• Sonuç bulunamadı

Mehmed Ali Paşa’nın oğlu, İbrahim ve Tosun Paşaların küçük kardeşi olan Said Paşa karakter itibarıyla yeğeni ve selefi Abbas Paşa’nın aksine Batı dünyasına, onun değerlerine ve teknolojisine olumlu yaklaşan liberal görüşlü bir kimse idi.235

Bu bağlamda babası Mehmed Ali Paşa’nın yolunu takip edeceği belli olan Said Paşa uygulamaya koyduğu politikalar ve tercihleriyle de bunu kanıtlamıştı.

Said Paşa göreve gelir gelmez bürokraside ve yeni açılan kurumlarda Batılı uzman ve müşavirleri tekrar istihdam etmeye başlamıştı. Mehmed Ali Paşa döneminden beri ilk defa olarak bu dönemde Mısır kabinesinde Batılı bakanlar yer almaya başlamışlardır.236

Bunun yanı sıra devlet idaresinde yerli halktan unsurlara geniş oranda yer vermeye başlamıştı. Bu, Said Paşa’nın kendisinden önceki valilerden en önemli farkıydı.

Said Paşa dönemi Mısır’da askeri reformlara hız verilen bir dönem olarak kayıtlara geçmektedir. Bu kapsamda önceki dönemlere göre farklı bir uygulamaya gidilmiş; ordudaki üst düzey subay kadrolarına Mısırlı askerler getirilmiş; Mısırlı yerli halkın çocukları da orduya subay olarak alınmaya başlamıştı.237

Said Paşa döneminde orduda başlayan Mısırlılaşma süreci otuz yıllık bir süre içerisinde Mısır milliyetçiliğinin ordunun içerisinde olgunlaşıp, buradan Mısır siyasetine müdahale etme girişimlerini sahneye koymasına neden olacaktır. Bunda hiç şüphe yok ki yine Said Paşa döneminde eğitimden resmi yazışmalara dek Arapçaya ağırlık verilmeye başlanması ve Türkçenin sınırlandırılmasının da payı bulunmaktadır.238

Kırım Savaşı sırasında Osmanlı ordusuna destek sağlayan Mısır ordusunun asker sayısının azalmış olması gerekçesiyle Babıâli’ye başvuran Said Paşa’nın isteği

235 Lutskiy, s. 146. 236 Cleveland, s.108. 237 Goldschmidt ve Lawrence, s. 253-254. 238

J.B. Richmond, Egypt 1798-1952 Her Advance Towards a Modern Identity, Methuen, 1965, s. 72’den akt. Sevda Özkaya Özer, Osmanlı Devleti İdaresinde Mısır (1839-1882), Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Elazığ, 2007, s. 168, 454 numaralı dipnot; Geoffrey Lewis, “Dildeki Osmanlı Mirası”, İmparatorluk Mirası: Balkanlar’da ve Ortadoğu’da Osmanlı Damgası, (Ed. L. Carl Brown), İletişim Yayınları, İstanbul, 2003, s. 317.

52 kabul edilmiş ve 1841 Mısır Valiliği İmtiyaz Fermanı ile 18 bin olması kabul edilen asker sayısı 30 bine yükseltilmişti.239

İktisadi alanda ise liberal görüşlere sahip olmasıyla bilinen Said Paşa’nın valiliği sırasında Avrupa bankaları ve bankerleri ilk kez Mısır’a giriş yapmışlardı. Bu aynı zamanda Batılıların Mısır pazarına olan ilgisinin artmakta olduğunun bir göstergesiydi. Mısır, Batılı kapitalistlerin gözünde yatırım yapılacak, sermaye konulabilecek, yeni kazanç olanakları yaratabilecek bir coğrafya haline geliyordu.240 Bu süre içerisinde Mısır’da “Mısır Bankası” adıyla ilk milli banka da kurulmuştu.241

Bu dönemde Mısır’da serbest olarak yapılmakta olan köle ticareti yasaklanmıştı.242

Said Paşa döneminin bir başka icraatı ise 1858 tarihli Arazi Kanunnamesi’dir. 5 Ağustos tarihli kanunname, kendisinden dört ay önce, 21 Nisan 1858’de ilan edilen Osmanlı Arazi Kanunnamesi ile neredeyse eş zamanlıdır.243 Mısır’daki kanunname tıpkı merkezde ilan edilende olduğu gibi arazi mülkiyeti konusunda özel mülkiyet ile devlet mülkiyeti kavramları arasında kesin bir ayrım getirmekteydi.244

Said Paşa idaresinin modern Mısır tarihine bıraktığı en önemli iz hiç şüphesiz ki Süveyş Kanalı Projesi’dir. Aslında, Süveyş bölgesine bir kanal yapılması suretiyle

239

Azmi Alpay, Mehmed Said Paşa (1854-1862), İstanbul Üniversitesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 1969, ss. 8-12’den akt. Süleyman Kızıltoprak, Mısır’da İngiliz İşgali (1882-1887), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2010, (İngiliz İşgali), s. 14.

240

Mansfield, Middle East, s. 61.

241

J.B. Richmond, s. 72’den akt. Sevda Özkaya Özer, s. 168, 452 numaralı dipnot.

242

Mısır’da bir konsept olarak kölelik yalnızca arazilerde karın tokluğuna çalıştırılan ve zaman içinde sistemli bir biçimde değişime sokulan bir meta olarak algılanmanın ötesinde aynı zamanda bireylerin kökenlerini de işaret etmesi bakımından önemliydi. Örneğin köle kökenli bir kişinin tıpkı Tanzimat dönemi Osmanlı’sında da olduğu üzere zaman içerisinde yükselip idari mekanizmalarda koltuk sahibi de görülmüştür. Örneğin, 1850’lerin ortasında Mısır’ı ziyaret eden İngiliz ekonomist Nassau Senior hatıratında zamanın saygın devlet adamlarından biri olarak kabul edilen Yusuf Hekekyan’ın aktarımına yer verir. Buna göre dönemin Said Paşa kabinesinde Hekekyan’a göre köle kökenli olmayan iki kişi vardır neredeyse: Stephan Bey ve Edhem Paşa. Bkz. Ehud Toledano, “Late Ottoman Concepts of Slavery (1830s-1880s)”, Poetics Today, Vol: 14, No:3, Cultural Process in Muslim and Arab Societies: Modern Period I, 1993, (Slavery), ss. 497-498; Ehud Toledano, “Attitude to Slavery During the Tanzimat”, 150. Yılında Tanzimat, Yay. Haz. Hakkı Dursun Yıldız, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1992, (Tanzimat), s. 320. Keza Mohammed Chaichian da kölelik kurumunun Mısır örneğinde sadece üretim ilişkileri ve tarzı bağlamında değerlendirilemeyecek bir husus olduğunu ifade etmektedir. Bkz. Mohammed Chaichian, “The Effects of World Capitalist Economy on Urbanization in Egypt 1800-1970”, International Journal of Middle East Studies, Vol: 20, No: 1, 1988, s. 25.

243

Kemal Karpat, “The Transformation of the Ottoman State, 1789-1908”, International Journal of Middle East Studies, Vol. 3, No. 3. (Jul., 1972), (Transformation), s. 260.

244

Gabriel Baer, “Land Tenure in Egypt and the Fertile Crescent 1800-1950”, The Economic History of the Middle East 1800-1914, (Ed. Charles Isaawi), The University of Chicago Press, Chicago, 1966, (Land Tenure), ss. 83-84; Denise Jorgens, “A Comparative Examination of the Provisions of the Ottoman Land Code and Khedive Said’s Law of 1858”, New Perspectives on Property and Land in the Middle East, (Ed. Roger Owen), Harvard University Press, 2000, ss. 93-121.

53 Kızıldeniz ile Akdeniz’in birleştirilmesi fikrinin tarihi yüzyıllara dayanır.245 19.yüzyıl başlarında bu konuda emrindeki mühendislerden araştırmalar yapmalarını isteyen Napolyon’un dışında Mehmed Ali Paşa’ya da etrafındaki danışmanlardan bu yönde bir proje başlatılması konusunda telkinlerde bulunulmuştu.246

Ancak Mehmed Ali “Boğazlar Osmanlı’nın felaket sebebi oldu, ben de Mısır’da bir boğazlar

meselesi yaratmak istemem” diyerek bunu reddetmişti.247 Paşa’ya göre böyle bir kanal projesinin hayata geçirilmesi halinde yabancı devlet donanmalarına ait gemiler Mısır’ın adeta ortasından geçer hale gelecek; bu da öyle ya da böyle siyasi sorunların yaşanmasına neden olacaktı.248

Said Paşa’nın, babasının aksine, kanal projesine bir anda girişmesinin ardındaki en büyük etkinin sahibi dönemin Kahire’deki Fransız Konsolosu olan Ferdinand de Lesseps idi. Lesseps ile yakın arkadaş olan Said Paşa249

, konsolosun Süveyş’te bir kanal açılması yoluyla Mısır ekonomisinin kazanacakları konusunda anlattıklarından büyük oranda etkilenmişti. Mısır bu kanal sayesinde ticaret yolları üzerinde Akdeniz’den Hint Okyanusu’na giden yolda yepyeni bir merkez olabilirdi. Bu proje sayesinde Mısır’ın kalkınmasının yolu sağlama alınmış olacaktı.250

Said Paşa 15 Kasım 1854’te projeyi kabul ettiğini Lesseps’e bildirmişti.251

On beş gün zarfında resmi ruhsatın verilmesini takiben esas mesele Kahire’nin bu

245

Akdeniz ile Kızıldeniz arasında bir su yolu açılması fikri bölgede tarih boyunca hüküm süren hemen hemen tüm egemen güçlere önerilmiş bir proje idi. Bunlar arasında Mısır firavunları, Pers ve Roma imparatorları ve Arap halifeleri yer almaktaydı. Bkz. John Eliot Bowen, The Conflict, s. 11. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ise aynı meyanda ilk fikir Kaptan-ı Derya Uluç Ali Reis tarafından Sultan III. Mustafa’ya sunulmuş ne var ki imparatorluğun savaşlar nedeniyle güç durumda bulunan bütçesi söz konusu fikrin eylem düzeyine geçmesine mani olmuştu. Bkz. Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, Cilt: VI, Ankara, Türk Tarih Kurumu, 1983, ss. 90-91’den akt. Kızıltoprak, s. 15, 70 numaralı dipnot.

246

John Eliot Bowen, “The Conflict of East and West in Egypt”, Political Science Quarterly, Vol: 1, No: 2, 1886, (East and West), s. 301.

247

Güler, s. 44; Bowen, Conflict, s. 11.

248

Jules Barthélemy, Egypt and the Great Suez Canal (A Narrative of Travels), Richard Bentley, London, 1857, s. 8.

249

Said Paşa ile Lesseps çocukluk arkadaşıydı. İkili birbirine o kadar yakındı ki Mehmed Ali Paşa’nın fazla kilolarından kurtulup, zayıflaması için olmadık işler yaptırdığı Said Paşa’ya çocukluğunun bu zor günlerinde elinde makarna tabaklarıyla gizlice yardıma koşan Lesseps olmuştu. Bkz. Marsot, Mısır Tarihi, s. 67.

250

George Kirk, ss. 82-83.

251

“Acte de Concession du Vice-Roi d’Egypte pour la construction et l’Exploitation du Canal Maritime de Suez et Dépendances entre la Mer Méditerranée et la Mer Rouge-Caire, le 30 Novembre, 1854”. 1876 [C.1416] Egypt. No. 6 (1876). Concessions, conventions. Statues, and resolutions of the Suez Canal Company, with the Sultans’s Firman. Ayrıca bkz. “Firman de cocession du pacha d’Egypte (Mohammed-Said) accordé a M. De Lesseps, en date du Caire le 30 Novembre 1854 (9

54 kararını merkezi idarenin onaylayıp, onaylamayacağına gelmişti. Zira özellikle İngiltere’nin duruma olan muhalefeti252

hâlihazırda bu ülke ile aynı saflarda Rusya’ya karşı Kırım’da savaşmakta olan Babıâli’yi izin verme konusunda zor durumda bırakıyordu.253

İngiltere Said Paşa’nın proje için Lesseps ile dolayısıyla da Fransa ile anlaştığını öğrenir öğrenmez bunun önüne geçebilmek adına tabiri caizse dört koldan saldırıya geçmişti. İngiltere’nin Kahire Konsolosu Bruce bizzat Said Paşa ile görüşerek proje için gereksiz yere acele ettiklerini söylerken, İstanbul’daki İngiliz sefiri Lord Stratford de Redcliffe de Babıâli nezdinde projeye olan itirazlarını seslendiriyordu. Sefir’e göre proje hayata geçerse Mısır’ın önemi çok daha fazla artacak ve Osmanlı kontrolünden çıkmak için gayet yeterli bir sebep olacaktı. Ayrıca Londra basını da propaganda yayını başlatıyordu. 1855’in ilk günlerinde London Times Gazetesi kanal projesinin kati surette hayata geçirilemeyecek bir plan olduğunu ilan ediyordu. Lord Palmerston ise Babıâli’nin müsaadesi olmaksızın Said Paşa’nın böyle bir girişime olur veremeyeceğini söylüyordu.“Hâlbuki bir önceki vali

görev başında iken İskenderiye-Süveyş demiryolu hattının merkezi idarenin rızasını almaksızın başlatılabileceğini vali Abbas Paşa’ya bildiren de İngiliz hükümeti idi”.254

İngiliz basını Lord Palmerston’un bu görüşünü projeyle ilgili resmi bir görüş olarak kabul etmiş olmalı ki birkaç sene sonra Times Gazetesi’nde benzer türden bir habere rastlıyoruz. 15 Ağustos 1863 tarihli nüshada Said Paşa’nın bağımsız bir devletin idarecisi olmadığı ve bağlı bulunduğu Osmanlı padişahının izni olmaksızın böyle bir projeye girişmesinin yanlış olduğu vurgulanıyordu.255

Bunlara ek olarak, İngiltere’nin Paris sefiri Lord Clarendon da Fransız hükümeti nezdindeki girişimlerinde söz konusu projenin fiziki şartlar dâhilinde rébiul-éwel 1271)”, Recueil des Traités de la Porte Ottomane avec les Puissances étrangéres, Tome: II, Amyot, Edituer des Archives Diplomatiques, Paris, 1865, ss. 93-95.

252

Edward Dicey, ss. 25-27.

253

“Gerçi aynı savaşta Fransa da Osmanlı Devleti ile müttefikti. Ancak İngiltere’nin ittifakı daha

önemliydi”. Bkz. Kızıltoprak, İngiliz İşgali, s. 15.

254

Bowen, a.g.e., ss. 12. Bu günlerde projesinin tanıtımını yapmak üzere Londra’ya gelen ve iş adamlarından gazetelere dek geniş bir yelpazede görüşmeler yapan Lesseps iş çevrelerinde projesine destek bulurken, idari katmanda aynı desteği bulamamıştı. Hatta Lord Palmerston bunun hayata geçirilemeyecek bir proje olduğunu söylemişti. Biraz da bu yüzden olsa gerek Lesseps’in karşısına kanal projesine sermaye yatırımında bulunacak bir İngiliz çıkmamıştı. Bkz. Cara Murray, Imperial Ways: The Victorians, The Suez Canal, and Narrative, Doktora Tezi, The City University of New York, 2005, s. 56.

255

55 hayata geçirilmesinin neredeyse imkânsız olduğunu ve bu yolda uzun bir zamanın harcanması gerektiğini dile getiriyor; bunun da Mısır’da projelendirilmiş olan demiryolu hattı çalışmalarını geciktireceğini256

ve ülkesinin Hint yolu üzerindeki menfaatlerine zarar vereceğini söylüyordu. Benzer gerekçeler aynı dönemde Lord Palmerston tarafından da seslendirilmişti.257

1855’te dönemin Kahire’deki İngiliz Konsolosu Walne mektubunda Said Paşa’yı “kendisinin dünya çapında bir dahi olduğunu söyleyen etrafındaki

dalkavukların sözlerine kolayca inanan” birisi olarak niteliyor ve “işlerin böyle gitmesi halinde yakın bir zamanda İngiltere’nin başına felaket işler açabileceğini”

söylüyordu.258

Walne hiç şüphe yok ki Said Paşa’nın kanal projesi vesilesiyle Lesseps üzerinden Fransa ile olan yakınlaşmasından ülkesinin menfaatleri adına rahatsızlık duymakta idi. Bu bakımdan mektupta yer verilen ifadeler Kanal meselesine olan İngiliz hassasiyetini göstermesi sebebiyle son derece önemlidir.

İngiltere’nin başta en büyük rakiplerinden Fransa’nın Mısır ve Hint yolu üzerinde ciddi bir stratejik hamlesine karşı olmak üzere muhtelif gerekçelerle muhalefet etmesine rağmen 5 Ocak 1856’da Lesseps Said Paşa’dan kanal çalışmalarına başlamak üzere gerekli olan imtiyazı almıştı.259

İmtiyaz belgesinde İngiltere’ye mesaj verme babında kanalın tüm ticari gemilerin geçişine açık olacağı ve kanal içi ulaşımda hiçbir devlete ayrıcalık tanınmayacağı açıkça ifade edilmişti.260

1858’de Lesseps tarafından Compagnie Universelle du Canal Maritime de

Suez adıyla bir kanal şirketi kuruldu. 8 milyon frank sermaye ile kurulan bu şirkete261

ait hisse senetlerinin kendi payına verilen kısmını İngiltere projeye olan muhalefeti

256

Bu noktada İngilizlerin henüz proje aşamasındaki demiryollarından ziyade İskenderiye-Süveyş hattını kastettikleri aşikârdır. Lord Palmerston başta olmak üzere dönemin İngiliz devlet adamlarının bu konudaki endişesi bu hattın kanal projesinin hayata geçirilmesi ile önemini yitirmesi ve dolayısıyla Hindistan yolunun Fransız kontrolüne geçmesi ihtimaliydi. Bkz. D.Mackenzie Wallace, Egypt and the Egyptian Question, MacMillan and Co., London, 1883, s. 308.

257

Bowen, Conflict, ss. 13-14.

258

Sir Evelyn Baring, Egypt, Vol: I, s. 21.

259

“Acte de Concession du Vice-Roi d’Egypte, et Chaier des Charges, pour la Construction et l’Exploitation du Canal Maritime de Suez et Dépendances.-Alexandrie, le 5 Janvier, 1856”. 1876 [C.1416] Egypt. No. 6 (1876). Concessions, conventions. Statues, and resolutions of the Suez Canal Company, with the Sultans’s Firman. Ayrıca bkz. “Acte de concession et cahier des charges pour la construcion et l’exploitation du canal maritime de Suez et dépendances, remis par le pacha d’Egypte a M. De Lesseps, en date d’Alexandrie le 5 Janvier 1856 (26 rébiul-akhir 1272)”, Recueil des Traités de la Porte Ottomane avec les Puissances étrangéres, Tome: II, Amyot, Edituer des Archives Diplomatiques, Paris, 1865, ss. 99-104.

260

Karal, Osmanlı Tarihi, Cilt: VI, s. 92’den akt. Kızıltoprak, a.g.e., s. 16.

261

56 nedeniyle almazken, Osmanlı İmparatorluğu da içinde bulunduğu iktisadi şartlar nedeniyle kendi payını alamamıştı. 1860’ta Said Paşa bu iki ülkenin de paylarını kendi hesabına satın almıştı.262

Lesseps 1859’da Osmanlı İmparatorluğu’ndan resmi izin gelmediği halde kanal için çalışmaları başlatmıştı. Resmi izin ancak 1866’da gelecekti.263

Tıpkı Mehmed Ali Paşa döneminde yapımı tamamlanan daha küçük ölçekli Mahmudiye Kanalı örneğinde olduğu gibi Süveyş Kanalı’nın inşası sırasında da binlerce Mısırlı fellah çalıştırılmış, çok sayıda işçi bu çalışmalar sırasında yaşamını yitirmişti.264

Süveyş Kanalı’nın yapımına, mühendisliğini Lesseps’in idaresindeki bir ekibin üstlenmesinden dolayı baştan sona dek Fransa destek çıkmıştı. Hatta zaman zaman Osmanlı İmparatorluğu ve İngiltere ile çeşitli konularda karşı karşıya gelen Fransa yine de projeye olan desteğinden geri adım atmamıştı. Bu durum kanalın açıldığı 1869 tarihine ve sonrasındaki birkaç yıla kadar devam etmişti. Ancak kanal üzerindeki deniz trafiğinin çalışmaya başlamasının ardından özellikle İngiltere açısından durum değişmeye başlamıştı. Başından itibaren rakibi Fransa’nın Mısır ve Doğu Akdeniz’de nüfuz elde etmesini ve bu yolla Hindistan yolu üzerinde ciddi bir tehdit oluşturmasını istemediği için Mısır’daki demiryollarının bu proje nedeniyle zarar edeceği gerekçesiyle kanal projesine muhalefet eden İngiltere265, kanalın stratejik önemini görmeye başlamıştı. Başta Hindistan’daki büyük sömürgesi olmak üzere Asya topraklarına giden yol üzerinde konumlanan Süveyş Kanalı266

bir anda sadece Uzakdoğu topraklarının değil aynı zamanda Kuzeydoğu Afrika ve Doğu Akdeniz’in stratejik önemini İngilizlerin gözünde kat be kat arttırmıştı.267 Zira

262

Şinasi Altundağ, “Said Paşa”, İslam Ansiklopedisi, Cilt: X, İstanbul, 1988, s. 89’dan akt. Kızıltoprak, İngiliz İşgali, s. 16.

263

Bowen, Conflict, s. 15; Arthur Silva White, The Expansion of Egypt under Anglo-Egyptian Condominium, Methuen & Co., London, 1899, ss. 317-320.

264

Marc Ferro, Sömürgecilik Tarihi, çev. Muna Cedden, İmge Kitabevi, Ankara, 2002, ss. 126-127.

265

Marsot, Mısır Tarihi, s. 67.

266

Lord Stratford de Redcliffe, The Eastern Question, John Murray, London, 1881, s. 20.

267

Türkkaya Ataöv, Afrika Ulusal Kurtuluş Mücadeleleri, AÜSBF Yayınları, Ankara, 1977, s. 16; Bayram Soy, Almanya’nın Osmanlı Devleti Üzerinde İngiltere ile Nüfuz Mücadelesi (1890-1914), Phoneix Yayınevi, Ankara, 2004, s. 6. Edward Said, ünlü eseri Oryantalizm’de, daha geniş bir perspektiften yaklaşarak, Süveyş Kanalı ile Batının Doğu algısının nasıl dönüşüm geçirdiğini anlatırken şu ifadeleri kullanmıştı: “ Ferdinand de Lesseps’in kanalı sonunda mesafeleri de yıktı.

Doğu’nun esrarı çözüldü, egzotik rüyalar sona erdi. Bir su kanalının ortadan yardığı bir toprak artık insanlara engel olmaktan çıktı ve Doğu kabuk değiştirdi. Ferdinand de Lesseps’ten sonra artık hiç kimse Doğu’yu başka bir dünya sayamaz, kesin konuşamaz. Şimdi sadece bizim dünyamız var. Bu ‘tek’ ve ‘bir’ dünya Süveyş Kanalı ile ortaya çıkmıştır”. Bkz. Edward Said, Oryantalizm, İrfan

57 önemli ticaret yolları üzerinde bulunan bu stratejik noktalar İngiltere gibi sanayileşmiş bir ülke için ticari etkinliğini sürdürmesi bakımından hayati önem taşımaktaydı. Unutulmamalı ki, İngiltere 1860’larda İngiltere dünya demir üretiminin %53’ünü, kömür ve linyit üretiminin ise %50’sini tek başına gerçekleştiren; dünya ham pamuk üretiminin ise yarısından biraz daha azını yine tek başına tüketen endüstriyel bir güçtü. Bu büyük sanayi gücü aynı dönemde İngiltere’ye tüm dünya ticaretinin beşte birini, mamul madde ticaretinin ise beşte ikisini elinde tutma imkânı sağlamıştı. Tüm dünyada seyrüsefer halinde olan ticaret gemilerinin üçte birinden fazlası ise İngiliz bandıralı gemilerdi.268

Süveyş Kanalı sahip olduğu stratejik önemin yanı sıra İngiltere açısından finansal anlamda da ciddi avantajlar içermekteydi. Özellikle bu ülkenin Asya ve Uzakdoğu’daki sömürgelerine giden yolu kısaltması nedeniyle bölgeden yapılan hammadde transferinde ve karşılığında yapılan mamul mal sevkiyatında maliyetleri bir hayli düşürmekteydi. Bu ve benzeri birçok avantajı göz önünde bulunduran İngiltere kanalın açılmasıyla beraber ilgisini Mısır ve Süveyş’in üzerinden eksik etmeyecekti. Öyle ki, on yıl gibi kısa bir zaman içerisinde mali açıdan çok zor durumlara düşecek olan Mısır hazinesinin kurtarılması amacıyla Kahire yönetimi kanal üzerinde bulunan Mısır hisselerinin satılmasına karar verecek ve bu hisselerin tek büyük talibi İngiltere olacaktı. Bu aynı zamanda Mısır toprakları üzerinde bir zamanlar Fransız bir mühendisin ülkesinin desteğini arkasına alarak inşa ettiği, büyük hissenin Mısır ait olduğu Süveyş Kanalı’nın, açılışının üzerinden çok geçmeden İngilizlerin eline geçmesi anlamına gelmekteydi. Öyle ki, 1874’te kanaldan geçen 1 milyon 250 bin ton yükün 900 bini İngiltere’ye aitti.269

1881’e gelindiğinde ise Süveyş Kanalı üzerindeki tüm deniz trafiğinin %80’i İngilizlerin eline geçecekti.270

Mısır yukarıda da sözünü ettiğimiz üzere Süveyş Kanalı gibi tarihi bir projeye girişmesinin ardından çok geçmeden mali anlamda ciddi bir krizin içerisine sürüklenmişti. Bunun sebebi kanalın inşasının hazinenin üzerine yüklediği mali

268

Paul Kennedy, Büyük Güçlerin Yükseliş ve Düşüşleri: 1500’den 2000’e EkoNomik Değişme ve Askeri Çatışmalar, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 1994, s. 178.

269

Bu rakam kanal trafiğinin işlemeye başladığı ilk dönemlerde yarım milyonun biraz altında seyretmekteydi. Detay için bkz. Eric Hobsbawm, Sermaye Çağı 1848-1875, Dost Kitabevi, Ankara, 2003, (Sermaye), s. 72.

270

58 külfet değildi. Mısır maliyesini yirmi yıl içerisinde iflas noktasına taşıyacak gelişme Said Paşa döneminde ilk defa başvurulan dış borçlanma idi.271

Osmanlı İmparatorluğu’nun resmi kayıtlarda geçtiği şekliyle Eyalet-i Mümtaze’si olan Mısır’ın kendi başına bir dış borçlanmaya gitmesi kanunen mümkün değildi. Ancak Said Paşa 1861’de Nil Nehri’nin taşması nedeniyle mahsulün harap olduğunu ileri sürerek üç yıl içerisinde başka borçlanmaya gidilmeden ödenmek kaydıyla dış borçlanmaya gidebilmek için Babıâli’ye başvurmuştu.272

Bu çerçevede yapılan bu ilk nabız yoklaması neticesinde Mısır’ın dış borçlanma talebi Sadrazam Ali Paşa tarafından reddedilmişti. Buna gerekçe olarak da Ali Paşa şunları sıralamıştı:

1. Yabancı memleketlere borçlanmak hafif şartlarla da olsa faizin ve resülmalin ödenmesi için borçlanan memleketten birçok paraların çıkmasına ve halkın vermekte olduğu vergilerin ağırlaşmasına neden olduğu cihetle devletlerin çok kere bu tedbire başvurmaları ya alacakları akçeyi, verecekleri faizin ammeye birkaç faydası olacak,

Benzer Belgeler