• Sonuç bulunamadı

Sınırlı Bilgi ( Cahillik Sebebiyle Kötü Sanılan İyilik)

D. Dinler ve Kötülük Problemi

2.4. ALLAH’IN İYİLİĞİ VE KÖTÜLÜK PROBLEMİNİN UZLAŞTIRILMASI

2.4.2. Sınırlı Bilgi ( Cahillik Sebebiyle Kötü Sanılan İyilik)

İmtihan için kötülük başlığında değindiğimiz, “dert ve sıkıntıdan değil, nimetten şikâyet edilmeli” konusuna burada da değinmek istiyoruz. Çünkü bu ifade de aynı zamanda sınırlı bilgi söz konusudur. İnsanoğlunun genel önyargısı, derdi, kötü; nimeti, iyi olarak değerlendirir. Mevlânâ’ya göre, bu genel yargı doğru olmayabilir. Pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da yeterli bilgisi olmayan ya da sınırlı bir bakışa sahip olan insan, kendisi için neticede neyin “gerçek iyi” olduğunu bilemeyebilir. “Öyleyse şimdi dertten şikâyet etme; çünkü o, yoka doğru iyi gidişli

bir attır,”403 ifadesiyle Mevlânâ’nın dert ve sıkıntıya birçok insandan farklı baktığını söyleyebiliriz. Aynı şekilde cehennem ve cennet için de benzer ifadeler kullanan Mevlânâ gülmek kadar ağlamanın da güzel olduğunu şöyle vurgular.

“Ey şaşkınca gülen! Gülüşün zevkini gördün, ağlamanın zevkini de gör; o, şeker madenidir.

Cehennemi hatırlamak ağlatırsa, o zaman cehennem cennetlerden daha hoş olur.

Gülüşler ağlamalarda gizlidir. Ey temiz kişi! Defineyi viranelerde ara.”404

402 Mesnevî, C. IV, b. 91- 93. 403 Mesnevî, C. VI, b. 1474. 404 Mesnevî, C. VI, b. 1584- 1586.

Görüldüğü gibi, herkesin doğru bildiğini sandığı genel geçer doğrular, çok güvenilen bilgiler olmayabilir. Bizim sınırlı bilgimiz, olayları tüm yönleriyle değerlendiremeyen algımız, yanlış sonuçlara varabilir. Yani iyi bildiklerimizin neticesi bizim için iyi olmayabilir, aynı şekilde kötü bildiklerimizin de sonucu kötü olmayabilir. Mevlânâ’ya göre insan “bilgisizlik zindanındadır”.405 Bu bilgisizlik sebebiyle insan, darlığı kötülük, genişliği de ferahlık olarak kabul eder ama gerçekte tam tersi olabilir. Bu konuda , “Ey Hak yolunun yolcusu” diyor Mevlânâ, “Sana bir

darlık gelirse o, senin iyiliğindir; harcamak için hesap açısından gelir gerekir. … O kış ekşi suratlıysa da şefkatlidir. Yaz gelir ama yakıcıdır. Darlık gelince seni onda genişlik gör; tazelen, alnını kırıştırma.”406 Bu beyitteki düşüncelerine paralel olarak,

yoksulluğu da hayırlı bir yol gösterici olarak gördüğü bir başka beytinde de Mevlânâ, nefse kanılmaması gerektiğini ve yoksulluğun sevinilecek bir şey olduğunu ifade eder.407 Mevlânâ’ya göre, insan bilmediği için yoksulluğu kötü gibi görmektedir. Eğer bilse onu hayırlı olarak görür. Cahillik ve sonunu görememekten dolayı insan iyi olan birçok şeyi kötü zannetmektedir. Mevlânâ, gam ve kederin bilen kişiler için birer hazine olduğunu ve kederle mutlu olunması gerektiğini daha başka mısralarında da belirtir. Verilen nimetlerin sonunda şımarılması ve onlarla fazlaca meşgul olunması Mevlânâ’ya göre, kişiyi Allah’tan uzaklaştıran bir etkendir.408

Kulun ahlâkî olgunlaşma sürecinde başına gelenlere sakince sevinmesi gerekir. Çünkü diğer meşgul edici şeyler kişiyi Allah’a yönelmekten alıkoyar. “Gam

bir hazinedir” diyen Mevlânâ, olgunlaşmamış kişilerin “kederle mutlu olma”

düşüncesini anlayamadığını da ifade eder.409 Nasıl ki çocuk okula isteksiz gider, okulun bir işe yaramadığını düşünürse, bilmeyen ve isteksiz olanın durumu da aynı böyledir.410 İşin neticesinin tam bilinemeyişi insanı erken karara varmaya yönlendirir, bu da yanlış yargılara sebep olur. Tıpkı Kur’an’da anlatılan Hızır kıssasında olduğu gibi. Hz. Musa, Hızır’ın gemiyi delmesine, çocuğu öldürmesine 405 Mesnevî, C. I, b. 1923. 406 Mesnevî, C. III, b. 3733, 3738. 407 Mesnevî, C. VI, b. 1400- 1403. 408 Kasas, 28 /76. 409 Mesnevî, C. III, b. 505- 510. 410 Mesnevî, C. III, b. 4585.

vs. sabretmelidir. Çünkü Hızır’ın bildiği ama Hz. Musa’nın bilmediği gerçekler vardır.411 Mevlânâ bu kıssaya yer yer atıfta bulunur. Kıt aklı olan insanoğlu, gördüğü yerden olayın sonuna dair kesin hükümlerde bulunur ama neticeler çoğu zaman insanoğlunun tahmin edemeyeceği şekilde olur.

Mevlânâ, insan için asıl olanın, Hakk’ın kendisini kabul etmesi olduğunu, diğer tüm unsurların bunun için kurulduğunu, harman yerindeki karınca örneğiyle anlatır. Hakk’ın rızık vericiliğini, hazinelerini ve rahmetini görmeyen ihtiraslı adam, büyük bir harman yerinde buğday tanesiyle uğraşan, coşan, titreyen, görmeyen karıncaya benzetilir. Karınca küçük görüşüyle ve sınırlı bilgisiyle, harman yerinde olduğunu bilmez ve tıpkı bu dünyadaki biz insanlar gibi, önündeki küçük buğday tanesi için uğraşıp durur.412

Cehalet sebebiyle kötü sanılan ama neticesi kul için iyi olan bazı durumlar vardır ki; kul bunun için dua bile eder. Sonunda kötülük olduğunu bilmeden ister durur. Mevlânâ bu konuda da, “Hakk’a şükürler olsun, duam reddedildi. Ben zarar

sandım, o kar oldu” der ve konuyu şöyle özetler:

“Ziyan ve ölüm olan nice duaları, pak Allah cömertliğinden duymaz”413

Bu hususa benzer bir başka örnekte, Hz. Muhammed’in çizmesinin bir kartal tarafından kapılması hikâyesinde verilir. İçinde yılan olan çizmeyi, kartal kapar ve havalanır. Önce bu duruma üzülen Hz. Muhammed, çizmeden yılanın düşmesiyle şükreder ve şöyle der:

“…Biz bunu cefa gördük, bizzat vefaydı bu”414

Bu konu için gösterilebilecek bir örnek de, Hz. Peygamberin Hudeybiye’den dileğine ulaşmadan dönmesi hikâyesidir.415 Burada da diğerlerinde olduğu gibi hayrı ve güzelliği göremeden çabuk varılan yargılar anlatılır.

411 Mesnevî, C. I, b. 2969- 2967. 412 Mesnevî, C. VI, b. 806, 845. 413 Mesnevî, C. II, b. 138, 139. 414 Mesnevî, C. III, b. 3253. 415 Mesnevî, C. III, b. 4501- 4509.

Kendisinin fani ve aciz olduğunu unutan ve başına gelenler karşısında aceleyle karar veren insan, aslında, neticesini tam göremediği için birçok olaya, gerçekte iyilik olduğu halde, kötülük olarak bakabilir. Mevlânâ bu noktada, Allah’ın hikmetini anlamaya çalışmayı ve Allah’ın takdirine rıza göstermeyi önerir.416