• Sonuç bulunamadı

Y apı ve Kredi Banka­ bitişiğindeki, İsmet Topçulu ’n u n oturduğu dükkân Mayı s’m 25 inci günü yıkılacağından da- raba, cemakân, kereste, potrel ile bütün enkazı toptan satılıktır. Yıkm a­ sı alıcıya aittir.

Taliplerin: Kuruköp- rü’de Korkut Arıkoğlu’- na müracaatı. Telefon: 4 4 1 2 ^ * ¿mr sjmr* m* r s m* * a* * *ar f Jmr

İSTÎM flTTfiH

Naklederi: T A H A TOROS

: m

r ı ; ı u

; f m

i i “

« * » ™

--- A|. M ünjf y e g e . Tefrika N o: 35

Cebeli Lübnan mutasarrıflığım

na'dan hatıralar

D A H İL İY E M ÜSTEŞARLIĞ IM

Körolası şeytan azdırır gibi oldu. Üstümü kir­ letmişim!.. Onun için geç kaldım..»

Tekrar kahkahaları salıverdi..

E Y A L A T I M ÜM TAZED EN CEBELİ L Ü B N A N M U T A S A R R IF LIĞ IM

Dahiliye Müsteşarlığım iki buçuk sene sürdü. 1915 yılı ortalarında Cihan Harbi bütün şiddetini gösteriyordu. Hükümet Filistin Cephesinde tutun­ mak istiyordu. Bunun için de Suriye’de bir karı­ şıklığa meydan vermemek ve onları İmparatorluk camiası içerisinden ayırmamak için her türlü ted­ biri almak lâzımdı.

Garp vilâyetleriyle Hükümet arasındaki bağ­ lar, harbin genişlemesiyle gerginleşmişti Bunu dü­ zenlemek ve bu mıntakadaki dahilî asâyişi temin ederek ahalinin Devlet-i Osmaniye’ye sadakatleri­ ni tarsin eylemek başlıca gaye idi.

Bu tedbirlerden olmak üzere mukaddema Hü­ kümetçe (Cebeli Lübnan Mutasarrıflığı) üıdas olunmuştu. Bu makam, Valilerin fevkinde bir mer eiydi. Adı Mutasarrıflıktı ama, kendisine bağlı bu­

lunan Valiliklerin bütün umuruna nezaret eder. Hükümet adına re’sen emirler verirdi Bir nevi Vali-i Umumîlik veya eski tâbiriyle Eyâlet Müfet­ tişliği idi. . .

İmtiyazlı eyaletlerden ecnebi imtiyazlarının kaldırılması cereyanı kuvvetlenince, bu fikri yü­ rütmek için, aslen Türk olan bir Vali-i Umumînin gönderilmesi Hükümetçe karargir oldu.

Neticede ilk Türk Mutasarrıfı olarak Hükü­ metçe tavzif edildim. Muhitte çok nazik bir durum sezüiyordu. Evvelâ, Cebel-i Lübnan imtiyazların kaldırılmasından endişe duymuştu. Saniyen, ben­ den evvelki Mutasarrıfların hepsi Vezir mertebe­ sine sahip olup, Katolik mezhebine mensup bulu­ nuyordu. Nitekim selefim Ohannes Paşa idi.

Evvelce Halep ve Beyrut Valiliklerinde bulun­ muş olduğumdan, Suriye ve Cebel-i Lübnan ahvali­ ne vakıf idim. Eşrafmı ve an’anelerini yakinen bi­ liyordum. İntihabımda Hükümetçe bu cihetlerin de gözönünde bulundurulduğuna kaniim.

Cebeli Lübnan’da merasimle karşılandım. Ce­ mal Paşa hem Bahriye Nâzın, hem Ordu Kuman­

danı olarak Suriye’de bulunuyordu.

Muhitin nâzik efkârını yakinen bildiğim içm, usulen fermanım okunduktan sonra ırad edece­ ğim nutku önceden hazırladım. Arkadaşım Mebu Şekip Arslan bu nutku Arapçaya çevirdi.

Muteberanı belde ve eşraf memleket huzurun­ da tayinim hakkında Padişahın fermanı kıraat edildi. Arkasından nutuk okundu. Arapçaya çevi­ ren Şekip Arslan evvelce kararlaştırdığımız gibi—- ezcümle dedi ki:

Cebeli Lübnan imtiyazı lağvedilmiştir! Fakat bu lâğvdan ziyade tâdildir. Şimdilik Mutasarrıfla- nn hıristiyanlardan intihabı hakkımdaki hukum kaldırılmış ve A li Münif Beyin tâyini ırade-ı senı- ve’ye iktiran etmiştir. Badema, Devletlerin muva­ fakatiyle intihap ve tayin edilen Mutasarrıfların yerinde, Devlet-i Osmaniye’nin tayin eylediği bir mutasarrıfı göreceksiniz. Şimdilik imtiyazın kal­ kan hükmü bundan ibarettir. Diğer malî ve aske­ rî imtiyazlarınız devam eyliyecektir!.

Bundan sonra benim şu sözlerimin de Arap­ çaya tercümesi yapıldı:

Vergilerin maktuiyeti, askere alınma hususu ve vakıfların hukuku devam edecektir. Ben bunun bekasına çalışacağım.

Bu teminat üzerine bütün Cebelliler memnu­ niyet izhar eylediler. Hıristiyan Mutasarrıflardan ziyade muhabbetle bağlandılar. •

(Devamı var) (Devamı var) |

yetişiyor.

Basan da bunun tersi olu­ yor. 50 yaşında bir adam göz- leriiiden birinin alınmasını ge­ rektiren bir kaza geçiriyor. Fakat artık kendisine yaramı- yan kornea kör doğmuş bir çocuğun karanlıklardan kur­ tulmasına yardım ediyor.

«G öz Bankası» bazı aşk ma­ ceralarına da sebep oluyor: Batı Virjlnia’lı çok güzel bir hastabakıcı, korneanın say­ damlığım yok eden «Keroto- konüs» hastalığına yakalanın­ ca ameliyat oluyor ve kendi­ sini kurtaran cerrahın yanın­ da çalışmağa başlıyor. Bir müddet sonra aynı hastalığa yakalanmış genç bir Kanada- İı doktor ameliyat olmak üze- r© aynı hastahaneye geliyor. Genç laz, anlaşılması hiç de güç olmayan bir sebepden do­ layı yeril hastasına ihtimam gösteriyor. Am eliyat muvaffa İdyetle neticelendikten sonra evlendiklerini her halde siz de tahmin etmişsinizdir!

Nevyork Göz Bankası faa­ liyetini bütün memlekete yay diktan sonra bu gibi hâdisele­ re her gün rastlariacaktır. Bankanın müdürleri en tanın­ mış göz doktorları arasından seçilmektedir. İstedikleri sade ce Bankanın faaliyet sahasını genişletmek değildir. Asıl ar­ zulan bu ameliyatı yapabile­ cek kıym ette genç asistanlar yetiştirm ektir. Şim dilik mem-

wLfjurjrj.

ttA ik iıid ib i.'it t ır iü ih im t i «* « * »»■

' Aii Hiinif Yege-

Nakledert: T A H A TOROS Tefrika N o: 36

Cebeli Lübnan mutasarrıflığım

nadan hatıralar

Lübnan’da kaldığım müddetçe muhitle iyi münasebetler tesisine ve mahallî arzuları, Devlet görüşüne göre tatmine çalıştım.

Lübnan ve Suriye’nin irfan hayatında terakki si maksadile yeni mektepler açtık. Arap kadınlığı­ nın tealisi için İstanbul’dan muallimeler getirttik. Lübnan’daki vazifem sırasında yegâne zorlu­ ğu Cemal Paşa’dan gördüm. O, kırıcı otoritesile muhiti Hükümetten nasıl soğutuyorsa, ben bunun İslah ve iadesine uğraşıyordum. Esasen Lübnan’a Vali-i Umumî selâhiyetiyle gönderilmemin bir se­ bebi bu idi.

Maamafih, Cemal Paşa üe çok dostâne hatıra­ larımız cereyan eyledi. İhtilâfımız muhitin an’ane- leıini, hukukunu renciden eden askerî işgallerin normal şeküde yapılması mevzuuna inhisar eyli­ yordu. Lübnan’daki nâçiz mesaim büâhare (Suri­ ye — Fransa) siyasî hâdiselerinde vesikalara inti­ kal eylemiştir. Ezcümle Lübnan’daki Reis-i Rüha- nî Assad Sahud tarafından 17 Temmuz 1920 tari­

hinde Lübnandaki Fransız makamlarına verüen no tada, hakkımda sitayişkâr cümleler kullanılmıştır. Halbuki ben, Lübnan’da Hükümetimizin mümessili olarak sadece uhdeme düşen hizmeti yaptım.

Fransız işgal makamlarına verilen bu muhtı­ rada, Suriye ve Lübnan'ın iç meselelerine temas edilerek deniliyor ki:

(... Vekü oldukları iddia edilen bu efendi­ lerin Lübnan’da ihanette bulunmaları ilk defa va­ ki olmamıştır. 1914 de, istifa edecekleri yerde, Türk kıtalarının memlekete girmelerine müsaade eden ve Beit - Eddine’deki mühimmatı onlara tes­ lim edenler de yine aynı şahıslardır.

Eski meş’um ve fena hatıraları tekrar hatır­ latmak istemem. Fakat bunların görülmesindeki hakikî sebep, Fransa’ya olan sevgilerinden üeri gelmiş olmayıp, hırsızlık ve dolandırıcılıklarıdır. (Nüfus kâğıdı, tuz resmi, köprü ve şoseler gib f su­ iistimalleridir.) Ohannes Paşa keyfiyeti, yeniden intihap edilen Konseyin toplantsmda bunu bizzat teyid eymiştir.

Türk makamı, arzu ettiğine nail olduktan son

ra, onları istifa etmeğe zorlamıştır. Onlar da, ha­ ta ettiklerini anlıyarak, itiraz etmeksizin istifa et­ mişlerdir. Bunun üzerine, Milletin intihap ettiği

diğer âzalar, tamamı değüse büe ekserisi, o gün­ lerde yapılan barbarlık ve idamlara rağmen mem­ leketlerine karşı büyük itimad ve sevgi uyandır­ dılar.

O zaman heyet âzası olduğumdan, bizzat mü- şahade ettiğim hakikî hâdiseleri birkaç kelime ile izah etmeme müsaade ediniz.

Aslen Türk olan Mutasarrıf Adana’h A li Mü­ nif, memlekete geldiği andan itibaren, askerî ma­ kamların Hükümetin dahilî işlerine bilfiü karışma­ larım menetmiştir. Ayni zamanda Ohannes Paşa’- mn eseri olan ve halka ağır gelen bazı vergileri de kaldırmıştır. Cemâl Paşa, hıristiyanlara ait arazinin müsadere edilmesini talep ettiği zaman, A li Münif, benim mütalâmı aldıktan ve işin kuvve­ den fiile çıkmasının da gayri mümkün olduğununu gördükten ve azalann hepsini elde ettikten sonra bu gayri kanunî talebe, canla karşı koydu.

Bundan başka, askere yazılmış (maalesef hiçbiri g e r i dönmemiştir) ve Katolik, yansı Protestan o- lan Djezzine Vilâyetindeki Melchites Hıristiyan- larından intikam almak maksadiyle bu vilâyetin geri kalan kısmın ilhak etmek isteyen Doktor Rord (Amerikalı) m bu talebini, A li Münif, Rüstem Pa­ şa zamanında alınmış olan Moaîssara ve Barbar Vilâyetlerini almak şartiyle (esasen geri alınmış­

tı) kabul ederek keyfiyeti İstanbul'a yazdı.

«Merak buyurmayın e- fendimiz, dedim, nokta-i nazar-ı şahanenizi anla­ dım. îrade-i seniyeniz o- lursa hemen hareket ede­ ceğim ve bana emir bu­ yurduklarınızı bir an unut mıyacağım.»

«M uvaffak o l!» hitab-ı şahanesine mazhar olduk­ tan sonra, huzurundan çık tun. Naci Paşa, Padişa­ hın yaveri, fakat benim hocam, derhal benimle bu hıştu. Elinde ufak mahfa­ za içinde bir şey tutuyor­ du. «Zat-ı Şahanenin ufak bir hâtırası.» dedi. Kapa­ ğının üzerine Vahdettin’in inisiyalieri işlenmiş bir sa atti. «Peki, teşekkür ede­ rim » dedim, yâverim aldı. Sonra, sanki Yıldız Sa­ rayından çıktığımızı ve hareket etmek üzere oldu­ ğumuzu gizlemek, sakla­ mak ister gibi bir ihtiyat­ la, ayaklarımızın patırtısı­ nı işittirmekten korkarak, Saraydan uzaklaştık.

Aldık Şişli’deki evi bı­

rakmak üzereyiz. Bandır- da vapuru Galata rıhtımın

Nakleden: T A H A TOKOS Tefrika N o: 37

Benzer Belgeler