• Sonuç bulunamadı

Safevi Şiiliği ve Osmanlı-Safevi Arasındaki Mezhep İhtilafı

1.3. OSMANLI DEVLETİ VE ŞİİLER

1.3.2. Safevi Şiiliği ve Osmanlı-Safevi Arasındaki Mezhep İhtilafı

Osmanlı Devleti Fatih döneminden itibaren yeniden yapılandırıldı. Artık Devlet düzeninde göçebe Türkmen kültürü etkisini yitirerek kurumlaşma olgusu başladı. Kurumlaşmanın başlamasıyla beraber Sünniliğin önemi artarken Türkmen aşiretleri ve heterodoks İslam arka planda kaldı.144 Fatih dönemine kadar yerleşik hayatın

getirdiği yükümlülükleri (vergi vs.) tanımayan bu Türkmen göçebe kitleleri kurumsallaşmayla beraber kendilerini adeta dışlanmış hissettiler. “Zorla yerleşik” düzeni kabullenmeyen göçmenler üzerinde bir de “vergi” memurlarının tavizsiz hareketleri devletle Türkmen göçebe halkın arasını açmaktan başka bir işe yaramadı. İşte böyle bir ortamda Şah İsmail kenarda kalmış bu Anadolu Tükmenlerini yanına çekmeye çalıştı. Zulme maruz kalan bu göçebe Türkmenler kendilerini zulümden kurtaracaklarını düşündükleri Şah İsmail’i adeta bir “Mehdi-Mesiyanik” olarak

140 Bekir Kütükoğlu. Osmanlı-İran Siyasi Münasebetleri 1578-1612, Fetih Cemiyeti Yayınları, İstanbul-1993,

s. 2-8.

141 M. Fuad Köprülü, Türk Edebiyatı, Ötüken Yayınları, İstanbul-1980, s.171; Sönmez Kutlu, Türkler ve İslâm

Tasavvuru, İsam Yayınları, İstanbul-2011, s. 147-178.

142 Faruk Sümer, Oğuzlar, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul-1999, s. 165-175.

143 Taha Akyol, Osmanlı’da ve İran’da Mezhep ve Devlet, Milliyet Yayınları, İstanbul-1999, s. 28. 144 Akyol, a.g.e., s. 32-33.

gördüler.145 Şah’ın amacı da zaten Osmanlı Devleti’nin iktisadi ve sosyal baskısı altında ki bu göçmenleri yanına çekerek güç elde etmekti.146

Sultan II. Bayezid döneminde devlet, bu göçmenleri ya Anadolu’dan gruplar halinde Rumeli’ye geçirmiş ya da parçalayarak küçük gruplar halinde birbirinden uzak bölgelere yerleştirmiştir. Ancak bu göçmenler Toroslar, Teke ve Maraş bölgelerine hâkim oldukları için Safevi etkisiyle isyanlar çıkartmışlardır. 1502 ve 1507 yıllarında iki kez Osmanlı topraklarına girip halkı galeyana getiren Şah İsmail nihayet 1511 yılında Güneybatı Anadolu’da Teke-ili’nde, “Şahkulu”147 Kızılbaş isyanı çıkarmayı başarmıştır. Şahkulu, Kütahya’yı zapt ederek Osmanlı beylerbeyini öldürmüş, Bursa’yı tehdide başlamıştır. Tüm bu olanlar karşısında yumuşak huyluluğuyla bilinen Sultan II. Bayezid barış taraftarı olmak istediyse de Trabzon valisi oğlu Yavuz Sultan Selim tüm bu yaşananlara şiddetle karşılık verilmesini istemiştir.148 Sultanın hastalığı ve oğulları arasındaki taht mücadelesi vb.149 sebeplerde eklenince Yeniçeri desteğini de arkasına alan Yavuz Sultan Selim, 25 Nisan 1512 tarihinde babası Sultan II. Bayezid’i tahttan indirerek yerine geçmiştir.150

Çaldıran savaşından önce Yavuz Sultan Selim Anadolu’da Şah İsmail’in adamlarının telkinleri yüzünden Şiileşenlerin kayıtlarını toplatmıştır. 40 000 civarında olduğu rivayet edilen bu Şiilerin pek çoğunun katledildiği geri kalanların da hapse atıldığı

145 Ahmet Yaşar Ocak, Türk Sufiliğine Bakışlar, İletişim Yayınları, İstanbul-1996, s.208. Akyol, a.g.e., s. 34.

Ancak bu yorumların yapılan yeni çalışmalarla çeliştiğini de ifade etmekte fayda vardır. Zira iddia edilen bu savlar (zorla yerleşik düzene geçirme, vergi baskısı vs.) yeni çalışmalar ışığında farklı okumalara neden olmuştur. Yeni çalışmalarla farklı yorumlamalara maruz kalan bu savlar karşısında biz de tarafsızlığımızı koruyarak karşıt savları da aktarmayı uygun gördük. Tufan Gündüz’ün çalışmalarıyla farklı boyutlara taşınan bu karşıt iddialar Şöyledir; “Şah İsmail’i Mehdi olarak gören ve onun safına geçerek ordusunda yer alan bu göçebe Türkmenler’in ekserisi Azerbaycan, İran (Akkoyunlu Sahası) ve Suriye bölgesinden toplananlardan oluşmaktaydı. Buna karşın Osmanlı coğrafyasından gidenler ciddi bir oran teşkil etmemektedir. Aynı şekilde Osmanlı Devleti’nin merkezileşme olgusuyla birlikte buna direnen Göçebe Türkmenler üzerinde ki yorumlarda görecelidir. Çünkü Devletin merkezileşmesi ile göçebelerin uğrayacakları bir kayıp söz konusu olamaz. Bu göçebeler bir boy beyi veya kethüda denilen kişinin önderliğinde yaylak-kışlak hayatı yaşıyor, ürettikleri malları ise en yakın pazarlarda satışa sunuyorlardı.” Bu Konu hakkında ki görüşler için Bkz. Tufan Gündüz, Son Kızılbaş Şah İsmail, Yeditepe Yayınları, İstanbul-2013, s.56-57. Konu hakkında geniş kapsamlı değrelendirmeler için Bkz. Tufan Gündüz,

Bozkırın Efendileri Türkmenler Üzerine Makaleler, Yeditepe Yayınları, İstanbul-2009.

146 Feridun M. Emecen, Yavuz Sultan Selim, Kapı Yayınları, İstanbul-2016, s.94

147 Şahkulu ya da Şeytan kulu, Şah İsmail’in halifesi (vekiliyim) diyerek ayaklanmıştır. Halkı “devlet ve saltanat

bundan böyle bizimdir” diyerek galeyana getirmiştir. Bkz. Ahmet Refik Altınay, On Altıncı Asırda Râfızîlik ve

Bektâşîlik, Sad. Mehmet Yaman, Ufuk Matbaası, İstanbul-1994, s. 25. Şahkulu İsyanının Babailer isyanı gibi

Mesiyanik bir karakter taşıdığını belirterek, bu isyanın doğrudan Şah İsmail tarafından çıkarıldığı mevzuuna ihtilaflı yaklaşmakta fayda vardır. Bkz. Zekeriya Işık, “Osmanlı Toplumunda Devlet Tarikat İlişkileri”

Yayınlanmamış Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi, Konya-2015, s.271

148 Halil İnalcık, Devlet-i Aliyye Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar-1, İş Bankası Yayınları,

İstanbul-2009, s. 135-136.

149 Emecen, a.g.e. s. 45.

idda edilmiştir.151 Ancak zikredilen rakamın ihtilaflı bir mesele olduğunu hatırlatmak gerekir. İsmail Hami Danişmend bu sayının memurlar tarafından abartılarak defterlere geçirildiğini söylemektedir.152 Mustafa Akdağ’da bu sayıyı abartılı bularak, bunların suç derecesine göre ya sürüldüklerini “özellikle Rumeli tarafı” ya da “hapis ve idam cezasına” çarptırıldıklarını kaydetmektedir.153 Tarihçi Hammer de zikredilen rakamın Osmanlı müellifleri tarafından mübalağalı şekilde verilmiş olabileceği ihtiyatıyla beraber bunların ya tamamının boynunun vurulduğunu yahut ömür boyu hapse mahkûm edildiklerini ileri sürmektedir.154 Hammer’i kaynak gösteren Franz Babinger gibi yazarlar ise adı geçen sayıdan da fazla Şii’nin öldürüldüğünü iddia etmektedir.155 Farsça ana kaynakları da ele alan Tufan Gündüz ise böyle bir olayın İran’da duyulmamasını ileri sürerek rakamı abartılı bulmaktadır. Belirtildiği üzere Farsça kaynaklara dayanarak Gündüz aynı dönemde Teke bölgesinde ortaya çıkan “Tekelü isyanının” İran’da hemen duyulduğunu, buna karşın zikredilen miktarda Şii’nin öldürülmesi hadisesinin İran’da duyulmamasını ileri sürerek bu iddiaya eleştirel bakmaktadır.156 Dönemi araştıran bir diğer tarihçi Feridun M. Emecen de verilen rakamı abartılı bularak bunun rakam olarak değilde hacmi ifade etmek için verildiğine dikkati çekmektedir. Dolayısıyla verilen bu rakamların çok sayıda kaybı göstermek adına, okuyucuların zihinlerinde canlandırma yapılmasını sağlamak şeklinde mütalaa edilmesini gerekli görmektedir.157 Ayrıca

sözü edilen Gündüz ve Emecen gibi dönemi araştıran tarihçiler özellikle tahrir kayıtları gibi arşiv belgelerini göz önünde bulundurarak zikredilen rakamlarda bir nüfus kaybının şüpheli olduğunu ifade etmektedirler158.

Yavuz Sultan Selim dönemine kadar yalnızca ehl-i küfre karşı gaza ve cihat politikası takip eden Osmanlı, bu dönemle birlikte Şiileri de bu gruba dâhil etmiştir. Şah’ın Anadolu’da göçmenler üzerinde yürüttüğü politika Osmanlı merkezi

151 Ahmet Rasim, Osmanlı Tarihi, Hikmet Yayınları, İstanbul-2000, s. 110; Tufan Gündüz, Son Kızılbaş Şah

İsmail, Yeditepe Yayınları, İstanbul-2013, s.120.

152 Danişmend, a.g.e., C. II, s. 6-7. 153 Akdağ, a.g.e, C. II, s. 154.

154 Joseph Von Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi, C. IV, Çev. Mehmet Ata, Üçdal Neşriyat, İstanbul-2003, s.

134-135.

155 Franz Babinger-M. Fuat Köprülü, Anadolu’da İslamiyet, Çev. Ragıp Hulusi, İnsan Yayınları, İstanbul-1996,

s. 22.

156 Gündüz, a.g.e, s.7.

157 Feridun M. Emecen, Yavuz Sultan Selim, Kapı Yayınları, İstanbul-2016, s.104-105. 158 Gündüz, a.g.e, s.121; Detaylı bilgi için bkz. Emecen, a.g.e, s.100-105.

yönetimini açıkça rahatsız etmiş, bunun akabinde Şiilik İslam dışı sayılıp bu gruplar Rafızi olarak yorumlanmıştır.159