• Sonuç bulunamadı

1.4. İş Güvencesizliğinin Sonuçları

1.4.1. Sağlık İle İlgili Sonuçlar

İş güvencesizliği algısı bireylerde çeşitli sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Bu sorunlar psikolojik olabileceği gibi, fiziksel sorunlar olarak da ortaya çıkmaktadır. Baran vd. (2009) tarafından yürütülen bir çalışmada, iş güvencesizliği algısının artmasıyla ruhsal ve fiziksel şikayetlerin de görülme olasılığının arttığı tespit edilmiştir. Dekker ve Schaufeli 1995’te yaptıkları araştırmada, iş güvencesizliğine yönelik uzun süreli kaygının psikolojik stres belirtilerine ve tükenmişliğe yol açtığı sonucuna ulaşmışlardır. Dursun ve Bayram’ın (2013) çalışmasında da, iş güvencesi algısının çalışanların kaygı düzeyleri üzerinde anlamlı bir etkide bulunduğu gözlemlenmiştir. Benzer sonuç Boya vd.’nin (2008) çalışmasında da elde edilmiş, iş güvencesi algısının çalışanların kaygı ve depresyon düzeyleri üzerinde etkili olduğu saptanmıştır.

Araştırmalar incelendiğinde, iş güvencesizliğinin işgören psikolojisi üzerinde de olumsuz etkilere sahip olduğu görülmektedir. Belçika’da yapılan ve toplam 25 işletmeyi kapsayan araştırma sonucunda, yüksek düzeyde iş güvencesizliği algısının hem kadın hem de erkek işgörenlerde depresyona neden olduğu, özellikle erkek işgörenler üzerinde bu etkinin daha fazla olduğu belirlenmiştir. Avustralya’da 40-44 yaş aralığında yönetici, öğretmen, hemşire ve doktorlar üzerinde yapılan araştırmada ise, iş stresinin ve iş güvencesizliğinin işgörenlerin zihinsel sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olduğu tespit edilmiştir(Dereli, 2012: 240).

Greenhalgh ve Rosenblatt iş güvencesizliğinin korku, potansiyel kayıp ve endişe içeren bir stres kaynağı olduğunu ve böyle bir stresin, uykusuzluk, baş dönmesi, yüksek tansiyon ve iştahsızlık gibi bedensel şikâyetlere yol açabileceğini belirtmiştir (Ashford, Lee ve Bobko, 1989: 807). Dığın ve Ünsar’da (2010: 142) çalışmalarında, iş güvencesizliğinin stres yaratıcı bir faktör olduğunu doğrulamıştır.

Strazdins vd. (2004), iş yükü ile iş güvencesizliğinin işgörenlerde ortaya çıkarabileceği etkileri beş kategoride toplamıştır. Şekil 1.8’de iş yükü ve iş güvencesizliğinin farklı düzeylerdeki etkileri görülmektedir. Kategori 1, iş güvencesinin olduğu ve düşük iş yüküne sahip işlerdeki stres düzeyini, kategori 5 ise iş güvencesizliği ve iş yükü bakımından en yüksek düzeydeki iş stresini ifade

35

etmektedir. İş güvencesizliği, iş yükü düşük olduğunda bile iş stresini artırmaktadır (Çakır, 2007: 130).

Kategori 1: En düşük stresi, kategori 5: En yüksek stres düzeyini göstermektedir.

İş yükü (Zorlanma Düzeyi) İş Güvencesizliği Düzeyi Düşük Orta Yüksek Düşük 1 2 3 Orta 2 3 4 Yüksek 3 4 5

Şekil 1.8: İş Güvencesizliği ve İş Yükünün Düzeylerine Göre İş Stresi Kategorileri Kaynak: Çakır, 2007: 130.

Önder ve Wasti (2002), çalışmalarında iş güvencesinden memnuniyet azaldıkça stres düzeyinin arttığını tespit etmiştir. Özyaman (2007) ise, hemşireler üzerinde yaptığı çalışmasında iş güvencesizliği algısı yüksek olan hemşirelerin, kaygı ve depresyon düzeylerinin de yüksek olduğunu saptamıştır.

Vuuren vd. (1991), Hollanda ve İsrail’de güvencesiz işçilerin daha depresif hissettikleri ve daha olumsuz duygular bildirdiklerini saptamıştır (Seçer, 2007: 240). İş güvencesizliği, işgörenlerin sadece işsiz kalacaklarından kaynaklanan bir sorun değildir. İşgörenlerin sürekli olarak işlerini kaybedeceklerine dair tehdit hissetmeleri ve risk altında olduklarını bilmeleri sağlıklarını etkilemektedir. Sürekli olarak risk ve tehdit altında çalışan bireyde depresyon, kötü ruh hali ve bazı fiziksel bozukluklar meydana gelecektir. Moral bozukluğu, şüphe, çaresizlik ve stresin potansiyel işten çıkarılma durumuna karşı bir tepki olduğunu kanıtlamıştır (Asford, Lee ve Bobko, 1989: 803). Kendileri için en verimli dönem olan gençlik yıllarında işlerini kaybetmeleriyle kötüleşen şartlar sonucu, genç işgörenlerin zihin sağlığı da bozulmakta, genç işgücünde çevreye karşı itaatsizlik ve davranış bozuklukları görülmektedir (Aytaç ve Keser, 2002).

Klandermans (1991) ve arkadaşları iş güvencesizliğini yüksek derecede hisseden bireylerde suçluluk duygusu, üzüntü, korku, kızgınlık ve kaygı gibi psikolojik durumlara daha fazla rastlandığını, bu bireylerin özgüvenlerinin daha düşük olduğunu saptamıştır (Çakır,2007: 131). Virtanen vd. (2002: 697), sürekli iş sözleşmesine sahip işgörenler ile belirli süreli hizmet sözleşmesi ile çalışan işgörenler arasında sağlık bakımından önemli farklılıklar olduğunu tespit etmiştir.

36

Buna göre belirli süreli çalışan işgörenler iş güvencesizliğine daha çok maruz kalmakta ve bu durumun yarattığı psikolojik gerilim ile daha fazla sağlık sorunlarına ve hastalık nedeniyle devamsızlık oranlarına sahip olmaktadır.

İş güvencesizliği bireylerin sadece ruh sağlığını değil fiziksel sağlığını da etkilemektedir. İş güvencesizliği sigara içme, alkol kullanma gibi davranışlara yol açmaktadır. İş güvencesizliği algısına sahip olan işgörenlerde kan basıncının ve kolesterol düzeyinin arttığı belirtilmektedir (Seçer, 2007: 241). İş güvencesizliğinin kardiyovasküler risk faktörlerinde artışa neden olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur. ABD de yapılan bir çalışmada kadınlarda iş güvencesizliğinin koroner hastalık riskini arttırdığı saptanmıştır. İş güvencesizliği ve koroner kalp hastalığı ilişkisi farklı mekanizmalarla açıklanmaya çalışılmaktadır. İlk olarak, iş güvencesizliği stresle ilişkili olarak ele alınmakta ve doğrudan kardiyovasküler risk faktörlerini değiştirebileceği ileri sürülmektedir (Boya ve Demiral, 2006: 47). Türk ve Çakır (2006: 40) çalışmalarında, ekonomik kriz sonucu ortaya çıkan belirsizlik durumunun ciddi düzeyde stres artışı ve kalp krizine dek varabilen sağlık sorunları yaratabildiğini belirtmiştir. Özçay (2011) belediye çalışanları üzerinde yaptığı çalışmada, kadrolu işgörenlerde kronik hastalıkların kadrolu olmayanlara göre daha yüksek olduğunu tespit etmiştir. Silla, Gracia ve Peiro’nun (2005) çalışmasında, geçici işte çalışanların sürekli işte çalışanlara göre daha büyük sağlık sorunları yaşadığı ve geçici işte çalışanların sürekli işte çalışanlara göre daha fazla yorgunluk, kas ve sırt ağrısı yaşadıkları belirtilmiştir.

İş güvencesizliği algısı bireylerde işsiz kalma korkusunun oluşmasına neden olmaktadır. İşsizlikle birlikte gelirin yitirilmesi psikolojik yıkım sürecini başlatmakta ve zaman içerisinde ağırlaşan yoksullaşma süreci ile birlikte fiziki ve ruhsal sağlık bozulmakta ve özgüven yitirilmektedir. İşsizlik süresi uzadığında ise, kayıpların niteliksel ve niceliksel değeri de artmaya başlamaktadır. Güven, ümit, cesaret gibi değerler yanında yetenek, bilgi ve beceri gibi değerlerin kaybı da söz konusu olmakta ve sorunlar ağırlaşmaktadır. Bu durum yeni bir işe girme başarısı ve isteği üzerinde olumsuz etki yaptığı gibi, tekrar çalışmaya başlama durumunda da benzer etkinin uzun bir süre daha devam etmesine yol açmaktadır (Yılmaz, Fidan ve Karataş, 2004: 170).

37

Benzer Belgeler