Gelişimi etkileyen etmenleri kısaca iki bölümde toplamak olanağı vardır. B u n lar:
a) Bireysel ayrıcalıklar ve yapıyı saptayan kalıtsal etmenler,
b) Dış ortamdır.
Tüm çocuklar için gelişimin özel bölümlerinde top lumun özel kesimine uyan bir ortam vardır. Ortam; nesnel olarak farkedilebilen dış yaşama koşullarının tümüdür. Böylece doğumöncesi, doğum ve doğumsonu ortamlarından söz edilir. Bu sonuncu da ise önce aile, sonra akran, başka kişiler ve toplumla ilişkiler vardır.
Ortam, daha öznel olarak, kişinin davranışına iç- rel ve dış geçerli etkisi olan uyaran ve koşullardır. Bu na da bilindiği gibi, EFFEKTİF ORTAM denir. Çocuğun bakımı, büyütülmesi ile bu işlevlerin nitel ve nicel ye terliliği aile ortamının etkin (effektif) işlevleridir. Olanaklar yeterli, ilişkiler olumlu ise ruh sağlığı yerin de olacaktır. Aile ortamı veya yuvalarda büyüyen ço cukların farkları buna bağlıdır. Daha sonra da belirti leceği gibi, yuvalardaki uyarılma azlığı ve ilişki kısıt lılığı, gelişim için gerekli etkili ortamın kurulabilmesi ni engellemektedir.
Pek çok toplumda ailenin temel işlevlerinden biri ve en önemlisi çocuklarını büyütmesi ve eğitmesidir. Ancak aile yapıları ve benimsenmiş eğitim yöntemle rindeki ayrıcalıklar, toplumdan topluma değişen öz gün kişilik çizgilerinin ortaya çıkmasına yol açar. Böy lece, özgürlüğüne düşkün, para ve başarıya düşkün, geleneklere ve soyluluğa bağlı olmayan, davranışlarını belirli kurallara göre düzenlemeyen, aile bağlantıları
zayıf bir batılı (amerikalı) tipi ile ölçülü ve sınırlı dav ranışlarıyla dikkati çeken, girişken olmayan, gelenekle re bağlı kararsız ve aile bağları güçlü bir doğulu tipi söz konusudur, ülkemizde de genellikle geniş aileler de yetişen tip, budur. Ancak modernleşme benimsen miş batı eğitim yöntemleri ve bunların sonuçlan tar tışmaya değer.
Kişiliğin bu özelliği, ailenin çocuk büyütme yön temlerine de yansır. Batıda, çocuk okulöncesi dönemde sıkı kurallara bağlı olarak yetiştirilir. Yatma, yeme saatleri düzenlidir, davranışının belirli kalıplar içinde olması istenir. Okula başlar başlamaz bu baskı kalkar. Çocuk birden bağımsız olmaya ve akranları ile yarış etmeye zorlanır. Araştırıcılığı desteklenir, başarısı ödüllenir. Çocuk okul dışında da sorumluluk alır. Ço cuklar sınıflarda çok özgürdür, istediği gibi, girer çı kar. Düşündüklerini açıkça söyleyebilir. Derslerde da ha çok yaşamla ilgili somut konular işlenir, ezbere yer verilmez.
Geleneksel bir Türk eğitiminde ise çocuk küçük ken çok özgürdür. Davranışları abarmış olsa bile «ço cuktur» gerekçesiyle 'hoş görülür. Ancak zarar görme mesi için de korunur, gözetilir. Girişkenlik ve merak desteklenmez, çocuk içinden geçenleri açıkça söyleye mez. Okula başlar başlamaz sıkı bir denetime girer. Sı nıfta kıpırdamak, arkadaşlarla konuşmak, kuralların dışına çıkmak yasaktır. Uslu oturan, öğütlere uyan ço cuklar ödüllenir. Eğitimde ezber egemendir.
Kuşkusuz her iki eğitim biçiminin de ılım lı örnek leri vardır, önem li sorun bireylerarası ilişkileri boz madan, aile bağlarını gevşetmeden bağımsız, kararlı, girişken bireyler yetiştirebilmektir.
Anababa çocuk ilişkilerindeki süreklilik, ölçü, şid det, yaygınlık ve öncelik gibi özellikler çocukların
top-lumsall,aşmalarına yarayan önemli etkilerdir. Toplum sal etkileşim yoluyla, geçerli davranış örünttilerinin geliştiği toplumsallaşma sürecinde çocuk özdeşleşme, örnek alma, pekiştirme ve öğrenme yoluyla kişiliğini geliştirir. Böylece temelde ailede başlayan oluşum, top lumda ilişkiler yoluyla değişime de uğrayabilir.
Gelişim bir dize aşamada gerçekleştiğinden, çocu ğun bakım, büyütülme ve eğitiminde temel ilke, bu dönemlere özgü gereksinmelerin doyumu olmalıdır. Bir dönemin doyum bulmamış gereksinmeleri, bir ilerki dönemin gereksinmeleriyle birleştiğinde, çocuk daha öncekilerle başaçıkma çabasına gireceğinden içinde bu lunduğu gelişimsel aşamanın ödevlerini başarıyla yeri ne getiremez.
Süt çocukluğu aşamasında temel ruhsal gereksin me SEVGidir. Çocuk büyüdükçe ÖZGÜRLÜK ve Dİ SİPLİN gereksinmeleri buna eklenir. Ailenin çocuğun yetiştirilmesinden tam sorumlu olduğu toplumlarda bu gereksinmelerin aile ortamında karşılanmaları da zo runludur. Her anababanın sevgi, özgürlük ve disiplin konusundaki anlayış farkları çocuğuna tutumlarını saptar. Çocuğun kişiliği de anababa tutumundan bu er ken ilişki ve deneyimlerden büyük ölçüde etkilenir.
Anababa ve çocuklar arasındaki etkileşimler kar maşıktır. Anababanın çocuklarını etkilediği gibi, çocu ğun uslu veya hareketli oluşu gibi farklı davranışları da anababayı etkiler ve tutumunu yönlendirir. Gerçek ten de yapılan araştırmalar anababaların her çocuğuy la ilişkilerinin farklı olduğunu, bunda da çocuğun ana- babayı etkileme biçiminin önemli rol oynadığını gös termiştir (BELL, 1971). Bu ilişki, ayrıca ailenin büyük lüğü, yoksulluk, sağlık sorunları, toplumla ilişkiler ve değişik streslerle de etkilenir. Çocuğun bu yapısal özel
likleri anababa tutumuyla çelişirse, ruh sağlığı bozu lur.
Aileler içinde bulundukları toplumun yaşam biçi miyle etkilenerek bunu çocuklarını yetiştirme biçimle rine de yansıtırlar. Çok yakın ilişki içinde, toplum ta rafından onaylanan eğilimleri çocuklarına aktarırlar. Eğitim yöntemi, toplumun gereksinmeleri doğrultu sunda saptanır, örneğin; kırsal kesimlerde çocuklar erkenden üretime katılır, sorumluluk alırlar. Doğa ile yakın ilişki içinde ve yüreklidirler. Ailenin birçok işle ri kız ve erkek çocuklar tarafından paylaşılır. Oysa uzun yıllar ailelerine bağımlı olarak yetişen kent ço cuklarında bu özellikler yaygın değildir. Çocuklar daha çok öğrenime yöneltilir.
Şimdi, büyümekte olan çocukların temel ruhsal ge reksinmeleri ile bunların aşırı doyurulduğu veya doyu- rulamadığı durumlarda olabilecek değişimleri özetle tanımlamaya çalışalım.
SÜT ÇOCUKLUĞU DÖNEMİNDE