• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

3.1. Santral İstanbul (Silahtarağa Elektrik Santrali)

Türkiye de endüstrileşme girişimleri, Osmanlı İmparatorluğu zamanında başlamış olup bu sanayileşme süreci içerisinde iki gurup endüstri alanı oluşmuştur. Birinci gurup devletin ve askeriyenin ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kurulan, ikinci gurup ise özel sermayeyle oluşturulan endüstri alanlarıdır. Bu ekonomik yapılanma Avrupa’nın izin verdiği ölçülerde gerçekleştirilmiş ve sürdürülmüştür (Kasap Özsırkıntı, Handan, 2014).

Endüstri yapıları, I. Dünya Savaşından önce Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti konumundaki İstanbul’da yoğun olmak üzere %55, İzmir %25, Bursa %5, Adana %3 ve Bursa- Kayseri-Zonguldak vb. gibi diğer şehirlerde ise % 12 doluluk oranlarına sahiptir. İthalatın başlaması ve askeri ihtiyaçların azalmasıyla beraber endüstrileşme gerilemiş, faaliyetler kısılmış ve gelişim durmuştur (Eldem, V, 1994).

Amerika ve Avrupa’da yaşanan endüstrileşme gelişimi, Türkiye’de aynı ölçüde etkili olamamıştır. Kayda değer bir endüstrileşme yaşamamış, etkin bir dönüşümde görülmemiştir. Amerika ve Avrupa ülkelerinin Türkiye üzerindeki etkisi daha çok ticari anlamda görülmüştür. Endüstri yapılarının İstanbul kenti içindeki dağılımları ağırlıklı olarak Amerika’da olduğu gibi liman bölgelerinde konumlanmıştır. Haliç, Boğaz ve Marmara gibi korunaklı kıyı alanlarından özellikle Haliç’in kuzey kısımları gemicilik faaliyetleri ve güney kıyısında ise gıda ve giyim sektörüne hizmet eden büyük fabrikalar kurulmuştur. Kentin ticaret alanı olarak Galata ve Beyoğlu’nda büyük mağaza ve bankalar bulunmaktadır. Boğazın her iki yakasında yer alan semtlerden Kadıköy, Bakırköy ve Yeşilköy önemli banliyö merkezlerine dönüşmüştür.

Haydarpaşa’da Liman ticaret alanı, Hasanpaşa’da Gazhane, Üsküdar kıyı şeridinde Osmanlı deniz ticaretinden kalma tahıl ve tütün depoları bulunmaktadır. Bu semtler arasında da yine birçok küçük üretim amaçlı endüstri yapıları yer almıştır. (Kasap Özsırkıntı, Handan, 2014).

Dünya’da farklı tasarım anlayışı olarak karşımıza çıkan Loft yapıları, Türkiye de ise ilk olarak 1950-2000 yılları arasında yapılandırılmaya başlanmıştır. Türkiye’de özellikle İstanbul

olmak üzere; büyük, orta ve küçük ölçekte farklı boyutlardadır. Zamanında baruthane, tersane, darphane, matbaa, ağaç, dokuma, kimya vb. gibi alanlarda fabrika, depo, ambar, atölye vb. gibi farklı amaçlı olarak kullanılan endüstri yapılarının loft mekânlara dönüştüğü görülmektedir. Ülkemizde endüstriyel yapıların kültürel miras olarak değerlendirilmesi anlayışı henüz yenidir. Özellikle Türkiye’deki örneklerin 20. yy.’ da inşa edilmiş ve kullanım dışı kalmış üretim

atölyelerinin, 2000’li yıllarda konut, sanat atölyesi veya ofis olarak dönüştürülmesi ile meydana gelmektedir. Bu yapıların büyük çoğunluğu, 100 ile 300 m² arasındaki yapı alanlarına sahip tek katlı mekânlardan oluşmaktadır. Loft yaşamı, Türkiye’ de ucuz ve çok amaçlı kullanım amacından çok; üst gelir grubunun moda anlayışı ile lüks loftlara yönelmeleri yani loft yaşamının popüler kültür aracı olarak kullanılmasıyla ortaya çıkmıştır (Kasap Özsırkıntı, Handan, 2014).

Tez çalışmasının bu bölümünde; daha önce bahsettiğimiz bölümlerde yer alan bilgiler ve veriler doğrultusunda, yeniden işlevlendirme ile sanatsal mekân olarak kullanımına devam edilen Santral İstanbul (Silahtarağa Elektrik Santrali) incelenmiştir.

Bu kararı vermekteki en temel neden ise binanın endüstri geçmişinden dolayı loft olarak adlandırılması ve yeni işleviyle birçok işlevi bünyesinde barındırması ile birçok insanı da aynı anda barındırabilecek düzenlemeye sahip, sanatsal etkinlik işlevlerine uygun olarak tasarlanmış olmasıdır. Ayrıca günümüze yakın bir tarihte yeniden işlevlendirme yapılması, yapının geçmişi ve günümüzdeki kullanımına dair daha çok verinin elde edilebilecek olması, iç mekân müdahaleleri hakkında da daha detaylı bilgi, belge ve görsel kaynağa ulaşılabilecek olmasından dolayı seçilmiştir.

Santral İstanbul’un tarihi geçmişi, mimari özellik ve bilgileri, yeniden işlevlendirilme süreci bu bölümde ele alınmıştır.

3.1.1. Santral İstanbul Tarihçesi

İstanbul’da doğal liman olma özelliğine sahip Haliç bölgesinde yerini almıştır.19. yy sonlarında başlayan sanayileşme hareketleri doğrultusunda Haliç’te bulunan yalı ve köşklerin yerini tesisler devralmaya başlamıştır. Kurulduğu dönemde ki enerji ihtiyaçlarını karşılamak ve enerji kaybını engellemek adına 1910 yılında kurulmuştur.

İstanbul’da elektrik ihtiyacı 1952 yılına kadar Silahtarağa Elektrik Santrali tarafından tek başına karşılanır. Türkiye’nin enterkonnekte sisteme geçmesiyle birlikte, Silahtarağa Elektrik Santrali kendi üretiminin dışındaki diğer santrallerden aldığı elektriği de dağıtmaya başlar. Hükümet 1962 ve 1963 yıllarında santrali Etibank’a devreder. Bu yıllarda yeni bir santralin

kurulmasına karar verilir. 1966 yılında Etibank tarafından Ambarlı Elektrik Santrali kurulur. 1980’lere gelindiğinde 630 bin kilovat kapasiteli, Türkiye’nin ikinci büyük elektrik santrali olan Ambarlı Elektrik Santrali’nin yanında yalnızca 80 kilovatı aktif olan 120 kilovat kapasiteli Silahtarağa Elektrik Santrali, elektrik üretimi açısından önemini yitirmiştir. Kirlenen ve ısınan Alibeyköy deresinden soğutma suyu temin edilemez hale geldiğinden ve tesisler çok eskidiğinden, Türkiye’nin ilk elektrik santrali Silahtarağa Elektrik Santrali 1983 yılında üretimini zorunlu olarak durdurur (Aksoy, A., Açıkbaş F., Akman A., 2007). Böylelikle yapının tam 73 yıl süren

faaliyetlerine 1983’ te son verilmiştir.

Silahtarağa Elektrik Santrali’nin de içinde yer aldığı Haliç Bölgesi; İstanbul’un önemli bir limanını, askeri donanma merkezini ve ülkenin ilk sanayi kuruluşlarını barındıran bir alan olmuştur. Bölge önemli tarihsel, kültürel ve sosyal potansiyeller barındırması nedeni ile korunmayı hak etmektedir. Var olan potansiyellerin gün yüzüne çıkarılması, kullanılmayan harap durumdaki yapıların yenilenerek çeşitli işlevlerle sosyal hayata katılımının sağlanması kentsel dönüşüm projesi ile gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Bu proje kapsamında; sahil şeridinin yeşil bir bant oluşturacak şekilde kamu yararına açılması, Haliç’teki kullanılmayan boş sanayi yapılarının özel sektör veya kurumlara tahsisi ile tarihi yapıların yeni işlevlerle halkın kullanımına açılması sağlanmaya başlamıştır. Silahtarağa Projesi de bu amaçla gerçekleştirilen projelerden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır (Cem, Akbelege, 2004).

1984 yılından itibaren Haliç sanayi ve tesislerden arındırılmaya ve kamulaştırılmaya başlanmıştır. Bu değişim süreci içinde 2004 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi ile Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı arasında imzalanan protokol sonucunda Silahtarağa Elektrik Santrali, Santral İstanbul adı ile değiştirilerek dönüşüm süresi sonunda kültür, sanat ve eğitim merkezi olarak kurgulanmıştır. Mimari tasarım da Türkiye’nin önemli mimarları; Han Tümertekin, Emre Arolat, Nevzat Sayın imzaları bulunmaktadır.

118 dönüm arazisi mevcut olan alanda enerji müzesi, atölyeler, kütüphane ve Bilgi Üniversitesi’nin eğitim birimleri bulunmaktadır.

Farklı zamanlarda inşa edilmiş 3 adet makine dairesi ve 4 adet kazan dairesinden oluşan elektrik santralinin, 1 ve 2 numaralı makine daireleri günümüzde enerji müzesine dönüştürülmüşlerdir (Karagöz Zeynep, 2007). Türkiye’nin ilk endüstriyel arkeoloji müzesi olmuştur.

Şekil-3.1: Santral İstanbul’un Bölge İçindeki Konum Görünümü

Kaynak: Google Earth

Şekil-3.2: Santral İstanbul Ve Enerji Müzesi (Cephe Görünümü)

Tablo 3.1: Analiz Çizelgesi- Santral İstanbul

İSTANBULDA YENİDEN İŞLEVLENDİRİLEN SANAYİ YAPILARININ ANALİZ TABLOSU

ÖRNEK 1

SİLAHTARAĞA ELEKTRİK FABRİKASI / SANTRAL İSTANBUL

RESİM

TARİH 1913 2004

MEVKİ KAĞITHANE KAĞITHANE

ÜRETİM

SEKTÖRÜ Enerji

Kültür, Sanat Merkezi, Müze Ve Eğitim Yapısı

KULLANIM

ALANI 118.000 m

2 118.000 m2

HİZMET ALANI KAMU KAMU

ENERJİ GÜCÜ BUHAR GÜCÜ

KURUCU /

İŞLETMECİ Macar Granz Şirketi İstanbul Bilgi Üniversitesi

YAPININ MİMARİ DURUMU

Fabrika, T bir plan üzerine metal taşıyıcı sistem ve tuğla örgüsü olarak inşa edilmiştir. Fabrikanın kurulduğu alan üzerinde; makine ve kazan daireleri, rıhtım, iskele, ray ve havai hat sistemi, atölyeler, depolar, idari büro binası, evli ve bekar işçiler için lojmanlar, sosyal tesis, yemekhane ve bir de cami inşa edilmiştir.

Onarım ve restorasyon işlemleri gerçekleştirilen mevcut yapılar üniversite ve müze kapsamında yeniden işlevlendirilmiştir.

Kaynak: Köksal Gül T., 2006. İstanbul’daki Endüstri Mirası İçin Koruma ve Yeniden Kullanım Önerileri, İTÜ Dergisi, C.5, S.2, s.134

3.1.2. Santral İstanbul Konumu Ve İşlevlendirilme Süreci

Silahtarağa Elektrik Santrali’nin müdahale öncesi rölöve çalışmaları ve müdahale sonrasındaki günümüz durumunun gösterildiği planlar çakıştırıldığında, yapılan bazı müdahalelere ilişkin kararları daha net anlayabilmek için restitüsyon çalışmalarına ihtiyaç duyulmuştur.

Yapının restitüsyon çalışmaları DS Mimarlık tarafından yapılmış, yapı zemin kat, 1. kat ve 2. kat olarak üç seviyede, her seviyenin planları ve yapılara ait görünüşler dört dönemde ayrı ayrı incelenmiş, tüm dolgular, ekler ve kaldırılan elemanlar belirtilmiş, araştırma fotoğraflarla desteklenmiştir. DS Mimarlık tarafından yapılan rölöve ve restitüsyon çalışmalarına örnek olarak yapının 1. dönem restitüsyon paftası (Ek A) ve 2. döneme ait üretim birimlerini gösteren 2. kat plan paftası (Ek B) gösterilebilir (Kaşlı, Bilge, 2009).

Silahtarağa Elektrik Santrali yerleşkesi 118.000 m2’lik bir alan içinde kurulu, 1910 ile 1950 yılları arasındaki yaklaşık kırk yıl içerisinde oluşumunu tamamlayan ve genişleyen modern bir sanayi yerleşkesidir (Aksoy, 2007).

Silahtarağa Elektrik Santrali yerleşkesinin konumsal kurgusu, Santral İstanbul Projesi’ne dönüşüm süreci dahilinde Arolat (2007) tarafından şöyle belirtilir:

“Yerleşmenin dağılımı –zaten yapılaşmaya elverişsiz olan- arazinin zemin kesitindeki farklılıklara göre kurgulanmış, bir başka deyişle bina kümeleri arazinin yapılaşmaya görece elverişli yerlerinde konumlanmıştı. Dolayısıyla bu bölgelerde konumlanmayı sürdürmek zaman içinde önemli bir cazibe odağı halini almış peyzaj devralmak kadar, yeni binaların yapımını kolaylaştırmak bakımından da önem taşıyordu. Dolayısıyla dönüşüm projesinin yer seçim kararlarında kurallarla ihlaller arasında salındığı saptanan eski izler bazen daha hassas (örneğin yıkılmış kazan dairelerinin yerine yapılan Çağdaş Sanat Merkezi), bazen de daha açık uçlu (örneğin geç dönem konut ve atölyelerinin yerini alan eğitim binaları) tutumlarla sürdürülmüş oldu.”

Silahtarağa Elektrik Santrali konumlandırılırken arazi olarak, dönemin endüstriyel

faaliyetlerinin toplandığı yer olan Haliç tercih edilir. Bunun temel nedeni, elektrik üretiminde kullanılacak olan kömürün deniz yolu ile ulaşımının bu bölgeden kolaylıkla sağlanabilmesidir. İkinci neden olarak, dönemin teknolojisi ve elektrik iletimindeki elektrik kayıpları göz önüne alındığında, elektrik santralinin sanayi merkezine ve şehre yakın konumlanması gerekmektedir. (Kaşlı, Bilge, 2009).

Konumsal ve işlevsel kurgu bakımından, Silahtarağa Elektrik Santralinin yerleşkesinde sadece elektrik üretim birimleri yoktu, bunun yanı sıra; çalışanların konaklayabileceği lojmanlar, lokaller, sosyal mekân alanları, işçiler için ıslak hacim alanları ve futbol sahası bulunmaktaydı.

Elektrik üretim birimleri ile lojman ve sosyal alanların bulunduğu alan tel örgü yardımıyla güvenli bir noktadan sınır olacak şekilde birbirinden ayrılmaktaydı.

Bu sınırda, mekânsal olarak da yaşam alanı ve santrali birbirinden ayıran, üretimin konutlar üzerindeki kirliliğini engellemeye yönelik oluşturulan, bugün yerleşke içinde rekreasyon alanı olarak kullanılan yeşil bir doku yaratılmıştır (Schaefer, 2007).

Şekil-3.3: Silahtarağa Elektrik Santrali,

Üretim birimi ve lojmanların konumsal durumu (Santral’de Sosyal Yaşam Belgeseli).

Şekil-3.4: Silahtarağa Elektrik Santrali Müdahale Öncesi Vaziyet Planı

Kaynak: Bilgi Üniversitesi arşivi.

1900’lü yıllarda Silahtarağa Elektrik Santrali yerleşkesi planlanırken, üretim birimleri için, uzun bir makine dairesine bağlı olan dört kazan dairesinden oluşan tarak şeklinde bir plan öngörülmüştür. Bu şekilde kapasite genişletme ihtiyacı halinde makine dairesi uzayacak ve buna eklenen kazan daireleri ile düzenli bir şekilde büyümeye olanak tanıyacaktır (Kaşlı, Bilge, 2009).

Şekil-3.5: Sonradan Deformasyona Uğrayan, Tarak Şeklindeki İlk Plan, 1911

Kaynak: Aksoy, 2007:44, Silahtarağa Elektrik Santrali Bilgi ve Belge Merkezi Arşivi.

Girolou şirketi tarafından yapılan, bugün Santral İstanbul yerleşkesinde müze olarak kullanılan 1 numaralı makine dairesi ile bugün kütüphane olarak yeniden işlevlendirilme

sürecindeki 1 numaralı kazan dairesi bu plana uymaktadır. Daha sonra 1921 yılında yapılan 2 numaralı makine dairesi de projeye uygun olarak ilkini uzatacak şekilde konumlandırılır. Fakat plandan farklı olarak 1 numaralı makine dairesine bitişmez ve yapının boyutlarında farklılıklar gözlenir. Sırasıyla 1929 ve1939’da inşa edilen ve bugün yerlerinde Çağdaş Sanatlar Müzesi bulunan 2 ve 4 numaralı kazan daireleri orijinal plana kısmen uygundur fakat 1944’te inşa edilen 3 numaralı makine dairesi ile tarak formu deformasyona uğrar. Bu yapı zemin problemlerinin de etkisi ile diğerlerinin uzantısı olacak şekilde değil, Kazım Karabekir Caddesi ile 2 numaralı makine dairesinin arasına inşa edilmiştir (Bilgin, İ, 2007). (Şekil-3.4)

Günümüze gelindiğinde ise 2 ve 4 no’lu kazan daireleri yıkılarak yerine Çağdaş Sanatlar Müzesi inşa edilmiştir. Mevcut bulunan 1 ve 2 no’lu makine daireleri, içinde bulunan makineler korunarak yeniden işlevlendirme ile enerji müzesi olarak hayata kazandırılmıştır. Yapının zemin katında bulunan borular, izolasyon malzemeleri, döşeme düzensizlikleri temizlenerek bu kat elektrikle ilgili küçük deneylerin yapılabileceği bir bilim ve öğrenme alanı ile eğlence alanına dönüştürülmüştür.

Yıkılan 2 ve 4 numaralı kazan daireleri yerine yapılan yeni müze yapısına yeni bir giriş yerine 2 numaralı makine dairesinden geçiş verilmiş, böylece eski ve yeni bina, mekânsal olarak birbirine bağlanmıştır. Diğer yandan, bu iki eski ve yeni yapı işlevsel olarak da birbirlerine bağlıdırlar. 2 numaralı makine dairesine, içerideki belge niteliği taşıyan makinelerin ve mekânın kendisinin sergilendiği, ayrıca zemin katta birçok deneyin yapılabileceği bilim ve eğlence parkını barındıran enerji müzesi işlevi verilirken, 2 numaralı kazan dairesi yerine yapılan yeni yapıya, süreli sergilerin düzenlendiği çağdaş sanatlar müzesi işlevi yüklenerek, bu iki mekânın işlevsel olarak bağlantıları geçmişteki gibi günümüzde de devam ettirilmiştir (Kaşlı, Bilge, 2009) (Şekil-3.4; Şekil- 3.6 ).

Üretim alanlarına dâhil olan binaların hemen yanında bulunan idare binası (Şekil 3.6), bugünde halen orijinalindeki gibi ofis işlevini üstlenip, Bilgi Üniversitesi’nin öğretim üyelerine ofis olarak ev sahipliği yapmaktadır.

Silahtarağa Elektrik Santrali yerleşkesinde, üretim birimlerine ek olarak kömür depolanmasını ve iletimini sağlayan, makineleri soğutmak için gerekli suyun alımını ve taşınımını sağlayan sistem ile irili ufaklı atölye ve depolardan oluşan yan servis birimleri mevcuttur. Depo ve atölyelerin konumu için birincil olarak üretim yapılarının karşısı, ikincil olarak da yaşam ve üretim

bölümünü ayıran yeşil alan seçilmiş yani bu yapılar üretim binasının etrafında kuzey, batı ve güney yönünde konumlanmışlardır (Bilgin, İ, 2007) (Şekil-3.4).

Yan birimlerin bugünkü durumlarına bakıldığına, üretim biriminin batı kısmındaki, eğitim alanlarına ve müzelere daha yakın ve merkezi yerde konumlan atölye yapıları kafe olarak, güneyindeki ambar yapısı da sergi alanı olarak yeniden işlevlendirilmiştir. 1 ve 3 numaralı kazan dairelerinin kütüphane olarak yeniden işlevlendirilmesi planlanmıştır (Şekil-3.4; Şekil-3.6 ).

Lojman yapıları ise gerek konumları, gerek yeni işlevin orijinal işleve uygunluğu doğrultusunda misafir sanatçıların kalabilecekleri rezidanslar olarak yeniden işlevlendirilmiştir. Kuzeyindeki geç dönem atölye binalarının yerini ise yeni yapılan Bilgi Üniversitesi eğitim binaları almıştır (Şekil 3.4 ; Şekil 3.6 ). (Kaşlı, Bilge, 2009).

Şekil-3.6: Santral İstanbul Yerleşkesi Vaziyet Planı

Kaynak: Bilgi Üniversitesi arşivi.

3.1.3. Santral İstanbul Mimari Dil Ve Yapı Malzemesi

Yapıldığı dönemde ki mimari dil ile işlevlendirme sürecindeki mimari dil açısından ise Silahtarağa Elektrik Santrali bünyesindeki yapılar, anonim endüstriyel mimariye sahip olan 1 ve 2 numaralı makine dairelerini de içinde barındıran üretim birimleri, 19. yüzyıl toplu konut tipolojisini barındıran lojman yapıları ile 1. Ulusal Mimarlık akımından etkilenen lojman, sosyal hizmet ve yönetim yapıları olarak üç ayrı başlıkta toplanabilir (Kaşlı, Bilge, 2009).

Silahtarağa Elektrik Santrali yerleşkesindeki yapıların biçim dillerini Arolat (2007) şu şekilde gruplandırır:

“Belirgin gramerlerin izi sonuna kadar kararlı bir biçimde sürdürülmüştü: Fabrika binaları – son yapılan makine dairesi dışında- dünyada 1920’lere kadar geçerliliğini koruyacak olan demir konstrüksiyonla kurulmuş, ince kabuklu, iri pencereli anonim ve anıtsal endüstri binaları kabuk gramerini her seferinde yeniden yorumlayarak yineliyordu. Bu gramer, kabuğun zarafetini, dev makinelerin yükünü taşıyan kaba iç konstrüksiyondan bağımsız olarak kurgulayabilmesine borçluydu. İlk dönemlerde yapılan atölye binaları da bu kabuk dilinin daha küçük ölçekli örneklerini oluşturuyordu. Yönetim binaları ile lojmanlar ise bu anonim dilden tümüyle farklı bir stilizasyonla, orta Avrupa’da “Heimastil” olarak adlandırılan dalganın Osmanlı yorumu olan “1. Ulusal Mimarlık” grameri ile kurgulanmıştı. Aslında bu kümeyi de prestij binaları (yönetim binası, müdür lojmanı, misafir lojmanı gibi) ile sıradan binalar (işçi ve mühendis lojmanları) olarak ayırmak olanaklı. Prestijli olanlarda yerel vurgu daha belirginken, ötekilerde 19. yüzyıl konut mimarisinin anonim diline daha fazla yaklaşılmış oluyordu.”

Şekil-3.8: Santral İstanbul Eski Ve Yeni Kullanım Alanlarının Karşılaştırılması

Kaynak: Bilgi Üniversitesi

Silahtarağa Elektrik Santrali üretim yapıları, orijinalinde dört aşamadan oluşan bir tarak

şeklinde tasarlanmıştır (Şekil 3.5). İlk inşa edilen 1 numaralı makine dairesi ve 1 numaralı kazan dairesi tarağın ilk aşamasını oluşturan bir “T” şeklindeki iken, 1929 ve 1939’da ilave edilen 2 numaralı makine dairesi ve 2 numaralı kazan dairesi plana kısmen uymuş, fakat 1944 yılında dönemin ünlü mimarı Seyfi Arkan tarafından tasarlanan 3 numaralı kazan dairesi ilk planı tamamen deformasyona uğratmıştır. Bu deformasyonun nedeni yalnızca yapının konumundan dolayı, yani Kazım Karabekir Caddesi ile ikinci ve üçüncü makine dairesi arasına konumlandırılarak “T” şemasını bozmasından dolayı değildir. İç ve dış kabuk ilişkileri bakımından da Seyfi Arkan’ın tasarladığı bina, sahip olduğu betonarme kabuk ile ilk iki dönemde tasarlanan yapılardan farklılık gösterir (Kaşlı, Bilge, 2009).

Dönemin en önemli kurgu parçalarından biri de yapıların yükseklikleridir. Yapı da gerekli

olan makine, alet ve kazan daireleri ile bütün bunların bakımlarının yapıldığı, parçaların

değişiminde kullanılan vincin yaptığı hareket ve kapladığı alana göre yapının kabuğu şekillendirilir. İlk yapılan yapıların (1. ve 2. dönem) dış kabuğu ince bir özelliğe sahiptir. Bu duvarlar ince duvarlarla kaplı ve ince demir strüktürel sistemlerle desteklenmiştir. İç duvarlar ise dış kabuğun

aksine kalın betonarmelerle desteklenmiştir. Seyfi Arkan’ın tasarladığı 3 no’lu alanda ise iç ve dış kabukta da betonarme sistem kullanılmıştır ( Şekil-3.11 ).

Şekil-3.9: Silahtarağa Elektrik Santrali Makina Ve Kazan Dairelerini İçeren Ana Binası, Eski Fotoğrafı

Kaynak: (Bilgi Üniversitesi, Santral özel arsivi,2008)

Şekil-3.10: 1 Numaralı Makine Dairesi, İnce Dış Kabuğun İçeriden Genel Görünüşü

Şekil-3.11: 3 Numaralı Makine Dairesi (Seyfi Arkan Tasarımı) Cephe Görünümü

Kaynak: Bilgi Üniversitesi arşivi.

Silahtarağa Elektrik Santraline ait özgün strüktür, geçirdiği yeniden işlevlendirme süreci sonunda ortaya çıkarılmıştır. Böylelikle yapıda ki demir donatıları ve betonarmeyle ilgili ayrıntılar ortaya çıkmıştır. En gözle görünür örneği ise sıvası dökülmüş olan merdivenin beton döşeme altlarında görülen demir donatılardır.

Şekil-3.12: Silahtarağa Elektrik Santrali Merdiven Döşemesinde Görülen Donatılar

Kaynak: Köksal, G. 2005 - Köksal,G.,T., (2004), İstanbul İli Eyüp İlçesi Silahtarağa mahallesi 92 pafta 373 ada 6,8 ve 9 parsellerinde bulunan Silahtarağa Termik Santrali Kompleksi Tescilli Binalarının Restitüsyon Raporu.

3.1.4. Santral İstanbul İç Mekân Organizasyonu

Silahtarağa Elektrik Santrali yapılarından; makine daireleri, kazan daireleri, idare binası, lojmanlar, trafo merkezi, ofis ve lokal binaları İstanbul 1 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 1991 yılında tescil edilmiştir. Silahtarağa Elektrik Santrali’nin Korunmasına İlişkin Koruma Kurulu Kararları alınmıştır (Ek C).

Söz konusu kararlardan anlaşıldığı üzere; fabrika yerleşkesinin eğitim ve kültür tesisi olarak kullanılmasına ilişkin kurula sunulan nazım imar planı değişikliği önerisinin uygun bulunması ile alana ilişkin yeni bir dönüşüm süreci de başlamıştır.

Tescilli yapılara ilişkin rölöve, restitüsyon ve restorasyon projeleri kurul kararları ile onaylanmış, bu projeler doğrultusunda avan projeler ve uygulama projeleri hazırlanmıştır. (Guse, Bağatur, 2008).

Silahtarağa Elektrik Santrali’nin yeniden işlevlendirme ve koruma süreci alanın 2004 yılında Bilgi Üniversitesi’ne geçişi ile başlamıştır. Tüm alanın mülkiyeti Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ) Genel Müdürlüğü ve Bilgi Üniversitesi arasında imzalanarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca da 01.05.2004 tarihinde onaylanan ve yürürlüğe giren protokol hükümlerince 20 yıllığına Bilgi Üniversitesine müze olarak kullanılması için tahsis edilmiştir.

Silahtarağa Santrali proje raporunda, alanda korunması öngörülen yapıların kendi karakterlerini olabildiğince korumaları, zorunlu yapısal iyileştirmelerin de bu karakterin devamı

Benzer Belgeler