• Sonuç bulunamadı

Âsafî Dal Mehmed Çelebi tarafından 1587’de yazılan bu eser, 6982 beyitten oluşan hacimli bir mesnevidir. Şecâatnâme üzerine 2006 yılında Abdülkadir Özcan, bir inceleme yazısı ile tıpkıbasım olarak bir çalışma yapmıştır.334 İki nüshası335 tespit edilen Şecâatnâme’ye dair Süleyman Eroğlu 2007 yılında doktora çalışması yapmış

331 Hulusi Yavuz, 2003: CCXXXIV.

332 Hulusi Yavuz, 2003: XL; .Afyoncu, 2003: 132.

333Ali Efendi, Telhîs-i Berkü’l-Yemâni adını verdiği bu tercümeeserini Sadrazam Ahmed Paşa’nın tavsiyesiyle kaleme aldığını belirtir. Eser sıradan bir tercüme değildir. Hacı Ali Efendi çeviriye ilaveler de yapar, Yemen’in Osmanlı idaresinden çıktığı dönemleri anlatır ve kendi gözlemlerinden de bahseder. Yani bölgedeki olayları kendi zamanına kadar anlatır. Son bölüm muhtemelen Ali Efendi tarafından yazılmış ve burada müellif 1060 (1650) yılında Mısır, Yemen ve Hindistan’daki vazifeleri sırasında edindiği bilgileri esere ilâve etmiştir. Eserin sonunda Yemen’in tekrar Osmanlı yönetimine girmesinden bahseder ve IV. Mehmediçin dua eder. Kitabın sonundaki 1087 (1675-1676) tarihinden Hacı Ali Efendi’nin tercümeyi bu tarihte bitirmiş olacağı düşünülebilir. Ali Efendi, eseri beş bâba ve bunları da kendi içinde fasıllara ayırmıştır. Eserin, birinci bölümünde Yemen’in Osmanlı hâkimiyetine girmeden önceki genel durumu, Sultan II.Selim’in Mısır Seferi sırasında yaşananlar ve Yemen’in bu esnasındaki hükümdarlarına değinilir. İkinci bölümde Osmanlı Devleti’nin Yemen’i almak isteme sebepleri üzerinde durulur. Üçüncü bölümde Sinan Paşa tarafından Yemen’in fethedilmesi tasvir edilir. Dördüncü bölümde Yemen’in fethinden sonra bu bölgeye hâkim olan beylerbeyi ve vezirler tanıtılır. Son kısımda ise Yemen’de imam olanlar hakkında bilgiler verilir. (Ayşe Hande Can, Hacı Ali Efendi Tarih-i Kamaniçe, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2007, s. VI-VII.)

334 Âsafî Dal Mehmed Çelebi, Şecâ’atnâme: Özdemiroğlu Osman Paşa’nın Şark Seferleri 1578–1585 (Haz.: Abdülkadir Özcan), Çankaya Basım Yayın, İstanbul, 2006.

335 Bu nüshalar şunlardır: İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, TY. 6043; Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Revan No: 1301.

93

ve eserin nüshalarını karşılaştırıp günümüz harflerine aktarmıştır.336 2009 yılında da Mustafa Eravcı Şecâatnâme üzerine bir çalışma yapmıştır.337 İçerisinde çok sayıda minyatür barındıran eserin bu yönüyle ilgili de yapılmış çalışmalar vardır.338

16. yüzyıl Osmanlı şark coğrafyasında yaşanan olaylara değinen Şecâatnâme, Özdemiroğlu Osman Paşa’nın 1578–1585 yılları arasında yapmış olduğu gazaları ayrıntılı bir şekilde tasvir eder. Aruzun fâilâtün fâilâtün fâilün kalıbıyla yazılmış ve sade bir Türkçeyle kaleme alınmıştır. Yaşanan olayları tüm ayrıntılarıyla gözler önüne seren Âsafî, yaşadığı esaret yıllarını ve başından geçenleri de canlı bir şekilde tasvir eder. Kendisi Osman Paşa’nın yanında bulunmuş, yaşananlara bizzat şahit olmuştur. Bundan dolayı verdiği bilgiler önemli tarihi ayrıntılar da barındırır.

Ordu Gürcistan Seferine çıkmış, İran da bunu önlemek için Çıldır civarına yerleşmiştir. Çıldır’da yapılan savaşta Osmanlı ordusu büyük kayıplar verir, fakat Osman Paşa’nın ordunun imdadına yetişmesiyle İranlılar bozguna uğratılır. Çıldır Savaşı’nda büyük yararlılıklar gösteren Osman Paşa daha sonra Tiflis’in fethiyle görevlendirilir ve Tiflis Kalesi’ni alır. Ordu buradan Şirvan üzerine yürür, Kınık Nehri civarında ufak çarpışmalar yaşanır, erzak sıkıntısı da başlar. Kınık Nehri zor da olsa geçilir, bağ ve bostan diyarı Ereş’e ulaşılıp erzak sıkıntısı giderilir. Ereş’te Lala Mustafa Paşa, fethedilen toprakların muhafazası ve İranlıların kışın yapacakları saldırılarda ordunun tehlikeye düşmemesi için beylerbeylerinden birini Şirvan’ın korunmasıyla görevlendirmek ister, fakat hiç kimse bu görevi üstlenmek istemez. Bu görevi Osman Paşa kabul eder. Lala Mustafa Paşa 1578’de ordusuyla Erzurum kışlağına çekilmek üzere Şirvan’dan ayrılır. Az bir kuvvetle Şirvan’da kalan Osman Paşa şehri korumak için önlemler alıp Kür Nehri üzerine köprü yaptırır. Bu aralarda kimi İran beyleriyle de ufak çaplı savaşlar yapılmaktaydı. İbrahim Bey, Abdurrahman Bey ve Kaytas Paşa önderliğindeki ordu, Partaloğlu komutasındaki İran ordusunu hezimete uğratır. Eres Han üzerine gece baskın düzenlenir, ama başarılı olunmaz. Tekrar hazırlık yapılır ve Eres Han üzerine gidilir. Ordu su ve yiyecek sıkıntısı çektiği için Şemahi’de konaklar. Bu arada Eres Han’ın da Ereş

336 Süleyman Eroğlu, Âsafî’nin Şecâatnâmesi, Doktora Tezi (Prof. Dr. Coşkun Ak), Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bursa, 2007.

337 H. Mustafa Eravcı, Âsafî dal Mehmed Çelebi ve Şecâ’atnâme, MVT Yayınları, İstanbul, 2009.

338 Gönül Kaya, Resimli Bir Osmanlı Tarihi: Âsafî Paşa’nın Şecâatnâme’si, Yüksek Lisans Tezi (Prof. Dr. Zeren Tanındı), Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bursa, 2006.

94

üzerine yürüdüğü haberi gelir. Ereş’te Kaytas Paşa komutasındaki birlik çok fazla dayanamaz ve bozguna uğrar, Kaytas Paşa şehit olur. Osman Paşa, Eres Han’ın kuvvetlerine karşı hemen yola çıkar ve iki ordu çarpışmaya başlar. Çarpışmaların ikinci gününde Giray Han’ın yola çıktığı ve gelmek üzere olduğu haberi gelir.

Muharebenin üçüncü gününde Adil Giray’ın öncü kuvvetleri yetişir ve Osmanlı ordusu İran Ordusunu hezimete uğratır. Eres Han esir edilir. Daha sonra İran, Selman Han komutasında yüz bin kişilik bir kuvvet gönderir. Hazırlıksız yakalanan Adil Giray hezimete uğrar. Adil Giray ve Piyale Bey esir düşer. Osman Paşa savunması güç olan Şemahî’den Demirkapı Kalesi’ne gitmeye karar verir. Çetin kış şartlarında ordu Demirkapı’ya geçer. Bu arada Küre bölgesinde eşkıya ile de mücadele edilir.

Osman Paşa’nın Demirkapı’ya çekildiği haberini alan Kaçar Muhammed Han, Şirvan’ı yeniden ele geçirmek düşüncesiyle yirmi bin kişilik kuvvetle Demirkapı’ya konuşlanır. Kaçar Muhammed Han komutasındaki orduyla yapılan savaşta Osmanlı hayli kayıp verir ve başarılı olamaz. Bu durumu fırsat bilen Kaytaklılar da erzak tedarikini sağlayan Osmanlı askerlerini katlederler. Bunun üzerine Osman Paşa Kaytaklılar üzerine saldırır. Âsafî’nin de katıldığı bu savaşlarda Kaytaklar püskürtülür ve ordu tekrar Demirkapı’ya gelir. Selman Han’ın bozgununda esir düşen Adil Giray’ın intikamını almak isteyen Mehmed Giray 1579’da Demirkapı’ya gelir. Sonra Şemahi’de İran kumandanı Muhammed Han üzerine gidilir ve Muhammed Han öldürülür. Bakü’yü zabtetmiş olan Han Ali ve Maksud Bey üzerine asker gönderilir ve Bakü teslim alınır. Şemahi’den kalkan Osmanlı ve Tatar askerleri Azerbaycan yöresini yağma eder ve önemli miktarda ganimet elde edilir. Mehmed Giray Şirvan’dan ayrılır, az bir kuvvetle Gazi Giray kalır ve Osman Paşa yine sıkıntıya düşer. Bu durumu fırsat bilen bazı bölgeler isyan eder. Mehmed Giray’ın ayrılışından cesaretlenen Selman Han ve Pîre Muhammed Han önderliğindeki İran ordusu Şirvan’a gelir. Şirvan’a giren İran ordusu üzerine asker gönderilir, Âsafî’nin de takviye kuvvet olarak katıldığı saldırı neticesinde İran ordusu bozguna uğratılır.

Sonra Kür Nehri civarına yerleşmiş olan Selman Han gece baskınıyla bozguna uğratılır. Bu hezimetlerin haberini alan İranlılar, Pîre Muhammed Han ve Selman Han önderliğinde altmış bin kişilik bir kuvvet daha yollar. İki ordu Şemahi önlerinde karşılaşır, fakat İran kuvvetleri karşısında Osmanlı ordusu geri çekilmek zorunda kalır. Daha sonra İran şahınca İrvan’a hanlık unvanıyla vali atanan Peyker Han on

95

beş bin kişilik askerle yola çıkar ve Gazi Giray bu kuvvetleri karşılar ve mücadele sonunda Gazi Giray İranlılara esir düşer. Şirvan bölgesi işgal edilir. Âsafî ve Kaykı Beyler bir miktar asker ile Kabala Kalesini tamir etmeye giderler. Kış bastırmadan sığınacak bir liman lazımdır. Asker iyice tedirgin olmuştur. Partaloğlu Mustafa Bey kumandasındaki küçük bir İran kuvveti Kabala kalesini kuşatır. Erzak sıkıntısı olan kalede çok fazla dayanamayan askerler teslim olmak için Âsafî’ye baskı yapar, sonra asker dağılmaya başlar ve Âsafî de atının bataklığa saplanması sonucu esir düşer.

Âsafî esaret günlerinde kimi zorluklar çeker ve cellât elinden son anda bir Bey sayesinde kurtulur. Bir kuyuda üç yıl esir hayatı yaşar.

Osman Paşa durumun iyi olmadığını İstanbul’a bildirir ve bir takviye birlik yola çıkarılır. Her iki taraftan da toplanan kuvvetler arasında savaşlar yaşanır. Palasa mevkiinde Osman Paşa ve İmam Kuli Han arasında şiddetli bir çarpışma yaşanır ve İran ordusu hezimete uğratılır. Zaferin ardından Şemahi Kalesi tamir edilir ve Osman Paşa İstanbul’a dönmek için yola çıkar. Yolda Rus kuvvetleriyle savaşılır ve dördüncü günün sonunda Ruslar kaçmak zorunda kalır. Yoluna devam eden Osman Paşa pek çok zorluktan sonra Kırım’a ulaşır. Kefe’ye geçen Osman Paşa’ya bu kez de Mehmed Giray saldırır uzun bir süre devam eden mücadele sonucu Osmanlı donanması Kefe’ye gelir Osman Paşa’nın imdadına yetişir ve Mehmed Giray kaçmak zorunda kalır. Kardeşi Alp Giray, Mehmed Giray’ı yakalayıp öldürür.

Kaptan Ali Paşa’yla beraber gemilerle yola çıkan Osman Paşa, uzun bir deniz yolculuğundan sonra İstanbul’a ulaşır. Başarılarından dolayı Osman Paşa sadrazamlığa terfi eder. Mehmed Giray’ın ölmesinden sonra Kırım tahtına İslam Giray getirilmişti. Mehmed Giray’ın Oğlu Saadet Giray amcası İslam Giray’a karşı ayaklanır. Osmanlı isyanı bastırmak için Osman Paşa’yı görevlendirdi. Bu sırada İran da esir olarak tuttuğu Gazi Giray’ı Kırım tahtına geçirmeyi ve Tatarları kendi safına çekmeyi düşünür. Gazi Giray bunu kabul eder ve Âsafî’yi de yazışmalarında kullanmak için yanına aldırır. Âsafî’yi ölümden kurtarmak için Hamza Mirza ile de konuşur. Daha sonra Âsafî İsfahan’a sürgün edilir. Oradan birkaç kişiyle kaçmayı başaran Âsafî, zorlu mücadelelerden sonra Rey şehrine gelir. Buradan bir gemiyle Basra sahillerine ulaşır. Basra beylerbeyine durumu izah etti ve onun da yardımıyla Bağdat’a gitti. Sonra Diyarbakır’a gelen Âsafî, Osman Paşa’nın Erzurum’da

96

Tebrizseferi hazırlığında olduğunu öğrenip Erzurum’a yönelir. Osman Paşa’ya kavuşan Âsafi sevinç göz yaşları dökmekten kendini alamaz. Hamza Mirza ile Tebriz’e gelen Gazi Giray’da bir yolunu bulup firar eder ve Van Kalesi’ne ulaşır.

Daha sonra da Osman Paşa’nın yanına geçer. İki kara gün dostu Âsafî ve Gazi Giray’a kavuşmuş olmanın mutluluğunu yaşayan Osman Paşa Tebriz’e gitmek için yola çıkar. Yaşanan mücadelelerden sonra Tebriz ele geçirilir. Başarılarından dolayı Âsafî’ye Kefe beylerbeyliği görevi verilir, Gazi Giray’a da Kırım tahtının verilmesi konusunda Osman Paşa Osmanlı hükümetine bunu arz edeceğini belirtir. Tebriz’i uzun süre savunmaya çalışan Osman Paşa artık iyice hastalanmıştı, asker de huzursuzlanmaya başlar. Geri dönmeye karar verilir, fakat yolda Osman Paşa ölür.

Göç yolundaki Osmanlı ordusuna Hamza Mirza saldırır, fakat başarılı olamaz. Zor şartlar altında ordu Van’a ulaşır. Osman Paşa’nın cenazesi de Diyarbakır’a götürülüp oraya defnedilir.339