• Sonuç bulunamadı

Cemalettin Afgani (1838-1897) ve İttihad-ı İslam Mücadelesi

Sultan II. Abdülhamid dönemindeki Şii siyasetini ve Sultan’ın kurulmasını istediği İttihad-ı İslam siyasetinde Şiilerin işgal ettiği yeri anlamak için Cemalettin Afgani’yi ele almak gerekmektedir.331 Afgani, doğum yeri, mezhebi ve milliyeti açılarından tartışmalı bir isimdir.332 Bununla birlikte mezhebinin Şii olduğu yönünde kuvvetli iddialar mevcuttur.333 Ancak ne ölçüde Şii veya Sünni taraftarı olduğu konusunda da net bir yargıya varmak güçtür. Onun bu tutumu hatıratındaki şu ifadelerde de açık bir şekilde görülmektedir:

“Eğer bugün, Ehl-i Sünnet bir araya gelip, Şia’nın görüşüne uyarak, Hz. Ebubekir’den önce Hz. Ali’nin hilafete gelmesinin daha doğru olduğunu onaylayıp da bunu teslim etmiş olsalardı, bununla Arap olmayanlar yükselip ilerlemiş mi olacaklardı? Ya da Şia, İmam Ali’den önce Hz. Ebubekir bihakkın hilafete gelmiştir, şeklindeki Sünni görüşü benimseseydi, bu durum Sünnileri daha mı ileri götürürdü?”334

Sultan II. Abdülhamid Şii ve Sünni İslam dünyasının bir olması gerektiğini her fırsatta dile getirmiştir. Hatta Sultan bu hususta Afgani’den bir rapor hazırlamasını, yani böyle bir ittifakın imkân dâhilinde olup olmamasını araştırmasını istemiştir. Sultan bu husustaki resmi yazısında; “Zatı Fazılaneleri (alim, faziletli) İslam memleketlerinin pek çoğunu dolaşmış ve İran’da bir müddet kalmışsınızdır. Sünniler ve Şiiler arasındaki farkları da pekiyi bildiğiniz âşikardır. Padişahın arzusunun da İslam birliği olduğunu da öğrendiniz. Bu hususta hem Şii hem de Sünni âlimler bir

330 Yalçın Çakmak, “II. Abdülhamid Döneminde Osmanlı Devleti’nin Kızılbaş/Alevî Siyaseti (1876-1909)”,

Yayınlanmamış Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara-2018, s. 91.

331 BOA, Y. EE, 3/58, Tarih H. 06.04.1327 (Cemalettin Afgani’ye yazıldığı tahmin edilmektedir). Afgani’nin

İslam Birliği mücadelesinin ayrıntıları içib Bkz. Bedri Gencer, İslam’da Modernleşme (1839-1939), Doğu-Batı Yayınları, Ankara-2012, s.280-300, Kemal Karpat, İslam’ın Siyasallaşması Osmanlı Devleti’nin son

Döneminde Kimlik, Devlet, İnanç ve Cemaatin Yeniden Yapılandırılmas, Timaş Yayınları, İstanbul-2013, s.

307-316.

332 Hayreddin Karaman, “Efganî, Cemâleddin (1838-1897)”, DİA, C. X, İstanbul-1994, s.456-466.

333 Albert Hourani, Çağdaş Arap Düşüncesi, Çev. Latif Boyacı-Hüseyin Yılmaz, İnsan Yayınları, İstanbul 1994,

s. 128; Afganlı değil İsfahanlı (İran) olup Şii’dir. Mim Kemal Öke, Saraydaki Casus Gizli Belgelerle

Abdülhamid Devri ve İngiliz Ajanı Yahudi Vambery, Hikmet Neşriyat, İstanbul-1991, s. 132.

334 Muammer Esen, “Siyasal-Sosyal Görüşleri ve Dini Yönüyle Afgani”, İslami İlimler Dergisi, Yıl: 3, Sayı: 2

araya gelip bu mezhep ayrılıkları giderilmelidir.”335 diyerek hem konunun önemine vurgu yapmış hem de Cemalettin Afgani’yi Sünni-Şii beraberliğinin sağlanması için vazifelendirmiştir.

Sözü edilen birlikteliğin sağlanması ve kurulmasında Afgani çok yoğun mesai harcamıştır. Sultan II. Abdülhamid’in telkinlerinden sonra İstanbul’a gelen Afgani İranlılar ile beraber bir dernek kurmuştur.336 Afgani İslam Birliği yolundaki faaliyetlerini de buradan devam ettirmiştir. Afgani’nin bu birlikteliği oluşturmak adına altı yüz civarı mektup yazdığı ve yazılan bu mektuplara Arap ve İran ulemasından iki yüz civarı cevap geldiği rivayet edilmektedir.337 Afgani bu mektuplarda Şii-Sünni birlikteliğinin bilhassa Şiiler açısından daha faydalı olacağını belirtmiştir.338

Mirza Rıza Kirmani, Cemalettin Afgani’nin İslam Birliği noktasındaki çabalarına değinerek, onun Kerbela, Necef ve İran’da bulunan tüm Şii âlimlerine mektuplar yazarak İslam Birliğini sağlamaya çalıştığını ifade etmektedir. Ona göre Afgani, İslam Birliği’nin İslam âlemine büyük faydalar getireceğini ve böylece yeryüzünde bulunan diğer dinlere mensup devletlerin İslam ülkelerine el uzatamayacağını söylemektedir.339 Keza o dönemde İslam ülkelerinin büyük bir kısmı Avrupa’nın

sömürgesi haline gelmişti. Afgani’ye göre bu sömürgeci ülkelere karşı koymanın yolu Müslümanların tek bir cephe yani İslam Birliği cephesini oluşturmalarından geçmekteydi.340

Sultan II. Abdülhamid ve Osmanlı uleması Cemalettin Afgani’nin tüm fikirlerini benimsemiş değildi.341 Bu noktada Sultan’ın Afgani’ye karşı bu tutumu daha ziyade

335 BOA, Y. EE, 3/58, Tarih H. 06.04.1327. 336 Karaman, a.g.m, s. 456-466.

337 Afgani, mektupların yanı sıra basın yoluyla da İslam birliğine vurgu yapar. Merkezi İstanbul olan ve İranlılar

tarafından yönetilen Ahtar gazetesi zaman zaman Afganinin tesiriyle İslam Dünyasının birliğine, Şii ve Sünni İslam dünyasının padişaha vefa göstermesine yönelik yayınlar yapardı. Fariba Zerinebaf, İstanbul’dan Tebriz’e:

Osmanlı İmparatorluğu ve İran’da Modernite ve Meşrutiyet, Çev. Umut Başar, Muhafazakâr Düşünce, Yıl:

15, Sayı: 55, Eylül-Aralık, 2018, s. 221.

338 Azmi Özcan, Pan-İslamizm Osmanlı Devleti Hindistan Müslümanları ve İngiltere, İSAM Yayınları,

Ankara-1997, s. 70-75.

339 Cezani, a.g.e., s. 62.

340 Hamid Dabashi, İran: Ketlenmiş Halk, Çev. Emine Ayhan, Metis Yayınları, İstanbul-2008, s. 103.

341 Cemalettin Afgani İstanbul’da bulunduğu sürede Sultan II. Abdülhamid tarafından sürekli göz hapsinde

tutulmuştur. Kendisinin İstanbul’da kanser ameliyatından sonra ölmesi bunun Sultan’ın emriyle Ebü’l-Hüda’nın adamları tarafından yapıldığı izlenimini uyandırmıştır. Zira o devirde yabancı basında bunun ihtimaline

siyasidir. Sultan, Afgani yoluyla Şiileri yanına çekmeyi ve İslam Birliğini sağlamayı hedeflemiştir.342 Daha önce Şiilik konusunda verilen bir takım uğraşların başarısız

sonuçlanması da bunda etkili olmuştur. Zira İstanbul’a getirilen Şii çocuklara Fatih Camii medresesinde Sünniliğe dayalı eğitim verilmesi343, Irak bölgesindeki Şiilerce kutsal sayılan mekânların onarılması gibi girişimlerle istenilen sonuca ulaşılamaması üzerine bu iş için en uygun kişi olarak görülen Cemalettin Afgani’den faydalanılmasına karar verilmiştir.344

Netice olarak Cemalettin Afgani, Şii-Sünni birlikteliği noktasında yoğun mesai harcamasına rağmen bu birliktelik mümkün olmamıştır. Ancak Cemalettin Afgani’nin fikir dünyası, gerek dönemin siyasetçilerini ve gerekse de din adamlarını etkilemiştir. Bu etkileşim sadece Osmanlı sınırları dâhilinde değil Batı dünyasında da kendini göstermiş ve yankı uyandırmıştır. Nitekim onun mezheplere bakışı ve aydın kişiliği mezhep taassupçularını dahi imrendirecek noktadaydı.345

3.3. Devrin Diğer Önemli İsimlerinin Şiilik ve İttihad-ı İslam Algısına Dair