• Sonuç bulunamadı

1.6 SİYASAL PAZARLAMAYI ETKİLEYEN FAKTÖRLER

1.6.5 Seçmenler

1.6.5.2 Seçmen Tercihini Etkileyen Faktörler

Seçmen tercihlerini etkileyen faktörleri; siyasal parti ile ilgili faktörler, adayla ilgili faktörler, seçmenle ilgili faktörler, gündem (konu) ile ilgili faktörler ve propaganda ve iletişim faktörleri olarak belirtmek mümkün olmaktadır (Kalender, 2000: 86-89)

• Siyasi Parti İle İlgili Faktörler: Parti lideri, parti tipi, programı, ekibi, gerçekleştirilen icraatlar, partinin vaat ve söylemleri, politikaları, imajı, ideolojisi, dine bakış açısı, teşkilat yapısı, seçmenle ilişkileri gibi alt faktörlerden oluşmaktadır. Sitembölükbaşı (2001: 233), 1995 ve 1999 seçimlerinde, seçmenlerin siyasal parti tercihleri üzerine yaptığı çalışmasında, seçmenlerin -partilerin ortalaması alındığında- %44 düzeyinde partileri, ideolojisi nedeniyle tercih ettiklerini belirlemiştir.

• Aday İle İlgili Faktörler: Seçmen tercihini etkileyen faktörlerden birisi olarak aday, oyların yönünün belirlenmesinde önemli bir unsur olarak göze çarpmaktadır. Özellikle adayın imajı, kişiliği, cinsiyeti, eğitimi, konuşma üslubu, performansı, ideolojisi, belli olaylar ve durumlar karşısındaki tutum ve kanaatleri, seçim kazanabilme ihtimali vb.leri, seçmenlerin tercihlerini olumlu veya olumsuz etkileyebilecek nitelikler arasındadır.

• Seçmenle İlgili Faktörler: Bu grup içersinde; insanların kendi yapılarından kaynaklanan eğitim, cinsiyet, yaş, dini inanç, parti ya da aday politikalarına bakış açıları, parti ve lidere bağlılıkları, ekonomik menfaatleri, aile ve yakın çevrelerini dikkate alıp almamaları, algı sistemleri, zeka seviyeleri, ideolojilerine bağlılık dereceleri sayılabilir.

• Gündem (Konu) Faktörleri: Seçim dönemleri seçmenler için önem arz eden siyasal, ekonomik veya sosyal olayları kapsamaktadır. Seçmenlerin gündeminde bulunan ve çözüm bekleyen herhangi bir problem veya problemlere parti ve adayların bakış açıları, çözüm önerileri, oyların yönünü belirlemede etkili olmaktadır. Bu faktörler grubu, özellikle herhangi bir partiye bağlılığı gelişmemiş veya çık zayıf kalmış ya da kararsız seçmenler nezdinde daha önemli hale gelmekte ve bu grupların tercihlerini etkilemektedir.

• Propaganda ve İletişim Faktörleri: Siyasi partiler ve adaylar seçmenlerin karar süreçlerini etkilemek ve kendilerine oy vermelerini sağlamak amacıyla çeşitli iletişim araç ve yöntemlerinden yararlanmaktadır. Özellikle günümüz seçimlerinde kampanyaların önemi büyük oranda arttığından, başta televizyon olmak üzere, gazete, radyo, internet, afiş, ilan, broşür, miting ve yüz yüze görüşmeler seçmenlere mesaj verme aracı olarak yoğun bir şekilde kullanılmaktadır (Kalender, 2003: 31).

Seçmenler oylarını kullanarak, kendilerini yönetecek olan kişileri seçerler. Seçmenler, adaylar üzerindeki tercihlerini, adayların kampanya dönemlerinde

verdikleri söz ve vaatleri göz önünde bulundurarak yapabilmektedirler. Ancak seçmenler her zaman tarafsız ve doğru bilgiye sahip olamamaktadırlar. Seçmenlerin, siyasetçilerin üzerinde durdukları konular hakkında bilgi edinmesini engelleyen birçok etmen bulunmaktadır. Adaylar genellikle kendi pozisyonlarını tam anlamıyla açıklamazlar, bunun nedeni ise adayın açıkça ortaya koyduğu görüşe sahip olmayan seçmenin kaybedilmek istenmemesidir. Buna ek olarak, haber medyası adayın öne sürdüğü konular yerine, kendi koverajını ön planda tuttuğu için, seçmelerin adaylar hakkındaki görüşlerini medya üzerinden oluşturmaları oldukça zordur. Son olarak seçmenler, siyasi konularla ilgili bilgileri kendi girişimleri ile sağlayabilirler. Birçok seçmen, siyasi kampanyaları yakından takip edemez hatta çok önemli konularda bile bilgi sağlama ihtiyacı bile duymayabilmektedir (Patterson, 1988: 214).

Siyasal partiler açısından bakıldığında ‘seçmen’ kavramı vazgeçilemez bir unsur olarak görülmektedir. Bir seçim döneminde oy kullanan seçmenler gelecek dönemler için yönetime kimin veya hangi partinin geçeceğine karar verirler. Pazarlamanın tarihsel gelişimiyle paralel bir gelişme gösteren siyasal pazarlama uygulamaları, değer çağı olarak nitelendirilebilecek bulunduğumuz dönemde ‘seçmen değeri’ üzerine yoğunlaşmalıdır. Bir anlamda, ‘Pazar yönlülüğü’ ‘Seçmen Yönlülüğe’ doğru değiştirmelidir. Aday pazarlamanın seçmen odaklılığı; hangi adayın, hangi kişiliğin, partinin seçmenin oyunu alacağına, seçmenin karar verecek olmasından dolayı ortaya çıkmaktadır. Bu odaklanma, ürün pazarlanmasında bulunduğundan daha güçlüdür nedeni ise her bir seçmen her seçim aşamasında bir adayı tercih eder (Shama, 1975: 770-771).

Seçmen yönlü bir yaklaşımın uygulanmasında ‘seçmen araştırmaları’ önemli bir yer tutmaktadır. Seçmen araştırması, seçmen için de bir partinin güncel konumunun belirlendiği bir aşamadır. Geçmiş verilerin partilere yeteri kadar bilgi sağlamaması, partileri seçmen araştırmalarına daha çok önem vermeye yönlendirmektedir. Yapılacak seçmen araştırmaları şu konulara odaklanmalıdır (Baines ve diğerleri, 2002: 10):

• Belirli partileri destekleyen seçmenlerin sınıflandırılması

• Bir önceki seçimden beri partilerine yönelik desteklerini değiştiren seçmenlerin tanımlanması

• Belirli konulara ve politikalara yönelik seçmenlerin düşüncelerinin belirlenmesi

• Taktik ve geleneksel oyların seviyesi

• Kişisel oylamanın önemli olup olmaması, belirlenmelidir.

Seçmen yönlü bir yaklaşım için ayrıca seçmen analizleri yapılmalıdır. Seçmen analizleri iki aşamadan oluşmaktadır; seçmenin geçmiş oy verme davranışlarının ve demografik bilgilerinin incelenmesi ve seçmen anketlerinin hazırlanması ve uygulanmasıdır (Yaşın, 2006: 639).

Seçmen değeri, siyasi partiler açısından çok önemli bir konu olmaktadır. Siyaset, değerlerin kabulü ile ilgilidir. Siyasette, bir konu, yalnızca ticareti yapılacak bir ürün değildir. Siyasette, değerlere olan duygusal çekicilik, siyasal alanda, diğer alanların hepsinden daha etkili olmaktadır. Sonuçta, siyasi ürünlerin değer önerisi, kanıtlanmış ya da kanıtlanmamış olsun ticari ürünlerinkinden daha önemlidir (O’Shaughnessy, 2001: 1050). Bunun en temel göstergelerinden biri ise siyasal pazarlama uygulamalarında bulunup, diğer pazarlama uygulamalarında bulunmayan ‘Karşıt Seçmen’ olgusunun varlığıdır. Seçim sürecinde, bir grup seçmen, beğendiği adayın kazanması durumuyla ilgili olmayabilir, fakat başka bir adayın seçimi kazanmasını engellemek isteyebilir. Bu, seçim döneminde gerçekleşen negatif iletişimden kaynaklanabileceği gibi, taktik nedenlerden de kaynaklanabilir. Karşıt seçmenin oyu, belirli bir sonucu önleme amacıyla oluşur. Seçmenin istediği adayın kazanması, seçmen nezdinde ikinci plana düşebilmektedir (Butler ve Collins, 1994: 26).

Bir ürüne olan sadakat, bir siyasi partiye olana göre daha dayanıklıdır. Örneğin, bir birey hayatı boyunca tek bir marka araca binebilirken, farklı seçim dönemlerinde farklı partilere oy verebilmektedir (Peng ve Hackley, 173-175). Seçmenlerin farklı seçim dönemlerinde farklı partilere oy verebilmesi, ürüne yönelik algılamalara yani, partinin, adayın ya da programın günün koşullarına veya ülkeye

uygunluğuna bağlıdır. Bu amaçla siyasi partiler, kendilerine müşteri olan seçmenleri uzun dönemde tatmin edecek program ve vaatlerle desteklemeli, seçmen odaklı bir anlayış sergilemeli ve bunların sonucunda uzun dönemli seçmen bağlılığı yaratarak, yönetim gücünü elinde bulundurmaya odaklanmalıdır.