• Sonuç bulunamadı

SÜT ÇOCUKLUĞU DÖNEMİNDE SEVGİ GEREKSİNMESİ

Belgede Eğitim ve (sayfa 33-37)

Çocuklar belirli bir süre fiziksel ve coşkusal olarak anababalarma bağımlı olduklarından, kendilerini se­ ven ve iyi olmalarını isteyen kişiler arasında büyüyüp gelişmeleri, ruh sağlıkları açısından çok önemlidir. Ço­ cukların bu bağımlılığı ve aile üyeleriyle olan beraber­ liği gelişimini olumlu yönde besler. Anababalığm te­ mel işlevlerinden biri de bu temel gereksinmelere uygun yanıtlar verebilmesidir.

Anababanın birbirini sevip, isteyip, destek olma­ sından kaynaklanan sevecen, sıcak ve yakın davranışı­ nın çocuğun toplumsallaşmasını kolaylaştırdığı bilinen bir olgudur. Sevgi yoksunluğuna yol açan, anne

bunluğunda (maternal deprivation), yalnızca annenin olmaması değil, anne özeninin yetersizliği, tutum bo­ zukluğu gibi koşullar da çocukta ruhsal dengeyi boza­ bilmektedir (AINSWORTH, 1962).

Sevgi, insanları birbirine yaklaştıran, hoşa giden, olumlu duygular topluluğudur. însan ancak sevilerek, başkalarını da sevebilme yetisi kazanır. Anne ile be­ bek arasındaki yakın ilişki, sevgiyi oluşturur. Çocukla­ rın anne sevgisi kadar baba sevgisine de gereksinmele­ ri vardır. İlk kez anababa ve çocuk arasında oluşan sevgi ilişkileri daha sonra aile dışına taşar. Sevgiyi aile dışına taşıramayan çocuklar ise sağlıklı olarak gelişe­ mezler. Sevgi gereksinmesi yaşam boyu sürer. Yetişkin bir insanın kendini kanıtlama çabaları hep beğenilmek ve sevilmek gereksinmesinden doğmaktadır. Sevgiye doyamamış çocuklar «sevgi açlığı» içinde, sorunlu ola­ rak, gelişir ve bu eksikliklerini yaşam boyu kapatamaz­ lar.

Her anababanın sevgiyi yansıtabilme biçimleri de­ ğişiktir. Sevginin çocuğun gelişmesinde temel olduğu­ na inanan bazıları bunu, kucaklayarak öperek, sarıla­ rak, sık sık sevdiğini belirterek yaparken; sevginin ço­ cuğu şımartacağına inanan bazıları ise çocuklarını yal­ nızca uyurken sever ve öperler. Oysa sevginin açıkça belirtilmesi, çocuğun sevildiğine inanması gereklidir. Anababanın görevi de çocuğu sevildiğine inandırmak olmalıdır. Anababa sevgisi çocuk tarafından olumlu algılandıkça pekişir. Bu sevgi ilişkisi ise zihinsel geliş­ meyi, öğrenme ve dil gelişimini uyarıcıdır (SCHAEFER, 1972). Yuvalarda büyüyen, gerekli sevgi ilişkisinden yoksun çocukların bu alanlardaki eksiklikleri de bilin­ mektedir.

Sevgi, bireysel ve toplumsal yaşamda başlıca yapı­ cı güçtür.

Sevgi çocuklara abartılarak verilebilir ya da yeter­ siz kalabilir.

Abarmış Sevgi

Çocuğun, bebeklikten başlayarak aşırı korunması ile belirlenir. Bebeğin, çocuğun tüm işleri anne tara­ fından üslenilir. Çocuk kitaplardaki kurallara göre bü­ yütülür. Hiç ağlatılmaz, hastalanmasın diye oyun oy­ namasına izin verilmezj İleri yaşta bile anne tarafın­ dan yedirilir, yıkanır, giydirilir. Gece üşümesin diye anababa odasında yatırılır veya gece sık- sık üstü örtü­ lür. Okul çok yakın olsa bile başına bir kaza gelir diye, okula götürülüp, alınır. Anne kendini çocuğuna ada­ mış gibidir.

Kaba ve kirlidir diye başka çocuklarla oynatılmaz. Her tür bedensel yakınma abartılır. Böylece zamanla çocuk kendini süreğen hasta gibi görür.

Yeteneklerinin gelişmesi engellenen bu çocukların, özgür davranışları da kısıtlanmıştır. Ruhsal yönden ol­ gunlaşamaz, şımarık çocuk davranışında gelişirler. Halk arasında bu tür çocuklara «muhallebi çocuğu» da denir.

Çocuğa bu tür davranışın önemli bir nedeni, sık­ lıkla annenin kişilik özellikleri ve bunaltısıdır (anksi- yetesi). Aşırı koruyan anne, aynı zamanda baskı da ya­ pıyorsa (zorlama, korkutma, ceza gibi) çocuk güvensiz, aşırı bağımlı, yetke karşısında boyuneğici olarak geli­ şir. Bedensel sağlığı ile de aşırı ilgilenen bu kişilerin, toplumsal ilişkileri de bozuktur.

Aşırı koruyan anne çocuğun her istediğini yerine getiriyorsa çocuk sınırlanmadan, bencil saldırgan ola­ rak gelişir. Ortamı ağlayarak öfkelenerek denetlemeye ve istediklerini elde etmeye yöneliktir.

Sevginin Yetersizliği

Çocuklarını istemeyen, benimsemeyen anababalar, onlara yeterince sevgi de veremezler. Çocuğuna bak­ maktan usanan, bazan açıkça «çocuk sevmiyorum» di­ yen anneler de vardır. Çocuğun kendini engellediğini söyleyen bu anneler çocuğu başkalarına baktırırlar. Ço­ cuğa karşı katı bir tutum içindedir, yakın ilişki kur­ maz hatta ceza verirler. Çocuk ilgi çekmek için yaklaş­ tıkça daha çok itilir. Anababa çocuğa karşı öfkeli ve kızgın bir tutum içindedir. İyi yanlarını görmezden ge­ lir, sürekli eleştirir küçük düşürürler. Zorunlu evlilik­ lerde, yasa dışı çocuğu olanlarda ya da çocuğun cinsi­ yetini benimsemeyen anababalarda bu tutumu gözlem­ lemek olanaklıdır.

Araştırmalar bu tür davranan anababaların ken­ dilerinin de sevilmemiş olduğunu, sıklıkla mutsuz bir aile ortamı içinde büyütüldüklerini ortaya koymuştur.

Sevilme gereksinmesi içinde olan çocuk, kendisini sevmesini istediği kişiye sık sık sarılır, öpülmek ister. Bazıları ise kızgınlıklarını öfke patlamaları ile belirtir­ ler. Çok kızdıkları anababalarınm ölme düşlemleri ço­ cukta zamanla ölüm korkusuna da dönüşebiir.

Sevgi yetersizliği çocuğa «açıkça kızgınlık ve ka­ yıtsızlık» türünde belirtilebilir. Kızgın anababalar ce­ zalandırıcıdır. Burada verilen ceza da oldukça ağırdır. Çocuk saatlerce odaya kapatılır, evin dışına atılır, ye­ mek verilmez. LEVY’nin «sevgiye susamış» olarak ta­ nımladığı çocuklar böyledir. Bu denli sevilmeme bu ço­ cukları ilerde cinsel saldırgan, hırçın ve yalancı yapar.

Çocuğa tutumun diğer bir türü ise abarmış bek­ lentiler içinde olmadır. Bu tür anababalar çocuğa ye­ terli sevgiyi verebilseler bile, o kadar zorlar ki, çocuk sağlıklı gelişemez.

Bu tür tutumda çocuğu «küçük beyefendi» ya da «küçük hanımefendi» yapmak temel amaçtır. Çocuk herkesten iyi yapmalı, hep başarılı olmalıdır. Oysa ba­ şarılı olduğunda övülmez, daha iyiye zorlanır. Sanki anababalar kendi özlem ve doyumsuzluklarını çocukla­ rında gidermek tutkusundadır. Olanakları varsa çocu­ ğu resime, musikiye, haleye zorlar. Oysa küçük çocuk­ ların bu tür zorlamalara dirençleri yoktur. İstenenle­ rin kendi yeteneklerini aştığını gören, anababa beklen­ tisine istenen yanıtları veremeyen küçük çocuk kolay­ ca huzursuz olur. Anababaya kolayca boyun eğip, edil­ gin ve bağımlı kalan bazılarının yanında çoğu huysuz, çok hareketli, bunaltı içindedirler. Değişik alışkanlık bozuklukları geliştirir ve okulda başarısız olurlar.

Bazı ailelerde ise bazı çocuklar «şamar oğlanı»dır. Çok katı kuralların geçerli olduğu bir evde büyüyen ve özgür olmak isteyen bir çocuk davranışları ile şimşek­ leri üzerine çekebilir. Bazan da sevilmediğine inanmış bir çocuk anababanın onaylamıyacağı davranışlara bü­ rünerek şamaroğlanı olabilir.

DİSİPLİN

Belgede Eğitim ve (sayfa 33-37)