• Sonuç bulunamadı

A. Birey Düzeyinde Savaşın Etkileri

A.3. Savaş Yıllarında Aşk

Aşk teması serinin bütün romanlarında savaşla birlikte şekil alan önemli bir yere sahiptir. “Aşk olmalı! […] Aşksız olmaz bu dünya… Çekilmez.”131 cümlelerini

söylettiği Binbaşınınki dahil olmak üzere aşkları genelde mutsuz sonla bitir. Aşkın var olması gerektiğine inanan yazar, fikrini dört romanının tamamında zikretse de savaşın aşkı imkânsız hâle getirdiğini vurgulamak ister.

Yusuf ve Hermin'in aşkı ilk roman olan Yukarışehir'de anlatılmaya başlanır ve diğer roman da çerçeve hikâyesini oluşturur. Çocukluk yıllarında başlayan bu aşk araya misyonerlerin körüklediği etnik kimlik meselesinin ve ardından savaşın araya girmesi yüzünden hüsranla sonuçlanır. Yusuf ve Hermin’in aşkını epizotlar halinde şu şekilde özetleyebiliriz: Yusuf ve Hermin biri Türk biri Ermeni olan komşu çocuklarıdır. Aralarında aşk başlar. Ailesi Hermin’i Ermeni biriyle evlendirmek ister. Hermin’in kardeşleri Yusuf’u döver. Yusuf ve Hermin Zilfo Bey’in obasına kaçar. Hermin’in babası evlendirme sözü vererek dönmelerini ister. Hermin’in babası sözünü tutmaz. Hermin’nin kardeşi Kamer Yusuf’a pusu kurdurtur. Pusunun ardından kaçan Kamer’i Yusuf yakalar. Hermin Nişan’la evlendirilir. Yusuf askere gider. Hermin kaza sonucu ölür. Yusuf evlenir fakat aşkı içinde daima yaşar.

Sözlü edebiyat geleneğimizde mutlu sonla bitmeyen ender aşk hikâyelerinden biri Kerem ile Aslı’dır. Malûm olduğu üzere Aslı, gayrimüslimdir. Âşıkların kavuşmasına Aslı’nın babası mâni olur. Hikâyenin varyantları iki aşığın yan yana defnedildiği mezar sahnesiyle biter. Yusuf ve Hermin’in aşkı da Aslı ile Kerem’in hikâyesine benzetilir. “Bunlar yavuklular Paşa Hazretleri.” “Kerem ile

Aslı masalı.”132

Bu halk hikâyesine benzer şekilde “Sarı Gelin” türküsünün toplumsal bilincimizin derinlerinde bıraktığı iz, bize milliyet farklılıklarının aşılmasının

131 Ünlü, 2003, s. 22. 132 Ünlü, 1988, s. 105.

zorluğunu gösterir. Şemsettin Ünlü bu geleneği bozmamış anlattığı aşk hikâyesini ölümle bitirmiştir. Farklı zamanlarda hikâye, türkü, roman türleri gibi farklı biçimlerde anlatılmış olsa da esasında bütün sanatkârların anlattığı, aşkların anlamsız sebeplerle engellendiğidir. Şemsettin Ünlü kahramanlarının ağzından bu engellemenin manasızlığını dile getirir.

Ünlü acıklı bir aşk hikâyesini kullanarak savaşın yıkıcılığının nerelere varabildiğini göstermiştir.

Savaşın aşkları nasıl olumsuz etkilendiğine dair iki acıklı hikâye Kurbağa

Avcıları’nda anlatılır. Halil, Çanakkale Savaşı’nda kolu çolak kalmış bir gazidir.

Cepheye öküzleriyle lojistik destek sağlamaktadır. Fakat hayallerinde savaşın bittiğini ve köyüne dönüp Asiye’yi istediğini düşünür.133 Çolak Halil’in hikâyesi de

savaşın engel olduğu bir aşk hikâyesidir. Aynı eserde başka bir hikâyede, 93 Harbi’nde haber alınamayan Ramazan, döndüğünde karısının başkasıyla evlendirildiğini öğrenir. Bu hikâye ufak değişikliklerle Yüz Uzun Yıl’da da yer bulur. Yazar, savaşla ilişkilendirdiği her aşk gibi bu aşkı da hüsranlı bir sonla bağlar.

Savaşın aşkları, sevgilileri bir biçimde ayırmasının en etkileyici haliyle gösterildiği bu hadise, Kurbağa Avcıları’nda müstakil bir hikâyedir. Yüz Uzun Yıl’da Yusuf’un yolda rastladığı bir kafileden dinlediği, roman içinde küçük fakat müstakilve etkileyici karaktere sahip bir hikâye olarak mevcuttur.

İnci Enginün, Yüz Uzun Yıl’ı ele aldığı bir yazısında çok önemli tesbitler yapar. Ramazan’ın hikâyesinden bir roman çıkacağını ifade eden Enginün, Yüz Uzun

Yıl’ın genel değerlendirmesini şöyle yapar: “ Roman savaşın getirdiği bir çok hikâye ile dolu. Her biri müstakil romanların konusu.[…] İç içe birçok hikâye birbirinden çıkar. Bunlar bütünüyle ülkenin durumunu anlatmaya yarar.”134

133 Ünlü, 2013, s.41.

Şemsettin Ünlü’nün romanlarının iki karakteristik özelliği var. Birincisi irili ufaklı pek çok hikâye anlatır. Bunlara metin halkaları dersek, onlar, eserde yazarın dikkat çekmek istediği hususlar etrafında ve “eserin mesajını ifâde maksadıyla” uygun biçimde düzenlenmiştir.135 Romanlarda yukarıda verilen örnekler gibi,

savaştan etkilenerek hazin sonla bitirilmiş pek çok hikâyecik mevcuttur. Yazarın vermek istediği mesaj, savaşın ve aşkın yan yana yaşayamadığıdır. Yazar esas fikri hikâyeciklerle destekleme işini yalnız aşk konusunda değil diğer konularda da yapmıştır Romanların ikinci olarak dikkat çeken özelliği, yazarın Kırım Savaşı’ndan II. Dünya Savaşı’na kadar geçen zamanın, hemen hemen hiçbir konusunu atlamayışıdır. Bazen birkaç cümle ölçüsünde de olsa muhakkak her konuya temas eder. Bu konular, bazen günlük yaşamın detayından örneklerdir, bazen Aziziye Tabyası’nın halk tarafından savunulması gibi, Türk tarihinde muazzam yeri ve etkisi olan büyük hadiselerdir. Yazar romanlarını belli bir çerçeve ve hacimde tutmayı başarmış, bu çerçeve içinde kalarak sosyal, ekonomik, siyasî ve kültürel konu ve meselelerin tamamına değinmek suretiyle eserlerinin derinliğini hayli artırmıştır.

Zilfo Bey eşini genç yaşta hastalık neticesinde kaybetmiş ve bir daha evlenmemiş bedbaht bir âşıktır. Cariyeliği ve kadına bakışı eleştiren Kara Ziver Çavuş’un sevdiği kız Kırım göçleri sırasında cariye olarak alınıp satılmış, Kara Ziver’in tüm çabalarına rağmen kavuşamamışlardır. Kız, “köleliğin çöküntüsü” ve ayrılık acısıyla “veremden ölmüş”tür.136 Yusuf ise etnik meseleler yüzünden kötü

biten bir aşkın kahramanıdır. Başkasıyla zorla evlendirilen Hermin kaza sonucu ölür. Üç aşk hikâyesi de hüsranla neticelenmiştir. Ünlü, aşk kavramını olumsuzlukla özdeşleştirerek toplum yapısındaki tüm kurum ve kavramlarla Osmanlının dağınıklığı, savaşın yıkıcılığı ve etnik farkların düşmanlık unsuru olarak kullanılmasına işaret eder. Üç aşk hikâyesinin de ölümle bitmesi bize bu topraklarda aşkın bile yeşeremediğini gösterir.

135 Şerif Aktaş, Roman Sanatı ve Roman İncelemesine Giriş, Akçağ Yayınları, Ankara

2000, s. 51