• Sonuç bulunamadı

G. AĞILÖNÜ’NÜN SOSYAL KÜLTÜREL ÖZELLĐKLERĐ

4. Sağlık ve Temizlik Uygulamaları

Temiz su kullanım kolaylığı, temizlik maddelerinin çeşitliliği ve temizlik yapmaya ayrılan zaman açısından eskiden Ağılönü’nde bu günkü manada temizlik söz konusu değildir. Ancak bu durum eskiden insanların temizliğe dikkat etmediği anlamını taşımamalıdır. Bilakis insanlar, imkânları ölçüsünde temizliğe dikkat etmişlerdir. Çünkü

214

1946 yılında Hıdrelleze (Mayıs’ın 6’sı) 15 gün kala Bolvadinli Satılmış oğullarından Satılmış adlı 2 çocuk babası bir adam, Dibev Köyü yolunda bulunan koyun ağılına erzak götürürken tipi nedeniyle eşeğiyle birlikte donup kalır. Bu olaydan dolayı Nisan ayında yaşanan kışa, halk arasında “Satılmış Kışı” denilmektedir.

215

temizlik alışkanlığı, kendi başına bir değer ifade etmemekte, sahip olunan imkânlarla temizlik bir değer ifade etmektedir.

Temizliğin ana maddesi olan suyun evlerde olmaması Ağılönü’nde temizlik çalışmalarını olumsuz etkileyen birinci etmendir. Avlulardaki tulumba ve kuyular daha çok bulaşık ve ev temizliği için kullanılırken, çamaşır temizliğinde ise tulumba ve kuyu suları gerekli temizliği sağlamadığı için mahalle çeşmelerinden su getirilmektedir. Avlulardaki kazanlarda kaynatılarak ısıtılan suların içerisine çamaşırları yumuşatması ve güzel koku vermesi için kil taşı atılmaktadır. Kil sadece çamaşır temizliğinde değil banyo yaparken de kullanılmaktadır. Kilin bu şekilde yaygın kullanılışından dolayı halk arasında “kirli kokacağına killi killi koksun” sözü yaygındır. Çamaşırlar tokaç adı verilen aletlerle dövülmektedir. Çamaşırlar ve bulaşıklar yeşil kalıp sabunla yıkanmaktadır. Çamaşır yıkamak, zaman ve emek açısından zahmetli bir iş olduğu için en az haftada bir ya da iki haftada bir çamaşır temizliği yapılmaktadır. Yine iki haftada ya da ayda bir hamama gidilmektedir.

Bütün bu temizlik çalışmalarının yanı sıra mahallenin kanalizasyon alt yapısına sahip olmaması bunun sonucunda da mahalle çeşmelerinden akan suyun, hayvan ahırlarındaki atıkların mahalle aralarında birikmesi topyekün değerlendirildiğinde bazı hastalıkların yaygınlaşmasına elverişli bir ortamla karşılaşılmaktadır.

Hayvancılıkla uğraşıldığı için bit, pire gibi haşerelerin, mahalle çeşmelerinden akan suların birikmesi de sivrisineklerin yayılmasını artırmıştır. Bu gibi nedenlerin sonucu olarak vücutta değişik yaralar (çıbanlar) göz hastalıkları, sıtma hastalığı yaygındır. Đnsanlar, hastalarını ya kocakarı usulü ilaçlarla tedavi etmişler veya şifayı dualarda arayarak hocalara, türbe ve yatırlara başvurmuşlardır. Bu duruma örnek olarak Hacı Ömer mahallesinde eskiden “sıtma dedesi” denilen bir yerden bahsedilmektedir. Sıtmaya yakalananlar buraya gelir, çeşmesinde yıkanır, tokmağıyla vücudunu sıvazlarmış. Bu şekilde şifa bulunacağına inanılırmış. Yine Abdülkadir Geylani Türbesi’ne özellikle felçli hastalar, çocuğu olmayanlar şifa beklentisiyle gelip türbeye bağlanmışlardır.216 Korkan bir kişiyi rahatlattığına inanılan kardeşkanı taşının eritilerek içirilmesi, nazara karşı kurşun dökülmesi, üzerlik otu tütsüsünün yapılması, nazar boncuğu yerine takılan iğde çekirdeği ve leylek kemiği, hastanın başında tuz gezdirilmesi, türbelerden getirilen toprakların

216

hastaya yedirilmesi ya da suyla karıştırılarak içirilmesi mahallede geliştirilen sağlık yöntemleridir.

Yaraya ezilmiş cam, soğan, kına, sabunla yoğurt karışımı, helva ve lokum konulması, halkın tecrübe ettiği muhtelif tedavi metotlarıdır. Halk arasında beze adlarıyla anılan vücut hastalıklarını tutturma âdeti yaygındır. Bazı aileler bazı hastalıkları iyileştirme konusunda yetenekli olarak bilinirler. Örneğin; Hacı Mahmutlar ve Godeşler ateş paresini, Köleler kara aslanı, Hacı Süllüler bezemeyi, Hurşutlar incili ıstırganı, Göde Haliller bulgur püskürmesini, Gılişler köslü hastalığını tedavi etmede ehil olarak görülmüştür.217 Hastalığı tedavi eden kadın, “El benim elim değil, Fatıma anamızın eli” diye söyler. Bu durum Türk kültüründeki Ehlibeyt sevgisinden kaynaklanmaktadır. Hz. Peygamber’in kızı Hz. Fatıma, Türk geleneğinde “Fatıma Ana” ya dönüşmüştür. Fatıma Ana’nın eli bereketli ve uğurludur. Gizli bir güçle zaman ve mekânı aşarak O’nun dokunduğu yerin iyileşeceğine inanılır.

Kışların aşırı soğuk olması nedeniyle de soğuk algınlığı, grip, öksürük yaygındır. Buna da çare olarak hasta kekik yağlı havluyla terletilip, hastaya tereyağı ve badem yağı içirilmektedir.218 Hasta kişi, su buharına tutulur, gerekirse sırtına bardak vurulmaktadır.219 Bir yeri ağrıyan kişi, vücudunun ağrıyan bölgesine gölden getirdiği sülüğü yapıştırması da bir diğer tedavi yöntemlerini oluşturmaktadır. Böylece o bölgeden kan aldırarak iyileşildiğine inanılmaktadır. Yine Ağılönü’nde kulak ağrısı için de zeytinyağının içine yavru farelerin atılmasıyla yapılan bir ilaç kullanılmıştır. “Sıçan yağı” diye de anılan bu yağ kulağa damlatılarak kullanılmaktadır.220 Ağılönü’nde hastalanıldığı zaman doktora müracaat, ancak birkaç zengin aileye mahsus bir durumdu.

Doğumundan itibaren bir yaşına kadar bebeklere toprak beleme usulü uzun yıllar sürdürülmüştür. Bunun için toprağın temiz, rengi ve inceliği belli ölçülerde olmalıdır. Çocuğun vücut sıcaklığını korumak maksadıyla ısıtılarak kullanılan bu toprak çocuk bezi yerine de geçmektedir. Aynı zamanda pişiği önlemesi için yeni doğan çocukların vücudu zeytinyağıyla yağlanmıştır. Çocuk sağlığı açısından uygulanan bir başka metot da, kulağı ağrıyan çocuğun kulağına anne sütü ve zeytinyağı damlatılmasıdır.

217

Saide Tellier, 1934 Doğumlu, Hacı Ömer Mahallesi’nde ikamet etmektedir.

218

Fatma Oyal, 1929 Doğumlu, Şıhlar Mahallesi’nde ikamet etmektedir.

219

Havva Çeliker, 1910 Doğumlu, Hacı Ömer Mahallesi’nde ikamet etmektedir. 220

Hicazi Tellier, 1938 Doğumlu, Hacı Ömer Mahallesi’nde ikamet etmektedir. Tedaviyi yapan kadın için bkz. Ek Resim 1.

Bütün bunlara mukabil günümüzde hijyenik ortamlarda yaşanmasına rağmen hastalıklar ve hastalık çeşitleri artmıştır. Son zamanlarda üretilen temizlik maddelerinin insan sağlığına zarar vermesi, hazır gıda maddeleriyle beslenmenin yaygınlaşması ve bu günkü insanın en önemli problemlerinden olan stresin çeşitli hastalıklara zemin hazırlaması gibi nedenler bu durumun nedenleri arasında sayılabilir.

Benzer Belgeler