• Sonuç bulunamadı

Ahlâkî Kötülüğü Yenme

D. Dinler ve Kötülük Problemi

2.5. KÖTÜLÜKLERE KARŞI TAKINILACAK TAVIR VE TUTUM

2.5.3. Ahlâkî Kötülüğü Yenme

Kötülüğe karşı takınılacak tavır ve tutumlar arasında sayacağımız önemli bir konu da, ahlâkî kötülüğü yenme, bir başka deyişle nefsi terbiye etmedir. Zaten tasavvufun gayesi ahlâkı yüceltmektir. İç huzurun meydana gelebilmesi için maddi ihtiraslar ve arzuların zail olması gerekir. Bunun için ahlâkla tasavvuf iç içedir.535

Mevlânâ’ya göre, insana düşen, âlemdeki binbir kötülük karşısında pes etmek, “bu benim kaderimdir” demek değil, kötülüklere karşı mücadele, mücahede etmektir. Hak Teâlâ, diyor Mevlânâ, bedenimize sıcağı, soğuğu, acı ve sıkıntıyı vermiştir. Korkuyu, açlığı, mal ve beden noksanlığını vermiştir. Bütün bunlar cân nakdinin zâhir olması içindir. Her düşman, aslında, bir nevi ilaçtır. Bundan dolayıdır ki, peygamberlerin dûçar oldukları sıkıntılar, cihandaki bütün öteki varlıkların sıkıntılarından daha fazladır.536

Kişinin kendinden, kendi iç çekişmelerinden yani nefsinden kaynaklanan kötülükler, ahlâkî olarak istenmeyen neticeleri doğurabilir. Bundan kurtulmak için, Mevlânâ, iradeyi sağlamlaştırarak, nefsi eğitmeyi tavsiye eder.537 Bir ejderha gibi,538 yırtıcı bir kurt gibi, çirkin, inkârcı ve ahmak olan nefis539 insanı doğru yoldan saptırmak için her yola başvurur. Nefsin isteklerinin fani olduğunu ve bunlarla ilgilenmenin kişiyi aşağıya çekeceğini540 söyleyen Mevlânâ, nefsin bir firavun olduğunu ve onun küfrünü hatırlamaması için doyurulmaması gerektiğini ifade eder.

“Nefis ateşin harareti olmadan güzelleşmez; kor gibi dolmadıkça demiri

dövme; sakın! Beden, açlık olmadan hareket etmez; açlık olmadan hareket etsin dersen o zaman bil ki dövdüğün soğuk demirdir.”541

535 Yılmaz, H. Kamil, Anahatlarıyla Tasavvuf ve Tarikatlar, Ensar yay. , İstanbul, 1994, s. 67. 536 Aydın, Mehmet, İslâm Felsefesi Yazıları, s. 104

537 Bkz.Yılmaz,H. Kamil, Mevlânâ ve Nefs Eğitimi,

http://akademik.semazen.net/author_cv.php?id=54, (08.01. 2010).

538 Mesnevî, C. III, b. 1053. 539 Mesnevî, C. VI, b. 4854- 4855. 540 Mesnevî, C. II, b. 2588. 541 Mesnevî, C. IV, b. 3620- 3622.

Görüldüğü gibi, nefsi terbiyenin yolu ona istediği şeyleri vermemek ve ahlâken kendini yetiştirmektir. Mutasavvıfımıza göre, övgüler ve büyüklenme nefsi firavunlaştırır. Ama tevazu ile alçak gönüllülük, buna set olur. Bu nedenle elden geldiğince kul olmalı, sultan olmaya özenilmemelidir.542

Nefs muhasebesi yapmak, ahlâkî olgunluğa erişmek ve kişinin kendini geliştirebilmesi bir cesaret gerektirir. Bu önce iç denetimle olur ve daha sonra dışa yansır. Yani ahlâkî değişim içten dışa doğru bir atılımdır. Kişi eğer doğru bir yol izlerse kendini geliştirmek için başladığı bu mücadeleyi kazanabilir. Mevlânâ’nın bu konudaki tavsiyesi, “ok gibi doğru yolda olursan, eğri yaydan kurtulursun” şeklindedir.543 Ahlâkî olgunluğa erişmek için, ahlâkî kötülükten kurtulmak gerekir. Bunun için de arzu ve heveslerin üzerine bir irade denetimi gereklidir. İyiyi kötüden ayırt etme gücüne İslâm ahlâk düşüncesinde şecaat veya cesaret gücü denir. Mevlânâ’da arzulara bağımlı hale gelmiş benliği denetlemek için Hz. Ali’nin cesaretini örnek verir. “Ya baltayı al, ercesine vur, Ali gibi bu Hayber kapısını

kopar. Yahut bu dikeni gül fidanına ulaştır, sevgilinin nurunu nara kavuştur.”544

Ahlâkî olgunluğa erişmenin iki yolundan söz etmek mümkündür. Birincisi iradeye hâkim olmak. Bu cesaret gerektirir. Daha doğrusu sadece kötülükten alıkoyar. İrade ile başkalarına verilen zarar engellenebilir. Ancak ikinci yol sevgi ve aşk yoludur. Burada dikeni güle çevirmek, kötülüğü iyiliğe dönüştürmeyi ifade eder. Ateş burada aşk ateşidir ve insanın sevgi ile kötülükleri aşma melekesidir. Nur insan benliğinin cevheri olan “ilahi nefha veya Allah’ın üflediği ruh” cevherinin kendi gerçekliğinin bilincine varmasıdır. Bu da ancak ışığın kaynağı olan Allah’ın “gerçek birliğine (vahdetü’l-Hak)” duyulan sevgi ile mümkündür.545

Edep, Mevlânâ’ya göre, masum ve pak olmanın yollarındandır. Şeytan cür’etinden yani edepsizliğinden kapı dışarı olmuştur.546 Edepte başarılı olmayı

542 Mesnevî, C. I, b. 1867- 1868. 543 Mesnevî, C. I, b. 1385. 544 Mesnevî, C. II, b. 1244.

545 Bilen, Osman, “Mevlânâ ve Ahlâkî Kişilik”, s. 59. 546 Mesnevî, C. I, b. 91- 92.

istemek lazımdır. Zira edepsiz, Allah’ın lütfundan mahrum olmuştur. Edepsiz sadece kendine kötülük yapmaz, adeta bütün dünyayı ateşe vermiş gibi olur.547

İki yüzlülük ve yoksunluk gibi huyların, veba gibi olduğunu düşünen Mevlânâ, bunlardan çıkarak Hay ve Kayyum olan Allah’a tâbi olmayı tavsiye eder.548 O’na göre, ikiyüzlülük şimşek gibidir, onun ışığında yolcular yolunu göremez.549 Kıskançlık ve gurur gibi huyları da yok etmesi için Allah’a dua etmek gerektiğini bir başka beytinde belirten Mevlânâ, meşguliyetlerle uğraşarak, kıskanılan tarafla ilgilenmemeyi önerir.550

Dinin kurallarının hakkıyla uygulanmasını, ahlâken kişiyi güzelleştiren unsurların başında gören düşünürümüz, bu konuda şunları söylemektedir:

“Zekâtla altın kabarır, çoğalır; namazla kötülük ve çirkinlikten korunur.”551

Mevlânâ’nın anlayışında iyi olmak, gerçek anlamda ahlâkî olgunluğa sahip olmak demektir. Şeytan’ın önceleri çok akıllı ve inanan bir kul olduğunu ama gurur ve kibrine yenilerek lanetlendiğini belirttiği beyitlerinde Mevlânâ, şöyle söylemektedir: “Lanetli İblis, yüz binlerce yıl abdaldandı ve inananların beyiydi.

Sahip olduğu gururla Âdem’le savaştı, kuşluk vaktinde gübre gibi rüsvay oldu.”552

Öte yandan, kötülüğü eğreti ve tövbe arayıcı olan Âdem, kendinden ve kötü huyundan kurtulmak suretiyle makamını yüceltmiştir.553 Şeytan’ın kötülüğünü ateşe, âdemoğlunu da suya benzeten Mevlânâ, bu ikisinin birbirinin düşmanı olduğunu ve şehvet ateşine tek çarenin, dinin nuru olduğunu belirtmektedir.554

547 Mesnevî, C. I, b. 78- 79. 548 Mesnevî, C. VI, b. 628. 549 Mesnevî, C. IV, b. 1647. 550 Mesnevî, C. IV, b. 2681- 2682.

551 Mesnevî, C. VI, b. 3572. (Namazla ilgili başka beyitler için bkz: Mesnevî, C. III, b. 2154-2165). 552 Mesnevî, C. I, b. 3295- 3296.

553 Mesnevî, C. IV, b. 3412- 3415.

Mevlânâ, “ihlâslı kişi özü temizlenince kurtulur ve güven yurduna girer ve

kazanır” der ve şöyle devam eder: “Kendinden kurtulunca tamamen burhan/delil olursun. Köle yok olunca sultan olur.”555