• Sonuç bulunamadı

B) II Rükneddin Süleymanşah ve Gürcistan Seferi

2) Selçuklu – Gürcü Ordularının Karşılaşması

Gürcü ordusu, başkumandan Zakaria ve Şalve ile İvane kardeşler olduğu halde Pasinler’e doğru ilerledi. 1202 tarihinde Rükneddin Süleymanşah da Gürcüler ile savaşmak için Erzurum’dan hareketle Erzurum-Kars arasında bulunan Micingerd Kalesi228 civarına geldi ve burada karargâh kurdu. Aksarayî’nin ifadesine göre Gürcüler, Selçuklu ordusunu, ordugâhta istirahat halinde iken ve düşmanın yaklaşmasından habersiz olarak pusuya düşürdü.229 Gerçekten, Gürcü vekayinamesi de, Gürcülerin ansızın Selçukluların olduğu bölgeye geldiklerinden ve onların nöbetçi muhafızlarının olmadığını görünce baskın yaptıklarından bahsederek bu

227Brosset, “Gürcistan”, s. 407; The Georgian Chronicle s. 79.

228Müneccimbaşı, a.g.e., s. 30-31. Gürcü vekayinamesinde bu yerin pek de anlaşılamayan bir şekilde

“Bolositek” de geçtiğini söylemektedir. Bk. Brosset, “Gürcistan”, s. 408. Yakut’a göre ise savaş “Avnik” ovasında meydana gelmiştir. Bk. Yakut, Mu’cemul-Buldan, C. I’den naklen Bedirhan, a.g.e., s. 256. Gaffari savaşın bir kale önünde ovada olduğunu belirtir, ancak isim belirtmez. Bk. Gaffari’den naklen Selim Kaya, I. Gıyaseddin Keyhüsrev ve II. Süleymanşah Dönemi Selçuklu Tarihi (1192-1211), Ankara 2006, s. 86. Bazı Batılı araştırmacılar tarafından bu savaşın Basiani de yani Pasinler de yapıldığını belirtmektedir. Peacock, a.g.m., s. 133.

229Gaffari bu savaşın 598 yılı zilkade ayının başlarında meydana geldiğini belirtir. Bk. Gaffari’den

durumu doğrulamaktadır.230 Bu ani baskınla neye uğradığını anlayamayan Türk ordusu, ordugâhı ve çadırları bırakarak, uygun bir mevkiye çekilmiştir.

Gürcülerde başkumandan Zakaria, Şalve ile İvane ve diğer Torlular ön safta yer alırken, bir tarafta Abhazlar ve İmerler, diğer tarafta Kartliler, Kahet ve Heretliler yer almaktaydı. Burada şiddetli ve uzun bir savaş vuku bulmuş ve iki taraftan da birçok insan yaşamını yitirmiştir. Gürcü vekayinamesi, az kalsın Gürcülerin yenilmeye başladığını, fakat son bir gayretle Türk ordusunu dağıtmayı başardıklarından bahsetmektedir.231 Gerçekten de Gürcü kaynağının bahsetmediği, fakat diğer İslam kaynaklarında geçen bir hadise savaşın kaderini belirlemiştir. Şöyle ki savaş esnasında Selçuklu sultanının “çetrdar232”ının atının ayağının tökezlemesi

ve çetrin yere düşmesi üzerine Türk askerleri hükümdarın başına bir felaket geldiğini düşünerek büyük bir paniğe ve semavi bir korkuya kapılmışlardır. Sultan bizzat komutanlarına kendi isimleri ile seslense de, ordu bu kargaşadan kurtulamamış ve ağır bir mağlubiyete sebep olmuştur.233 Rükneddin Süleymanşah, savaşın kaybedildiğini görerek, Mugiseddin Tuğrulşah ve diğer emirlerin bazıları ile beraber Erzurum’a çekilmiş ve buradan da geride kalan askerleriyle birlikte Konya’ya dönmüştür.234

Gürcüler, Türklerin yenilgisinden sonra onlardan kalan sayısız eşya ve levazımı, altın ve gümüş kapları, mücevherat ve incileri, kıymetli kumaşları, çadırları, halıları, at, deve ve katırları ele geçirmişlerdir. Bu savaş sırasında esir edilenler arasında birçok güzel hasletlere sahip olan Mengücek hükümdarı Fahreddin Behramşah da bulunmaktaydı. Birçok Türk emiri gibi Fahreddin Behramşah da Kraliçe Thamara’nın huzuruna çıkarılmış ve kendilerine misafir gibi davranılmıştır. Fakat Fahreddin Behramşah hariç olmak üzere diğer beyleri muhtelif kalelere hapsetmiştir. Kraliçe Thamara, Behramşah’ı eski dostluk münasebetlerinden dolayı esir olarak Tiflis’te alıkoymuştur. Bu çok büyük ve meşhur zat, Gürcü

230Brosset, “Gürcistan”, s. 408.

231Brosset, “Gürcistan”, s. 408-409; The Georgian Chronicle s. 81-83.

232

Çetr, hâkimiyet sembollerinden biri olup, hükümdarın sefere çıktıklarında veya alayla bir yere gittiklerinde başları üzerinde tutulan şemsiyedir.

233İbni Bibi, a.g.e., C. I, s. 94; Aksarayî, a.g.e., s. 24.

vekayinamesinin belirttiği gibi bir “at nalı fiyatı” karşılığında serbest bırakılmıştır.235 Bu savaştan sonra “Gazi” unvanını alan Fahreddin Behramşah, savaş sırasında çok fedakârlık göstermiş ve canını feda edecek kadar düşman saflarına yaklaşmıştı.236

Selçukluların, Gürcüler karşısında aldığı bu mağlubiyette, Rükneddin Süleymanşah’ın kendisine fazlaca güvenmesi, gururu ve tedbirsiz hareket etmesi etkili olmuştur. Zaten yukarıda Sultan Rükneddin Süleymanşah’ın bir ültimatom niteliği taşıyan mektubu bu ruh halini ortaya koymaktadır. Bu zamana kadar hiçbir zaman yenilmeyen Sultan Rükneddin Süleymanşah, bir an önce intikam alma peşinde idi. Ancak iç meseleler ile uğraşmak durumunda kalması, Sultan Rükneddin Süleymanşah’ın ikinci bir sefere çıkmasına mani olmuştur. Bazı kaynaklar, Sultan Rükneddin’in, 1204 senesinde ikinci defa Gürcistan üzerine sefere çıktığını ve bu sırada Konya-Malatya arasında bağırsak (kulunç) hastalığına tutularak öldüğünü belirtmektedir.237

Her ne kadar Gürcüler, Türkler karşısında zaferle ayrılsa da, aslında Türkiye Selçuklu Devleti gücünden hiç bir şey kaybetmemiştir. Bunu, Gürcülerin savaştan sonra Türklerin aleyhinde topraklarını genişletmek gayesine düşmemelerinden anlayabiliriz. Nitekim Gürcüler, ancak Rükneddin Süleymanşah’ın ölümünden sonra Türk bölgelerine yeniden saldırmaya teşebbüs edebileceklerdir. Fakat şüphesiz Gürcüler bu zafer sayesinde Hıristiyan dünyasında büyük bir itibar ve güce kavuşmuşlardır. Bu dönemde Haçlı kuvvetleri bile Türklere karşı başarı elde edemez iken, Doğu’da Gürcülerin böylesine bir zafer kazanması onların bu itibarı kazanmasını ve Kraliçe Thamara’nın da büyük bir şöhrete kavuşmasını sağlamıştır. Böyle bir üne kavuşan Gürcü Kraliçesi, 1204’te Haçlıların İstanbul’u ele geçirmesini değerlendirerek, Trabzon’dan Karadeniz Ereğli’sine kadar uzanan alanın zapt

235Brosset, “Gürcistan”, s. 410; The Georgian Chronicle s. 84.

236

Fahreddin Behramşah’ın düşmanın durumunu öğrenmek amacıyla düşmanın içine kadar sokulduğu bilinmektedir. Ravendî, a.g.e., I, s. 208.

237Turan, “Türkiye”, s. 262. Abu’l-Farac, Sultan Rükneddin’in Ankara’yı ele geçirmesinden sonra

edilmesi için akrabaları olan Aleksios ve David Kommenos’a yardımda bulunmuştur.238