• Sonuç bulunamadı

1.2. Suç ve İlgili Kavram Ve Kuramlar

1.2.1.1. Sapma

Sapma, toplumsal olarak kabul görmeyen davranış ya da toplum tarafından üzerinde anlaşma sağlanan normların ihlal edilmesi olarak ifade edilmektedir. Sosyologlar, sapmanın sadece norm ihlali olarak kabul edildiğinde herkesin diğer insanlarca sapma olarak nitelendirilen davranışlar sergileyebileceği kabul edilerek sapmayı “toplumun gelenek göreneklerine ve en önemli normlarına yönelik ciddi

saldırı” olarak tanımlamaktadır (Newman, 2013:113).

Hangi davranışın sapkın hangisinin sapkın olmadığı son derece karmaşıktır. Sapkın olarak görülen bir davranış, başkalarına göre kabul edilebilir bir davranış olabilmektedir. Yapısal-İşlevselci olan sosyologlardan bazıları, sapmanın bazen topluma yarar sağlayan bir durum olduğunu her zaman için olumsuz olarak nitelendirilmemesi gerektiğinden bahsederler.

Normların ihlali bazı durumlarda yarar sağlamaktadır:

- Toplumda, yanlış ile doğrunun birbirinden ayırt edilmesine yardımcı olarak karşıt gruplar arasında birlik ve bağlılık duygusunun artırılmasına,

- Kültürel ve ahlaki bağların daha net bir şekilde tanımlanmasına yardımcı olmaktadır (Newman, 2013:113).

Belli bir davranışın sapkın olarak tanımlanması noktasında sosyologlar hüküm vermezler. Daha çok sapmaya neden olan davranışların neler olduğu ve toplum

tarafından anlamının ne olduğu üzerinde inceleme yapmaktadırlar (Newman, 2013:113).

Sapmanın tanımı iki farklı yaklaşımla tanımlanmaktadır:

1. Sapmanın Mutlak Tanımı 2. Sapmanın Göreceli Tanımı

1.2.1.1.1. Sapmanın Mutlak Tanımı

Mutlakiyetçi yaklaşım iki tür davranıştan bahsetmektedir. İlki, özünde güzel ve

iyi olan davranış, ikincisi ise yanlış, şeytani, ahlaksız ve kötü olan davranıştır. Bir

davranışın yanlışlığı ya da doğruluğu kişilerin öznel değerlendirmelerine bağlı olmamaktadır. Sapmanın mutlak tanımı, bireyle toplum arasındaki ilişkileri etkiler. Bireyi sapkın olarak değerlendirilmesine sebep olan tutum ve davranışlar bireyin kişiliğinin ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilmektedir (Newman, 2013:113). Mutlak Sapmanın bir takım adaletsizliklerinden söz edilebilir. Bu adaletsizlikler:

a. Toplumda sapkın olarak tanımlanan bir bireyin sıradan bir insanla aynı hayatı sürdürememesi,

b. İnsanların sapkınlar hakkındaki genel yargı ve kanaatlerini, güçlü bir şekilde kalıplaştırıp sürdürmesi,

c. Sapkınların mutlak imajı bireyler tarafından basitleştirilip hatalı bir şekilde algılanması (Newman, 2013:114) olarak sıralanabilir.

1.2.1.1.2. Sapmanın Göreceli Tanımı

Göreceli sapma, davranışın “doğal” ve “evrensel” olarak nitelendirilmesine karşı çıkarak sapmayı gruba ve bireye göre değişen bir durum olarak tanımlamaktadır. Bu yaklaşıma göre toplum, farklı grupları bir arada bulundurarak bazen dış tehditlere karşı birleşip ortak hareket ederken bazen de kendi çıkarları için karşı karşıya gelip mücadele eden karmaşık bir yapıya sahip oldukları belirtilmektedir (Newman, 2013:114).

Bir davranışın sapma olup olmadığını saptamak, bireysel ve toplumsal etkileri tam anlayabilmek amacıyla sapmanın tanımını kimin yaptığına, nasıl yapıldığına ve ifade şekline bakmak gerekmektedir (Newman, 2013:114).

Sapma, belirli kültürel standartlar ve zaman boyutu bakımından görecelilik arz edebilir. Sapma tanımlamalarındaki çelişki genel olarak kültürel beklentileri yansıtmaktadır.

1.2.1.1.3. Sapmanın Unsurları

Sapmanın tanımının karmaşıklığı konusuna önceki iki farklı yaklaşımlarda değinilmişti. Newman, yukarıdaki her iki bakış açısını kapsayacak bir sapma tanımı verir. “İnsanların tutumlarının, fikirlerinin ve davranışlarının toplumdaki bazı bireyler

tarafından yanlış, hatalı, ahlak dışı, ilginç, şeytanca ya da saldırganca bulunması durumudur” şeklinde tanımlanmakta olup bu tanımın o’na göre üç yönü bulunmaktadır:

1. Bir beklenti

2. Bir ihlal (uygunsuzluk)

3. Bir reaksiyon (tepki)

Bu üç unsur neticesinde, insanların neyin uygun olduğuna dair bir beklentisi yoksa bazı sosyal normlar ihlal edildiğinde, herhangi bir suçlama ile karşılaşılmıyorsa ve ihlal edilen normlara karşı bir tepki oluşmuyorsa ortada sapmanın varlığından söz edilemeyeceğinden bahsedilmektedir (Newman, 2013:116).

1.2.1.1.3. Sapkın Davranışın Açıklanması

Sapkın davranışın açıklanmasında Newman, bazı takip eden soruları ve cevaplarının farklı yaklaşımlarca tartışıldığından söz etmektedir: “Bazı bireyler sapkın

davranışlarda bulunurken neden öteki bazı bireyler sapkın davranışlar sergilemez?”

sorusuna üç farklı yaklaşımın farklı cevaplar verdikleri görülmektedir. Biyolojik ve psikolojik temelli yaklaşımlar, “genetik kusurlar, kimyasal dengesizlikler, nörolojik

kusurlar, psikolojik eğilim ya da bağımlılık gibi kişilik ve fiziki özelliklerin” sapkın

davranışa sebep olduğunu iddia ettikleri, sosyolojik teoriler ise bireyleri sapkın davranışa zorlayan çevresel güçlerin etkili olduğu üzerinde durmaktadır.

Newman, yapısal-işlevselci yaklaşımdan Merton’ un, bireylerin kültürel açıdan belirlenmiş başarı hedeflerine veya ulaşması gereken meşru şeylere ulaşmada zorluk yaşarsa sapkın davranış eğilimi olasılığı ortaya çıkardığını aktarmaktadır. Meşru hedeflere ulaşmada engellerin olması insanı başarısızlığa götürebilir. Başarısızlık ise umutsuzluk, çaresizlik ve ekonomik sıkıntılar doğurur. Bunların sonucunda; öfke, kızgınlık ve şiddet meydana gelebilir. Meşru yoldan başaramadığı hedeflere meşru

olmayan yollarla ulaşmaya çalışan bireyler, kültürel yapı ve toplum tarafından belirlenen başarı hedefini reddedebilirler. Merton, dilencileri, alkol ve uyuşturucu bağımlılarını buna örnek vermektedir. Sembolik-etkileşimci olan Sutherland ise sapkın davranış sergileyen bireylerin bu davranış örüntülerini sürekli etkileşim içerisinde olduğu yakın çevresinden öğrenir. Sadece bu davranışları öğrenmekle kalmayan bu kişilerin sergiledikleri davranışların, mantıki bir çerçeveye oturtmak için inanç ve tutumları da öğrenirler (Akt. Newman, 2013:117).

1.2.1.1.3.1. Sapmayı Caydırma

Sapmayı caydırma konusunda araştırma yapan bazı sosyologlar bireyleri sınırlayan ve kontrol eden toplumsal mekanizmalar üzerinde dururlar. Caydırma teorisine göre, bireyler bir davranışta bulunacakları zaman, kar-zarar hesabı yaptıklarını, davranışlarını rasyonel davranarak uyguladıklarını varsayarlar. Sapkın bir davranış bireye maliyetinden daha fazla fayda sağlayacaksa birey bu sapkın davranışı gerçekleştirir, maliyet daha yüksek ise bu davranıştan vazgeçer. Ölüm cezasının yeniden uygulanmasının temelinde bireylerin potansiyel suça karışma eğilimlerini azaltarak onları caydırmaktır. Cezalar, yapılan davranış ile orantılı, belirli ve caydırıcı olmalıdır. Ölüm cezasına karşı olan bireylerin içinde bulundukları davranışları alkol ya da uyuşturucunun etkisi altında iken gerçekleştirdiklerin de kar-zarar hesabı yapacak durumda olamayacaklarını, bu nedenle yapılan davranışa karşı ölüm cezasının uygulanmasının uygun olmayacağını iddia etmektedirler. Yapılan araştırmalarda idam cezalarının kısmi caydırıcı etkisi olduğunu göstermiştir (Newman, 2013:118).

1.2.1.1.3.2. Sapmayı Etiketleme

Bazı teoriler yine Newman’ a göre, “ sapkın olarak nitelendirilen bazı

davranışların, öncelikli olarak nitelendirildiğini” görmezden gelindiği belirtilmektedir.

Etiketleme teorisi bu soruya, sapkın insan, “sapkın” insan etiketini kolayca yapıştırabileceğimiz insandır” şeklinde cevap verir. Sapkın olarak etiketlenen bireylere, diğer insanlar tarafından saldırgan, güvenilmez ve kuşku ile bakılacaktır. Bu etiket bireyin geriye kalan tüm hayatını etkileyecektir. Böyle etiketler aşırı genellemelere ya da hatalı uygulamaya da sebep olabilmektedir. Bazen sapkın davranışları sergileyenlerin ahlaki açıdan suçlanması gerektiği, halk tarafından talep edilmekte ve sapkın olanların, aşağılanarak etiketlenip utanmasına böylece iyi bireyler olmaya zorlamasına ve öteki

insanlar arasında böylesi suçları işlemek isteyenleri caydırma yoluna gidilmektedir (Newman, 2013:120). Sapkın olarak etiketlenmek, sapkın davranışın kalıcı olmasına ya da artarak devam etmesine neden olabilir. Bu durum bireyin kişiliğinde kalıcı ve tehlikeli sorunlara yol açabilir (Newman, 2013:120).

Slattery’nin Becker’ den aktardığına göre, Becker toplumda sapkın bir davranışın olmadığını savunur. Bir davranışın biçimi, başkaları öyle tanımladığı için sapkın hale gelir. Ona göre sapkınlık “diğerlerinin onaylamadıkları ve anti sosyal,

normal dışı veya suçlu olarak etiketledikleri davranış” olarak tanımlar. Sapkınlık,

kişinin yaptığına, ne zaman nasıl ve kimin önünde yapıldığına bağlıdır ve koşullara, ilgili bireylerin güdülerine ve otorite konumundakilerin davranışı kimin yaptığıyla ilgili bakış açılarıyla ilgilidir (Slattery, 2007: 216).

Becker bir kişinin normal görülmekten sapkın olarak algılanma ve etiketlenmeye doğru bir takım evrimler geçirdiğini belirtir. Bu evrimle;

a. Kamusal etiketleme işlemi, başlarda enformel olan sonradan ivme kazanan

birinin resmen sapkın biri olarak tanımlanması. ( mahkemede hüküm giyen ve

cezaevine gönderilen bir suçlu)

b. Resmi etiketlenmeden sonra, bir kişinin sahip olduğu eski statüler silinerek

yeni statüsü ile görülmeye başlanır. ( Ailesi tarafından reddedilen ve evsiz

kalan alkolik)

c. Reddedilme, bireylerin kendilerini algılama biçimlerini, benlik algılarını

etkileyerek sapkın bir kariyer benimseyerek tepki vermesi kaçınılmaz bir hal alır. Etiketleme döngüsü kendini gerçekleştiren kehanete dönüştürebilir. Sapkın olarak etiketlenen biri sonunda sapkın biri olur. Fakat etiketlenen biri etiketinden kurtulabilir, bunun için sağlam bir karaktere ihtiyaç vardır (Akt. Slattery, 2007:217).