, propaganda ve günümüzde görülen siyasal örgütlenme hareketleridir. Siyasal iletişim alanı mesajların kitleler için hazırlanması, dağıtımı ve yollanması olarak değerlendirilebilir.

II. Dünya Savaşı’ndan sonra demokrasilerin yeniden inşa edilmesine yönelik çabaları ve kitlelerin düşüncelerini etkileme eylemleri siyasal iletişimin ortaya çıkmasındaki sebep olarak gösterilmektedir (Gökgül, 2016: 11). Siyasal iletişim çalışmalarının kökenini daha eskilere dayandıran araştırmacılar bulunmakla beraber bu bilimin 20. yüzyılın sonunda ve 21. yüzyılın başlarında ortaya çıktığını vurgulayan çalışmacılar da bulunmaktadır. Gürbüz’e göre siyasal iletişim çalışmaları, tarihteki ilk demokratik seçimlere kadar uzanmaktadır (2014: 46). Akman’a göre siyasal iletişim, insanlık tarihinin eski devirlerine kadar gitmektedir (2012: 38). Diğer bir görüşte ise Kenterelıdou (2005: 4) ve Gökgül (2016: 12) siyasal iletişim çalışmalarının 21.yüzyılın başında başlayan çağdaş iletişim çalışmalarının dallarından birisi olmak ile beraber kökenlerinin Aristo ve Platon’un Antik Yunan’daki akademik çalışmalarına kadar dayandığını savunmaktadır. Her ne kadar araştırmacılar arasında görüş farklılıkları bulunsa da üzerinde uzlaşılan ortak nokta siyasal iletişim çalışmalarının insanın var olduğu ilk dönemlerde ortaya çıktığıdır (Gökgül, 2016; Akman, 2012; Kenterelıdou, 2005).

Lee Kaid’e göre siyasal iletişim; siyasi kurumların ve vatandaşların birbirleri ile etkileşime giren ve siyasi etkileri harekete geçiren müdahale sürecidir (2004 aktaran Kenterelıdou, 2005: 4).

Siyasal iletişim; topluluklar ve siyaset adamlarının arasındaki bilgi akışını yeni ve geleneksel medya araçları ile sağlayan interaktif sistemler bütünüdür (Norris, 2004: 1). Norris, “Political Communications” (2004) isimli çalışmasında siyasal iletişimin işleyiş sürecini 3 ana başlık altında mesaj, içerik ve etki olarak kategorize etmiştir.

Norris’in şekillendirmesine göre siyasal iletişim üzerine çalışan siyasi partiler, yeni sosyal medya hareketleri, adaylar ve gruplar çeşitli kanalların aracılığı ile – internet, televizyon, radyo, gazete, siyasi reklamlar- mesajlarını hedef kitleye iletir. Mesaj gönderilen kitleler ise siyasi bilgi, siyasi tutum ve siyasi davranış bakımından 3 yönden etkilenir. Norris’in bu yaklaşımında kitlelerin mesaj gönderen kanallara geri bildirimde bulunduğu görülmektedir

Şekil 5: Siyasal İletişim Çalışmalarının İşleyiş Süreci

Dışsal Mesaj Mesajların Medya Mesajlarının Etkiler

Koşullar Kaynağı İçeriği

Doğrudan Kanallar

Sosyal Partiler Gazete Siyasi Etki

Ekonomik Gruplar Radyo Siyasi Tutum

Siyasal Tutumlar Yeni Sosyal Televizyon Siyasi Davranış Hareketler İnternet İçerikleri

Adayın Mesajları

Geri Bildirim Döngüsü

Kaynak: Norris, P. (2004). Political Communications, www.hks.harvard.edu, Erişim Tarihi 16.07.2017.

Siyasal iletişim çalışmalarında kullanılan araçlar yeni iletişim teknolojileri ile bir değişime uğramıştır. Yazılı basın ve materyalleri 20. yüzyılın sonlarına kadar siyasal iletişim çalışmalarında kanal olarak

kullanılmıştır. I. Dünya Savaşı esnasında ağırlıklı olarak afişlerden faydalanılmış, II. Dünya Savaşı’nda ise kitleleri etkilemek, propaganda yapmak amaçlı dönemin yeni yüzü radyolar kullanılmıştır. 1950’lilerin sonuna doğru ise televizyonun dünyaya yayılması siyasal iletişim çalışmalarına hem ses hem de görüntü eklemesi ile beraber etkinliğini arttırmıştır. Televizyonda konuşma yapan siyasetçiler ya da haber içerikleri insanları ikna etme konusunda daha başarılı olmuştur. Günümüzde geleneksel medyanın bu alanda etkisinin sosyal medya platformları ve internet ağları tarafından kırıldığı gözlenmektedir.

İnternet ve sosyal medya ağları artık birçok parti ya da grup tarafından resmi olarak kullanılmaktadır. Lilleker ve Negrine (2002: 306) “The Professionalization of Political Communication” isimli makalelerinde, siyasi partilerin ve siyasal kimliğe sahip olan kişilerin kullandıkları siyasal iletişim araçları ile bu kişilerin profesyonelleştiği gözlemlenmiştir. Siyasal kimliğe sahip olan kişiler başka bir partinin gücünü zayıflatmak, kendisini- partisini tanıtmak, kendi düşüncelerini dayatmak ve seçmen sayısını artırmak amacı ile bu ağları kullanmaktadır (Okmeydan, 2013: 20).

Siyasette kullanılan kavramların kitlere aktarılmasında, kitlelerin düşüncelerinin değiştirilmesinde, siyasi aktörlerin mensubu olduğu partiler ya da siyasi görüşler hakkında topluma bilgi verilmesinde, seçim çalışmalarında, siyasi örgütlenmelerde sosyal medya araçları yeni bir fonksiyon kazanmıştır. Sosyal medya ağlarının siyasi aktörler, partiler ya da siyasi örgütler tarafından siyasal iletişim çalışmalarında kullanılması ve bunların siyasal iletişim aracı olarak kabul edilmesini sağlayan gerekçeler bulunmaktadır (Akman, 2012: 39). Bunlar;

- Siyasi aktörlerin ve siyasi partilere mensup olan zümrelerin kitlelere ulaşmasında zaman sıkıntısı yaşamaması,

- Etki ve tepkilerin karşılıklı olarak ölçülebilmesi, - Genç seçmenlere ulaşmanın kolay olması, - Çift yönlü iletişim akışının sağlanması,

- Sosyal medya ağlarının kullanım ücretinin düşük olması, - Siyasi aktörlerin geniş kitlelerce tanınmasıdır.

2000’li yıllarda internet alt yapılarının ve mobil ağ teknolojilerinin küreselleşmesi ile siyasal iletişim çalışmalarının büyük bir kısmı internet ve internet uzantılı sosyal medya platformlarından yönetilmiştir. 4 Kasım 2008 yılında Barack Obama ABD seçimlerinde bu ağlardan faydalanmıştır (Göçoğlu, 2014: 59). Obama, 2008 başkanlık seçimlerinde Facebook, Twitter, Mpspace, YouTube hesapları açmış, hatta bu mekanizmayı kontrol için bir de çalışma ekibi kurmuştur. Ekibin başına Facebook’un kurucularından olan Chris Hughes’ı atayarak siyasal gücünü artırmak istemiştir (Gürbüz, 2014: 108). Demokrat Parti adayı olan Obama, 16 farklı sosyal medya platformunda toplam 2.2 milyon üyeye ulaşmış ve sosyal medya kullanımı için 78 milyon dolarlık harcama yapmıştır. Obama’nın sosyal medya platformlarında siyasal iletişim çalışmalarını yürütmesinin en büyük nedenlerinden birisi ABD’de genç nüfusunun büyük oranda bu ağlara üye olmasıdır.

Obama’nın sosyal medyayı seçim çalışma aracı olarak kullanması sosyal medyanın yeni bir kavram üretmesini sağlamıştır: Sosyal Medya Seçmeni. Bu grup seçmen partilerin ya da siyasi aktörlerin siyasal iletişim çalışmalarını üyesi olduğu sosyal medya platformlarından takip edebilmektedir. Bunu yapması için sadece partilerin ya da siyasi aktörlerin kişisel- resmi sayfalarını beğenmesi yeterli olacaktır. Sosyal medya seçmeni olmak geleneksel medya kullanıcılarına göre daha avantajlı bulunmaktadır. Kullanıcılar takip ettikleri siyasi aktörlerin ya da siyasi partilerin sayfalarına istedikleri an giriş yaparak iletişim çalışmalarını takip edebilmekte, eğer sayfalar birinci elden yönetiliyor ise siyasetçi kimliğe sahip kişiler ile iletişim kurabilmektedir.

2010 yılında Birleşik Krallık ’ta yapılan genel seçimlerde ve yine aynı yıl Avustralya’da gerçekleşen federal seçimlerde Liberal Parti, Yeşiller ve Avusturya İşçi Partisi siyasi çalışmalarında sosyal medya platformlarını kullanmıştır (Okmeydan, 2013: 20). 13 yıldır iktidarın başında bulunan Adalet

ve Kalkınma Partisi de (AKP) sosyal medya platformlarından seçim kampanyalarını yürütmüş ve Obama gibi genç seçmenleri hedef almıştır. Şu an Türkiye’deki partilerin hepsinin resmi erişim sitelerinde sosyal medya adreslerini görmek mümkündür. Günümüzde sosyal medyayı, birçok ülke seçim aracı olarak kullanılmaya devam etmekte ve hatta artan sosyal medya hesap sayısından çıkarım yapılarak daha da yaygınlaşacak görünmektedir.

Siyasal iletişim ve sosyal medya platformları arasındaki ilişki sadece seçim dönemlerini kapsamamaktadır. Sosyal medya ağlarının kapsamlarının genişlemesi ile siyasal ve toplumsal hareketler de bu alandaki siyasal iletişim- yeni medya platformları arasındaki ilişkileri oluşturmuştur.