• Sonuç bulunamadı

3.6.6. SALDIRGANLIK

3.6.6.3. Saldırganlık Kuramları

Bir içgüdüye bağlı olarak ortaya çıkan ve saldırı davranışında bulunmaya yönelik doğuştan gelen bir eğilimdir (111). Đçgüdü kuramı insan saldırganlığını inceleyen ve açıklayan en eski kuramlardandır. Öncüsü Freud saldırganlık, bir içgüdüye bağlı olarak ortaya çıkan ve saldırı davranışında bulunmaya yönelik doğuştan gelen bir eylemdir şeklinde tanımlamaktadır. Freud, saldırganlığı temel bir içgüdü olarak değerlendirmiştir. Freud‟a göre ölüm içgüdülerinin enerjisi, boşatılıncaya dek ya açık saldırganlık biçiminde ya da kendini yok edici hareketler biçiminde içe yönelik olarak organizma içinde birikir (20). Freud’un görüşleri psikanalitik bir yaklaşım olarak değerlendirmektedir. Saldırganlığın içgüdüsel olarak doğuştan insanda bulunduğunu savunan ünlü etnolog Lorenz'e (1968) göre saldırganlık, tüm diğer organizmalarda da bulunan kavga etme içgüdüsünden kaynaklanır. Bu içgüdüyle ilgili enerji, değişen oranlarda her insanda üretilmektedir. Saldırganlığın ortaya çıkması, biriken bu enerjiye ve saldırganlık doğurucu uyaranın varlığına ve gücüne bağlıdır. Saldırganlık kaçınılmaz bir şeydir ve zaman zaman kendiliğinden boşalabilir (144).

Lorenz’e (1968) göre, sinir sisteminde sürekli olarak biriken enerji, bir bahane bularak dışarı çıkmak durumundadır. Dışarıdan bir uyaran gelmese bile, bir kabın içinde birikmekte olan gazın zayıf bir nokta bularak dışarı çıkması gibi, bir süre sonra kendiliğinden patlayacaktır. Đşte saldırganlık bu şekilde meydana gelmektedir ve saldırganlığın yöneldiği hedef, saldırganlığın gerçek nedeni değil,

53

sadece görünürdeki bahanesidir. Đnsanlar, haksızlık, baskı, zulüm ve savaş olduğu için saldırganlaşmazlar; gerçekte saldırgan oldukları için bu mekanizmaları geliştirirler (144).

3.6.6.3.2. Sosyal Öğrenme Kuramı

Bandura ve Walters’in (1963) sosyal öğrenme teorisinde, saldırganlığı kendine özgü bir yolla açıklamak yerine diğer bütün sosyal davranışlar gibi onun da, öğrenme süreçlerine bağlı olduğu yaklaşımı saldırganlığın açıklanması konusunda büyük ilgi görmektedir (61).

Bu kurama göre saldırganlığın taklit ve pekiştirme yoluyla öğrenildiği görüşü birçok sosyal bilimci tarafından savunulmuştur. Çocuk ilk aylarından itibaren en basit davranış şekillerini bile taklit yoluyla geliştirir. Anne ve babayla başlayan bu taklit etmeler giderek sevdiği, beğendiği ve hayranlık duyduğu diğer büyüklerle devam eder. Sporcular, müzisyenler ve sinema oyuncuları gençlerin taklit etmeye en çok eğilim gösterdikleri kişilerdir. Bu yüzden sporcular örnek davranış ve alışkanlıklarıyla sosyalleşme sürecinde diğer kişilere iyi birer model olabilirler. Model alma şeklinde açıklanan bu öğrenmenin diğer bir şekilde özdeşleşmedir. Özdeşleşmede önemli olan ‘taklit edilen kişi’dir. Çocuklar ve gençler, aile içindeki alışkanlıkları, problemlere bakış açısı ve problemleri çözüm biçimleri ve kuralları öğrendikleri gibi ana-babanın bazı mimiklerini, ses tonlarını, vurgulamalarını, eğilim ve nefretlerini de farkında olmadan kopya ederler (17).

Rakip forvete karşı sert oynayan bir savunma oyuncusunun amacı, kendisi için tehdit edici durumu kontrol altına almak olabilir. Ama bu amaçla yapılan davranışlar bir anlamda saldırganlığın taktik amaçlı kullanılmasıdır ki bu taktik sürüp gittiği sürece sporda saldırganlık hep pekişecek demektir. Russell ve

54

Russell’e göre (1984) sportif ortamda verilen cezalar (sarı kart, kırmızı kart, serbest vuruşların sayısı vb.) saldırganlığın ölçülmesinde kullanılabilir. Sporda kabul edilen bu davranışların günlük yaşamda kabul edilmesi imkansızdır (198). Sosyal öğrenme kuramında kişiyi saldırgan olmaya iten güçlerin içsel olmaktan çok dışsal olduğu görüşü hâkimdir. Çevre ile kişi arasında iki yönlü bir etkileşim vardır. Hem çevre faktörleri davranışı şekillendirip etkiler, hem de çevre bireyin davranışlarından etkilenir (188).

3.6.6.3.3. Biyolojik Kuram

Conner’a göre hayvan deneylerinde, seks hormonlarından testosteron verilmesi saldırganlığı arttırmaktadır. Fetus erkek olduğunda testosteron vücutta oluşmaya başlamakta, dolayısıyla beyin oluşumunda da görev almaktadır. Bu nedenle erkeklerin kadınlardan daha saldırgan olduğu söylenmektedir. Buna karşılık problemin biyolojik özelliklerle ilgili olmayıp iki cinsiyetin sosyal durumları vehareketlerini idare eden sosyal geleneklerle ilgili bulunduğu da ileri sürülmüştür(121).

3.6.6.3.4. Engellenme Saldırganlık Kuramı

Saldırganlık içgüdüsü 1939 da Dollard, Miller, Mowrer ve Sears saldırganlığı engellemenin bir sonucu olduğu tezini ortaya atarak engelleme- saldırganlık hipotezini gündeme getiren ilk araştırmacılardır (20).

1941 de Barker, Dembo ve Lewin‟in çocuklar üzerinde yaptığı bir deneyde, çocukların çoğu kırık ve eksik parçalı oyuncaklarla baş başa kaldıkları bir odada saldırgan davranışlar sergilediği sonucuna ulaştı. Bu deneyde çocukların saldırgan davranış göstermelerinin cevabı engellenmelerinden kaynaklanıyordu (20).

55

Saldırganlığın nedenini açıklayan bir diğer kuram olan engellenme- saldırganlık kuramı ilk ortaya atıldığı zaman ‘Saldırganlık hali her zaman, bir engellenme, sonucu ortaya çıkar’ görüşü şiddetle eleştirilere uğrayınca her engellenmenin saldırganlığa yol açacağı görüşü değiştirilerek saldırganlık, ‘engellenme saldırganlığa yol açmaktadır’ şeklinde tanımlandı. Sporcu engellendiğinde, her zaman saldırganlığa başvurmayabilir, bu duygusunu erteleyebilir, uygun koşulları bekleyebilir, bastırabilir veya eyleminden vazgeçebilir (129).

Takımının başarısızlığının verdiği engelleme duygusunu ortadan kaldırmak üzere üstünlüğünü şiddet eylemleriyle kanıtlamaya çalışması (denkleştirme) söz konusu olabilmektedir. Örneğin, başarısız olunan bir maç sonrası, fanatik taraftargrubunun, rakip taraftarlara yönelik saldırganlık eylemine; ‘onlar bizi yendi, bizde onları dövdük’ duygusuyla övünmesi onun alışkanlık ayarlama mekanizmasına bağlıolacaktır (47).

Sportif ortamda amaca yönelik her hareket rakip tarafından bir engellenme ile karşılaşmaktadır. Dolayısıyla engelleme ile ortaya çıkan gerginlik, öfke ve bunun sonucu saldırganlık yarışmanın uygun bir anında kendisini göstermektedir (8).

3.6.6.3.4.1 Engellemeye Tepki Olarak Saldırganlık

Spordaki saldırganlık genelde engellemeden kaynaklanmaktadır. Bu engellenme güdülerin bloke edilmesi veya önlenmesinin sonucudur. Bu güdüler sporda üstün olan başarı etrafında dönen, hükmetme, güç, tanınma, prestij ve mükemmellik gibi konular bloke edildiğinde veya engellendiğinde genellikle saldırganlığı meydana getirir (101).

56 3.6.6.3.5. Đpucu-Uyarılmışlık Kuramı

Berkowit’e göre, engellenme, öfke olarak isimlendirilen duygusal uyarılmışlığın artmasına neden olabilir. Fakat öfkeli olmak, hemen saldırganlığa neden olmayabilir. Çünkü engellenen kişi, eğer hemen saldırgan davranışta bulunursa cezalandırılacağını düşünebilir ve çevresel şartlar uygun olana kadar saldırgan davranışta bulunmayarak ortamın uygun olduğu bir zamanda saldırgan davranışı gösterir (1). Saldırgan davranışların bir diğer kaynağı özgül olmayan (nonspesific) ya da genel, fakat ‘kızgınlık’ olarak etiketlenmiş heyecansal uyarılmadır. Bu görüşe göre, herhangi bir sayıda kaynağın neden olduğu uyarılma, kızgınlık olarak adlandırıldığı sürece, saldırgan davranışa yol açabilir (86). Berkovvdtz'e göre engelleme, öfke olarak isimlendirilen duygusal uyanılmışlığın artmasına neden olur. Ama öfkeli olma hemen saldırganlığa neden olmaz. Çünkü engellenene kişi hemen saldırgan davranışta bulunacak olursa cezalandırılacağını düşünebilir ve çevresel koşullar uygun olana kadar saldırgan davranışta bulunmaz. Ortam uygun olduğunda saldırgan davranışı gösterir (2).

Futbolda oyuncu hakemlerin görüş alanı içinde rakip oyuncuya karşı yapacağı bir hareketin karşılığında ceza alacağını bildiği için, kural dışı davranışlarını (vurmalar, itmeler, küfürleşmeler gibi) topsuz alanda, hakemin görüş açısı dışında yapmaya çalışması buna örnek olarak gösterilebilir (47).

Benzer Belgeler