• Sonuç bulunamadı

2.1. Sosyal İçerikli Reklam Kampanyaları

2.1.4. Sivil Toplum Kuruluşları/Örgütleri (STK/STÖ)

Sivil toplumu oluşturan parçalar olan sivil toplum örgütleri, yurttaşların ortak bakış, ortak talep ve duyarlılık temelinde gönüllü olarak bir araya gelerek; devletin hukuki, idari, üretici ve kültürel organlarının dışındaki alanlarda oluşturdukları dernek, vakıf, sendika gibi örgütlenmeler şeklinde tanımlanmaktadır (Uğur, 1998: 69). Bu tür örgütlenmelerin Yirminci Yüzyılın son çeyreğinde bütün dünyada yayılıp geliştiği görülmektedir. Kısa bir süre önce bu örgütler, Uluslararası Af Örgütü, Helsinki İzleme Komitesi gibi kendi adlarıyla anılırken günümüzde bu örgütlere atıf yapan hükümet dışı örgütler, gönüllü kuruluşlar, sivil toplum örgütleri gibi ifadeler, STÖ, NGO (Non-governmental-organizations) gibi kısaltmalar sıkça telaffuz edilmektedir (Belge, 1998: 23).

Sivil toplum ve sivil toplum örgütleri, kavramsal olarak ilk kez batı literatüründe “Civil Socities” Sivil Toplum, “Non Governmental Organizations” Devlet dışı gönüllü organizasyonlar, “The Thirth Sector” üçüncü sektör anlamlarında kullanılmaktadır (Doğan, 2000: 7).

STK'lar hastaneler, okullar, okuma-yazma kursları, gençlik merkezleri gibi çeşitli programları yoluyla özellikle eğitim ve sağlık alanlarında yüksek kaliteli hizmetler sunmaktadır. STK'lar ayrıca devlet kurumlarının yönetim reformları ve yükselen hizmet standartlarının getirdiği teknik eğitim ihtiyaçlarına bünyelerindeki profesyonel ve akademik birikim ile yanıt vermekte, örneğin hakimlerin insan hakları ve sınır polisinin mülteciler konularında eğitilmelerini sağlamaktadır (Bikmen, 2006: 15).

Sivil toplum kuruluşlarını dini örgütler, sosyal kurumlar, kültürel-sanatsal amaçlı örgütler, eğitim ve araştırma örgütleri, koruyucu örgütler, politik örgütler, hayır kurumlan, sosyal amaçlı kurumlar olarak sınıflandırmak mümkün olmakla beraber yine statülerine göre, vakıflar, dernekler, kooperatifler, birlikler, odalar, sendikalar olarak gruplanabilirler. Bu bakımdan STK'lar çok çeşitli amaçları gerçekleştirmek bakımından değişik adlarla tanımlanabilir.

Günümüzde ülkemizdeki yaygın STK biçimlerini; a) Sivil girişimler, b) Platformlar, c) İlişki ağları, d) Dernekler, e) Vakıflar, f) Tüketici kooperatifleri, g) Sendikalar, h) FSEK uyarınca kurulan meslek birlikleri olarak belirtmek mümkündür (İnanıcı, 2002: 3).

STK’ların kuruluş amaçları; problem olarak tespit ettikleri alanda kamuoyunu harekete geçirmek ve o sorunun çözümünü sağlamaktır (Şentürk, 2005).

2.1.4.1. STK’lar ve Kampanyalar

Kampanya, belli bir toplumsal soruna dikkat çekmek, bir konuda toplumu bilinçlendirip kamuoyu oluşturmak, topluma danışılmadan alınan kararlara karşı tepki göstermek, bir yasal yanlışlığa dikkat çekmek, yanlış olduğuna inanılan bir uygulamayı durdurmak, STK'nın bir çalışmasının yürütülmesi için gerek duyulan insan ve para kaynağını oluşturmak gibi amaçlarla uygulanan, süresi belirlenmiş, genellikle bütün topluma yönelik yürütülen yoğun bir iletişim etkinliğidir. Kampanya uygulamalarında bütün iletişim mecraları kullanılabilir (Güder 2006: 43).

2.1.4.2. STK'ların Toplumsal Değişim Sürecinde İşlevleri

Toplumsal değişim sürecinin oluşmasına neden olan en önemli unsurlardan biri, üretim biçimlerinin değişmesi ile birlikte, bireylerin yaşamına giren yeniliklerdir. Fikir, bilgi veya teknolojik alanda oluşan yenilikler, bireylerin bu değişimleri algılaması ve yayılması için bir süreci de beraberinde getirmektedir (Kongar, 1993: 126).

Yeniliklerin zaman içinde, belirli kanallar yoluyla, bir sosyal sistemin üyelerine aktarılması ile gerçekleşebilen yeniliklerin yayılım süreci, toplumun üyelerinin sunulan yeni fikrin, bilginin kendisi için yararını, beklenti ve gereksinimlerine uygunluğunu gördüğünde yaşamına geçirmesi ve kabullenmesi daha kısa bir süreç içinde gerçekleşebilmektedir (Kağıtçıbaşı,1998: 79). Bu bağlamda, STÖ'lerin toplumların gelişimi, değişimini sağlama misyonları göz önünde bulundurulduğunda, yeniliklerin yayılım sürecindeki en önemli kanallar olduklarını, hatta değişim temsilcileri olarak toplumda varlık göstermelerinin önemi de ortaya çıkmaktadır. Çünkü, değişim temsilcileri, kendilerinin arzu ettiği yönde toplumun kabullenme kararını etkileyen bireysel sosyal sistemleri birbirine bağlama amacında olan kişilerden oluşmaktadır (Keane, 1998: 49). Bu nedenle de STÖ'ler, toplumda yeni olan fikrin, bilginin kabulünü sağlama noktasında belirli bir süreci göz önünde bulunduran, toplumda olumlamanın gerçekleşmesi için kişilerarası ya da kitle iletişim araçlarını kullanabilen değişim temsilciği işlevini yürütmektedirler.

STÖ'ler, toplumsal değişime ivme kazandırma noktasında, toplumsal yapıyı etkileyen dinamikleri ve iletişim faaliyetleri ile oluşacak etkileşim sürecim de göz önünde bulundurmak durumundadır. Toplumsal dengeleri bozmadan bu dengelerin oluşum sürecine ve değişimine eşlik etme amacında olan STÖ'ler, toplumda anominin ve kültür boşluğunun en aza indirgendiği toplumlarda ortak dil ve bilgi düzeyi yaratarak, katılım sağlayan ve toplum nezdinde olumlanan örgütsel yapılar konumunda bulunmaktadırlar. Toplumsal değişimi gerektiren bilgi toplumuna geçiş sürecinde STÖ'lerin bazı işlevleri yaşama geçirerek, bireyin ve toplumun yeniden yapılandırılmasına katkı sağlamasında yarar bulunmaktadır. Bu işlevler aynı

zamanda, çağdaş birey ve toplumun katılımın oluşturulmasında gereğine ve önemine de işaret etmektedir (Poggi, 2001: 44).

2.1.4.3. STK’ların Toplumsal Tepki Refleksini Oluşturması

STÖ'lerin toplumsal tepki refleksini oluşturmalarına katkı sunacağı düşünülen bir diğer iletişim kuramı ise, medyada gündem oluşturmadır. STÖ'nün misyonuna uygun konularla medyada gündem yaratarak, düşüncelerin, toplumsal merak modeline uygun biçimde, harekete geçirilmesi, farkındalığın yaratılması ve ilginliğin artmasını sağlayarak etkileşimin oluşmasına aracılık edebilecektir. Gündem oluşturmanın en önemli kanalları ise toplumsal düzeyde iletişimi olanaklı hale getiren kitle iletişim araçlarıdır. Kitle iletişim araçlarının aynı anda birçok farklı kitleye ulaşabilme özelliği, bu kanalların toplum içinde etkileşimin daha kısa sürede oluşmasına etki etmektedir (Perreault,1989: 119). Kitle iletişim araçlarının bir diğer özelliği ise, toplum içindeki bilgi değişimini oluşturabilmesidir (Kotler, 1991: 122). Kitle iletişim araçlarının bu özellikleri ise, STÖ'lerin toplum bütünlüğünü korumak amacıyla ortak bilgi ve dil düzeyinin oluşturma, kolektif bilincin gelişimi ile toplumsal tepki refleksini oluşturma sürecindeki en önemli kanallardan biri noktasına taşımaktadır (McCarthy, 2002: 44).

STÖ'lerin toplumsal tepkinin toplumda bir davranış biçimi olarak yerleşmesine ve refleks noktasına gelebilmesine katkı sağlayacak temel unsur, toplum bütününün iletişim kanallarıyla aktarılan mesajlardan benzer anlamları çıkararak, yaşama geçirmeleridir. İletişimsel eylem ya da Carthy'nin ifadesiyle toplumsal gerçeklik kuramının temel vurgusu da, iletişim faaliyetlerinin planlı ve programlı bir biçimde yaşama geçirilmesi sonucunda toplumda istendik yönde eylemin gerçekleşebileceği yönündedir (Habermas, 1996: 128). Bu kuramın işaret ettiği en önemli nokta ise, eylemin tüm toplum bazında gerçekleştiği zaman, gerçek hedefe ulaşılabildiğidir.

STÖ'lerin toplumsal tepki oluşturmada, Kitle iletişim araçlarının etkin biçimde kullanırken, etkili iletişim sağlayan görsel iletişim araçları olan Reklam

araçlarından büyük oranda faydalanmaktadırlar. Görsel iletişim Araçları olan reklamlar grafik tasarımı mesajları ve eğitici bilgi yaklaşımıyla STK’ların kitle ve halka en kısa ve etkili ulaşabileceği, kamuoyu ile toplumsal tepki refleksi sağlayabileceği en önemli kanalıdır.

2.1.4.4. Toplumsal Tepki Refleksi Oluşturmada İletişim Süreci ve İşlevi

İletişim sürecine etki eden unsurların STÖ'ler açısından kısa açıklamasından sonra, iletişimin işlevlerinin neler olduğunu anımsamak ve STÖ'lerin işlevlerine etkisini anlamak açısından önemlidir. İletişimin bilgi sağlama, haberdar etme, etkileme - ikna etme, birleştirme işlevleri iletişim kuramlarında da vurgulanmış olup, STÖ'lerin toplumsal katılımı oluşturma sürecindeki aşamalar olarak kabul edilebilir. Bu bağlamda iletişimin bu işlevlerinin STÖ'ler açısından nasıl bir sürece işaret ettiğini kısaca açıklamakta yarar vardır.

Bilgi Sağlama İşlevi (Haberdar Etme): İletişim, toplumda hedef kitle olarak belirlediği kitleyi bilgilendirme, çeşitli olaylarla ilgili haberdar etme işlevine sahiptir. Çünkü iletişim sürecinin başlayabilmesi kitleye bir konu ya da olay ile ilgili uyarının iletilmesine bağlıdır (Habermas, 1996: 199).

Etkileme ve İkna Etme İşlevi (Bütünleştirme): İletişim sürecinde etkileme ve ikna etme birbirini tamamlayan iki kavramdır. İkna etme, iletişime maruz kalan kişi ya da grupların davranış ve tutumlarını istenilen yönde değiştirme sürecidir. Etkileme ise, etki altına alınması hedeflenen kişi veya grupların tutum ve davranışlarını, onların istek ve çıkarlarına ters düşmeyecek şekilde daha uzun sürede değiştirme süreci olarak tanımlanmaktadır (Uysal, 1998: 86). Bu bağlamda STÖ'lerin temel amaçlarından birinin toplumsal değişim sürecinde bireyleri katılıma, bu katılımın bireye-topluma sağlayacağı yararın anlatılması ve davranış değişimini yaratarak, toplumsal katılımı oluşturmak olduğu anımsanmalıdır.

2.1.4.5. STK’ların Sosyal Sorumluluk Anlayışının Oluşumuna Yönelik Çalışmaları

Türkiye'deki sivil toplum örgütleri, seslerini büyük oranda 17 Ağustos Depremi sonrası duyurabilmişlerdir. Bu örgütler, deprem sonrası yaptıkları çalışmalarla hem kendilerini topluma tanıtmış, hem de sosyal sorumluluk anlayışının yaygınlık kazanması konusunda önemli roller üstlenebileceklerini göstermişlerdir. Sivil toplum örgütlerinin üzerlerindeki devlet baskısı ve denetimi azaldığında, kamu yararı temel amacına yönelik önemli işlevleri yerine getirebilecek düzeyde oldukları görülmüştür (Atauz, 1999: 89).

Düne kadar, sivil toplum örgütlerini sadece protesto gösterileri yapan, meydanlarda toplanıp slogan atan, bunun ötesinde fazla bir işe yaramayan, hükümetlerin fazla dikkate almadığı örgütler olarak algılayan halk, bugün bunların, her türlü yasal ve ekonomik zorluğa rağmen, hükümetlerin çaresiz kaldığı alanlarda bile politika üretebilen, toplumsal bir dayanışma yaratabilen örgütler olduğuna inanmaya başlamıştır.

Sivil toplum örgütleri, kendilerine yönelik oluşan olumlu havanın da etkisiyle son yıllarda sosyal sorumluluk kapsamında önemli çalışmalar yapmaya başlamışlardır

2.1.4.6. Türkiye’de Sivil Toplum Alanında Faaliyet Gösteren Örgütler

Türkiye’de sivil topluma temel teşkil eden örgütler son zamanlarda yaygın olarak STK (Sivil Toplum Kuruluşları) olarak tanımlanmaktadır. Sivil toplumun herhangi bir kuruluşun çatısı altında yer almayan sosyal hareketler düzeyinde de varlık gösterdiği düşünüldüğünde STK tanımlamasının oldukça kurumsal ve sivil toplumu açıklamada yetersiz kaldığı görülmektedir. STK daha çok güvenlik birimleri tarafından kontrol edilebilen, izinli, resmi kurumlara işaret etmektedir. Bu bağlamda dernekler, vakıflar, sendikalar ve kooperatifler gibi resmi kurumlarla sınırlı kalmış olur. Halbuki sivil toplum aynı zamanda her hangi bir kurumun çatısı altına sığmayan sosyal dinamizmi de ifade etmekte, bu çerçevede resmi olmayan, sosyal

oluşumları da barındırmaktadır. Bu anlamda arkadaşlık grupları, her hangi bir dernek kapsamında yer almayan sosyal hareketler, protesto grupları, kilise ve cemaatler gibi resmi olmayan örgütleri de sivil toplum grupları arasında mütalaa edilebilir. Buradan hareketle Türkiye’deki sivil toplum örgütlerinin genişçe bir profili çizilecek olursa aşağıdaki gibi bir tablo ortaya çıkmaktadır (Çaha 2007).

Mesleki Sivil Toplum Örgütleri, İşveren Örgütleri, İşçi ve Memur Sendikaları, Geleneksel Muhafazakar Gruplar (Cemaatler), Hak ve Özgürlükler Alanında Gelişen Örgütler, Etnik ve kültürel haklar etrafında ortaya çıkan örgütler, Çevreci örgütler, Yarı Resmi Reaksiyoner Örgütler, Kadın Hareketleri, Yardım ve Kurtarma Faaliyetleri Yürüten Örgütler, Uluslar arası NGO’lar (Çaha 2007).

Sivil Toplum Örgütlerinin Genel Faaliyet Alanları:

Dünyada ki sivil toplum örgütleri, faaliyetleri açısından ikiye ayrılabilir. Bunlar: 1-Kalkınma Amaçlı Örgütler 2- Yardım Amaçlı Örgütler

2.1.4.7. Sivil Toplum Örgütlerinin Yaygınlaşmasının Nedenleri

Özellikle Rönesans Avrupa'sından sonra gelişen “Aydınlanma Felsefesi” süreci ile birlikte başlayan toplumu salt insan aklı ve deneyimi çerçevesinde yeniden düzenlemeye çalışan, ilerlemeci anlayışlar ve bu anlayışlar etrafında düzenlenen modern ulus devletin; liberal ekonomi, aşırı nüfus artışı, yeni eğitim ve sosyal değerlerin talepleri karşısında sorunları tek merkezden yönetemeyeceği ortaya çıkmıştır.

20.yy ile birlikte Avrupa, Amerika, Asya ve Afrika olmak üzere, dünyanın birçok yerinde eğitimde, siyasette, demokratikleşme sürecinde önemli değişmeler meydana gelmiştir. Küreselleşme sürecinin hız kazanması ile birlikte sadece ulusal eğitim, ulusal vatandaş, ulus devlet anlayışı içerisinde dünyayı sınırlı olarak anlama çabası oldukça zorlaşmaktadır (Öke, 2001: 17).

Sivil toplum örgütleri, toplumsal değişim ve dönüşümlerde, toplum ve kitle bilinçlenmesi ihtiyacı duyulacak bilgi toplumuna geçiş, süreçlerinde, toplumsal sorunlarda, halk ve kitle bilinçlenmesini sağlayacak en önemli oluşumdur. STK’lar sorunları kendi profillerinde örgütlenip çözmeye çalışabildikleri gibi, devlet ve özel sektör destekli projelere imza atarak, iletişim kanalları ile toplumsal tepki oluşturmaktadırlar. Sosyal Sorumluluk Kampanyalarının ve projelerinin büyük destekçileri STK’lar, iletişim için reklam kanallarını kullanarak topluma seslenmektedirler. Ülkemizde Avrupa birliğine uyum sürecinde, uyumu sağlayacak projeleri desteklemek amacı ile pek çok STK Avrupa birliğince finanse edilmekte ve bu sosyal değişim STK iletişimi ve Sosyal sorumluluk projeleri ile sağlanmaktadır.