• Sonuç bulunamadı

2.2. Tarih Boyunca Öne Çıkan Tecvîd Kaynakları

2.3.4. Eserin İncelenmesi

2.3.4.22. Sekte

Lügatte, “susmak”, “iki ezgi/nağme arasını soluk almaksızın açmak”

anlamlarına gelir.541 Bir tecvîd terimi olarak sekteyi, Hamza Efendi “ َلا

ِب توَّصلا ُعاطَق

اسُّفَنَت : Nefes almaksızın sesi kesmektir” şeklinde ifade etmiştir.542 İbnü’l-Cezerî’nin,

sektenin tarifini daha geniş tuttuğu ve şöyle ifade ettiği görülmektedir. “ ٌة َراَبِع َوُه ُةَتاكَّسلا ةَداع ِفاق َوالا ِنَم َز َنوُد َوُه اًنَم َز ِت اوَّصلا ِعاطَق انَع : Sekte sesi, vakf süresinden daha kısa bir süreliğine ve nefes almaksızın kesmekten ibarettir. ” Cezerî’nin tanımında da görüldüğü üzere sekte, vakftaki bekleme süresinden daha az bir zaman sesi kesip sonrasında tilavete devam etmektir. Bu durumda vakf ile sekte arasında dört farktan söz edilebilir. Birincisi, vakfta, nefes alma söz konusu iken, sektede “سُّفَنَت َلاِب ” nefes

alma durumu yoktur. İkincisi, sektenin süresi vakftan daha azdır.543 Üçüncüsü, sekte

vasla has bir durumdur.544Dördüncüsü ise sekte, bir kırâat vechidir. Kırâatta bütün

vecihler rivayetle gelmiştir. Vakf ise bir kırâat vechi olmadığı için bu yönüyle nakle

dayanmaz.545

Âlimler sekte için birçok kavram kullanmıştır. Bunlar arasında “sekte-i yesire”, “sekte-i kasîre”, “vakf-ı yesîr”, “vakf-ı hafîf”, “sekte-i hafife”, “sekte-i hafiyye” kavramlarını sayabiliriz. Hamza Efendi bunlardan “sekte-i yesire” ve

“vakf-ı yesîr” kavramlarını kullanmıştır.546

İbnü’l Cezerî, sekteyi iki isimle kavramsallaştırmıştır. Bunlardan birincisi,

farklı kelimeler arasında oluşan sektedir. “اَنِدَق ارَم انِم”547 ve “اَذَه” kelimeleri arasında

olan sekte, buna örnek teşkil etmektedir. Bu bağlamda Hafs kırâatındaki sekteler “munfasıl sekte”’dir. Diğeri ise, aynı kelimede olan sektedir. Cezerî bunu da

541 Âsım Efendi, “Kamus Tercümesi”, c. I, s. 578. 542 Hamza Efendi, “Edâiyye”, s. 55.

543 Karaçam, İsmail, “Kur’ân-ı Kerîm’in Faziletleri...”, s. 390; Temel, Nihat, “Kur’ân Kırâatında Vakf ve İbtida”, s. 54.

544 Hamza Efendi, “Edâiyye”, s. 55.

545 İbnü’l-Cezerî, “en-Neşr”, c. I, s. 238; Süyûtî, Celâleddîn Abdurrahman b. Ebî Bekir, l-İtkân fî Ulûmi’l-Kur’ân”, tah. Muhammed Ebu’l-Fadl İbrâhîm, Kahire, 1387, c. I, s. 243; Mar’aşî, “Cühdü’l- Mukill”, s. 110.

546 Hamza Efendi, “Edâiyye”, s. 55. 547 Yâsîn Sûresi 36/52.

“muttasıl sekte” olarak isimlendirmiştir. “ض ارَ الاا” kelimesinde meydana gelen, Hamza

kırâatındaki rivayetler de buna örnek teşkil etmektedir.548

Saçaklızâde, sektenin vakfa benzediğini bu nedenle de hüküm olarakta

sektenin, vakf gibi değerlendirilmesi gerektiğini söyler.549 Fakat bu görüşü kabul

etmeyenler, Hafs’ın Kehf sûresinde ki “اًج َوِع”550 kelimesinde tenvînin elife kalbedip

elif üzere vakfettiğini, Hamze’nin ise “ َّلاِا ائايَش”551 örneğinde olduğu gibi tenvînin,

sonrasında gelen hemzeden dolayı sekit yaparak okuduğunu ve bunun daha önce de belirttiğimiz gibi, rivayetle geldiğinden dolayı, vakfın hükmü gibi olmayacağını

belirtirler.552 Hamza Efendi sektenin hükmü konusunda bir görüş bildirmemiştir.

Âsım kırâatının Hafs rivayetinde dört yerde sekte gelmiştir:

Birincisi: Kehf sûresinde geçen “اًج َوِع”553 kelimesi ile “اًمِ يَق”554 kelimesi arasında yapılan sektedir. Burada sekte, tenvînin elif üzere kalpedilmesiye elif

üzerine medd-i tabîî olarak yapılır.555

Sektenin yapılma nedeni ise, “اًمِ يَق” kelimesinin “اًج َوِع” kelimesinin sıfatı

olarak anlaşılma ihtimali ve bu nedenle nazm-ı celîlin yanlış anlaşılmamasına yardım içindir.556 “ا

ًج َوِع” kelimesi ayet sonu olduğu için vakf evlâ sekte câizdir.557

İkincisi: Yâsîn sûresinde geçen “اَنِدَق ارَم انِم”558 kelimesi ile “اَذَه” kelimesi

arasında vasl ile okunduğu zaman yapılan sektedir. Burada sekte elif üzerine medd-i

tabîî olarak yapılır.559

548 Aşıkkutlu, Mehmet Rüşdi, “Tayyibe metni ve Elfâz Manası”, (Osmanlıca teksir notları), İstanbul, ty., s. 44.

549 Mar’aşî, “Cühdü’l-Mukill”, s. 141. 550 Kehf Sûresi, 18/1.

551 en-Necm Sûresi, 53/26.

552 Karaçam, İsmail, “Kur’ân-ı Kerîm’in Faziletleri...”, s. 347; Temel, Nihat, “Kur’ân Kırâatında Vakf ve İbtida”, s. 57.

553 Kehf Sûresi, 18/1. 554 Kehf Sûresi, 18/2.

555 Hamza Efendi, “Edâiyye”, s. 55.

556 Benna, “İthâfu Füdalâi’l Beşer bi’l Kırâati’l-Erbeati’l-Âşer”, s. 42; 557 Karaçam, İsmail, “Kur’ân-ı Kerîm’in Faziletleri...”, s. 347

558 Yâsîn Sûresi 36/52.

Sektenin yapılma nedeni, yine nazm- ı celîlin doğru anlaşılmasına yardım içindir. Çünkü “اَنِدَق ارَم انِم” lafzına kadar kâfirlerin sözü, sonrasında ise mü’minler ya da meleklerin sözü başlamaktadır. Bu nedenle, iki sözün birbirinden ayrılması için

yapılmıştır.560 Birinci kelime üzerinde lafız ve mânâ tamamlandığı için en kuvvetli

secâvend alâmeti olan م/mîm, yani vakf-ı lâzim konulmuştur. Bu itibarla vakf evlâ,

sekte câizdir. Diğer kırâatlarda, burada sekte yoktur.561

Üçüncüsü: el- Kıyâme sûresinde geçen “قا َر انم َليِق َو”562 lafzında ki “نم” ile

“قا َر” kelimeleri arasındadır. Sekte, ن/nûn harfi üzerinde, nefes almaksızın kısa bir

süre sesin kesilmesiyle yapılır.563

Sektenin yapılma nedeni ise, sâkin ن/nûn’dan sonra gelen ر/ra harfi, iki kelime arasında idğâma sebebiyet vermektedir. Bunun sonucunda ise “çorbacı” anlamına gelen “قا َّرَم” kelimesi çıkmaktadır. Sekte burada idğâmı ve dolayısıyla mânânın değişmesini önlemektedir. Bu iki kelime arasında vakf yapmak mümkün

olmadığı için sekte yapmak vâcip hükmündedir.564 Fakat bu gerekçe zayıftır. Zirâ

birçok kırâat imamı idğamlı okumuştur.

Dördüncüsü: Mütaffifîn sûresinde geçen “ َنا َر الَب”565 lafzındaki “ الَب” ve “ َنا َر”

kelimeleri arasında yapılan sektedir. Sekte, ل/lâm harfi üzerinde, nefes almaksızın

kısa bir süre sesin kesilmesiyle yapılır.566

Sektenin yapılma nedeni ise, ل/lâm harfinden sonra gelen ر/ra harfi, iki kelime arasında idğâma sebebiyet vermektedir. Bunun sonucunda ise “küpçü” anlamına gelen “ َنا َّرَب” kelimesi çıkmaktadır. Sekte burada idğâmı ve dolayısıyla mânânın değişmesini önlemektedir. Bu iki kelime arasında vakf yapmak mümkün

olmadığı için sekte yapmak vâcip hükmündedir.567 Fakat bu gerekçe de zayıftır. Zirâ

birçok kırâat imamı idğamlı okumuştur.

560 Zerkeşî, “el-Burhân fî Ulûmi’l-Kur’ân”, Beyrut, 1391, c. I, s. 345.

561 ed-Dânî,”et-Teysîr”, s. 142; bennâ, “İthâfu Füdalâi’l Beşer bi’l Kırâati’l-Erbeati’l-Âşer”, s. 129. 562 el-Kıyâme Sûresi, 75/27.

563 Hamza Efendi, “Edâiyye”, s. 55.

564 Temel, Nihat, “Kur’ân Kırâatında Vakf ve İbtida”, s. 59. 565 Mutaffifîn Sûresi, 83/14.

566 Hamza Efendi, “Edâiyye”, s. 55.