• Sonuç bulunamadı

2.7. Sürdürülebilirlik

2.7.1. Sürdürülebilir Enerji

Sürdürülebilir ekonomik kalkınmaya ulaşmak için enerji verimliliğinin önemi göz ardı edilemez. Bunun nedeni, enerji verimliliğini karşılamada başarısızlığın çevreyi daha da kötüleştirmesine, halk sağlığının bozulmasına, kaynakların bozulmasına ve enerji güvencesizliğine yol açarak uzun vadede yavaş ya da azalan ekonomik büyümeye neden olabilmesidir (Apergis'ten aktaran Weber, 2018: 19). Enerji (özellikle petrol, gaz ve elektrik), ekonomik büyüme ve gelişmenin sürdürülebilir olmasına destek veren önemli bir metadır. Küresel ekonomik büyüme, artan motorlu taşıtlar ve endüstriyel gelişmeye ihtiyacı olan yakıtı vermek için enerji tüketiminde muazzam bir artış yaşanmaktadır (Filho ve Voudouris, 2013: 2).

Sürdürülebilir küresel enerji arzı sorunu en az üç sebeple acil bir sorundur (Narbel vd., 2014: v):

i. Nüfustaki artış ve gelişmekte olan ülkelerdeki yaşam standardının artması tek başına artan bir enerji arzını gerektirmektedir.

ii. Yakın gelecekte, fosil yakıt kaynaklarının tükenmesi (ve potansiyel olarak petrol üreten ülkeler tarafından küresel petrol talebi karşılanamadığı bir kriz) ortaya çıkacaktır.

iii. Artan küresel ısınmanın, gezegenin giderek artan sayıda nüfusa ev sahipliği yapma kabiliyetini azaltacağı tahmin edilmektedir.

Büyümekte olan çevresel sorunlara cevap vermek amacıyla bireylerin, işletmelerin ve ülkelerin farkındalığının ve sorumluluğunun geliştirilmesi ile birlikte, sürdürülebilir kalkınma kavramı, enerji kullanımı ve tüketim de dahil olmak üzere çevre sorunlarına başarılı çözümler için seçenekler aramak üzere tanımlanmıştır. Yeterli enerji sağlama sorunu, sürdürülebilir kalkınmanın ana zorluklarından biridir ve kontrolsüz enerji tüketiminin gidişatını açık bir şekilde engeller ve bu alandaki değişikliklere kesin olarak ihtiyaç duyar (Golusin vd., 2012: 5). Sürdürülebilirlik kavramı, çevresel, ekonomik ve sosyal faktörlerin oluşturduğu bir ağı içermektedir ve enerji alanında karmaşık disiplinler arası yapısını açıkça göstermektedir (Schirone ve Pellitteri, 2017: 1). Enerji perspektifinden bakacak olursak, sürdürülebilirliğin oluşması için yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının arttırılması, çevresel

kirliliğin azaltılması ve enerji kaynaklarının verimli kullanımı gerekmektedir (Bayraç vd., 2018: 15). Dünya Enerji Konseyi'nin enerji sürdürülebilirliği tanımı, enerji güvenliği, enerji eşitliği ve çevresel sürdürülebilirlik olmak üzere üç ana boyuta dayanmaktadır.

Küresel enerji sektörü, talep ve arzı etkileyen üç birbiriyle ilişkili ve takviye eğilimi geniş çaplı bir geçiş sürecine girmektedir (World Energy Council, 2017a):

• Karbonsuzlaşma: Düşük karbonlu enerji üretimine ve kullanımına geçiş. • Dijitalleşme: Akıllı şebekeler ile optimize edilmiş enerji kullanım, bilgi ve iletişim teknolojilerindeki artış ile daha yüksek verimliliğe genel bir geçiş.

• Yerinden Dağıtım: Enerji kaynaklarını tek bir merkezde depolamak ve dağıtmak yerine, değişen tüketici tercihlerini göz önüne alarak sorumluluğu dağıtan enerji yönetiminin benimsenmesi.

Birçok bilim insanı, iklim değişikliğinin gezegenimizin tarihinde görülmemiş bir ölçek ve küresel boyuta sahip olduğunu ve insanlığın şimdiye kadar gördüğü en büyük meydan okumayı ve maliyet etiketini temsil ettiğini iddia etmektedir (Bollino ve Polinori, 2011: 137-138). Fosil yakıtlara olan güven, dünyanın bu kaynakları tüketeceği nedeninden dolayı bir zamanlar sürdürülemez olarak kabul edilirdi, ancak bugün bu kaynakları kullanmanın çevresel sonuçları nedeniyle sürdürülemez olarak kabul edilmektedir (Portney, 2015: 15). Enerjinin üretimi ve tüketimi günümüz dünyasında üzerine dikkatle eğilinmesi gereken önemli bir sorundur ve çeşitli gerekçelerle anlaşılması hayati önem taşır. En başta artan nüfusla birlikte paralellik gösteren enerji talebine cevap bulmak dünyanın her kesimini ilgilendiren bir sorundur.

Dünyanın farklı yerlerinde enerji ihtiyacı çok farklıdır. İleri teknolojinin yoğun olduğu Amerika, Kanada ve Sudi Arabistan gibi ülkelerin enerji tüketimi ve enerjiye olan ihtiyacı da daha fazladır (Golusin vd., 2012: 3). Enerji sektörünün genel durumunu anlamak, belirli bölgeler arasındaki farklılıkları gözlemleyebilmek, tüketim eğilimlerini analiz etmek ve gelecekteki durumu tahmin etmek gibi nedenlerden dolayı dünyadaki enerji tüketimi tanımlanmalı ve ölçülmelidir.

Şekil-2-18: 2016 Dünyadaki Enerji Tüketiminin Bölgesel Dağılımı

Kaynak: Global Energy Statistical Yearbook 2017

Gelişmiş ülkelerin enerji bağımlılığını ve enerji kaynaklarının düzensiz dağılımını dikkate alarak, enerji üretimi ve dağıtımı özellikle uluslararası politik ve ekonomik önemi olan bir sorun haline geldi. Her biçimdeki enerji, uluslararası ticaret, çok sayıda tartışma, müzakere ve askeri çatışmalara konu olmuştur. Gezegende enerji talebi sürekli arttığı için gelecekte küresel ekonomik ve politik değişiklikler açısından daha önemli bir yer tutacaktır (Golusin vd., 2012: 4-5).

Sürdürülebilir enerji, dünyanın biyosferini olumsuz yönde etkilemeksizin sağlanabilen enerjidir. Bununla birlikte, böyle bir enerji kaynağı biçimi mevcut değildir. Bunların tamamı, arazi kullanımına, beraberinde kullanılan ekipmanlar ile bağlı oldukları ekosistemlerin bozulmasına veya nükleer yakıtlar için çok daha az olmasına rağmen fosil yakıtlar için yıkıcı olabilecek çıkarma işlemine ihtiyaç duyarlar (Tester vd., 2012: 4). Enerjinin güncelliğini sürekli korumasının temelinde iki nedeni vardır. İlki mevcut kaynakların yetersiz oluşudur diğeri de fosil kaynaklı yakıtların çevreye verdiği zarardır. Bu açıdan yenilenebilir enerji kaynağı tüketildiği sürece yerine devamı gelmesi ve çevreye zararlarının nispeten az olması dolayısıyla en önemli alternatif olmaktadır. Enerji tüketimi, çevre faktörü ve kaynakların mevcut

durumu bir arada düşünüldüğünde yenilenebilir olmayan enerji ile sürdürülebilirlik arasında ters bir orantı olduğu söylenebilir. Bu ilişki Şekil 2-19’da şu şekilde gösterilmiştir.

Şekil 2-19: Enerji Kaynakları Kullanımı, Çevresel Etki ve Sürdürülebilirlik

Kaynak: (Selici vd., 2009: 3)

Çevrecilerin büyük bir çoğunluğu, karbon emisyonlarını azaltmak için bir araç olarak sürdürülebilir enerjiyi savunmaktadırlar. Bu kaçınılmaz olarak, sürdürülebilir enerjinin güneş, rüzgar, jeotermal, hidro ve bazen nükleer elektrik üretim kaynaklarının hızla yerini alması gerektiği anlamına gelir (Portney, 2015: 14). Atıklardan elde edilen enerjiler sürdürülebilir gelişmeye katkı sağlamaktadır (Selici vd., 2009: 4). Diğer taraftan yenilenebilir enerji elde etmek için kullanılan teknolojilerin de çevreye bir maliyeti olmakla birlikte önemi nispeten azdır. Örnek olarak hidrolik enerji santrallerinde kullanılan motorların üretiminde kullanılan fosil yakıtlar ele alınabilir.

Sürdürülebilir bir gelecek, bugünün enerji sistemlerinden aşağıdakilere sahip olanlara dönüşümü gerektirir:

(i) enerji verimliliğinde özellikle son kullanımda radikal iyileşmelere ve (ii) hem fosil yakıtlar hem de biokütle için karbon tutma ve depolamaya sahip yenilenebilir enerjilere ve gelişmiş enerji sistemlerine.

Yapılan analizler ve araştırmalar sonucunda, enerji sistemlerini ve çeşitli enerji seçeneklerini dönüştürmenin birçok yolu olduğunu saptanmıştır. Değişimi uygulamak ve finanse etmek için destekleyici politikalarla birlikte geniş, erken ve sürekli yatırımlar gereklidir. Yatırım kaynaklarının birçoğu, ileriye dönük düşünen ulusal ve yerel politikalar ile bunların etkili dağıtımını destekleyebilen kurumsal mekanizmalar yoluyla bulunabilir (GEA, 2012: 8). Bir enerji liderinin belirttiği gibi, "yeni bir elektrik sistemi için gerekli en yeni teknolojiler mevcuttur, ancak düzenleyici çerçeveye, düzenlemelerin değişime katkıda bulunup bulunmayacağına ve nasıl değiştirildiğine bağlı olarak başarısı belirlenecektir. Sistem değişiklikleri hakkında konuşmak kolaydır, ancak elektrikle nasıl fatura düzenleyeceğinizi, nasıl hesaplanacağınızı, pilden çekilen güç için pazar fiyatını nasıl ayarlayacağınız gibi birçok zorlu ayrıntıları vardır " (World Energy Council, 2017: 15). Halihazırda işletmelerin çoğunda karar verme süreçleri genellikle, kısa vadeli, hızlı sonuçlara yönelik olup, optimal olmayan uzun vadeli maliyetli sonuçlar doğurması muhtemeldir.