• Sonuç bulunamadı

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM SİVAS ve TURİZM

4.1. Sivas Tarihi

Sivas ilinin tarihi, M.Ö. 5 binli yıllara, Kalkolitik Çağ’a kadar inmektedir.

Sivas ve çevresindeki ilk yerleşim alanları, şehrin 8 km doğusundaki Kızılkavraz köyünde ve Kızılırmak kenarındaki Hanyazı bölgesindedir. Halkın, su taşkınlarından korunmak için Hanyazı bölgesini terk ettiği ve Sivas Kalesi’nin bulunduğu bölgeye yerleştiği tahmin edilmektedir.

Kalkolitik Çağ’dan beri pek çok medeniyete ev sahipliği yapan Sivas’ta, Hititler, Frigyalılar, Lidyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Danişmentliler, Selçuklular ve Osmanlı Devleti hüküm sürmüştür.

Sivas ili, Asur Ticaret Kolonileri döneminde (M.Ö. 2000 – 1200), kuzey Mezopotamya’dan Orta Anadolu’ya giden ticaret yolu üzerinde yer almaktaydı.

Şehir, M.Ö.16. yüzyıldan itibaren Hititlerin sınırları içerisinde kalmıştır. “Sivas”

adının da bu dönemde Hititlerin bir kolu olan “Sibapis” kavminden geldiği sanılmaktadır.

Asur Hükümdarı Sargon, M.Ö.710 yılında Sivas’ı ele geçirmiştir. M.Ö. 676 yılında Kafkaslardan gelen İskitler ardından İran’dan gelen Medler Anadolu içlerine kadar ilerleyip Sivas’ı da işgal etmişlerdir. Kapadokya Bölgesi’nde M.Ö. 585 yılında Medler ve Lidyalılar arasında yapılan anlaşma gereği Sivas ve çevresi Medlere bırakılmıştır. Ancak Medlerin bölgedeki hâkimiyeti fazla uzun sürmemiştir. M.Ö.

550 yılında Persler,Sivas’ı ele geçirmiştir. Makedonya Kralı Büyük İskender; M.Ö.

334 yılında Anadolu içlerine akınlar düzenlemiş ve Sivas’ı Perslerin elinden almıştır.

Sivas bir dönem Makedonyalı subaylardan Sabistes’in de yönetiminde kalmıştır.

Büyük İskender’in M.Ö.323 yılında ölümünden sonra imparatorluk parçalanmış, Sivas’ın kuzeyi Pontus Krallığı’na, güneyi de Kapadokya Krallığı’na bağlanmıştır.

Roma Kralı Tiberius, 17 yılında Sivas ve çevresini ele geçirmiş, şehre

“Diaspolis” adını vermiştir. Romalılar, Sivas’ın yönetimini Pontus Krallığı’na bırakmışlardır. Bunun üzerine Pontus Kralı Polemon’un karısı Pythodoris, şükran

ifadesi olarak, “Diaspolis” ismini “Sebasteia” olarak değiştirmiştir. Sivas ili, Roma ve Bizans devletleri döneminde Avrupa ile Asya arasındaki Baharat Yolu ve Mezopotamya ile Karadeniz arasındaki ticaret yolu üzerinde bulunmaktaydı.

Bununla birlikte şehir, mal ve esir ticaretinin de merkezi konumundaydı.

Roma İmparatorluğu’nun 395 yılında ikiye bölünmesinden sonra Sivas, Bizans İmparatorluğu’nun sınır bölgesi şehirlerinden biri olmuştur.

Sivas’a hakim olan ilk Türk devleti, 1075 yılında kurulan Danişmentliler dir.

Selçuklu sultanı II. Kılıçarslan, 1174 yılında Danişmentlileri egemenliği altına almıştır. 1217 yılında Anadolu’nun ilk Tıp Fakülteleri’nden olan Şifaiye Medresesi’ni açan I. İzzettin Keykavus, 1220 yılında Sivas’ı Selçuklu Devleti’nin başkenti yapmıştır. Selçukluların Moğollarla yaptığı Kösedağ Savaşı’nı (1243) kaybetmesi sonucunda Anadolu’da ve Sivas’ta Moğol egemenliği başlamıştır.

Sivas, 1256-1343 yılları arasında İlhanlıların egemenliğinde kalmıştır.

Alaattin Eretna 1343 yılında Eretna Beyliği’ni kurmuş ve Sivas’ı başkent yapmıştır.

Şehir, 1381’e gelindiğinde Kadı Burhaneddin Ahmet Devleti’nin merkezi olarak tarih sahnesindeki yerini almıştır. Sivas’ın Osmanlı topraklarına katılması 1398 yılında Yıldırım Beyazıt döneminde gerçekleşmiştir. Sivas, Timur tehlikesinden dolayı, kendi isteğiyle Osmanlı yönetimine katılmıştır. Yıldırım Beyazıt, oğlu Süleyman Çelebi’yi Sivas’a vali olarak atadı. Sivas’ın Osmanlı yönetimine katılması üzerine Timur, 1400 yılında Sivas üzerine yürüdü. Sivas’ı işgal eden Timur, şehri yakıp yıkmıştır. Halk arasında söylenen “Sana öyle bir iş edeyim ki, Timur Sivas’a yapmamış ola!” sözü, şehrin gördüğü yıkımı anlatması bakımından önemlidir.

Timur’un Ankara Savaşı’nda Osmanlı’yı ağır bir yenilgiye uğratmasından sonra Kadı Burhaneddin’in damadı Macit Bey, Sivas’ı ele geçirmiştir. Ancak bu ayrılık çok uzun sürmemiş ve 1408 yılında Çelebi Mehmet, şehri tekrar Osmanlı topraklarına katmıştır.

1472 yılında Osmanlı ile Akkoyunlu devletleri arasında yapılan savaş sırasında Sivas, Akkoyunlu ordusu tarafından yağmalanmıştır. Bu yağma, Timur’dan sonra şehrin gördüğü ikinci büyük yıkım olarak tarihteki yerini almıştır.

Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman ve IV. Murat çıktıkları doğu seferlerinde Sivas’ta konaklamış ve buradan hareket etmişlerdir.

Osmanlı döneminde Sivas’a atanan valilerden Halil Rıfat Paşa’nın gayretli çalışmaları, bayındırlık alanında Sivas’a önemli eserler kazandırmıştır. Yol yapımına da büyük önem veren Halil Rıfat Paşa’nın “Gidemediğin yer senin değildir” sözü bir vecize olarak günümüze ulaşmıştır.

Şekil 3.Tarihi Sivas

27 Haziran 1919’da Sivas’a gelen Mustafa Kemal Atatürk, burada Milli Mücadele için bir kongre yapmayı uygun görmüş ve 4 Eylül 1919’da Sivas Kongresi düzenlenmiştir. Milli Mücadele’nin sonunda 23 Ekim 1923 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Sivas Türkiye’nin önemli şehirlerinden biri haline gelmiştir. (Sivas Valiliği, 2014).

Şekil 4.Sivas kongresi delegeleri (Heyet-i Temsiliye üyeleri) , Eylül 1919 Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünü hazırlayan Mondros Mütarekesi sonrasında Sivas, İtilaf güçlerince işgal edilmeyen Anadolu kentlerinden biri olmuştur. 19 Mayıs1919’da Atatürk’ün Samsun’a çıkmasıyla başlayan Kurtuluş Savaşı tarihinde Sivas’ın önemli biri yeri vardır. 22 Haziran 1919’da yayımlanan Amasya Genelgesi’ndeki bir madde, Sivas’ın Kurtuluş Savaşı’ndaki önemini vurgulamakta son derece anlamlıdır. Genelgede, “Anadolu’nun her yönden en güvenli yeri olan Sivas’ta milli bir kongrenin toplanması” öngörülmüştür.

Mustafa Kemal, Erzurum Kongresi’ni tamamladıktan sonra, bu kongrede oluşturulan “Temsil Heyeti” ile 2 Eylül 1919’da Sivas’a gelmiştir. Atatürk 2 Eylül günü halk tarafından coşku ile karşılanmıştır. 4 Eylül’deki kongre açılışında yaptığı konuşmada; Anadolu ve Rumeli’de kurulan cemiyetlerin milli istiklali kurtarmak için çalıştığını anlatmış, manda ve himayenin kabul edilemez olduğunu savunarak Türk halkının milli mücadeleye tek vücut olarak devam etmesi gerektiğini söylemiştir.

Çoğunluğun oylarıyla kongre başkanlığına M. Kemal Paşa, ikinci başkanlığa ise İsmail Fazıl Paşa ile Rauf (Orbay) Bey seçilmiştir.

4 Eylül 1919 Perşembe günü saat 14.00’te Türk tarihinin dönüm noktalarından biri olan ve 23 Nisan 1920’de kurulacak yeni Türk Devleti’nin temellerinin atıldığı, Atatürk’ün başkanlığını yaptığı 41 delegeden oluşan Sivas Kongresi; Sivas Sultanisi’ nde (Sivas Lisesi) toplanmıştır. 4 Eylül 1919 - 11 Eylül 1919 günleri arasında sekiz oturumdan oluşan kongrede alınan en önemli karar,

“Milli sınırları içinde vatan bölünmez bir bütündür, parçalanamaz” maddesidir.

Kongrede; Anadolu ve Rumeli’deki cemiyetleri “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adıyla tek çatı altında toplanmış ve “Kuvay-ı Milliye” tek kuvvet olarak tanınmıştır.

Erzurum Kongresi’nde (23 Temmuz – 7 Ağustos 1919) alınan kararlar, Sivas Kongresi’nde genişletilmiş ve ulusal bir niteliğe kavuşturulmuştur. Yeni bir Türk devletinin kuruluşuna temel olması bakımından Sivas Kongresi, Türkiye Cumhuriyeti için tarihi bir öneme sahiptir. M. Kemal Paşa, Sivas Kongresi için;

“Cumhuriyetin Temelini Burada Attık” demiştir.

Mustafa Kemal ve Heyet-i Temsiliye üyeleri yaklaşık üç ay Sivas’ta kalmıştır (Mahiroğulları, 2003).