III. 2.2.1.3. Meclis
III.2.2.4. Savaş Sonrası Yaşananlar
Bazen savaşın sonunda askerlerin taşkınlık yapıp kasaba ve köylerde yağma yaptıkları anlatılır. Bu istenmeyen olaylar sonucunda askerler cezalandırılır:
Kıldılar asker o gün bir niçe kız oglan esîr Râzı olmadı kamusın etdi âzâde vezir
Bir pula satıldı dinürse eger ol günde baş Hâke yeksân oldı gerçek kalmadı taş üzre taş
Şöyle yağmâ eyleyüben kıldılar zîr ü zeber Komadılar gülşenin hârâ vü hârından eser
Bir gün oturdılar anda dahı edüben karar Kıldılar etrâf ü eknâfı kurasın târ u mâr604
Özellikle Osmanlı ordusundaki Tatar askerleri yağma ve talan konusunda öne çıkar. Savaşçılıklarıyla ünlü olan Tatarlar, çapulculuk ve zalimlikleriyle de tanınırlar.
Eserlerde onların bu yönlerine de telmih yapılır. Câfer Iyânî, Tevârîh-i Cedîd-i Vilâyet-i Üngürüs’te Tatar askerlerinin yaptığını:
“Asker-i Tatar-ı deryâ-mikdâr ile Hân-ı müşârun-ileyh hazretleri Beç’e varınca ekser varoş u kurâ ve cümle re’âyâsın tâlân yagmâ idüp harman u ekinlerini âteş-i sûzân ile yakup ciğerlerin kebâb u biryân eylediler.”605 cümleleriyle anlatıyor.
603 Gelibolulu Mustafa Âlî, 2014: 270-271.
604Karanfil, 1998: 89.
605Kirişçioğlu, 2001: 106.
184
Ele geçirilen yerde ne varsa silip süpürülür. Değerli eşyalardan genç ve güzel cariye ve uşaklara kadar her şeye el konulur:
“Sipah-ı hüdâ hisârı yagmaya başlayup âvâz-ı tekbîr tâk-ı sipihr-i nüh-serîre irişüp zemîn ü zaman lerzân oldu
Tutdu yir yüzünü girîv-i nefîr Toldu gök yüzü na’ra-i tekbîr
Hisâr içinde olan nefîs u hasîs her ne var ise sipâh-i seyl-sür’at cümle ahz u gâret idüp defâyin ü hazâyin ve hânumân u sarâyın bâd-ı sabâ gibi silüp süpürüp ellerine bâd-ı hevâdan çok nesne girdi. Kimi mâl ile kîsesin mâlâmâl idüp neysesin nakd ve kimi kenîzek-i sâhib-i cemâl birle hoş-hâl olup gönlün halhâl-ı zerrîne akd itdi. Kimi bî-renc gence yetişdi ve kimi pîrliginde gence irişdi. Ol kadar zeheb ü dînâr ve sîm-i tamâm-ayâr ele getürdüler ki mi’yâr-ı kıyâsın keffesine vaz’ itseler inkisâr bulmak mukarrer idi. Her tîg-dâr serv-i nâz u yâsemen-izâr câriyeler ve dil-nevâz u mâh-ruhsâr kenîzekler ile behremend olup tersâyî hûblar ve firengî mahbûblar esîr oldu ki her biri sipihr-i melâhatin mihr-i tâbânı ve iklîm-i letâfetin cihânbân-ı idiler
Kamûsu hûb u mahbûbu zamânın Dil-ârâmı vü ârâmı cihânın
Semen-sîmâ gül-endâm-ı erguvân hadd Sanem-şekil vü semenber-i hîzrân kadd”606 III.2.2.5. Ele Geçen Ganimet
Savaş bittiğinde askerler genelde düşmanın mallarına el koyar. Bu durum çoğu zaman hoş karşılanır. Rumûzî bunu askerin alın terinin hakkı olarak değerlendirir:
Anlarun alduğı ko mal olsun Şîr-i mâder gibi halâl olsun
N’ola alurlar ise haklarıdur Kesb ü kârı alınları deridür607
606Kararmaz, 1996: 163.
185
Genellikle ele geçirilen ganimet abartılarak anlatılmıştır. Mal ve nimetin erişmediği kimse kalmaz. Düşmanın tamamı esir edilir.608 Zamanın halkı sonuna kadar doyar ve zenginleşir:
Şu resme oldı ol günde ganîmet Ki her şey’e irişdi mâl u ni’met
Zer ü sîm filori dürr ü gevher Gümişden çok salîb ile sanemler
Dahı çok akmeşe birle çukâlar Semen-ten hûblar gökçek likâlar
Şu denlü buldılar bî-hadd ü pâyân Gınâya irdiler çok halk-ı devrân609
Savaşılarak alınan yerlerde askerin yağma yapmasına ve ganimet almasına izin verilir. O derece ganimet ele geçirilir ve asker mala doyar ki at ve katır gibi hayvanlar gözden düşer. Altın, mücevher, yakut, inci herkes hangisine heves ediyorsa onu seçer. Kimisi altına gümüşe bile artık bakmaz:
Getürdiler bölük bölük esîri Ki her birisi bir ıklîm emîri
Kimisi ehl-i şemşîr u dil-âver Kimisi nâzenîn u hûb-manzar
Şu denlü anda cem’ olmışdı enfâl Beyânına erişmez ‘akl u ahvâl
Ki yer yer hirmen-i mâl-ı ganâim Olupdı göklere zerrîn de’âim
…
607 Yavuz, 3003: 267.
608 Bu tarz anlatımlar için bkz.: Aydemir, 2006: 42; Kütahyalı Firâki, 2013: 128.
609 Kıvâmî, 2007: 144-146.
186 Şu denlü toyum olmışidi leşker
Ki gözden düşmişidi esb ü ester
Kaçardı hep ekâbir sîm ü zerden Ki yürekler baglamışlar güherden
Kimi elmâsdan almışidi kâm Kimi pîrûze yükin etmiş itmâm
Kimi lâ’l u kimi yâkut kimi dürr Garâre kılmış hep eylemiş pür
Kimisi câmi’-i envâ’ çün cins Toyar bir nev’iyile cümle’-yi ins
Çü leşker tutdı yükin sîm ü zerden Ekâbir dahı envâ’ı güherden610
Fethedilen yerlerde ele geçirilenler arasında özellikle güzeller üzerinde sıkça durulur. Celâl-zâde Mustafa kadınların güzelliklerinden uzun uzun bahseder.611Periyi andıran pek çok güzel esir edilir ve ordunun içi ay yüzlü, servi boylu, saçları amber kokulu kadınlarla dolar:
Toyumluklar olup bî-hadd-ü-vâfir Esîr olmuş aceb etfâl-i kâfir
Eline râyegân girmiş guzâtın
610Aydemir, 2006: 68-69.
611“Cümle-i cünûd ü asker kâffe-i mübârizân-ı zafer-fer tecemmülât-ı A’câm ile sâhib-i merâm olup toyumluklar eylediler. Sîm ü zer kîseler ile degil himyânlar ile lü’lûler dürr-i yetîmler torbalar ile gırârlar ile bulunup gazîler nukûd u cevâhiri ölçekler ile ve kîleler ile taksîm idüp üleşdiler. Sîmîn-beden, nâzik-ten, gül-bû, hilâl-ebrû güzeller; lâle-‘izâr ve gonca-fem, gül-rûh, müzellef hub-rûlar;
anber-kâkül, perî-cemâl, lûpû-dişli, la’lîn-leb, ebrû-hilâl sanemler; serv-kadd ve gül-hadd, şîrîn-zebân ve hokka-dehân, gül-rû ‘Acemler, nâz u şîvede mâhirler ve kâmiller, terennüm-gûylar, gazal-hanlar, mahbûblar, hûblar, ehl-i diller tutulup, husûsân hûrâ şemâyil, nâz u ‘işve hasâyil, cemâlde cemîl, hüsn ü garrâ ile hûra ‘adil, nâzik-meyân, sünbül-zülf, müşk-bû, zerrîn-halhal ve anberîn gîysû, zîbâ-rûy ve fülfül-hâl, gonce-leb, hokka-dehân, serv-misâl, pür-zarâfet, nâzenîn-kâmet, şivedâr ve gamze-kâr, seyyibât u ebkârdan hande-rû u gül-bûş kızlar ve hâtunlar, bedenleri sîmîn, saçları altunlar bînihaye tutulup…”( Celâlzâde Mustafa, 1997: 246).
187 Gazâ rehberleri ceyş-i kümâtin
Güzeller nâzenînler gonca-femler Hırâmân serv-kadd gül-bû sanemler
Alınmış çok semen-sîmâ cevârî Ferâh-bahş u safâ-behcet civârı
Perî-ruhsâra vü hûrâ şemâyil Müca’ad-kâkül ü anber-selâsil
Pür olmuş içi ordunun perîden Semâ-veş mâh u mihr ü müşterîden612
Zaferlerden sonra gece gündüz top tüfek atılıp kutlama yapılır.613
III.2.3. ASKERLER
Askerlerin hepsi mert birer pehlivandır. Onlar hiçbir zaman savaştan kaçmaz.
Askerler genellikle kaplan, aslan gibi yırtıcılara benzetilir. Üzerlerine sıçrayan kan benek benektir ve sanki bir leopar veya kaplan gibi görünürler:
Çarhacılar çıkdı meydâna yine Nîzeler irgürdiler birbirine
Kimi nîzeyle kimisi gürz ile Şöyle ceng oldı ki hiç gelmez dile
612 Celâl-zâde Mustafa, 1997: 102–103. Eserde buna dair anlatımlar için bkz.: Celâlzâde Mustafa, 1997: 247-248.
613 Yavuz, 2003: 295.