• Sonuç bulunamadı

Oturma Odası

3.KURAMSAL ÇERÇEVE

3.2. Ses Eğitiminde Kullanılan Repertuvar

Ses eğitiminde, her öğrencinin yeteneği ve gelişimi doğrultusunda genellikle çalışılan repertuvar ve literatür şöyledir:

 24 Vocalises

 Concone

 Vaccaj

 Unterrichlieder

 AriéAntiche

 Liedler (Schubert, Schumann, Brahms vb.)

 Halk Türküleri ve özgün çalışmalar

 Napolitenler

 Müzikaller

 Opera Aryaları

 Caz, klasik film müzikleri ve klasik hafif müzik şarkıları vb.

 Eğitsel uygulamalar için, Türkçe ve yabancı dilde yazılmış olan şarkılar, okul şarkıları, marşlar vb.

Bu literatürde bulunan her müzik türü kendi içinde kolay, orta ve zor düzeyde eserler içermektedir. Bu nedenle, repertuvar seçimi eğitimin hedefleri ve öğrencinin bireysel gereksinimleri yönünde uygun şekilde yapılmalıdır. İlk dört metot, genellikle ses eğitimine yeni başlayan öğrencilerin temel teknik beceriler ile kolay ve rahat şarkı söyleme becerileri kazanmaları amacıyla kullanılmaktadır. Ancak ifade edildiği gibi, metotların içerdiği egzersiz ve şarkılar zorluk derecesine göre değişmektedir.

“Aria Antiche” eski İtalyan antik aryalarıdır ve barok döneminde yazılmış şarkılara verilen isimdir. Bir buçuk oktavlık bir genişlik içinde hareket eden bu melodiler, şarkı söyleyen herkes için bütün yaşamı boyunca çok büyük önem taşımaktadır. Belcanto “güzel şarkı söyleme”

devrinden olan bu eserler, gerek ses eğitiminde yeni yetişen öğrenciler,

gerek yorgun sesler için çok yararlı birer egzersiz parçası olarak da kullanılmaktadır (İkesus, 1965, s. 44, 45).

Jung’a (2010, s. 22, 23) göre de, hem bu şarkıların yorumlamada sunduğu belirli bir özgürlük ya da esneklik, hem de bireysel yeteneklerine göre bu şarkıları söyleyebilme kolaylığı ve rahatlığı nedeniyle ses eğitimine yeni başlayan genç öğrenciler için yararlıdır. Öğrenciler yeterince ilerlediklerinde, performans pratiğinin incelikleri yavaş yavaş geliştirilebilir. Ayrıca, şarkıların temposu, öğrencilerin doğru ve dengeli vücut duruşuna ve nefes desteğine odaklanmalarını sağlar. Müzik, genellikle ses eğitiminin ilk aşamalarında egzersiz yapmak için güvenli bir süs olan ve bir öğrencinin genellikle öğrenmek ve uygulamak için istekli olduğu tril-vibrato uygulamayı gerektirir. Teknik açıdan, şarkılar yeni başlayanların öğrenmesi için yeterince kolaydır ve vokal dayanıklılığı geliştirmeye yardımcı olan niteliklere sahiptir. Estetik açıdan, tipik olarak güzel melodik çizgileri, genç öğrencinin müziğe olan tutkusunu ve ilgisini geliştirmeye yardımcı olur. Ses aralığı ve tessitura özellikleri ve müzikle etkileşim nedeniyle, bu şarkılarla ses daha iyi geliştirilecektir. Diğer yandan, uygun şiir, genç şarkıcılar için repertuvar seçerken göz önünde bulundurulması gereken ilk özelliklerden biridir.

Bel canto repertuvarının metinleri tipik olarak sevgi, özlem ve doğa gibi konuları ele alır, asla kabalık ya da şiddet içermez. Müziği yorumlama konusunda seçilen repertuvar, ne kadar yetenekli olursa olsun genç öğrencinin yaşına, yaşam deneyimine ve bakış açısına uygun olmalıdır.

Bu bağlamda, şarkı metinlerinin konusu önemli bir husustur.

Bununla birlikte bazı antik aryalar, genç öğrenciler için önemli zorluklar yaratabilir. Bu şarkıların birçoğunun ayrık melodik çizgileri ve mükemmel nefes kontrolü gerektiren register atlamaları vardır. Eğer daha kalın bir sesten daha ince bir sese atlama var ise, ses telleri çok yavaş bir titreşim hızından çok daha yüksek bir titreşime hızla geçmelidir. Ses tellerinin titreşim frekansının bu şekilde değişmesi yeni başlayan öğrenciler için zordur. Öğrencilerin, register atlamaları içeren pasajlar söylediklerinde önemli vücut gerginliği geliştirdiği gözlemlenmektedir.

Sadece iyi nefes kontrolü ile sert ve yumuşak damak bu atlamaları gerçekleştirecek kadar yüksek pozisyonda tutulabilir.Yaygın olarak anlaşıldığı gibi, kas hafızası temel olarak tekrarlama yoluyla öğrenilir.

Öğrenciler, sadece karın kaslarında kas belleği geliştirmeye başladıkları için doğru nefes alırlarsa, sık atlamalar gerektiren melodik çizgilerde legato geliştirmeyi zor bulabilirler. Ayrıca, bu şarkıların gerektirdiği geniş tessitura, ses eğitimine yeni başlayan genç sesler için önerilmemesinin bir başka nedenidir (Jung, 2010, s. 25, 26).

Lied’ler, insan sesi için şiirler üzerine bestelenmiş, genellikle piyano eşlikli şarkılardır. Alman geleneğinden gelmiştir ve başka dillerde

Melodi, Chanson ya da Canzonetta olarak adlandırılmıştır (Say, 2012, s.

142). Almanca şarkı anlamına gelen Lied'de sözlerdeki şiirsellik oldukça önem taşır ve genellikle ünlü şairlerin dizeleri bestecilerin elinde şekillenip şarkılara dönüşür. Dolayısıyla, Lied’de şiir ve müzik aynı önemde birleşir. Daha çok piyano eşliğinde solo olarak söylense de iki, üç, dört kişi veya koro tarafından seslendirilen liedler de vardır. Liedler iki ya da üç bölümlü şarkı formunda bestelenir. Opera aryalarına göre seslendiriliş tarzı daha yumuşak ve ezgi grafiği daha sade olarak kuruludur.

Dalton’a (1980) göre, ses eğitmenleri sıklıkla Schubert, Schumann, Fauré, Debussy ve Handel gibi bestecileri ve bu besteciler tarafından yazılan eserleri öğretim programlarına dahil ederler ve genellikle konser ve resital programlarında yer verirler. Bu bestecilerin eserleri, şarkıcıların şarkı söyleme sanatına ulaşma yolunda büyümelerine yardımcı olan belirli özellikleri içermektedir (aktaran Stephenson, 2013, s. 55).

Öğrencilerin diksiyon becerilerini geliştirmek için ses eğitmenleri bazı bestecilerin eserlerinden oluşan repertuvarı kullanırlar. Örneğin, öğrencilerin Almanca diksiyon becerileri edinmelerini kolaylaştırmak için Schubert ve Schumann'ın, Fransızca diksiyon becerileri için Gabriel Fauré’nin, İtalyanca diksiyon becerileri için Scarlatti’nin ve İngilizce diksiyon becerileri için (Amerikan versiyonu için) Samuel Barber’ın eserlerini seçerler. Bununla birlikte farklı ve çeşitli dillerde (İspanyolca, Portekizce, Rusça vb.) öğrencilerin diksiyon becerilerini geliştirmek amacıyla öğretim programlarına yeni çalışmalar ekleyebilirler. Garner (1979), İngilizce şarkıları onaylamakla birlikte kullanımına karşı da uyarır: “Her ne kadar bildikleri dil olması, güven duygusu vermesi ve şarkıların anlaşılır olmasını sağlaması açısından İngilizce konuşan öğrencilere başlamak için İngilizce bir şarkı dili olarak önerilse de, İngilizce'nin söylenmesi zor bir dil olduğu kabul edilmektedir. Birçok yazar, zorluğunu Fransızca ve Almanca ile eşit tutarken, diğerleri şarkı söylemenin her ikisinden de daha zor olduğunu belirtmektedir.” Garner, şarkıcıların, İngilizce’de bulunan, başka bir dilde bulunmayan

“diphthongs/triphthongs”larda bazı ünlü ve ünsüz kombinasyon türlerini legato tarzında gerçekleştirme çabalarında karşılaştıkları belirli diksiyon zorluklarından sözetmektedir. Bu bağlamda, araştırmacıların ve vokal pedagogların ana hatlarıyla ortaya koydukları zorluklara dayanarak, yeni ses eğitmenleri öğretim programları için İngilizce eserler seçerken dikkatli olmalıdırlar (aktaran Stephenson, 2013, s. 56, 57).

Ünlü vokal pedagoglar (Freed, 1991; Lightner, 1991; Miller, 2004;

Patterson, 1989; Pazmor, 1955; Trump, 1961; Whitlock, 1966, 1975), yeni başlayan öğrencilerin kendi dillerinin yanı sıra genellikle İtalyanca eserler çalışmalarını tercih ederler (aktaran Stephenson, 2013, s. 57).

Bildikleri ve anladıkları bir dil olduğu için kendi dillerinde şarkı

söylemek öğrenciler için daha kolay iken, İtalyanca açık heceler, açık ve aydınlık vokaller içermesi nedeniyle ses eğitimine uygun bir dildir. Bu bağlamda, yeni ses eğitmenleri ses eğitiminin başlangıç aşamasındaki öğrenciler için İtalyanca başlangıç çalışmaları ve kendi dillerinde yazılmış olan şarkılarla öğretim programlarını dengeleyebilirler.

Ses eğitmenlerinin öğretim programlarında Schubert, Schumann ve Fauré gibi bestecilerin eserlerini seçmelerinin nedeni, yalnızca öğrencilerin diksiyon becerilerini geliştirmek değildir. Bu bestecilerin çalışmaları yoluyla öğrenciler melodik cümle şekillerini öğrenir ve derin düşünceler içeren şiiri müzikal içerik yoluyla yorumlarlar. Ayrıca ses eğitmenleri, eserlerinde yer alan pedagojik araçlar için Schubert, Schumann ve Wolf gibi lied bestecilerine (Espina, 1977; Miller, 1999), söz-melodi işçiliği ve performans yoluyla yorum yapma fırsatı sunduğu için Fauré'nin erken dönem eserlerine ve Debussy'nin tüm eserlerine değer verirler (Espina, 1977, s. 389). Öğrencilere müzikal ifade kavramlarını öğretmek için seçilen repertuvar Mozart'ın basit şarkılarını ve Barber'ın sanat şarkılarını içerir. Yeni ses eğitmenleri, öğretim görevlerinde çeşitli beceri seviyeleri ve pedagojik gereksinimlerle karşılaşacaklardır. İfadeleri şekillendirme ya da bir eserin metin anlamını yorumlamada zorluk çeken öğrenciler için, yukarıda belirtilen bestecilerin eserlerinden oluşan bir repertuvar yoluyla sağlanan eğitim yaklaşımını uygulayabilirler. Bu bestecilerin eserleri, aday ve yeni ses eğitmenlerinin öğretim planlamalarında kullanabileceği çeşitli stiller içerir. Handel ve Scarlatti’nin eserlerinde esneklik (Huie-Armbrister, 1982), Debussy, Duparc ve Fauré'nin geç dönem eserlerinde melodik ve ritmik karmaşıklık (Espina, 1977; Honeycutt, 1979; Kagen, 1968), Handel'in eserlerinde barok ifade sanatı ve artikülasyon (Kagen, 1968), Britten'in çalışmalarında melodik ve armonik bağımsızlık (Wolfry, 2002) ve Wolf'un eserlerinde ritim ve kromatik besteleme tekniği ile ilgili konular bulunur (Espina, 1977). Freed’e (1991) göre, bu eserler bir öğrencinin lisans öğreniminde ses eğitimine yönelik teknik ve diğer tanım ve kavramlar somutlaştırıldıktan sonra kullanılabilir (aktaran Stephenson, 2013, s. 57, 58). Ses eğitmenleri ve yetkin şan pedagogları’na (Espina, 1977; Kagen, 1968) göre, Handel’in şarkılarında bulunan çeşitlilik sayısız ses türü ve şarkıcının beceri seviyesine uymaktadır. Bu bağlamda Handel,

“tüm seslerin ihtiyaçlarını karşılamıştır” (Espina, 1977). Bu bulgular yeni ses öğretmenleri için,eserleri zorlukları açısından değerlendirirken önemlidir. Lisans öğrencileri, özellikle yeni ses eğitmenlerinin hesaba katması gereken çeşitli beceri seviyeleri sunarlar ve bu bağlamda yukarıda belirtilen kavramlar ve türler, lisans öğrencilerinin gelişiminde repertuvar seçim ölçütleri için mükemmel kaynaklardır. Yeni ses eğitmenleri, repertuvar seçim ölçütleri oluşturmada, repertuvar zorluk ölçüm aracı (Ralston, 1999), ölçüt kontrol listesi (Nix, 2002) ya da stil

sayfası (Kimball, 2005) gibi sıralama kavramlarını oluşturmak için mevcut kaynakları kullanabilir (aktaran Stephenson, 2013, s. 59).

Ses eğitimi repertuvarında kullanılan diğer bir müzik türü opera şarkılarıdır. Opera şarkıları içinde arya, arietta, canzonetta, cavatina gibi şarkı türleri sayılabilir. Operaların önemli bir öğesi olan ve genellikle orkestra eşliğinde söylenen büyük çaptaki şarkıya arya denilmektedir.

Arya, lied’in aksine çok kez dramatik bir konunun önemli bir bölümünü kapsar. 17.yüzyılın başlarında opera ile birlikte ortaya çıkmış ve onunla gelişmiştir (Cangal, 2011, 65;aktaran Öztürk ve Akgün, 2014, s. 50).

Opera aryalarının seslendirilmesi iyi bir ses tekniği ve usta bir yorum gerektirir. Bu anlamda opera aryaları şarkıcıların konçertoları gibidir.

Dolayısıyla genel bir kural olarak, ortalama bir ses donanımına sahip öğrencilerin opera materyaliyle meşgul olmamaları gerekir. Hatta çok iyi, ancak özel olmayan bir sese sahip bir öğrencinin opera aryası seslendirmeye başlamadan önce, sesi oldukça olgunlaşana ve onu en iyi şekilde, ustaca kullanmayı öğrenene kadar beklemesi gerekir. Elbette bir öğrenci her zaman sesine uygun olan ve fiziksel kapasitesini aşan zorlukta olmayan birkaç opera eseri bulabilir. Ancak bu tür istisnalar, opera repertuvarının (on yedinci ve on sekizinci yüzyıl operalarının çoğu hariç) çoğu zaman fiziksel olarak özel, oldukça olgun bir ses gerektirdiği gerçeğini ve genel kuralını hiçbir şekilde geçersiz kılmaz (Kagen, 1960, s. 104). Bazı şan pedagogları, öğrencilerin yüksek hedefler koymaları için Mozart aryalarının repertuvara alınmasını destekleseler de (Barbereux-Parry, 1979), ünlü şan pedagoglarının çoğunluğu ve bazı ses eğitmenleri bu aryaları daha teknik olarak geliştirilmiş sesler için uygun görmektedirler (Gluck, 1996; Kagen, 1950; Stohrer, 2006; aktaran Stephenson, 2013, s. 59).

Napolitenler, müzik zevkine ve beğenisine uygun şarkılar olduğu için ses eğitimi sürecinde ve dinletilerde sıkça yer almaktadır. Napoliten’in sözlük anlamı “Napoli’ye özgü”dür. Napoliten şarkılar, Napoli’li balıkçıların söylediği halk şarkılarıdır ve opera aryalarını etkilemiş bir müzik türüdür (Sözer, 1996; aktaran Öztürk ve Akgün, 2014, s. 50).

Müzikaller, yalın ama kendine özgü bir olay örgüsü bulunan, müzik, dans ve diyalogları içeren duygusal ve eğlenceli gösteriler olarak düşünülebilir. Müzikaller ilk kez Avrupalı bestecilerin opereti Amerika’ya taşıması ile tarihsel sürecini başlatmış, 20. Yüzyılda özellikle Broadway’de seçkin yerini almıştır. Müzikal eserlerde hem opera aryalarının hem de konser şarkılarının etkilerini bulmak olasıdır. Opera aryaları gibi belli olaylar örgüsü içinde öyküler anlatılır ama konser şarkılarının seslendiriliş tarzı gibi yumuşak ve ses ustalığı gösterisi özelliklerinden uzaktır. Bu özellikleriyle müzikal şarkılara da eğitim sürecinde ve dinletilerde yer verilmektedir.

Ses eğitimi repertuvarı içinde halk türküleri ve okul şarkıları da yer almaktadır. Türkü, halk müziğimizde geniş bir yaratma alanını temsil eden, en tanınmış, köklü, diri, yaygın biçimdir. Türkü hece vezniyle oluşturulmuş halk şiirlerimiz üzerine bestelenen, genellikle yalın, kolay anlaşılır, küçük soluklu makamsal ezgileri içerir. Türkülerin bestecisi bilinmez ve eserler anonimdir (Say, 2012, s. 545). Öztürk ve Akgün’e (2014, s. 50) göre, çeşitli ülkelerde, ses eğitiminin uygulama alanı olarak kullanılan kaynaklar yanında, o ülkenin özelliklerini içeren ve yapılacak ses eğitiminin amaçlarını gerçekleştiren kaynakların da olduğu bilinmektedir. Ses eğitiminin uygulama alanı olarak kullanılan kaynaklar incelendiğinde, kaynakların büyük bir bölümünün, uygulandığı toplumun malı olan, türkü ve çeşitli şarkılardan oluştuğu, bu kaynakların yapılacak eğitimi sağlayacak biçimde seçilerek düzenlendiği görülmektedir.

Yukarıda açıklanan ve eğitimde yaygın şekilde kullanılan şarkı türleri yanında, öğrencinin ses özelliği, ses becerisi ve eğilimi yönünde caz eserlerine, klasik film şarkılarına, klasik hafif müzik şarkılarına ve çeşitli ülkelerin halk şarkılarına da eğitim sürecinde ve dinletilerde yer verilmektedir.

Ses eğitimi sürecinde kullanılan repertuvarın, “elbette eğitimin amaçlarını ve öğrencinin bireysel gereksinimlerini teknik ve sanatsal yönden karşılayacak şekilde” zengin bir çeşitliliğe sahip olması (tarih, dönem, kültür, stil, estetik vb. açıdan) önemlidir. Bu bağlamda, ses eğitmenleri kendi öğrendikleri, bildikleri ve geleneksel şekilde sürekli kullanılan repertuvar yanında, ses eğitiminin amaçlarına hizmet edebilecek yeni eser seçimlerine de açık olmalıdırlar. Ses eğitmenleri açısından önemli bir görev ve sorumluluk olan repertuvar seçimi, bilinçli, deneyimli, donanımlı ve yenilikçi olmayı gerektirir. Diğer yandan böyle bir repertuvarla eğitim alan öğrencilerin güzel şarkı söyleme becerileri gelişeceği gibi, derse olan ilgi, istek, merak ve motivasyonları da artacaktır. Bunun yanında öğrencilerin, şarkı türleri ve söyleme stilleri konusunda genel kültür edinmeleri açısından da yararlı olacaktır.

SONUÇ ve ÖNERİLER

Doğal ve eşsiz bir enstrüman olan insan sesi, yaşam içerisinde gerek iletişimde gerekse sözlü sanatlar ve şarkı sanatında kendimizi ifade edebilmede temel öneme sahiptir. Bir insanın sahip olduğu ses potansiyelinin en iyi şekilde değerlendirilmesi, ses sağlığının korunması ve sesin doğal haliyle kullanılması son derece hassas ve önemli bir konudur. Bu bağlamda, ses eğitiminde belirlenen amaçların en iyi şekilde gerçekleştirilmesi eğitmenin ve eğitim sürecinin niteliğine bağlıdır. Ses eğitimi alan öğrencilerin eğitim uygulamalarından en iyi şekilde yararlanmaları için ses eğitmenine düşen önemli görev ve sorumluluklardan biri de bir öğretim programı ve ders kitabı niteliğinde

olan uygun repertuvar seçimidir. Ses eğitimi sürecinde uygun repertuvar seçimi, öğrencilerin öğrenme verimliliğini artırıp, şarkı söyleme becerilerinin gelişimini sağlarken, uygun olmayan müzikal seçimler en iyi olasılıkla öğrencilerin öğrenme verimliliğini azaltabilir, en kötü olasılıkla öğrencilerin müzikal becerilerine ve seslerine ciddi zararlar verebilir.

Ses eğitiminde ilerleyen bir çalışma süreci için öğretim programı oluşturmada eğitimciler repertuvar seçimlerinin kesinlikle kritik öneme sahip olduğunu fark etmelidir. Ses eğitiminde her öğrenci kendine özgüdür ve gereksinimleri farklı olduğu gibi, geçmiş öğrenmelerine bağlı olarak ön öğrenmeleri de farklıdır. Teknik ve müzikal anlamda öğrencilerin bireysel özellikleri ve yeterlilik düzeyleri (fiziksel, ruhsal ve mental kapasite, ses potansiyeli ve vokal beceriler, müzikle ilgili olma, sorumluluk duygusu, çalışma disiplini ve motivasyonu vb.) değişebildiği için, eğitmenler bu kritik kararı, yaygın olarak kullanılan dört temel adımı izleyerek vermelidir: Öğrencilerin fizyolojik ve müzikal yeteneklerini belirleme, öğrenci için yararlı ve onu uygun şekilde geliştiren müzikten çıkarılabilecek müziğe uygun hedef ve teknikleri belirleme, müziğin teknik özelliklerini belirleme ve müziği öğrencilerle eşleştirme.

Jung (2010, s. 56), bireyin ses türü ve özellikleri, sesinin güçlü ve zayıf yanları, olası fiziksel sınırlamaları, psikolojik ya da duygusal mizacı yönünde repertuvar belirlemenin, hassas, yetenekli bir ses eğitmeninin sorumluluğunda olduğunu ve öğrenciye maksimum başarı şansı sağlayacağını belirtmektedir. Bu bağlamda, özellikle ses eğitimine yeni başlayan genç öğrencilerin, gelişimlerinin bu kritik aşamasında iyi ses eğitmenlerine gereksinimleri olduğu bir gerçektir. Repertuvar, başlangıç aşamasında ses eğitiminin temelini oluşturduğu gibi, genç öğrencilerin sonraki kariyerlerinin de temelidir. Repertuvar akıllıca seçilirse, sadece genç öğrencilerin sesini güvenli bir şekilde geliştirmekle kalmaz, aynı zamanda şarkı sanatına karşı bir tutku ve bağlılık geliştirmelerinde de önemli bir rol oynayabilir. Bu bağlamda doğru bir ses gelişimi için, ses çalışmaları ve şarkılar dikkatli ve sistematik bir yaklaşımla uygulanmalıdır McKinney (1994, s. 179). Repertuvarda yer alan her tarz eser (arie-antiche, lied, arya, halk türküsü vb.) kendi içinde kolaydan zora doğru bir çizgi izleyebilir. Bu bağlamda, öğrencinin teknik ve sanatsal yönü ve diğer özelliklerine göre yapılan bir seçim daha doğru olacaktır.

Rock’a (2005, s. 85) göre; ses eğitimi sürecinde, ses eğitmeninin her öğrenci için doğru ve yararlı eğitim metotlarını ve literatürü seçmesi önemlidir. Bu amaçla:

 Öğretmen, ses eğitimini ve ses anatomisini iyi bilmeli, öğrencisinin sesini iyi tanımalı, öğrencinin ses özelliklerine ve gereksinimine yönelik öğrenme yöntemlerini bilmeli ve geliştirmelidir.

 Öğrencinin ses hatalarını doğru teşhis etmeli, nedenlerini belirlemeli ve nedenlere yönelik olarak düzeltmelidir.

 Her öğrencinin gereksinimi doğrultusunda uygun ses çalışmaları seçmelidir.

 Uygun şarkı repertuvarını seçmek için öncelikle öğrencinin yaşını, rahat olduğu ses alanını, ses yeteneğini ve gelişimini bilmeli ve dikkate almalıdır.

Cynthia Hoffmann (2003), bir eğitmen olarak rolünün genç öğrencilerin "müzikal performans açısından kendilerini daha özgür ifade edebilecek sanatçılara dönüşmelerine yardım etmek" ve bunu gerçekleştirebilmeleri için fiziksel, ruhsal ve mental açıdan müzikal performans ve ifade becerilerini desteklemek olduğunu açıklamaktadır (aktaran Jung, 2010, s. 20). Bu bağlamda, ses eğitmeni için önemli bir karar olan uygun repertuvar seçimi ile ses eğitimi sürecinde öğrenci şu becerilerde gelişebilir:

 Doğru ses üretimi ve sesi sürdürmek için iyi nefes almayı öğrenme ve etkili nefes kontrolü

 Doğal ses ve ses renginin kazanılması

 Tüm ses aralığı boyunca sorunsuz register geçişleri

 İfade ve anlatım

 Yorumlama

 Müzikal ifade ve vokal şekillendirme (legato çizgisi oluşturma)

 Ses genişliği (bir şarkıcının sahip olduğu ses aralığı boyunca seste güç ve akışkanlık)

 İyi diksiyon

 Bir piyanistle bir araya gelme/eşlikle uyum

 Müzikal ilgi, sorumluluk, müzikle birliktelik ve tutku (Jung, 2010, s. 21).

Repertuvar konusunda önerilerde bulunan Öztürk ve Akgün’e (2014, s. 55) göre, öğrencilerden öğretmenin verdiği repertuvar dışında bireysel ya da grup çalışmaları ve araştırmaları ile yeni şarkılar ve kendi kültürümüzün ürünü olan halk türkülerini bularak seslendirmeleri istenmelidir. Bunun yanında, mesleki ses eğitimi veren yüksek öğretim kurumlarında, öğrencinin ses teknikleri bakımından ulaştığı düzeye uygun bir repertuvarın belirlenmesi ve geliştirilmesine yönelik seminer ve workshop gibi uygulamalı çalışmalara yer verilmelidir. Ayrıca, ulusal niteliğe sahip eserlerimizin azlığı ses eğitimcilerini genellikle batı kaynaklı şarkılar üzerinden ses eğitimine yöneltmektedir. Bu nedenle, öncelikle kendi kültürümüzün ürünü olan okul şarkıları ve halk türkülerinin sayılarının artırılması yönünde çalışmalar yapılmalıdır. Bu amaçla okul şarkıları beste yarışmaları ve türkü derlemelerine yönelik proje çalışmalarına ağırlık verilmelidir.

Sonuç olarak genel bir değerlendirmeyle söylenebilir ki, ses eğitmenleri açısından önemli bir görev ve sorumluluk olan repertuvar seçimi, bilinçli, deneyimli, donanımlı ve yenilikçi olmayı gerektirir. Bu bağlamda, ses eğitimi sürecinde repertuvar, eğitimin amaçları ve öğrencinin teknik ve sanatsal yönden bireysel gereksinimleri doğrultusunda seçilmeli, aynı zamanda zengin bir çeşitliliğe sahip olmalıdır (tarih, dönem, kültür, stil, estetik vb. açıdan). Bu noktada, solo eserlerin yanı sıra düet, trio gibi çok sesli ve grup çalışmalarını içeren şarkıların da repertuvar içine alınması önemlidir. Doğru, yararlı ve geniş bir repertuvar, hem ses eğitimi alan öğrencilerin doğru, güzel ve etkili şarkı söyleme becerilerini geliştirecek, hem de derse olan ilgi, istek, merak ve motivasyonlarını artıracaktır. Ayrıca öğrencilerin, şarkı türleri

Sonuç olarak genel bir değerlendirmeyle söylenebilir ki, ses eğitmenleri açısından önemli bir görev ve sorumluluk olan repertuvar seçimi, bilinçli, deneyimli, donanımlı ve yenilikçi olmayı gerektirir. Bu bağlamda, ses eğitimi sürecinde repertuvar, eğitimin amaçları ve öğrencinin teknik ve sanatsal yönden bireysel gereksinimleri doğrultusunda seçilmeli, aynı zamanda zengin bir çeşitliliğe sahip olmalıdır (tarih, dönem, kültür, stil, estetik vb. açıdan). Bu noktada, solo eserlerin yanı sıra düet, trio gibi çok sesli ve grup çalışmalarını içeren şarkıların da repertuvar içine alınması önemlidir. Doğru, yararlı ve geniş bir repertuvar, hem ses eğitimi alan öğrencilerin doğru, güzel ve etkili şarkı söyleme becerilerini geliştirecek, hem de derse olan ilgi, istek, merak ve motivasyonlarını artıracaktır. Ayrıca öğrencilerin, şarkı türleri