• Sonuç bulunamadı

2.7. Sürdürülebilirlik

2.7.2. Sürdürülebilir Enerji Yönetimi

Yeterli, güvenli ve aynı zamanda çevreyi koruyan bir enerji sistemi sağlamak bir ekonominin refahı, rekabetçi pozisyonu ve kalkınmasını etkileyen en önemli etkenlerin başında gelmektedir. Enerji geçişi olarak adlandırılan enerji sektöründeki temel yapısal değişiklikler dünya çapında gerçekleşmektedir. Enerji geçişlerini uygulamak için motivasyon, hedefler ve öncelikler farklıdır ancak çoğunlukla “enerji arzının güvence altına alınması”, “en düşük maliyetli yaklaşımlar” ve “çevresel kaygılar” üçlüsü ile ilişkilendirilirler (World Energy Council, 2017b: 9). Gelecekte enerjiyi sürdürülebilir bir şekilde sağlamak için gereken bu yapısal değişiklikleri anlamak büyük bir zorluk ve mutlak bir zorunluluktur. Bunu gerçekleştirmenin bir yolu küresel olarak tanımlanmış sürdürülebilirlik kriterleri içinde enerji sistemleri

geliştirmektir (GEA, 2012: 237). Bu sistemlerin uyumlu gelişmesi insanlığın uzun vadeli, istikrarlı gelişimi ve hayatta kalması için en iyi seçenekleri bir araya getirmesi hedeflenir. Enerji yönetimi sürdürülebilir kalkınmanın önemli bir alt sistemi ve aynı zamanda problemidir. Çünkü artan enerji tüketimi çevresel alt sistemlere olumsuz etki yaparken ekonomik alt sistem değerleri üzerinde pozitif etkilere sahiptir.

Sürdürülebilir enerji yönetimi, modern yönetim biliminin tüm unsurlarıyla birlikte ele alınmalıdır. Sürdürülebilir kalkınma sürecinin uygulanması kapsamında belirlenen enerji gereksinimlerinin entegrasyonu ile uzun vadeli planlanmasına olanak tanıyan etkili bir mekanizmadır. Sürdürülebilir enerji yönetimi, adımları açıkça tanımlanıp, hedefleri belirlenip ve ölçülebilecek şekilde tasarlanmıştır. Sürdürülebilirlik faktörlerinin etkisini esas alan ve açıkça tanımlanmış amaçlara dayanan böyle bir yönetim modeli ile sürdürülebilir kalkınma sürecinde kalite izlenmesi sağlanabilir. Bununla birlikte, sürdürülebilir enerji yönetiminde, enerji kullanımının ve enerji kaynaklarının kullanımının diğer göstergeler üzerinde yaratacağı etki izlenebilir, ölçülür ve kontrol altında tutulabilir (Golusin vd., 2012: 6). Enerjiyi, büyümenin ve sürdürülebilir kalkınmanın önünde bir engel olarak ele almak yerine, doğru bir şekilde yönetilebilirse kentsel / kırsal kalkınma, imalat / sanayi gelişimi ve tarım / ormancılık gibi sürdürülebilir gelişimde kritik olan alanlarda başarıyla katkıda bulunabilir.

Sürdürülebilir enerji yönetimi ve ilgili yeşil mühendislik tasarımları ve üretim süreçleri hayatımızın her alanını etkilemektedir. (Ranky, 2012: 1). Yalnızca bireysel şirketler tarafından değil, coğrafi, doğal ve ekonomik birim oluşturan ülkeler veya bölgeler tarafından kabul edilebilir bir yönetim modeli sunmak için tasarlanmıştır. Sürdürülebilir enerji yönetimi modeli, yalnızca sürdürülebilir enerji geliştirme alanında en önemli hedefleri belirten bir model değil aynı zamanda gelecekteki enerji üretimi ve tüketim sisteminin yönetiminin en uygun şeklinin belirlenmesine, bu hedeflere nasıl ulaşılabileceğinin gösterilmesine ve kontrolün sağlanmasına yöneliktir (Golusin vd., 2012: 6). Dünya genelinde politika yapıcılar sürdürülebilir enerji konusuna bütüncül bir yaklaşım sergilemeleri, bu karmaşık yapıyı iyi okuyup birlikte değerlendirmelerine bağlıdır.

Sürdürülebilir enerji gelişiminin temel kavramı farklı kriterlere dayanarak geliştirilebilir, ancak genel olarak şu şekilde özetlenebilir (Golusin vd., 2012: 20-21):

• Mevcut yenilenemeyen kaynakların korunması ilkesi, • Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması ilkesi, • Enerji verimliliği ilkesi,

• Kuşaklar arası adalet ilkesi,

• Ekonomik kalkınma ve enerji tüketiminin uyumlaştırılması ilkesi,

• Aşırı ve uygun olmayan enerji kaynaklarının kullanılmasıyla oluşan hasarların ödenmesi ilkesi,

• Ölçülebilirlik ilkesi, sürdürülebilir stratejik yönetim ihtiyacı, • Tanıtım ve eğitim ilkesi,

Enerji sürdürülebilirliğinin temel ilkeleri, sürdürülebilir enerji yönetiminin planlanması ve uygulanması için gerekli temel çerçeveyi vurgulamakta ve enerji yönetimi uygulanabilecek bir çerçeve sunmaktadır. Sadece temel ilkelere saygı ile enerji istikrarı ve uzun vadeli enerji sürdürülebilirliği sağlanabilir (Golusin vd., 2012: 21). Gün geçtikçe enerji sistem yönetimi, zorlukları da beraberinde getirecektir. Yenilikçi politika düzenlemeleri ve yeni iş modelleri ile adapte olarak sağlanabilecek enerji geçişleri dünyadaki toplumların güvenli, sürdürülebilir ve eşit enerjiye erişimin başarısını belirlemede önemli rol oynayacaktır.

Çevrenin korunması, enerjiden tasarruf edilmesi ve dünya genelinde sera gazı emisyonlarının azaltılması için küresel çapta baskı yapılması ihtiyacı, işletmelerin hem bireysel enerji tasarrufu önlemlerini hem de şirketin genel enerji performansını iyileştirmek için daha sistematik bir yaklaşım uygulamanıza neden olmuştur. İşletmeler, enerji maliyetlerini azaltmaya, yasal gereksinimlere uymaya ve kurumsal imajını geliştirmeye çabalarken, enerji yönetimi bir öncelik haline gelmektedir (Păunescu ve Blid, 2016: 513). Yenilenebilir enerjiler ve enerji verimliliği yoluyla tanımlanan sürdürülebilir enerji, herhangi bir enerji stratejisinin hayati bir parçası olmalı ve büyük bir tasarruf potansiyeli içermelidir (Weber, 2018: 19). Bu nedenle,

işletmeler enerji ile ilgili konularda kendi enerji verimliliğini sürekli iyileştirmek için sistematik ve daha uyumlu bir şekilde yönetilmeye teşvik edilmektedir.

Genel olarak enerji yönetimi, geçmişten günümüze giderek artan ciddi enerji sorunlarına hitap etmek ve kıt ve değerli enerji kaynaklarının tüketimini, maliyetini ve çevresel etkilerini azaltmak için hayati öneme sahip bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Enerji yönetiminin önemi her ölçekte enerji tasarrufuna olan küresel ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. Enerji yönetiminin amaçları arasında kullanıcıların ihtiyaç duydukları enerjiye kesintisiz erişim sağlarken kaynakların korunması, çevresel etkilerinin azaltılması ve maliyet tasarrufu konuları yer almaktadır.

Enerji yönetimi, bir şirketin enerji konusunda stratejik olarak çalıştığı prosedürler olarak tanımlanabilirken, bir enerji yönetim sistemi bu prosedürlerin uygulanması için bir araçtır. Enerji yönetimi standartları da sürekli gelişim kültürünü yönetim uygulamalarına adapte etmeleri için rehberlik etmektedirler.

Dünya genelinde sektörlere dağıtılan enerji tüketim modellerini incelemek, küresel enerji kullanımının geleceğini anlamak için önemlidir. Tipik sanayileşmiş bir ülke için toplam enerjini %30’u sanayi, %25’i ulaşım, %28’i konutlar ve %17’si ise diğer kullanımlar tarafından tüketilmektedir. Enerji tüketiminde en büyük paya sahip olana sanayilerde enerji yönetim sistemlerini uygulamak ve finanse etmek için destekleyici politikalarla birlikte ileriye yönelik düşünmek ve sürekli yatırım yapmayı gerektiren kurumsal mekanizmalar gereklidir. Bu koşullarda bazı kurumsal firmalar yatırımlarını yapmaktadır ancak büyük bir enerji sistemi dönüşümü yaratmak için daha birçok şirket yenilikçi mekanizmalar yoluyla güçlendirilmeli ve bu sistemleri yaygın şekilde uygulamalıdır.

Enerji yönetimi uygulamaları alanındaki çalışmalar olgunlaştıkça, bir enerji yönetimi programının başarısı da artmaktadır. Başlangıçta üst yönetimin kesin bir taahhüdü (kalıcı bir faaliyet olduğu yönünde) olduğu açıkça belirtilmeli ve işletmenin yapısına uygun olarak en az bir kişinin “Enerji Yöneticisi” olarak atanması önemlidir. Enerji yönetimi programının uygulanması önünde engellerin yanı sıra maliyetleri azaltıcı, yeşil bir görüntü sunmaları gibi pozitif çıktıları itibariyle yönetim açısından enerji verimli tedbirlerin alınmasını sağlayan motive edici ve destekleyici faktörlerin

varlığı da iyi anlaşılmalıdır. Bu aşamada enerji yönetimi programını uygulama kararı veren bir organizasyonun en yüksek verimi elde etmek için sırasıyla başlatma- planlama, analiz-denetleme ve uygulama-sürekli değerlendirme aşamalarını titizlikle uygulaması önemlidir.

İnsanlık, daha iyi bir dünya yaratmak için kapasite, yaratıcılık, teknolojiler ve kaynaklara sahiptir. Bununla birlikte, uygun kurumların, koordinasyon görevlerinin, siyasi istek ve yönetişim yapılarının bulunmaması bu görevi zorlaştırmaktadır. Bunu gerçekleştirmenin bir yolu küresel olarak tanımlanmış sürdürülebilirlik kriterleri içinde enerji yönetim sistemleri geliştirmek ve uygulamak bir zorunluluk olarak görülmektedir.

3.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM -

Enerji Muhasebesi Ve Faaliyet Tabanlı Maliyetleme Sistemi

Uluslararası alanda kalkınmanın bir aracı olan enerji, korunması gereken bir varlık olarak ele alınmaktadır. Bunun önemine istinaden çeşitli boyutlarda ve alanlarda enerji verimli sistemler geliştirilmiş ve uygulanmıştır. Farklı disiplinler tarafından ele alınması gereken konular arasında önemi her geçen gün giderek artmaktadır.

Çoğumuz için muhasebe parayla ilişkili olan bir kavramdır ve enerji ile ilişkisi doğrudan algılanamaz. Enerji işletmeler için stratejik öneme sahip bir girdidir ve bu girdinin finansal sonuçları yöneticilerin gündeminde önemini giderek arttırmaktadır. Bu noktada işletmede meydana gelen finansal nitelikli olaylar muhasebe bilgi sisteminin alanına girer ve sağladığı bilgiler karar vermede belirsizliği azalttığı ölçüde değerlidir. En etkili enerji verimliliği çabaları doğrudan muhasebe biriminden gelebilir.

Bu bölüm öncelikle enerji muhasebesi ve sonrasında faaliyet tabanlı maliyet muhasebesi olmak üzere iki ana başlıkta ele alınacaktır. Çalışmanın başında ayrıntılı bir literatür taraması yaparak, ilk olarak ülkemizde enerji muhasebesi ile ilgili çalışmalar ele alınmış ve daha sonra uluslararası alanda yapılan çalışmalar incelenmiştir Yabancı literatürde yer alan çok sayıda bilimsel çalışmanın enerji muhasebesi konusu için destekleyici bir arka plan sağlamaktadır. Yerli literatüre baktığımızda enerji yönetimi ve muhasebesi hakkında kitapların, hakemli dergilerin, bilimsel makalelerin sınırlı olduğu görülmektedir.

Enerji muhasebesi, işletme yönetimine karar alma, planlama, yönetim ve kontrol için enerji tüketimi ve maliyetleri ile ilgili bilgi ve belgelerin toplanması, kaydetme, sınıflandırma, raporlama ve yorumlama fonksiyonlarını yerine getiren muhasebe dalıdır. Çalışmamızın bu bölümde ilk olarak nispeten yeni bir kavram olan enerji muhasebesinin tanımı, yönetimin ihtiyaçlarına hizmet etme temelinde amaçları ve enerji yönetimi için artan önemi üzerinde durulacaktır. Enerji faturalarında görülecek azaltmaların her kesimden bireyi memnun etmesi arzulanan bir durumdur ve enerjinin maliyetlerini kontrol altına almayı gerektirir. Sabit ve değişken maliyetlerin analizi

yapılan bu bölümde enerji muhasebecisinin üzerine düşen temel ve ileri düzeyde görevlere de yer verilecektir.

Daha sonra bir enerji muhasebesi programının farklı şekillerde organize edilme aşamaları ele alınacaktır. Genel olarak belirlenen beş aşama arasında planlama, ölçme ve izleme, kaydetme, analiz ve raporlama aşamaları alt başlıklar halinde ayrıntılı bir şekilde incelenecektir. Enerji muhasebesi daha çok karar almaya yönelik iç raporlamada yönetim muhasebesinin bir alt başlığı olarak yönetimin amaçlarına hizmet etmektedir. Bu kapsamda kullanılan çeşitli indeksler ve diğer ölçüm tekniklerinin avantajları ve dezavantajları ortaya konulacaktır. İşletmeler için enerji içeriği, yapısal unsurları ve birimleri çeşitlilik arz ettiğinden ölçümlemesi ve hesaplamalarda dikkate alınması bazı zorluklar getirecektir. Enerji muhasebesi konusunda yaşanan bazı problemlere değinilerek ilk kısım tamamlanacaktır.

Bu bölümün ikinci kısımda muhasebe bilgi sisteminin bir alt dalı olan maliyet muhasebesi kapsamında 1980’lerin sonunda ortaya çıkan Faaliyet Tabanlı Maliyetleme’nin (FTM) kavramsal çerçevesi ortaya konulmaya çalışılacaktır. Daha önceleri emek yoğun çalışan işletmelerin zamanla yerini otomatik ekipmalara bıraktığı yeni ortamda maliyet bilgilerine duyulan ihtiyacın çeşitliliği ve seviyesi de artmıştır. FTM, endirekt üretim maliyetlerinin ürünlere dağıtımını iyileştirmek ve bu maliyetlerin yönetimine yardımcı olmak için maliyet biriktirme sistemini kullanan bir yöntemdir. Bu kapsamda çalışmamızda maliyet biriktirme sistemine duyulan ihtiyacın nedeni ve konunun iyi anlaşılması için çeşitli maliyet kavramları açıklanacaktır.

Sonraki aşamada geleneksel maliyetleme sistemi ile FTM karşılaştırılacak ve ikisi arasındaki en temel fark olan genel üretim giderlerinin ürünlere tahsis aşamaları incelenecektir. Bir işletme FTM’yi uygulamaya karar verdiğinde izlemesi gereken dört adım sırasıyla faaliyetlerin tanımlanması, faaliyetlerin maliyet havuzlarına yüklenmesi, faaliyet sürücülerinin belirlenmesi ve maliyetleri ürünlere veya hizmetlere dağıtması olacaktır. Bu adımlar örnekler yardımıyla açıklanmaya çalışılacaktır.

Faaliyet tabanlı maliyetleme, maliyet kontrolü ile verimliliğe odaklanan ve faaliyetlerin sistematik olarak gözden geçirilmesini sağlayan bir yöntemdir. Ancak şu

unutulmamalıdır ki hiçbir maliyet sistemi FTM’de dahil mükemmel değildir. FTM’nin avantajları ve olumsuz yönlerinin ele alınacağı bu bölümde faaliyet tabanlı yönetim ve faaliyet hiyerarşisi konularına yer verilecektir. Bu bölümün son konusu olarak enerji muhasebesi açısından FTM’nin önemi incelenecektir.