• Sonuç bulunamadı

Selefilik Düşüncesinin Temel Alınması

III. ARAŞTIRMANIN KAYNAKLARI

1.2. SELEFÎ TEFSİR ve ÖZELLİKLERİ

2.2.2. Tefsîrinin Öne Çıkan Özellikleri

2.2.2.1. Selefilik Düşüncesinin Temel Alınması

İbn ‘Useymîn akîdede selefe uymanın önemine değinir.551

Onun el-Kenzu’s- Semîn tefsîri akîde meselelerinin Selefilik açısından temellendirilmesinin yoğunlukla işlendiği bir tefsîrdir. Bu tefsîrde o, îmânın tüm rükünleri üzerinde durmuş; özellikle Allah’ın isim ve sıfatlarının nasıl anlaşılması gerektiği hakkında uzun fasıllar açmış; âyet ve hadîslerin zâhirini baz alarak haberî sıfatlar konusunu ispat yoluna gitmiştir.552

Bunun için o, âyet içinde isim ve sıfatlar meselesini -dolaylı da olsa bir işaret görmesi durumunda- söz konusu etmekten kaçınmaz. Mesela “Allah’a nasıl yalan iftira ettiklerine bak”553 âyetinde geçen “kezibe” mef‘ûlu üzerinde Allah’ın isimleri konusu için uzun bir bahis açar. Müfessirimiz bu âyet bağlamında eleştirilerini âyette geçen “yalan” kelimesi çerçevesinde ortaya koymaktadır. Yani o, dolaylı da olsa âyeti itikâdî konulara hassaten Allah’ın isim ve sıfatları meselesine yaklaştırıp izah etme gayreti içindedir.554

542 İbn ‘Useymîn, el-Kenzu’s-Semîn, c. V, s. 8; c. VI, s. 110, 168; c. IX, s. 279; c. X, s. 442; c. XII, s.

356; c. XIII, s. 351, 352; c. XIV, s. 496.

543

İbn ‘Useymîn, el-Kenzu’s-Semîn, c. VIII, s. 252.

544 İbn ‘Useymîn, el-Kenzu’s-Semîn, c. III, s. 527.

545 İbn ‘Useymîn, el-Kenzu’s-Semîn, c. V, s. 235; c. XIII, s. 220. 546 İbn ‘Useymîn, el-Kenzu’s-Semîn, c. XII, s. 17.

547

İbn ‘Useymîn, el-Kenzu’s-Semîn, c. VIII, s. 674.

548 İbn ‘Useymîn, el-Kenzu’s-Semîn, c. VIII, s. 632. 549 İbn ‘Useymîn, el-Kenzu’s-Semîn, c. IX, s. 227.

550 İbn ‘Useymîn, Şerhu Manzûmeti Usûli’l-Fıkh ve Kavâidih, s. 64. 551

İbn ‘Useymîn, el-Kenzu’s-Semîn, c. III, s. 151.

552 İbn ‘Useymîn, el-Kavâidu’l-Muslâ fî Sıfâtillâhi ve Esmâillâhi’l-Husnâ, s. 42. 553 Nisâ, 4/50.

92

İbn ‘Useymîn, tefsîrinde akîdevî konuların işlenişi açısından İbn Teymiyye ve İbn Kayyim gibi te’vîle karşı olan âlimlerin tesiri altında olduğu görülmektedir. Bundan dolayı sıfatlardaki anlamları sadece zâhirîne hamlederek açıklamaya özen gösterir.555

Selefî anlayış gereği haberî sıfatları te’vîle müracaat etmeksizin bunların zâhirî ve hakikî anlamlarını temellendirmeye çalışır. Nassın anlamının anlaşıldığı yerde te’vîle kesinlikle sıcak bakmaz. Akîde konularında özellikle haberî sıfatların te’vîl edilmeyeceğine dair zâhirî mananın önemsenmesine yönelik vurgularını her defasında tekrarlar.556

O, Kur’ân’ın zâhirî ifadelerini esas alarak bu hükme varır. Yine o, Kur’ân’ın zâhirine, güneşin varlığı gibi açık bir şey ortaya çıkıncaya kadar sarılması gerektiğini hatırlatır. Aksi takdîrde asla zâhirine aykırı manayı kabul etmeyeceğini vurgular.557 İbn ‘Useymîn’in temel yaklaşımı böyle olmakla beraber kendisi de bazen nassların zâhirî manalarını kabul etmez.558

İbn ‘Useymîn sadece itikâdî meselelerde değil, fikhî konularda da selefî anlayışı esas alarak açıklamalar yapmıştır. Doğrusu onun fıkhî hususlarda bir taassubu yoktur.559 Bu konuya daha geniş bir perspektiften yaklaşır. Hanbelî mezhebinin fetvalarını esas almakla beraber çoğu zaman diğer mezheplerin ictihatlarını da kabul eder.560

Hatta bağımsız olarak içtihatta bulunduğu meseleler de vardır. Ne ki tefsîrinde Ahmed b. Hanbel,561 İbn Teymiyye562 ve İbn Kayyim’in563 fıkhî fetvalarına daha çok yer

555 İbn ‘Useymîn, el-Kenzu’s-Semîn, c. X, s. 13; c. XII, s. 111. 556

İbn ‘Useymîn, el-Kenzu’s-Semîn, c. XIV, s. 84.

557 İbn ‘Useymîn, el-Kenzu’s-Semîn, c. VIII, 665-666.

558 İbn ‘Useymîn, el-Kenzu’s-Semîn, c. I, s. 160-161; c. VI, s. 253, 368; c. VII, s. 166; c. X, s. 374; c.

XIV, s. 151, 433; el-Kavâidu’l-Muslâ fî Sıfatillâhi ve Esmâillâhi’l-Husnâ, s. 12; Örneğin “ Allah da

kendisine ve resûllerine gayba inanarak yardım edecekleri bilsin. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir” (Hadîd, 57/25) âyetinin zahirine göre hareket etmemiştir. Zira Allah’a yardımın

mümkün olmadığını kendisi de belirtmektedir. Bkz. İbn ‘Useymîn, el-Kenzu’s-Semîn, c. XIV, s. 183. Sıfat âyetlerinde değil de başka âyetlerde zahirden vazgeçilmesini gerektirecek bir karinenin bulunması durumunda zahirin esas alınmayabileceğine dair açık bir kapı bırakır. Bkz. İbn ‘Useymîn, el-Kenzu’s-Semîn, c. II, s. 507; c. XIV, s. 183.

559 ez-Zehrânî, İbn ‘Useymîn el-İmâm ve’z-Zâhid, s. 753.

560 İbn ‘Useymîn, el-Kenzu’s-Semîn, c. I, s. 441, 491; c. IV, s. 116; ez-Zehrânî, İbn ‘Useymîn el-İmâm

ve’z-Zâhid, s. 742-743.

561 İbn ‘Useymîn, el-Kenzu’s-Semîn, c. II, s. 89; c. VIII, s. 527; c. XI, s. 4. 562 İbn ‘Useymîn, el-Kenzu’s-Semîn, c. IV, s. 141; c. IX, s. 576; c. XIV, s. 84. 563 ez-Zehrânî, İbn ‘Useymîn el-İmâm ve’z-Zâhid, s. 742.

93

vermiştir.564

Bu minvalde söz konusu kişilerin fetvalarını ya kabul etmiş565 ya da fetvalarına karşı çıkmıştır.566

İbn ‘Useymîn itikâdî konularda âyetlerin zâhirini önemsediği kadar fıkhî konularda da önemser.567

Bunu biz, “lafzın zâhirinin esas alınması” ilkesinden hareketle yaptığını düşünmekteyiz. Aslında bu ilke söz konusu olmasaydı, fikhî konularda İbn ‘Useymîn özelinde Hanbelî fakihlerin daha geniş içtihatlar yapmaları mümkün olacaktı.

Onun içtihadına göre, şahitliğe çağrılanın şahitlik yapması âyetin zâhirîne göre farz-ı ayndır.568 Sonuç olarak İbn ‘Useymîn’in hem akîdevî hem de fıkhî konularda lafzın zâhirini ilkesel olarak esas aldığı söylense bile buna ne derece uyduğu tartışılabilir.

İfade ettiklerimizin bir sonucu olarak İbn ‘Useymîn, selefî kaygılarla tefsîr yapması sebebiyle bazı kavramları tefsîrinde ve kitaplarında çokça dile getirmiştir. Bu kavramlar sık kullanılandan az kullanılana göre tahrîf,569 te’vîl,570 ta‘tîl,571 tekyîf,572

564 İbn ‘Useymîn, el-Kenzu’s-Semîn, c. IV, s. 92, 141; ez-Zehrânî, İbn ‘Useymîn el-İmâm ve’z-Zâhid, s.

742.

565 İbn ‘Useymîn, el-Kenzu’s-Semîn, c. II, s. 119; c. IX, s. 576-577; Fetevâ Erkâni’l-İslâm, s. 352. 566 el-Hüseyn, el-Câmi li Hayâti’l-Allâme Muhammed b. Sâlih el-‘Useymîn, s. 97-99; ez-Zehrânî, İbn

‘Useymîn el-İmâm ve’z-Zâhid, s. 742-743.

567

İbn ‘Useymîn, el-Kenzu’s-Semîn, c. II, s. 74.

568 İbn ‘Useymîn, el-Kenzu’s-Semîn, c. II, s. 292; Fakat bununla beraber İbn ‘Useymîn’de de bazen sırf

Kur’ân’ın zahiriyle hareket edilemeyeceğine dair örneklere rastlamak mümkündür. “Kendilerine el sürmeden ya da mehir belirlemeden kadınları boşarsanız size bir günah yoktur” (Bakara 2/236) âyetinden sırf halvetin mut’ayı gerektirdiği anlaşılır. Ama sahâbe uygulamasında şâyet mehir kararlaştırılmamışsa halvet iddetin vücûbunda dokunmaya dâhil edilmiş, mehri misil verilmiştir. (İbn ‘Useymîn, el-Kenzu’s-Semîn, II, s. 120) Burada fıkhî konularda temel espri lafzın zahirine göre amel etmek iken, bir delil bulunması durumunda bu temel ilkeden yorumla vazgeçilmiştir.

569

İbn ‘Useymîn, el-Kenzu’s-Semîn, c. I, s. 37, 220, 380, 635; c. II, s. 135, 419-420, 460; c. III, s. 4, 28- 29, 39, 45, 304, 334-335, 408, 463, 514; c. IV, s. 152, 243, 244, 467, 271, 445, 518; c. V, s. 113, 117, 242, 243, 246, 262, 299, 320, 439, 530, 662, 663; c. VI, s. 104-106, 168; c. VII, s. 462-463; c. XI, s. 306, 443; c. XII, s. 49-50, 66, 453, 455; c. XIII, s. 258; c. XIV, s. 132; Şerhu Mukaddimeti’t-Tefsîr, s. 100; Usûl fi’t-Tefsîr, s. 3.

570 İbn ‘Useymîn, el-Kenzu’s-Semîn, c. I, s. 199, 597; c. II, s. 10-11; c. III, s. 210, 196, 428; c. IV, s. 171-

172, 625; c. V, s. 265; c. VI, s. 175; c. VII, s. 115, 116; c. VIII, s. 259, 665, 666; c. X, s. 158-159, 538- 539; c. XII, s. 388, 543; c. XIII, s. 214, 242, 258, 493.

571

İbn ‘Useymîn, el-Kenzu’s-Semîn, c. II, s. 12, 257, 456; c. III, s. 145, 501; c. IV, s. 398; c. V, s. 375, 629; c. VIII, s. 513-514; c. X, s. 99, 328; c. XII, s. 134, 387; c. XIII, s. 493; c. XIV, s. 101, 473.

572 İbn ‘Useymîn, el-Kenzu’s-Semîn, c. II, s. 237, 456; c. III, s. 408; c. IV, s. 153, 541; c. IX, s. 605; c. c.

94

temsîl,573

tevfîz574 ve ilhâd575 şeklinde sıralanabilir. Bu kavramların hepsi Allah’ın isim ve sıfatlarına ait yapılan yorumların neliğiyle alakalıdır.