• Sonuç bulunamadı

E. Sınır Dışı Etme, Sınırdan Geri Çevirme ve Suçluların İadesi Açısından Değerlendirme

2. Sınırdan Geri Çevirme ve Suçluların İades

1951 Sözleşmesinin 33. maddesinin 1. fıkrasına göre, yasaklanan eylemlerden birinin sınır dışı etme olduğu açıktır; fakat, bu hükümde sınırdan geri çevirme ve suçluların iadesi gibi sınır dışı etme kavramına benzer olan kavramlar açısından bir düzenleme yapılmamıştır.

Öncelikle, sınırdan geri çevirme ve suçluların iadesi kavramları aydınlatılmalıdır. Sınırdan geri çevirme, bir diğer ifadeyle “giriş kapısından geri çevirme188”, henüz ülkeye girmemiş, fakat sınır kapısına geçerli pasaport veya

pasaport yerine geçen bir belge olmadan veya kaçak olarak ülkeye giriş yapmaya

186 Öztürk, s. 128. 187 s. 110 vd.

60

çalışan yabancılara uygulanan yaptırımdır189. Geri gönderme yasağı ile ilgili olarak,

sığınmacıların ülke sınırına gelmesiyle fiziki olarak ülkenin toprağına veya yetki alanına girdiği sonucuna ulaşılabileceği, bu sebeple, bu ayrımın yapılmasının çok gerekli olmadığı savunulabilir.

Sığınma ülkesi, egemenlik yetkisinin bir yansıması olarak, sınırına gelen bir yabancıyı kabul etmekle yükümlü olmayacaktır. Kabul yükümlülüğünün olmaması, geri gönderme yasağının uygulanması açısından birçok soruyu gündeme getirmektedir. Sığınma ülkesi, sınırındaki yabancıyı kabul etmekle yükümlü değil ise bizzat sınırına gelen kişiyi korumak için oluşturulan uluslararası hukuk kaynaklı yükümlülüklerini de yerine getirmekle bağlı olmayacak mıdır? Bu devlet, kişiyi sınırdan geri çevirerek onun hayatını veya özgürlüğünü tehlike altına atması hâlinde sorumlu olmayacak mıdır? Geri gönderme yasağının niteliği göz önünde bulundurulduğunda, bu yasağın ancak devletler tarafından sürekli olarak uygulanmasıyla hedeflenen sonuca ulaşılacağı tespit edilecektir. Devletlerin, yabancıyı sınırdan geri çevirmesi durumunda, geri gönderme yasağı ile bağlı olmaları gerekmektedir. Sığınma ülkesinin, egemenlik yetkisini kullanarak yabancıyı kabul etmediği ve sınırdan geri çevrildiği varsayımında, ilgilinin özgürlüğü ve/veya hayatı tehlikeye düşerse, geri gönderme yasağı 1951 Sözleşmesine göre bağlayıcı olacaktır. Fakat, 1951 sonrası yasağın, jus cogens niteliğinde olması, bu sebeple sadece 1951 Sözleşmesi dâhilinde bağlayıcı olmadığı, 1951 Sözleşmesinin tarafı olmayan devletler için de artık bağlayıcı olduğu, dolayısıyla yasağın kapsamının genişletildiği görülmektedir190.

189 Ekşi, Yabancılar Hukuku, s. 100.

61

Suçluların iadesi kavramı ise, devletlerin egemenlik yetkisiyle yakından ilgili bir kavramdır. Devletlerin, topraklarında bulunan veya egemenlik yetkisi içinde bulunan kişiler üzerinde münhasır yetkili oldukları kabul edilmiştir. Fakat devletlerin egemenlik yetkisini, kötüye kullanması da bir ihtimaldir. Devletlerin egemenlik yetkilerini kötüye kullanması bakımından iki farklı yöntem izledikleri tespit edilmiştir. Bunlardan ilki, devletin yabancıya karşı, hukuki alıkoyma sistemini işleterek, hapishanesinde tutması, bir diğeri ise kişiyi, başka devlete göndererek, o devletin hapishanesinde tutulmasını sağlamasıdır. Diğer bir deyişle devletin, kendi eliyle veya başka bir devlet eliyle, kişi üzerinde, egemenlik yetkisi nedeniyle sahip olduğu münhasır yetkisini kullanarak, kişinin temel hak ve özgürlüklerini ihlâl etmesi muhtemeldir. Kişiye isnat edilen bir suçun mevcudiyeti hâlinde ise, devletler çıkmaza düşmektedir. Devlet, ilgili kişiyi topraklarında tutarak ya kendi halkının güvenlik hakkını tehlikeye atacak ya da suç isnat edilen kişiyi, kişinin güvenlik hakkını, yasak kapsamında yapılan değerlendirme sonucu tehlikeye düşürecek olan ülkeye iade edecektir191. Bu durumda, her ne kadar sığınma devleti “elini kirletmemiş192” olsa da,

kişinin zarar göreceği eyleme maruz kalmasından daha kötü sonuçlara yol açabilecek bir davranışta bulunmuş olacaktır193. O halde, zincirleme geri gönderme yasağı da

dikkate alınarak, suç isnat edilen kişiye karşı tehlikenin oluşması hâlinde iadenin gerçekleştirilmemesi gerekir.

Bu kapsamda suçluların iadesi ile sınır dışı etme arasındaki temel farka işaret etmekte yarar görüyoruz. Suçluların iadesi kavramı, iki devletin karşılıklı olarak

191 May, s. 164-166.

192 Bknz. “vicarious dirty hands”; MAY, , s. 164 vd. 193 May, s. 167.

62

anlaşmasıyla, suçlunun ceza almasını sağlamak üzere kullanılan bir yaptırım iken, sınır dışı etme, devletin tek taraflı bir idari işlemidir194.

Suçluların iadesi kapsamında, 1951 Sözleşmesinde açık bir düzenleme yapılmamıştır. Fakat doktrinde kabul edildiği üzere, 33. maddesinin 1. fıkrasına göre “her ne koşulda olursa olsun” ibaresiyle tüm “gönderme (removal)” fiilleri yasak kapsamına alınmıştır. 1951 Sözleşmesinin sınır dışı etme yasağını düzenleyen 32. Maddesi gereği, ciddî ve siyasi olmayan bir suç işlediği konusunda ciddî şüpheler bulunan kimse, kamu düzenii ve ulusal güvenlik açısından tehlike yaratıyorsa sınır dışı edilebilecek, bu durumun sonucu olarak, sığınma ülkesinde mülteci statüsü edinemeyecektir. Böylelikle, her ne kadar 32. maddede belirtilen kişilerin sınır dışı edilmesi mümkün görülse de devletler, koşullarının oluşmasıyla geri gönderme yasağıyla bağlı kalacaktır. Bu durumda, kişi, her ne kadar sınır dışı etme yasağını düzenleyen madde kapsamında sınır dışı edilebilen kişilerden de olsa, sınır dışı etme işlemi sonucunda iade edileceği ülkede, kişinin özgürlüğü veya hayatı tehlikeye düşecekse sığınma ülkesinden sınır dışı edilemeyecektir195.

Türk hukukunda 2016 yılında TCK’nın 18. maddesinde yer alan hüküm yürürlükten kaldırılmış, suçluların iadesi “Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İş Birliği Kanununda”196 düzenlenmiştir. Söz konusu Kanunun 11. maddesinin 1.

fıkrasının (b) bendinde, 1951 Sözleşmesi ile paralel bir düzenlemeye yer verildiği görülmektedir197. Buna göre, iade ülkesinde kişinin etnik kökeni, dini, vatandaşlığı,

194 Ekşi, Yabancılar Hukuku, s. 100; Ulugöl, H.: Suçluların Geri Verilmesi ve Siyasi Suç, Ankara, 2002,

s.6.

195 Goodwin-Gill/Mcadam, s. 257, dn 330-331.

196 6706 Sayılı Kanun, 23.04.2016 Tarihinde kabul edilmiştir. 197 “İadenin kabul edilemeyeceği hâller

Madde 11- (1) Aşağıda sayılan hâllerde iade talebi kabul edilmez: ..

63

belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi görüşleri nedeniyle işkence veya kötü muameleye maruz kalacağına dair kuvvetli şüphe varsa, kişi, geri gönderme yasağı kapsamında korunacak ve iade edilmeyecektir.

Avrupa Konseyine üye ülkeler tarafından akdedilen ve üye ülkeler arasında suçluların iadesi konusunda bir birliğin temin edilmesi amacını taşıyan, 1959 yılında imzalanan ve yürürlüğe giren “Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi198

(SİDAS)199” de geri gönderme yasağını göz ardı etmemiştir. Sözleşmenin “Siyasi

Suçlar” başlığını taşıyan 3. maddesinde geri gönderme yasağına ilişkin şu hükme yer verilmiştir:

“Kendisinden iade talep edilen taraf, âdi bir suç için vâki iade talebinin bir şahsı ırk, din, milliyet veya siyasî kanaat cihetinden takip veya cezalandırmak gayesiyle yapıldığına… dair ciddî sebepler mevcut olduğuna kanaat hâsıl ettiği takdirde”

Bu bağlamda, 1951 Sözleşmesi ile mülteci hukukunda başlayan gelişmelerin Avrupa Konseyi tarafında da benimsendiği söylenebilir.

Sonuç olarak, geri gönderme yasağının, sınırdan geri çevirme ve suçluların iadesi kavramlarını kapsayıp kapsamadığı konusunda önemli tartışmalar yaşansa da, genel eğilim, geri gönderme yasağının sınırdan geri çevirme ve suçluların iadesini de kapsadığı yönündedir. Bu uzlaşma, başta 1951 Sözleşmesi olmak üzere diğer yazılı ulusal ve uluslararası metinlere de yansımıştır200.

b) İadesi talep edilen kişinin ırkı, etnik kökeni, dini, vatandaşlığı, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasî görüşleri nedeniyle bir soruşturma veya kovuşturmaya maruz bırakılacağına veya cezalandırılacağına ya da işkence veya kötü muameleye maruz kalacağına dair kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması…”

198 Avrupa Konseyi üyesi devletler tarafından imzalanan bu Sözleşmeyi Türkiye, 18.11.1959/7376

Sayılı Kanun ile uygun bulmuştur. Sözleşme, 26.11.1959 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

199 18.11.1959/7376 Sayılı Kanun, RG: 26.11.1959, Dibace. 200 Öztürk, s.129-131.

64