• Sonuç bulunamadı

SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Değerli arkadaşlar, ben burada birtakım ciddi iddialarda bulundum. Burada kul hakkı var, burada yetim hakkı var, burada şehitlerin ruhlarıyla ilgili sıkıntı var, bunlara cevap vereceksiniz. Bu Bakan, Bakan Bey gelecek, biraz sonra cevap verir. Şimdi, bunların hepsini ben söyledim.

Bakın, değerli arkadaşlar, burası –Sayın Bakan buna da cevap versin- iki üç yıldır Başbakanlığa devredilecekmiş madem, niye buraya tesisat, tamirattan trilyonlarca liralık masraf yaptınız Sayın Bakan? Bakın, yangın hareket merkezi yaptınız, bilgi işlem merkezi yaptınız Gazi Yerleşkesi’ne ve şu anda devletin zararı trilyonlarca.

Şimdi, bir bakan yanlış bilgi verir mi?

Değerli milletvekilleri, ben ormancıyım, Gazi Yerleşkesi’nde on bir yıl görev yaptım. Ben bunları sorduğumda Sayın Bakan dedi ki: “Sayın Vekil –tutanaklarda var, yanlış bilgi yok, yalan da olmaz- bir tane bile ağaç kesilmeyecek.” dedi “Bir tane bile ağaç kesilmeyecek.” dedi. Buyurun, buyurun sayın milletvekilleri; bunlara cevap versin, o Zeyid Bey de cevap versin, hani “Talan, şu bu.”

diyordu ya. Hani ağaç kesilmeyecekti? Yani yüce Mecliste “Bir tane ağaç kesilmeyecek.”

diyeceksiniz, komisyonda “Bir tane ağaç kesilmeyecek.” diyeceksiniz. Buyurun, buyurun, dünkü hâline bakın, bugünkü hâline bakın. Buyurun, bunlar nedir? Bunlar Gazi Yerleşkesi’dir bunlar.

Evet, şimdi, biz bunları söylüyoruz ama eğer vicdanınızla hareket etmezseniz neticeye gidemezsiniz.

Şimdi, gensorudaki bir tanesi de Adalet ve Kalkınma Partisinin kullandığı otopark. Muhtemelen Zeyid Aslan da o otoparka arabasını… Hemen önünde var ya. Sizin, hani seçim otobüslerini çektiğiniz otopark. Kimin biliyor musunuz o arazi değerli arkadaşlar? Ya, bunu kabul edin. Bu arazi, Orman Genel Müdürlüğünün arazisi.

MURAT YILDIRIM (Çorum) – Ne yapalım, yerini mi değiştirelim?

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Yani, Orman Genel Müdürlüğünün arazisi, Adalet ve Kalkınma Partisinin arazisini, binasını normal hâle getirmek için büyükşehir belediyesinin imar düzenlemesi Orman Genel Müdürlüğünden alınıyor, Adalet ve Kalkınma Partisi burayı ne olarak kullanıyor? Otoparkı olarak kullanıyor.

Ya ben bunları düzeltin dedim. Bakın, bu söylemelerimizin ne faydası oldu. Şimdi duydum ki, bu söylemleri dile getirince bir yer seçmeye çalışıyorlar. Bu bile kazançtır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yılmaz teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar) Sayın Öz, buyurun.

ALİ ÖZ (Mersin) – Sayın Başkanım, milletvekili arkadaşımızın ifadeleri önerge adına konuşan milletvekilinin önergeye ait herhangi bir görüşte bulunmadığı, farklı bir konudan bahsettiğiyle alakalıdır. O yüzden söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun siz de.

Lütfen, iki dakika.

3.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, yapmış olduğum konuşmada Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu önerge üzerindeki sözlerimi tamamlamadan önce, şöyle bir ifadede bulundum: “Sayın Bakanın, Orman Bakanlığı içerisindeki teşkilat yapılanmasındaki yaptığı değişikliklerin daha sonraki yolsuzluklara, yandaşlıklara nasıl zemin hazırladığı” ifadelerini bana ayrılan on dakikalık süre içerisinde izah etmeye çalıştım. Bunların hiçbir tanesi önergeyle alakasız değildir. Sayın Bakan nüfuzunu kullanarak kendine yakın, kendi teşkilatına yakın, kendi sendikasına yakın insanları, orman mühendisliğiyle hiç alakası olmayan insanları bile bakanlık kadrolarına yerleştirerek, arkadan bazı şeylerin yapılması için bir ön hazırlamıştır. Bunları ifade ettim. Konuyla alakası vardır.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun 1999 yılındaki durumuyla ilgili birtakım sözler sarf etti. Onunla ilgili gruba sataşmadan dolayı söz istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Vural, buyurun.

İki dakika lütfen.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Ali Uzunırmak BÜLENT TURAN (İstanbul) – Siyasi tespit yaptı.

BAŞKAN – Sayın Ali Uzunırmak Aydın Milletvekili.

Buyurun efendim.

4.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan’ın MHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın konuşmacının, Zeyid Aslan’ın avukat olduğunu biliyorduk ama bir avukatın aynı anda sahte delil üreten bir savcı, o sahte delillerle karar vermeye yönelen bir hâkim kişiliğine bürünmüş olduğunda, topluma ne kadar tehlikeli bir şahıs olarak takdim edilebileceğine burada şahit olduk.

MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Aynaya bak, aynaya…

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Aynayı sana gösteririm!

BAŞKAN – Lütfen… Lütfen… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – İstersen hem dış bükey hem iç bükey olarak gösteririm, tamam mı?

MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Sana da o yakışır!

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Sana aynayı gösteririm!

BAŞKAN – Lütfen…

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, her şeyden önce, Milliyetçi Hareket Partisi seçim meydanlarında “Apo’yu asacağız.” diye tüzel kişiliğinin ağzından hiçbir beyanda bulunmamıştır. Ama bugünkü avukatı olduğu, geçmişte de Sayın Başbakanın… Geçmişteki idamın nasıl kaldırıldığını, Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Devlet Bakanının, kendi kabine üyesinin beyanlarında gördük. Daha sonra, Sayın Başbakanın meydanlardaki “şerefsizlik” ithamlarını görüşmeler ve idam konusunda gördük ve Sayın Başbakanın, bugün, idamın geri dönmesiyle ilgili yaptığı tezat, 3 çelişkiyi bir anda yaşayan bir toplum… Eğer aklıyla karar veremiyorsa, siz vicdanlarınızla karar veremiyorsanız, aklınızla karar veremiyorsanız, bu çelişkileri göremiyorsanız neyi size göstermek lazım? Milliyetçi Hareket Partisinin iktidarında, üçte 1 ortak olduğu bir Hükûmette -muhalefet koyduğu her şeyi- sizin milletvekillerinizle idamın kaldırıldığını -bu Meclis tutanakları da şahit millet de şahit- kendi Bakanınız açıklıyor. Daha hâlen neyi iddia ediyorsunuz? Değerli arkadaşlar, eğer iddialarınız doğru değilse önermelerinizin doğru olması ve doğru politika inşa etmeniz mümkün olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Her şeyden önce bunu kabullenin. Eğer bunu kabullenemiyorsanız, Milliyetçi Hareket Partisinin döneminde seyyar mahkemeler, Habur’lar yaşanmadı değerli arkadaşlarım. Sizin geldiğiniz bu sürece bakın, politikalarınızı bir gözden geçirin ve aklıselimle gözden geçirin.

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, teşekkür ediyorum efendim.

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Biz bu ülkenin milletvekilleriyiz ve hepimiz bu ülke adına çalışıyorsak dürüstçe, samimice ve olgunca bu meseleleri çözmenin yolunu bulmamız gerekiyor.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uzunırmak.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) - Sayın Başkan, diğer konuşmacılar gibi bizim de konuşmamızın gensoruyla ilgisi olmadığını söyledi. Bir cevabı hak eder.

BAŞKAN – Buyurun efendim, iki dakika da size vereyim.

5.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan’ın BDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Sevgili arkadaşlar, ben AKP Grubu adına söz alan konuşmacının konuşmalarımızın gensoruyla ilgisiz olduğu konusundaki düşüncesini, bir gensorunun son derece dar yorumlanmasıyla ilgili olduğunu düşünüyorum. Birincisi, bizden önceki konuşmalarda dile getirilmiş olan çeşitli usulsüzlük, yolsuzluk eleştirilerini eleştirmediğimize göre bu eleştirilere katılıyoruz demektir. Ancak, bunların daha genel bir bağlamda, Hükûmetin genel siyaseti, iktisadi politikaları, genel olarak kalkınma anlayışı bakımından ne anlama geldiğini ifade etmenin aslında gensoruyla ilgisiz olduğu değil, burada bir genel anlayış tartışması bakımından Hükûmetle yapılacak bir tartışma çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir. Eğer gensoruları bütünüyle teknik bir müfettiş incelemesi gibi mütalaa edecek olursanız bu Mecliste aslında tamamen bir bürokratik tartışmayı getirirsiniz. Oysa, Meclis her gün yeniden Türkiye'nin genel siyasetini tartışmak için bu gensorulardan bir imkân ve fırsat buluyor. Çoğu kez belirttiğimiz gibi, aslında, Meclisin gündemi genel olarak toplumun gündeminden kopuk olduğu için, burası bir tür kanun fabrikası olarak değerlendirildiği için başımızı kaldırıp biz de bütün işçiler gibi memleketin havasını soluyabilmek için, genel siyasete bir giriş yapabilmek için bu gensorulardan medet umuyoruz. Aslında, Bakanlığın genel siyaseti ve genel yaklaşımları eleştiri konusu olmuştur.

Marksizme gelince, bunun hakikaten bir Marksist pozisyon deklarasyonu olup olmadığını müşahede edecek güçte olmadığını gördüm konuşmacının. O yüzden bu konuya girmiyorum.

İyi günler. (BDP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kürkcü.

ZEYİD ASLAN (Tokat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Aslan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) İki dakika da siz lütfen…

6.- Tokat Milletvekili Zeyid Aslan’ın, Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ZEYİD ASLAN (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmam üzerine söz alan Sayın Uzunırmak, avukatlık kimliğimden bahsederek hem hâkim hem savcı, sahte delil üretme, sahte belge üretme, sahtekârlık gibi ithamlarda bulundu.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – “Sahtekârlık” demedim!

ZEYİD ASLAN (Devamla) – Tabii, ben Meclisi germek istemiyorum, Meclisi germek istemiyorum.

Tabii, yani gerek idamdan alalım gerek biraz önce söylediğiniz konulardan, söylenebilecek çok şey var ama amacımız burada birbirimizi germek, senin kötü tarafını, benim kötü tarafımı açığa çıkarmak değil, doğru bir şey yapmaya çalışmak. Ben o yüzden sadece şunu ifade etmek istiyorum:

On dört yıl şerefli bir şekilde avukatlık yaptım. Avukatlık hayatım boyunca da ağırlıklı olarak insan hakları ihlalleri ve özellikle devlet tarafından zulme uğrayan insanların savunmalarını üstlendim.

Avukatlıkta para falan da kazanmadım, kendi geçimimin dışında. Ama avukatlık hayatım boyunca hiçbir zaman sahtekârlık yapmadım, sahte belge düzenlemedim. Bunun olduğunu iddia eden varsa mutlaka ortaya bir delil koyması lazım, eğer delil konulamazsa esas zaten sahtekârlık orada olur.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Onu demedi ama. Onu demedi, başka türlü söyledi.

ZEYİD ASLAN (Devamla) – Bu nedenle, ben, biraz önce Sayın Uzunırmak’ın ortaya koyduğu sahtekârlık iddiasını ciddiye almadığımı ifade etmek istiyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, ben Sayın Konuşmacıya “sahtekâr” falan demedim. Bir avukatın hem hâkim hem savcı rolüne soyunduğunda sahte delille savcıya ve sahte delile kanarak hâkim olarak karar verdiğinde toplum için ne kadar tehlikeli olabileceğini anlatmaya çalıştım. Yani Sayın Konuşmacının beyanları, konuşma anındaki geçmişteki beyanları saptırılmış, budanmış, anlamı değiştirilmiş Milliyetçi Hareket Partisine ithamlardır. Dolayısıyla gerçekle alakası olmayan beyanlardır ve gerçekle alakası olmayan beyanlarını kendisine anlatmaya ben yeterli olurum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Zapta geçti söyledikleriniz.

VI.- GENSORU (Devam) A) ÖN GÖRÜŞMELER (Devam)

1.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve 21 milletvekilinin; uygulamalarında siyasi nüfuzunu kullanarak Gazi Yerleşkesini, Orman Genel Müdürlüğü arazisini ve İstanbul Orman Bölge Müdürlüğündeki hafriyat alanlarını devrederek kamuyu zarara uğrattığı ve görevini kötüye kullandığı iddiasıyla Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/15) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, sıra Orman ve Su İşleri Bakanımız Sayın Veysel Eroğlu’nda.

Sayın Bakanım, buyurun.

Süreniz yirmi dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Özellikle, hakkımda verilen gensoru hakkında konuşmak üzere söz aldım efendim.

Özellikle, şunu belirteyim: Hakikaten gensorular epeyce sulandı. Özellikle, şunu vurgulamak istiyorum: Ben Türkiye’de yıllardan beri gerçekten büyük hizmetler yapan bir kişiyim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Masallar, masallar!

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - İSKİ’de sekiz buçuk yıl hizmet yaptım; DSİ’de dört buçuk yıl, Çevre Orman Bakanıyken dört yıl. Şimdi de Orman Su İşleri Bakanı olarak çalışıyorum. Allah’a şükür, şu ana kadar yüzümüzün akıyla her yerde, Türkiye’nin her yerinde, Kars’tan Edirne’ye kadar, Sinop’tan Mersin’e kadar her yerde yüzümüzün akıyla dolaşıyoruz. Bunu gururla ifade ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bakınız, sadece İSKİ’de -biz bunlardan ne aldığımızı biliyoruz- tam 1,5 milyar dolarlık borcu temizledik, 600 tane tesisi İstanbul’un hizmetine sunduk.

Ben sanıyordum ki “merkezî hükûmet” diye bir şey yok. DSİ’ye geldiğim zaman 2003 yılında tam 82 katrilyonluk, bizden önceki Hükûmet ihale yapmış, 1.600 tane tesis. Verdiği sadece 2 katrilyonluk ödenek var, kırk bir yıllık proje paketini önümüze koymuşlar. Ama biz bunların altında ezilmedik Allah’a şükür, Devlet Su İşlerinde de tam 3,2 katrilyon TL’lik bir tasarrufla fazla ödenenleri geri alarak milletimizin hizmetine sunduk.

Şimdi, ben bunlardan bahsetmek istemiyorum. Milletimiz biliyor. Esasen, Twitter’dan da çok güzel mesajlar geliyor. Milletimize, verdiği destekten dolayı, beni dinleyenlere de ayrıca saygılarımı sunuyorum.

Bakın, Twitter’dan gelen birkaç tanesini okuyayım: “Herhâlde içeriği şudur: ‘Niçin bu kadar kısa zamanda bu kadar fazla tesis açtınız. Biraz daha yavaş olmalıydınız, teessüf ederiz.’ ” diye bu şekilde Twitter’da mesajlar var.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Milletvekillerinizin Twitter’ına gelenleri de bir okuyun, oraya gelenleri.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Değerli kardeşlerim, ben şunu ifade edeyim: Gensorudakileri, dikkatle, arkadaşlarımızı dinledik. Ben kendilerine teşekkür ediyorum; bize, yapılan hizmetleri ve hakkımızdaki iddiaları açıklama imkânı verdikleri için; bu bir.

İkincisi: Şimdi, misal olarak, hafriyat toprağıyla ilgili kamuyu, devleti zarara uğrattığımdan bahsetti. Esasen, değerli vekilimiz sorsaydı, daha önce de, 2010 yılında bazıları tarafından cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunuldu. Ayrıca, tabii, bu cumhuriyet savcısı alınan gelirin geçmişe göre çok daha fazla olduğunu gördü, takipsizlik kararı verdi. Daha sonra itiraz edildi, Danıştay 1.

Daireye gitti, Danıştay 1. Daire hiçbir şekilde usulsüzlük olmadığına dair oy birliğiyle karar verdi.

Bakın, zaten yargının kararı var. Kaldı ki, ben gene izah edeyim…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Referandumdan sonra mı oldu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Referandumdan önce, merak etme. İsimlere bakabilirsin.

OKTAY VURAL (İzmir) – Başka şey o Sayın Bakanım, onlarla ilgili değil. Konuya gelin siz, boş verin.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Özellikle, konuya geleyim.

Şimdi, hafriyat topraklarıyla ilgili, 1996 yılından itibaren orman teşkilatı ihale ederek, bunları, toprak dökülmesine izin vermiş ama toprak rastgele dökülüyor ve -bunların- ne döküldüğü belli değil, kontrol edilemiyor, orman teşkilatı işi gücü bırakmış ve bu hafriyat kamyonlarının peşinde, bunların takibiyle meşgul oluyor. Dolayısıyla, 2009 yılında idi hatırladığım kadarıyla, bu konuda çok büyük itirazlar geldi, denildi ki: “Büyükşehir Kanunu’nda hafriyat topraklarının sevk ve idaresi tamamen Büyükşehir Kanunu’na göre büyükşehirlere aittir.” Dolayısıyla, büyükşehir belediyeleri bu konuda ruhsat vermeyince, netice, ihale edilenler arasında, ihale edilen firmalar, müstecirlerle Bakanlığımız arasında büyük ihtilaflar meydana geldi, bu konu ta Meclise kadar intikal etti. Hatta o tarihte ben Çevre Orman Bakanıydım, Plan Bütçe Komisyonunun odasında bütün grupların grup başkan veya vekillerinin yardımcılarının katılımıyla konunun çözülmesi konusunda bir mutabakata varıldı ve bir kanun teklifi verildi. Bakın, bunu o zamanki Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Sayın Mustafa Açıkalın bilir. Yani neticede, bakın, biz… Değerli kardeşler, kanunu ben çıkarmıyorum, Bakan kanun çıkarmaz, daha arkadaşlar bunu fark edememişler; kanunu Türkiye Büyük Millet Meclisi çıkarır.

Dolayısıyla biz de yürütme olarak çıkarılan kanunları hem bürokratlar hem de bakanlar aynen uygulamak mecburiyetindedir.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Bakan, tasarı nereden gelir, tasarı? Bakanın imzası var mıdır altında?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Özelikle şunu ifade edeyim: Bakın, 10/6/2010 tarihinde kabul edilen 5995 sayılı Kanun’un 19’uncu maddesi ile 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 16’ncı maddesine eklenen dördüncü fıkra ile madencilik faaliyetlerinin sona ermesi neticesinde tabii yapısı bozulmuş ormanların rehabilite maksadıyla toprak ve dolgu izinlerine ait bir düzenleme getirilmiş. Bu düzenlemeye göre, bakın, “Büyükşehir mücavir alanlarında büyükşehir belediyelerine, diğer yerlerde ise il ve ilçe belediyelerine bedeli karşılığında izin verilebilir.” şeklinde bir kanuni düzenleme getirilmiş. Biz bundan sonra, 2011 yılından itibaren büyükşehirlerden talep edenlere vermeye başladık ve şunu da özetle vurgulamak istiyorum, az önce sayın vekilimiz de ifade etti Hükûmet adına, ben de rakamları tam olarak vermek istiyorum: 1996’yla 2009 yılları arasında -ki ben o zaman da Çevre ve Orman Bakanıyım, benim zamanımda da ihale olmuş, bunu, tabii, bölge müdürlüğü yapmış; 48 adede denk, bakın, rakamlara lütfen dikkat edin- 3 milyon 919 bin 681 metrekarelik alanda -yani yaklaşık 4 milyon metrekare diyelim- 72 milyon 788 bin 499 metreküp -yani 73 milyon metreküp- malzemeyle doldurulması işlemi ihale edilmiş. Bunun karşılığında sadece ve sadece -rakamı aynen veriyorum, o zamanki trilyon tabii- 35 milyon 125 bin 443 TL gelir elde edilmiş ancak burada şunu dikkatlerinize arz etmek istiyorum, değerli vekillerim:

Şimdi, burada, toprağı -ne getiriyorsa- döküp gidiyor ama sonunda bunun ağaçlandırılması vesaire, dikilmesi, bakımı tamamen orman teşkilatına kalıyordu ama biz hazırladığımız şeylerde…

Tabii, bunlarla ilgili masrafları da hesap ettirdim İstanbul’da. İstanbul’da bu maksatla hafriyat dökümünden sonra 20 milyon 239 bin 956 TL’lik bir masraf yapılmış. Neticede elimize geçen net miktar: 14 milyon 885 bin 44 TL yani yaklaşık on üç-on dört yılda sadece ve sadece burada -eski Genel Müdürümüz, özellikle Karabük Milletvekilimiz de çok iyi biliyor- 14 milyon küsur bin lira yani yaklaşık 15 milyon TL’lik bir gelir elde edilmiş. Attığımız taş ürküttüğümüze değmediği gibi, bir de benim teşkilatım kalkmış bütün ağaçlandırma, erozyon kontrolü çalışmaları varken bu işleri takipte kalmış; bir de onlara da ayırdığı personel, araç gereç, zaman kaybı da bu işin cabası. Dolayısıyla, burada kâr mı etmişiz, zarar mı etmişiz? Kesinlikle zarar etmişiz. İşte neden? Bakın, şu anda kanuni düzenleme yapıldıktan sonra, kanuna uygun olarak, İstanbul Büyükşehir Belediyesine, 13 adet izinle

3 milyon 582 bin 705 metrekare alanda yaklaşık olarak 63 milyon 176 bin 970 metreküp dolgu izni verilmiş. Dikkat ederseniz öbüründen daha az miktarlar fakat az olmasına rağmen bir buçuk-iki yılda biz Büyükşehir Belediyesinden 41 milyon 45 bin 37 TL bedel tahsil ettik. Bu, özellikle bu bedel ışığında, sadece bedel tahsil etmeyle kalmıyoruz. Büyükşehir’e dedik ki: “Siz burayı düzenleyin;

gelen malzemeleri kontrol edin; zehirli, zararlı atıklar gelmesin. Ulaşım problemleri var, onları çözün;

düzenli, halkın şikâyeti olmadan hafriyatların kendi kanununuza göre sevk ve idaresini yapın.” diye söyledik, hafriyat topraklarının. Neticede bir de en az 1,5 metre boyunda fidan dikilmesini ve beş yıl süreyle de bakımı mecburiyetini koyduk. Böylece arada dağlar kadar fark var. Zaten, bu konuda, her ne kadar izah etmeyecektim, o hâlde: Bir, kanuni olarak, hukuki olarak burada herhangi bir mahzur var mı? Yok. Peki, hadi onu bıraktık hukukisini, ekonomik olarak hesap ortada, Halep oradaysa arşın Ankara’da. Dolayısıyla, herhangi bir şekilde burada devletin kaybı mı var yoksa kârı mı var? Elbette kârı var. O hâlde, kaldı ki mahkeme kararıyla, Danıştay kararıyla bu konuda herhangi bir usulsüzlük olmadığına dair hüküm verilmiş. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum.

Ayrıca, değerli dostlar, bakın, şunu belirteyim: Sanki sanılıyor ki bakın, en çok ormana hafriyat dökümü yapıldığı tarihlerde 127 milyon TL’lik İstanbul’da bir gelir, orman geliri elde edilirken bakın, şu anda biz, hafriyat dökümü yok, ihale edilmemiş daha doğrusu ve 180 milyona çıkardık. Bunu özellikle belirtmek istiyorum.

Yani ormanlarda, özellikle şunu belirteyim, varlıklar artıyor. Destan yazıyoruz. Bakın, dünyada orman alanları azalırken bizlerde ormanların alanları hem alan olarak hem de odun serveti olarak artıyor. Ben teşkilatımla gurur duyuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Orman teşkilatının her bir ferdi çalışkandır, cefakârdır, vefakârdır, hepsini seviyorum. Samimiyetle söylüyorum, her gün de teşkilatıma yatarken mutlaka dua ederim, hepsine.

OKTAY VURAL (İzmir) – İyi bir noktaya gelmişsiniz Sayın Bakan.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bunun dışında, bakın, şurada… Nereden nereye.

OKTAY VURAL (İzmir) – Nereden nereye!

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bakın, odun servetimiz,

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bakın, odun servetimiz,